27 Kasım 2012 Salı

Bir Kitap Bundan Daha Fazla Nasıl Okunabilir?





















Birkaç gün  önce Zaur ŞÜKÜROV adlı bir okuyucumdan sayfamdaki, "Ayrıntılar "DETAY"larda Saklıdır" adlı yazıma gönderilmiş bir not aldım. Kendileri, anladığım kadarıyla Azerbaycanlı olup aynı zamanda da Türkiye Diyanet Vakfı'dan hem burs alıyor hem de doktorasını yapıyor iken disiplinsizlik suçlaması ile bu haklarını kaybetmiş, genç bir ilahiyatçı.


Zaur ŞÜKÜROV, beni "uyaran" notunda aynen şöyle ifade de bulunuyor: " Anlaşılan Bay Altıkulaç’ın andığınız hatırat kitabını tam okumamışsınız."


Oysa ben Dr. Tayyar ALTIKULAÇ'ın 3 ciltlik "Zorlukları Aşarken" adlı eserini tam bir araştırmacı üslubuyla okuduğumu zannediyorum. Zira her bir cilt üzerine onlarca iliştirilmiş notların yanı sıra, kitabın çizilmedik, not alınmadık yerinin de neredeyse kalmadığını söyleyebilirim...

Vallahi bundan ötede başka nasıl kitap okunur, orasını bilemiyorum...


Pekii, Zaur ŞÜKÜROV'un sıkıntısı nedir, diyebilirsiniz; haklısınız ben de konu üzerine kendilerinin şahsıma tavsiye ettiği yazıları incelemeye çalıştım. Ki bu yazılardan anladığım Zaur ŞÜKÜROV hakikaten de söylenildiği gibi TDV'den,(disiplinsizlik nedeniye) aldığı bursdan ve yapmakta olduğu doktorasından atılmış; ve bu duruma da ısrarla Dr. Tayyar ALTIKULAÇ'ı "sebep" gösteriyor...


Sayın Zaur ŞÜKÜROV; ısrarla suçlamakta olduğunuz Dr. Tayyar ALTIKULAÇ'ın saygın şahsiyetini ele alarak eserini neden ince ince okuduğum konusunda küçük bir ayrıntıyı bilmek ister misiniz?..


Türkiye'ye damga vuran bir dönemin sürecinde önemli rol oyanayan bir şahsiyeti ve sözü edilen dönemi yakından bilmek öğrenmek isteğimin yanı sıra sizin yerden yere vurmaya çalıştığınız kişiyi, tesadüfe bakın ki dediğiniz gibi, isyan eden kişiliğimle yaşadığım bunalımlı süreçte tanıdım.


Haksızlığa boyun eğmeyen ve isyan eden ruhumla birlikte  devlet büyüklerimize sesimi duyurmaya çalışırken sizin de çok iyi bildiğiniz gibi dönemin TBMM Millî Eğitim Komisyon Başkanlığı  görevini yürüten Dr. Sayın Tayyar ALTIKULAÇ tarafından dikkate alındım. Üstelik kendilerini, sadece yazılı bir mesajımı dikkate alacak kadar  hassas ve nazik bir tutumu devlet ciddiyeti ve terbiyesiyle beraber yürütürken tanıdım, iyi mi?..

Yazdığım isyan dolu cümlelerimi dikkate alan bu değerli şahsiyeti tanımanın ayrıcalığını taşırken, sizin bu duyguları  karşılayan "kaba" ve dahalarını buraya yazamadığım hisleri anlatan cümlelerle karşılık vermeniz, şahsımı derinden yaraladı..


Ki bu olay, şahsi mesele olarak zaten ele alınamayacak kadar önemli bir durum tespitidir. Zira bakınız, "dik durmak", "şahsiyetli olmak" tamamıyle saygınlıktan geçer bu bir. Şahsi gördüğüm meselenizi öfkeyle birlikte adeta intikam alma noktasına getirmişsiniz bu iki. Ki bu durumda hak aramak diye çıktığınız yol, sizden yaşça büyük saygınlığını yıllarca muhafaza ederek zirveye ulaşmış bir devlet büyüğüne, üstelik "hocanız" konumunda size eğitim-öğretim verecek kariyeri, tecrübesi, birikimi olan bir kişiye bu denli bayağı saldırıda bulunmak sizi, "haklı" bile olsanız gönüllerde haksız, saygısız konumuna düşürdüğünü asla unutmayınız, bu üç. Kaldı ki siz bir "ilahiyatçı"sınız, öyle mi?


Öte yandan Dr. Tayyar ALTIKULAÇ'ı "Dağıstan sınırında yaşadığım macera" Cilt:3 sf. 981... bölümüyle kendilerini "Bay Altıkulaç’ın anlattıklarının içinde rüşvet var, yalan var, aldatma var, hile var, sahtekârlık var, yasakları delme var, bir ülkeye kaçak giriş-çıkış var." diyerek acımasızca suçluyorsunuz!


