29 Ekim 2012 Pazartesi

Yaşasın Cumhuriyet!















Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir.





Bugün Cunhuriyet'imizin 89. yılını büyük bir heyecan ve coşkuyla kutlayacağız...


Cumhuriyet'imizin kurulmasında ve sonrasında  vatan uğruna kan döken aziz şehitlerimize,  Büyük Atatürk'e ve O'nun silah arkadaşlarına sonsuz minnet ve şükran borçluyuz...


Büyük Atatürk'ü ve Cumhuriyet'i içselleştiren Türk halkının (cumhurun) en büyük bayramı olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı

Yüce Türk ulusuna kutlu ve mutlu olsun!

Cumhuriyet'e ve Atatürk'e olan derin bağlılığımız ve sonsuz sevgimizle...


Yaşasın Cumhuriyet!

Yaşasın ATATÜRK!

Ne mutlu Türk'üm diyene!



Sevgi ve saygılarımla


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

26 Ekim 2012 Cuma

Hep Birlikte...





Atatürk, 7 Şubat 1923 tarihinde, Balıkesir'deki Paşa Camii'nde verdiği hutbede kendisini dinleyenlere İslam'ın yüceliğini şöyle açıklamıştır:

"Ey millet, Allah birdir, şanı büyüktür. Allah'ın selameti, sevgisi üzerinize olsun. Peygamberimiz Hazretleri Allah tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Bunun temel esası, hepimizce bilinmektedir ki, Yüce Kur'an'daki anlamı açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor." Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, cilt 2, Sf:93



"O cumhuriyet sayesindedir ki bayrağımız dalgalanıyor, minarelerden ezan eksik olmuyor" diyen, Antalya Milletvekili Sn. Vecdi GÖNÜL'ün Cumhuriyet Bayramı'yla ilgili bu yorumunu okuduğum zaman istedim ki, bu yoruma dair hissettiğim duygularımı hep birlikte paylaşalım.


Öncelikle dini bayramlarımızın mübarek olması için Cumhuriyet'imizin var olması şart!

O vakit, nice mutlu kurban bayramlarımızı hep beraber ilelebet mutlu, huzurlu ve özgürce kutlayacağız!

Kurban bayramımız kutlu, bugünümüz mutlu ve yarınlarımızın aydınlık olması dileğimle...


Kalın sağlıcakla.

:)

Sevgi ve saygılarımla!

Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

23 Ekim 2012 Salı

Yaratan'a Kurban












Bu hafta kısmetse millet olarak millî ve manevî bayramlarımızı ard arda yaşayacağız...


Bundan önce izninizle değinmek istediğim küçük bir ayrıntı olacak. Zira yıllardır insanlarımızı aşağılamaya, bayramımıza gölge düşürmek istenen bir söylentiye dikkatinizi çekmek isterim:

Nedir o fısılıtı?

Kurban kesmekle hayvan katliamı (!) yapıyormuşuz!

Peki o vakit...

Bu söylentiyi çıkaranlara ve yayanlara sormak isterim:

Noel diye "şükran günü"nde  kesilen hindiler neyin nesi oluyor?

Bizim ki katliam (!) oluyor'muş da, onların ki  katliam değil mi?

Ayrıca onca katledilerek ziyan edilen, "noel" çam ağaçları n'oluyor?

Demek ki olay hayvan sevgisi, doğaya saygı  falan değil, bilakis müslümanların o manevi gününe açık bir saldırıdan başka bir şey değilmiş!

Keza bir de müslümanları aşağılamak, onları gizli olarak "barbar" göstermenin hesabı yatıyor bu zihniyetin (ki bir kısmı da bizim entellektüel geçinen sözde "aydın"larımızdır) altında.


Ama biz inadına bayramımızı hem birlik ve beraberlik içinde gururla kutlayacağız, hem de keseceğimiz kurbanların,  etlerini ihtiyaç sahiplerine, eşe dosta dağıtarak birliğimize güç katacağız!


