8 Nisan 2011 Cuma

Cümleten Geçmiş Olsun...
















Misyonerlik...




"İlk kez misyonerlik faaliyetleri anlamında "misyon" kelimesinin kullanılması, Cizvitlerin XVII. yy.'da tarikatın kuruluş tüzüğünde Türkleri Hıristiyanlaştırmak üzere Papa III. Paul’dan özel izin ve görevlendirme istekleri ile ortaya çıkmıştır. Bu da Türkler’in Hıristiyanlaştırılması projesinin, "misyonerlik" müessesesinin özel anlamda kurulmasının temelinde yer aldığını göstermektedir." Alıntı- Vikipedi


Bugünlerde sıkça duyduğumuz ve kimilerine göre "misyonerlik"in serbest, kimilerine göre ise sakıncalı olduğu yönünde üzerinden sürdürülen bir tartışma var. Şüphesiz ki bunların üzerinden çeşitli bahanelerle kendimize haklılık payı çıkartıyoruz... Bu yolla da avunuyor, avundukça da gözümüz hiçbir olguyu görmez oluyor...


Biz, asıl açıktan "misyonerlik" faaliyetinin gözümüzün içine baka baka yapıldığından niye bahsetmeyiz ki?! Zira bu yolla kocaman bir millet yok olup, erime noktasına çoktan geldi bile...

Bakınız televizyondan izlediğimiz diziler, filmler, reklamlarla hiçbir tereddüte yer bırakmadan biz zaten her açıdan değişime girmedik mi?

Nasıl mı?..

Düğün törenlerimiz ne yazık ki kilise nikahlarını aratmayacak nitelikte aynısı taklit edilerek, kültürümüzün bir parçası çoktan oldu bile... Ayakta nikah kıymalar, geçiş merasimi... falan.

Bir nesi eksik?

Pa-pa-zı!!!

Hiç şaşırmayalım...

Ve bilinmelidir ki bu uygulamanın en tutucu ailelere bile sirayet ettiğine bizzat şahitim!


Biz değil miyiz ki, çam ağacı, "noel"i ve "noel baba"yı kabul görüp "olsun bu evrensel" diyerek hep birlikte bu sembolleri, mutlu mesut benimseyen?


Biz değil miyiz ki, başlarımızı rahibeler gibi örtüp, öte yandan tırnağına oje süren, dikkat çekici giyinen ve yüzünü gözünü boyayan?

Ki bu anlamda ya Arapların etkisi altına giren, ya da bu yolla Hıristiyanlığı taklit eden?

Biz değil miyiz ki, ana okulundan başlayarak üniversitelere kadar "kep töreni" adı altında onların taklitlerini bir bir uygulayan?

Ve onların dilini öğrenmek için çırpınıp duran?

Biz değil miyiz ki, üniversite baş yöneticisine bizzat "papaz" anlamı taşıyan "rektör" sıfatını kullanan?

Bizim çocuklarımız değil midir ki, el açıp Allah'a yalvarma yerine, ellerini çene altında birleştirip diz çökerek dua eden?

Kendi radyolarımızdan bizzat "Ahmet, Mehmet... isimleri banal.." diye "aşağılayarak", harıl harıl söyleşiler yapan?

"Haç"ı kolye olarak bilinçsizce bizim insanlarımız büyük bir özenle, göstere göstere takmıyor mu?

Caddelerimiz, sokaklarımız yabancı harfler ve yabancı isimlerle, hatta yabancı cümlelerle istila edilmedi mi?

Ruhlarımız yabancı müziklerle coşmuyor mu?

Sözde "dini bütün" kanallarımız dahi, Hıristiyanlık propogandası yapan (Tutku gibi) filmleri, en kutsal bildiğimiz günlerimizde bile bizlere sunmuyor mu?

Ve dahalarıyla kucaklaşan milletimiz yeterince Batının inancı ve kültürüyle zaten şekillenip yoğrulurken,


Ve elin hıristiyanı hem kültürünü, hem de inancını göstere göstere bize benimsetirken,

Ve ortada bu kadar açık misyonerlik faaliyetleri yürütülürken,

E söyler misiniz, daha neyin tartışması yapılıyor ki?


Sevgi ve saygılarımla!

Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (S.A.V.)


1 yorum:

  1. görmüyor duymuyor anlamıyoruz bilenler de üç maymunu oynuyor

    YanıtlaSil