Oysa gözden kaçırdığınız çok önemli bir husus var; lider ruhlu insanlar toplum ve toplum çıkarları için varılmak istenen hedeflere karşı risk alan, elini taşın altına koyan kimselerdir..

"Bu ne demek oluyor?" derseniz, şahsi menfaati değil de, bir amaç uğruna böylesi tehlikeli  riskli duruma kaç kişi girer diye kendi kendinize hiç sordunuz mu acaba? Siz sormadıysanız, ki öyle görünüyor, o halde toplum adına her daim mücadele veren ruha sahip bir kişilik olarak, izninizle ben sorayım:

Sahi;  Dr. Tayyar ALTIKULAÇ kim adına, ne için bu ateşe kendini atıyor?

Ha, demek ki kitabı iyi okumayan siz oluyorsunuz bu durumda,  bu da dört!

Ayrıca böyle bir "suç"lamayı yapmak için o vakit insan kendisini önce tahlil etmesi gerekmez mi? Zira siz hangi suçlamayla  bursunuzdan oldunuz? "sahte imza atmaktan" değil mi?!

O vakit hangi İslam, hangi ahlâktan söz ediyorsunuz?!..

Sayın Zaur ŞÜKÜROV, amacım burada sizin ve Ömer SAĞLAM'ın kişisel öfke ve intikam boyutuna gelmiş bir olayınızın içerisine girmek değil şüphesiz... Ve yine Dr. Tayyar ALTIKULAÇ'ın da bu anlamda savunmaya ihtiyacı olduğunu da hiç zannetmiyorum.

Ancak bana ulaştırdığınız bir notun arkasından sizi dinleyerek gerekli incelemeyi yapmak boynumun borcu oldu! Ardından olayı görmezden gelemeyecek kadar dürüst olduğuma inanıyorum.


Dolayısıyla asla kişisel olmayan ve bir o kadar da dik ve onurlu duruşumun devamında uğradığım pek çok haksızlıklara karşı feryadıma kulak veren, hiç tanımadığı ve bilmediği bir kişiye, haklıyı haksızdan ayırmaya kararlı tutumunu bizzat yaşayarak gördüğüm ve sizin şikayet ettiğiniz, hatta şikayetten öteye hakaretlerle  "suç"lamaya çalıştığınız bu şahsiyet,  Türk toplumu nezdinde hakikaten çok saygın ve çok değerli...


Bu sebeplerle size gerçekten katılmıyor, öfkenizin şahsi menfaatlerinizden ötürü olduğunu görüyor ve inanıyorum...  Sn. ALTIKULAÇ'a yapılan kaba ve müphem saldırılarınızı da esefle reddediyorum!


Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

7 yorum:

  1. "Tokat gibi cevap" dedikleri bu olsa gerek.

    Bildiğim, incelediğim kadarıyla Sayın ALTIKULAÇ cumhuriyet tarihimizin gelmiş geçmiş en değerli Diyanet İşleri Başkanımızdır.

    YanıtlaSil
  2. Merhabalar,

    Dr. Tayyar Altıkulaç, ismi hafızalarımızda iyi bir insan ve iyi bir Diyanet İşleri Başkanı olarak yer etmiş bir şahsiyettir. Türkiye Cumhuriyeti'inin 13. Diyanet İşleri Başkanlığını 8 yıl sürdürmüş ve bunun dışında değişik görevlerde de bulunmuştur.

    Kimse, pekmezim ekşi demez!.. Azeri ilahiyatçı için, hani bir hataya ya da bir iftiraya kurban edilmiş de kendini ispat edememiş olabilir mi diye de düşündüm.

    İftiraya kurban giden biri asla kendini yargılayanlara değil, iftirayı atanlara öfkelenmesi gerekeceğinden hareketle bu Azeri gencin disiplinsizliğinden kaynaklanan bu cezayı hak ettiğini düşünüyorum.

    Tabi doğrusunu Cenab-ı Hakk bilir.
    Saygılarımla.

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. Recep Bey!
    Sizce genç yaşlarında İslâm Ansiklopedisi gibi önemli bir eserin madde yazarları arasında yer almayı başarmış bu genç, kendini yeterince ispatlamış sayılamaz mı? Şahsen ben daha sonra yaşanan bir uyuşmazlıktan dolayı harcanmış olabilir mi diye düşünmeden edemedim.
    Sevgi ve saygılarımla
    Rasim Usta

    YanıtlaSil
  5. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  6. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  7. Tülay Hocamın yazılarını yıllardan beri dikkatle ve zevkle okurum. Şimdiye kadar yazdığı konular ülkemizi ve içinde bulunduğu ortamları apaçık ve tarafsız bir şekilde yansıtmaktadır.

    Memuriyeti çok iyi biliriz, disiplini çok iyi biliriz, disiplinsizliği de biliriz.

    Kendi disiplinsizliğini örtmek için devlet büyüklerimizi karalamak kimsenin hakkı değildir. Zaten inanacak halimizde yok.

    YanıtlaSil