Kurban Bayramı'mız yüce Türk ulusuna ve tüm inananlara mübarek olsun...


Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

20 Ekim 2012 Cumartesi

"Şok Etmenin DNA'sı"




















TÜRK halkına yabancı hayranlığı aşılama gayretleriyle birlikte yürütülen kültür erozyonu basın yayın yoluyla hızla devam ediyor...

Açın bakın televizyon kanallarına örnek model olarak her alanda yabancı kişilikler önümüze sunulması birinci hedef.

Mesela, bilindiği gibi Angelina Jolie'nin  ülkemize gelmesi bir olay oldu...

Öte yandan İstabul'a Madonna geldi diye, az kalsın tek ayak üzerinde hizaya geçecektik...

Madonna bir taraftan İstanbul konseri sırasında göğsünü açıyor;

"İngiliz gazete İndependant, "Madonna, şok etmenin DNA'sında Olduğunu Kanıtladı" başlıklı haberinde, Madonna'nın kendi tanıtımı için yarattığı sansasyonlara değinerek, sağ göğüsünü gösterdiği Türkiye konserine ilişkin, "din konusunda katı olmamasına rağmen ağırlıklı olarak Müslüman olan ve muhafazakar olarak tanınan Türkiye'de bir problem görülmediği" yorumunu yaptı." 11 Haziran 2012, Ankara Haber Ajansı

Diğer tarafta ise,

"Madonna, Sultanahmet Camii’ni, başını siyah bir eşarpla kapatarak gezdi." haberleriyle, insanların zihinleriyle adeta alay edildi.

Televizyon programlarında yer alan bir başka isim de İvana Sert.

Hanım başımıza adeta "uzman" kesiliyor...

İvana Sert, bu defa da birkaç gün arayla milletimizi "şok etmenin DNA'sı"yla gündemde...

Alın size İvana'dan bir uzmanlık "yorum"u;

"Türk kadını neresini açacağını bilmiyor!"muş...

Hanımefendi Türk kadınlarını dekolte konusunda hem eleştirmiş, hem de onlara "ipuçları" vererek, inciler saçmaya devam etmiş!


"Türk kadınının vücudunu yeterince tanımadığını anlatan Sert, bu nedenle kadınların giydiklerini yakıştıramadığını söyledi. Türk kadın ının öncelikle vücudunu tanıması gerektiğini ifade eden Ivana Sert, gittiği yerlerde kadınlara vücut yapılarına göre nereyi ne kadar açmaları, nerelerini gizlemeleri gerektiğini anlattığını belirtti. Bir televizyon kanalında sunduğu moda programında insanlara giyim konusunda bilgiler verdiğini aktaran Ivana Sert, bu sayede bugüne kadar Türk kadınlarının giyim tarzında önemli ölçüde değişiklik yapmayı sağladığını iddia etti." vatan

Eee... ne de olsa,

O bir "UZMAN"...

En azından bizlere öyle dayatılıyor;

Sonra mı?

Bakın o "UZMAN"ın peşini bırakmayanlar, bu defa da onu müslüman yapmaya karar vermişler!

Ki o "müthiş" yorumunun hemen birkaç gün sonrasında,

"Müslüman oldunuz mu?" sorusuna "Tam olarak değil. Kuran okuyorum. Bir anda, bir günde Müslüman olamazsın. Din değiştirmek için zamana ihtiyaç var" dedi. Sert, "Hayatınızda ne gibi değişiklikler oldu?" sorusuna ise "Namaz kılıyorum" diyerek yanıt verdi." 17 Ekim 2012, Haber Türk


Ya bir insanın  zihniyle bu kadar alay edilir!!!

Sahi; bu hanım değil miydi daha birkaç gün önce "Türk kadını neresini açacağını bilmiyor!" diyen?

N'ooldu da aniden  karar değiştirip, namaz kılmaya, kur'an okumaya başlamış?


Demem o ki...

Ha İvana, ha Madonna..

Yok aslında birbirlerinden farkları...

Biri dışarıdan gelerek konser monser vermek bahanesiyle hem paralarımızı topluyor, hem de kültür erozyonuna neden oluyor.

Bir tarafta göğüs açmalar, öte yandan başını kapatmalar!


Diğer taraftan İvanalar sayesinde televizyonlarımızın baş köşelerinde yer tutup, milletimizin zihinlerini ele geçirmenin derslerini veriyorlar...

Böylelikle hem paramız, hem kültürümüz, hem de millî ve manevî benliğimiz yok oluyor.

Angelina Jolie ise,


"O" tam bir "barış  elçisi", "iyilik melek"imiz...

Kevın gider, Angelina gelir...

Yani onlar'dan bir sürü var.

Biri gider, öteki gelir.

Sonu bitmez!

Anlayacağımız Holivud'da elçi

Bizde de "bakan" çok...

Kısaca,

Türk milletinin önce zihinleri çarpıtılıyor, sonra beyni işgal ediliyor,

Ardından bilinçleri kırılarak kültürleri, düşünceleri, tarihi, birikimleri bir bir erozyona uğratılıyor.

Kısaca  Türk milleti ucuz yollarla sersem'leştirilmeye çalışılıyor!

Nasıl mı?

İşte böyle...


Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

16 Ekim 2012 Salı

Nobel "Savaş" Ödülü Lâyığını Buldu...









"2012 Nobel Barış Ödülü’ne Avrupa Birliği (AB) layık görüldü.

Nobel Komitesi başkanı Thorbjoern Jagland, AB’nin, 60 yılı aşkın süredir, Avrupa’da, insan haklarına, demokrasiye ve barışa olan katkılarından dolayı ödüle layık görüldüğünü açıkladı.

Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz Norveçli ödül komisyonunun kararından dolayı duygulandığı ve onur duyduğunu açıkladı." 12 Ekim 2012, tr.euronews.com/



Biz de güzel bir söz vardır:

"Körler sağırlar birbirini ağırlar"

NEZİH ortak noktalarda, yani ne kadar KİRLİ  İŞLER varsa orada  buluşarak birbirlerini İltifat'landıranlar için, atalarımızın yapmış olduğu  güzel bir yorum...

O bakımdan,

Hani 2009 Nobel "Savaş" Ödülü,  malumu olduğu üzere Obama'ya lâyık görülmüştü ya...

Bu yıl da  olay kendisini bir kat daha aşmış, ve...


Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Vaclav Klaus'un da ifade ettiği gibi kişilere verilen "geleneksel" ödül yerini kurumsal düzeye bırakmış...

Eee n'aaparsınız,

Nobel bu..


Adı üzerinde... Bomba ve silah sanayiinin kalbi olan yerde "BARIŞ" adı verilerek zihinler bir defa sarsılmaya görsün!

Aslında  İsveçli kimyager ve mühendis, dinamit'in mucidi Alfred Bernhard Nobel'i bir baktık ki,


Barışın simgesi yapıvermişler ve adına bir de BARIŞ ödülü düzenleniyor...

Ondandır "BARIŞ" ödülü önce kovboy'a verildi...

Derken... Geldik bu yıla...

Ki son On yılda;

Afganistan, Irak...

Milyonlarca insan öldürüldü. Binlerce kadın ve çocuğa tecavüz edildi.

O nedenle...


Orayı burayı karıştırarak insanları önce birbirine düşüren, ardından tepelerine çullanan değil,


Bilakis insan haklarına saygılı, demokrasi aşığı, barış yanlısı Avrupa Birliği'ne "Savaş" ödülü lâyık görülmüş...


Vallahi bir şey değil...

Hani amaç; sırf "moral olsun" diye...

Olsun varsın...

Bu arada küçük bir ayrıntıyı da paylaşmadan geçmeyelim;

"Avrupa Birliği, Amerika'nın ardından en büyük ikinci silah tüccarı" konumunda.

O sebeple, "Avrupa Birliği'nin yıllık silah ve mühimmat satışı 70 milyar doların üzerinde" imiş...

Haberiniz olsun...

Hani Nobel BARIŞ Ödülü'ne lâyık görüldüler ya...

O bakımdan...

Seneye mi?

Kısmet...

Ama biz şimdiden,

Nice Nobellere diyelim...

:)


Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

11 Ekim 2012 Perşembe

Anders'e Andersenden...

















"Savaş zorunlu olmadıkça bir cinayettir." ATATÜRK



NATO Genel Sekreteri Andres Fog Rasmussen, "Gerektiğinde Türkiye'yi savunmak ve korumak için gerekli tüm planlarımız hazır" demiş.


Vallahi basına "flaş" olarak geçen bu haberi okuduğumda kişisel endişe içerisinde zihnimi ilk uyaran 1919 Kurtuluş Savaşı'mız oldu... Hani 1914'de Birinci Dünya Savaşı'na Almanların yanında beraberce girmiştik ya...


Sonrası malûm...


Ülke ve millet olarak yorgun, güçsüz ve yenik düştük, hemen akabinde malûm güçler, anında ülkemize üşüşerek fiili ve silahlı işgali başlatmışlardı!


Ardından güzel ülkem Anadolu'nun dört bir yanı bir bir işgal edildi!

İstanbul, Gazintep, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, İzmir, Hatay...


Neyse...

Okula adım attığımız ilk günden itibaren masallardan başlayarak, hikaye, roman okumanın yolu bire bir açılır... Tabi bunun yanında tarihimizi de öğreniriz değil mi?


İşe ilk nereden başlarız?

Masallardan...


Dinlediğimiz "Andersenden masallar" mesela.


Kibritçi Kız'ı bilmeyenimiz yoktur. Zavallı küçük kızın, bir duvar kenarında ısınmak için yaktığı her kibrit çöpüyle kurduğu hayalleri altında donarak ölmesi...


Böylece henüz o yaşlarda hayatın acı dolu gerçek yönlerini masallarla tanımaya başlarız.

Öte yandan bir de tarihin saklanamaz kara gerçekleri vardır ki,

O da insanlığın felaketini hazırlayan savaşlar...


"Saray öyle istiyor diye, birkaç adamın kişisel görüşlerine dayanılarak on binlerce insanın canını tehlikeye atmak..." Savaş ve Barış cilt:1 sf: 457, Tolstoy



Savaş çıkarıcıları şunu iyi bilmelidirler ki; bazen büyük beklentiler beraberinde ciddi hayal kırıklığı da getirir...


Ki o sebeple...


Batılı emperyalist güçler, 1918 yılında büyük beklentilere kapılarak ülkemizi işgale kalkışmış, büyük Türk halkını esarete mahkum etmeye çalışmıştır!

Ancak... yoksul düş(ürül)müş Türk halkı bu işgale karşı olağanüstü direnç göstererek özgürlüğünü teslim etmemiştir!



Diyeceğim, bugün bizi "koruyacak"larını vaad eden Batılı Haçlı güçler, dün bizi işgal eden güçlerin ta kendileriydi...

Şimdi dünün düşmanı, bugünün sözde "dost ve müttefik" güçleri olarak (!) bizi "koruyacaklar"mış!

Hadi canım...

Bugün bölgemizi tehdit ve işgal edenler kimler acaba?

O vakit ortada olan tek gerçek;


Dünün işgalcileri, bugün tarihin tekerrürü peşindeler...

Ancak unutulmasın ki bu durum dün olduğu üzere, bugün ve yarın da bir hayal olarak kalacaktır!


Tıpkı Kibritçi kızın yaktığı kibrit çöpleriyle birlikte,

Her yakılan çöple beraber, an'lık ısınmayla başlayan ve an'lık sıcak hayallerin eşliğinde öldüğü gibi...


Anadolu'yu işgale kalkışmak,

Büyük Türk halkını esaret altına alarak, köle yapmaya kalkışmak,

Tarihten ve haritadan Türk ulusunu silmeye kalkışmak,

Haçlı zihniyetin İslâm dinini teslim almaya çalışması,


Hayasızca hayaller âlemine kapılan ve bu hayaller âleminde mutlu olmaya çalışan Batılı Haçlı güçlerin gerçek yaşamda  donmaya ve ölmeye mahkum olmaları demektir!


Bu durum, bir kibrit çöpünün vereceği sıcaklık ve kuracakları hayalden  öteye asla geçemeyecektir!


Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

9 Ekim 2012 Salı

Ankara'dan Mektup...



Sevgili öğrencim Yağız Furkan YILMAZ, Bursa Garnizon ve Jandarma Bölge Komutanı oldu... Harika mı harika idi... Onun o koltukta kararlı ve vurgulu bir şekilde kutlamakta olduğumuz bayramımızın, ne anlama geldiğini anladığını anlatması, bizi derinden etkiledi...  devamı... http://www.tulaygurdal.com/2011/04/bursa-garnizon-ve-jandarma-bolge.html 






Bugün Ankara'da 6. sınıf öğrencisi olarak öğrenim gören sevgili öğrencim Yağız'ımdan mektup var... :)

Onun o güçlü öngörüsü ile bugün içinde bulunduğumuz  sıkıntılı süreci o minicik yaşına rağmen...

Taş çıkartacak yorumuyla birlikte sevgi dolu o mektubunu buradan izninizle paylaşmak isterim:


                     Merhaba sevgili Öğretmenim

     Uzun bir aradan sonra size tekrar yazıyorum.Sizi ne kadar özledim anlatamam.Rüyamda sizi görmüştüm öğretmenim.Neyse okullar kapandı koskoca bir yaz bitti ve tekrar açıldı okullar...

Bugün sitenizdeki "Bu da Müslümanların "Otuz Yıl Savaşı"mı?" adlı yazınızı okudum.Bence çok haklısınız size katılıyorum.Ve sözde "Dünya"nın gündeminde olan Suriye'ye gelelim.Aslında "Dünya"nın gündemi Türkiye'yi Suriye'ye saldırtıp emperyalist güçler (Amerika,Fransa,Rusya vb.) Türkiye'yi arkasından bıçaklayacaklar,amaçları bu.

Bize bunlar dost gibi davranıyor ama aslında düşmanlar.Amaçları Anadolu'ya saldırıp ele geçirmek.Özellikle Amerika Türkiye'yi Suriye'ye kışkırtıyor.Belki o top mermisini Suriye'nin içinde olan bir Amerika'lı fırlatmış olabilir , kışkırtmak için.Neyse geçelim şu konuyu...

     Ben buradaki okulumda devam ediyorum, zaten bu okul ortaokul oldu. Artık olduk 6. sınıf. Bir sürü öğretmenler...

     Sevgili öğretmenim oralarda havalar nasıl , sizler nasılsınız?..

     Neyse benden bu kadar öğretmenim, yazın ne yaptığımı yazsam bilgisayar bozulur. :)

     Kendinize ve yeni öğrencilerinize başarılar ve sevgiler...

     Sevgi ve saygılarımla, öğrenciniz Yağız Furkan YILMAZ


Sanıyorum ki her şeyi çok net bir şekilde özetlemiş kuzucuğum...

:)


Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

5 Ekim 2012 Cuma

Bu da Müslümanların "Otuz Yıl Savaşı" mı..?





Avrupa tarihinde önemli yer tutan savaşlar olmuştur.

Yüz Yıl Savaşları, Çifte Gül Savaşları, ve Otuz Yıl Savaşı.


Bu savaşların içerisinde  "Otuz Yıl Savaşı"nın ayrı bir önemi vardır. 

Zira bugün Müslüman coğrafyası üzerinde çıkarılmak istenen savaşa benzettiğim, Otuz Yıl Savaşı'ndaki gerekçe gibi...

Neydi o sözde gerekçe?  

"Otuz Yıl Savaşı,  1618 ile 1648 yılları arasında yapılan ve Avrupa devletlerinin çoğunun katıldığı savaşlar dizisidir.   Temelinde, bir Protestan-Katolik mücadelesi olsa da, savaşan devletlerin çoğu dinsel değil siyasi amaçlar için savaşmıştır."


Tıpkı şu anda bölgemiz ve Arap Yarımadası'nda kurgulanarak hayata geçirilmek istenen gerçekte olduğu üzere, "mezhep" çatışması üzerinden bölge devletlerinin birbirleriyle savaştırılması "isteği" gibi... 

Oysa tarih bir kez daha gösteriyor ki  düzenlenmek istenen bu alçakça oyunun perde arkasında dün, "Otuz Yıl Savaşı"nda olduğu gibi bugün de bölgemiz coğrafyasında çıkarılmak istenen mezhepçilik çatışmalarının arkasında yatan asıl gerçek, siyasi ve ekonomik nedenlerdir. 


Yani durum ne kadar da "mezhep" kışkırtıcılığı kılıfıyla sarmalansa da bilinen gerçek; bu bir enerji, su ve güç meselesidir.


Pekii... Allah korusun şu anda emperyalist güçlerce özellikle de bölgemizde ateşlenmek istenen, olası bir savaşta,

Tarihteki Otuz Yıl Savaşı'nın bir benzerinin İslam dünyasında uygulanması kimleri güçlendirecektir?

Kimler neler kazanacaktır?

Kimler neler kaybedecek?

En önemlisi de belki yüz binleri katlayarak milyonlara ulaşacak ölümler müslümanlar olmayacak mı?

Bu defa haçlı güçlerin kanı dahi akmadan, tıpkı Otuz Yıl Savaşı'ndaki (Protestan-Katolik) mezhep savaşları gibi, bugün de  (Alevi-Sünni) mezhep çatışması bahanesiyle müslümanı müslümana boğazlatmayacaklar mı?


Sahi; hazır Avrupa'nın tarihindeki savaşlarından bahsetmişken ufak bir hatırlatmayla tarih bilgilerimizi tekrar gözden geçirelim:

"Otuz Yıl Savaşı

Otuz yıl savaşı Almanya ve müttefiki olan ispanya ile Fransa ve müttefikleri (İsveç, Danimarka) arasında yapılmıştır. Bu savaş tamamen mezhep çekişmesinden kaynaklanmıştır. Almanya'da hemen hemen bağımsız yaşayan, ama sözde Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu içinde bulunan pek çok hükümdar Protestanlığı kabul etmişti. Bunlarla Katolikler arasında büyük bir savaş çıktı.  

Savaşın Sonuçları: 

Savaşlarda ve savaşla beraber gelen kıtlık ve salgın hastalıklarda yüzbinlerce insan öldü. Burada, savaşan devletlerin kiraladığı paralı askerlerin yaptığı yağmanın yol açtığı yıkımın büyük rolü vardır. 

30 Yıl Savaşı, Avrupa’nın gördüğü son büyük din savaşıdır. Habsburglara karşı Protestanları destekleyen Katolik Fransa örneğinde olduğu gibi artık devletlerin çıkarları, dinsel bağlılıklarının önüne geçmiştir. Bu açıdan Vestfalya ile modern diplomasi ve uluslararası ilişkiler esaslarının temelleri atılmıştır.


Artık Avrupa, kendi yasalarına göre davranan, kendi ekonomik ve siyasal çıkarlarını izleyen, istediği tarafta yer alan, ittifaklar kuran ve bozan modern bağımsız devletlerden oluşacaktır. Günümüz devletlerarası sistem Vestfalya ile kurulmuştur." Vikipedi


Diyeceğim o ki...


Batı dünyası bu yapay sorunları  yüz yıllar öncesinden aşmış...

Şimdi ise geçmişten aldıkları yüz yıllık acı deneyimlerinin dersini  

Bugün aynı senaryolarla müslümanların üzerinden yararlanarak geçirme gayretlerindeler. 

On yıllardır Batılı emperyalist güçlerin zulmü ve işgali altında, kan ve gözyaşı döken Arap Yarımadası ve bölge halkı, 

Şimdi de aynı güçlerin ortaya attığı yüz yıllar öncesinin  mantığıyla... 

Mezhep kavgasıyla, 


Kardeş kanı akıtmaya zorlanıyor!


Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)


2 Ekim 2012 Salı

Ahlâk Sükut Etti




Bursa-Osmangazi merkez ilçesinde, yakın geçmişte iddia edildiği üzere bir ördeğe tecavüz edildiğini, sanıyorum duymayan kalmamıştır...





Birkaç gün önce ülkemizden uzak bir başka müslüman ülkeden okuduğum bir haberden bahsedeceğim:



TUNUS'ta iddia edildiği üzere polislerin genç bir kıza tecavüzü; ve akabinde "mağdur" genç kızın açtığı davada,  polislerin yargılanması beklenirken, "mağdur" kızın sanık sandalyesine oturtularak "ahlaksızlık" suçlamasıyla karşı karşıya bırakıldığı haberini hayret ve ibretle okudum...


Aslına bakılırsa ülkemizde de bu tür olayların  sıkça basında yer aldığını görüyor ve okuyoruz...

Neyse...

50 yaşındaki "ördek tecavüzcüsü" zevatın hastalıklı ruhuna bir mazeret bulmak gerekecek mi derseniz, mesela ördeğin kuyruk sallaması olabilir...

Zira ördek bu... Sallamıştır valla kuyruğunu... E malum o vakit kuyruk sallayan ördek hak etmiştir gari başına gelenleri...


Tunus'ta ki olay gibi işte...


Zira  Tunus Adalet Bakanlığı'nca yapılan açıklamada; "tecavüz mağduru" için,
"tecavüz mağduru olarak görüldüğü, ancak bu durumun onu ‘ahlaksızlık’ suçlamasından kurtaramayacağı" açıklaması, taa bizim basına kadar düştü ise...



Demek ki... Her tecavüzün "ahlaksızlık" yaratan bir kışkırtıcısı var...


Ki o sebeple yasadaki açıklarla birlikte ortaya ne çıkıyor?


Hafifletici nedenler...


Hal böyle olunca da, bizim kuyruk sallayan ördek,


Her ne kadar da Uludağ Üniversitesi'nde tescilli tedavi görse de,


"Tecavüz mağduru" olsa da...

Kuyruk sallaması, onun "ahlaksızlık" suçlamasından kurtulamayacağına işaret olacağı kesin...

E o zaman da...

Sakarya'da, 2012 Haziran ayında aralarında iki emniyet müdürünün ve 18 yaşından küçük öğrencilerin de olduğu 35 kişinin cinsel istismarına uğradığı iddia edilen 14 yaşındaki Ö.Ç.'nin davasının ilk duruşmasında 30 Ağustos 2012 tarihli basına yansıyan haberlere göre;


Tahliye kararlarıyla birlikte tutuklu kalmadığı gibi, tahliye yakınları, tutukevi önünde kalabalıklar halinde, sanıkları alkışlarla ve sevinç naralarıyla karşıladılar...


Ki burada 14 yaşındaki mağdur Ö.Ç.'yle ilgili, sanık yakınlarının mahkeme koridorlarındaki yükselen sesler arasından, "Kızlarına sahip çıksalardı" cümlesi insanın kanını donduruyor.

Demem o ki...

"Ördek tecavüzcüsü" de alkışlarla işlediği ayıplı suçundan arınmalı,

Ve de en önemlisi,

"Güzel ördek" sahipleri Döndü ve Salih AKDEMİR çifti,

Şikayet edeceklerine,

Ördeklerine "sahip çıkacaklar"dı.

:)


Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)