14 Eylül 2008 Pazar

Cihan İmparatorluğu: OSMANLI...














Ertuğrul Gazi'nin Oğlu Osman Gazi'ye Nasihati:


Bak Oğul! Beni kır, Şeyh Edabali'yi kırma O, bizim boyumuzun ışığıdır.Terazisi dirhem şaşmaz. Bana karşı gel O'na gelme...Bana karşı gelirsen üzülür, incinirim; O'na karşı gelirsen gözlerim sana bakmaz. Baksa da görmez olur. Sözümüz Edabali için değil, senceğiz içindir.Bu dediğimi vasiyetim say!...


Ertuğrul Gaziyi anma ve Söğüt şenlikleri nedeniyle Şeyh EDEBALİ'den, Osman Gazi'ye nasihatını hatırlayarak, ecdadımız Osmanlı'nın, nasıl bir "Cihan İmparatorluğu" olarak tarihe geçtiğini satır başlarıyla anlatmaya çalışacağım:


***************


Ara sıra karşılaştığım bir soru var; "Osmanlı'da emperyalist değil miydi?" uzmanların nasıl cevap verdiği konusunda bir sözüm ve yorumum olmayacak. Ancak benim bu soruya çok net bir cevabım elbette vardır. İşte bu nedenle hiç tereddütsüz diyorum ki, Osmanlı, asla emperyalist olmadı! 600 yıl 3 kıtaya hüküm süren Osmanlı Devleti, hakimiyet kurduğu bütün bölgelerdeki, halklara iyi davranmış, onların haklarını yaşadıkları yerlerde korumuştur. Gittikleri her yerde bölge halkının gönlü kazanılmış, adalet ve hoşgörüye dayanan yönetimin bir parçası olarak bu halkalara din ve vicdan hürriyeti tanınmıştır. Bu politikaya uygun olarak yerel halklara şefkatli yaklaşımlarla beraber asla baskı ve zorlama söz konusu olmamıştır.


*********


Bunu "nereden anlıyoruz?" Sorusuna verilecek cevap aslında çok basit ve günümüze bakarak da kanıt olarak sayabiliriz. Birinci Dünya Savaşı'ndan önce ve savaş sonrası Osmanlı Devleti'nin Balkanlar'daki topraklarını kaybettikten sonra, Arap Yarımadası'nın belli bölgelerini İngiliz ve Fransızların hakimiyetine terk edildiği andan itibaren bu bölgeler karışmaya başlamış; huzur, yerini kan ve gözyaşına bırakmıştır. Bu bölgelerdeki sızı ve sıkıntılar kısmen duraklasa da günümüz tarihine kadar savaşlardan geri kalmamıştır. Mesela Arap Yarımadası'nda zulüm ve sömürülme her geçen gün varlığını şiddetle artırmaktadır.


***********


O halde, Osmanlı hakimiyetinin sürdüğü uzun yıllar bu bölgelerdeki halklar mutlu yaşıyorlardı. Üstelik hiç bir baskı, ayrımcılık görmeden ve inanç özgürlüğü altında ibadetlerini çok rahat yapabiliyorlardı. Öyle olmasa bu kadar uzun yıllar bölgede, sükunet sağlanabilir miydi? Pan-Slavizm propagandasından etkilenerek Rusya'ya göç eden Bulgarların 30 Ocak 1862'de Osmanlı Devleti'ne geri dönebilmek için padişaha yazdıkları mektup, Osmanlı'nın Balkanlar'da inşa ettiği düzeni ifade eden bir başka örnektir.


***********


Yine Osmanlı İmparatorluğu'nun müslüman olmayanlara olan hoşgörüsü, bundan sonraki yüzyıllarda da devam etmiştir; Mesela, İspanya'daki Engizisyon vahşetinden kaçan Yahudiler, güvenlik ve hoşgörüyü Osmanlı topraklarında bulmuşlardır. İşte bu hoşgörünün kaynağı ise, Kur'an'dan gelmektedir. Yani Kur'an ahlakıdır. Bunu Kur'an-ı Kerim'den bir sureyle açıklamak en doğrusu olacaktır:



İçlerinde zulmedenleri hariç olmak üzere, Kitap Ehliyle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki: "Bize ve size indirilene iman ettik; bizim İlahımız da, sizin İlahınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuz." (Ankebut Suresi, 46)


************ ************


Bu anlayışla hakimiyetini sürdüren Osmanlı yönetimi, yeni fethedilen yerlerin de büyük hoşgörüsünü kazanmıştır. Bununla da kalmayan Osmanlı yörenin tüm sorunlarını gidererek de ayrıca bir beğeni kazanmıştır. Yöre halkının gerek yaşam tarzlarını, gerekse de ibadet haklarını genişleterek muhafaza etmeyi kendilerine görev bilmişlerdir.



***********


Ancak emperyalist güçler, Osmanlı'nın zayıflamasıyla birlikte ele geçirdikleri bölgeleri tam bir kıyıma ve mezalime götürmüşlerdir. İşte bugün Balkanlar'da yaşanılanlar!. Önce adını değiştirip, ardından aslını köküyle değiştirdikleri Arap Yarımadası; yıllarca savaşı yaşayan Arap halkı. Bugün, Osmanlı'yı arkasından hançerle vurduğu tarihin bedelini, ne yazık ki Araplar en ağır şekilde ödüyorlar. İşte Osmanlı döneminde ki huzur artık ne yazık ki, YOK! Avrupa'yı dünyanın merkezi sayan zihniyet ve özellikle de İngiltere sömürgesi altında olan Arap Yarımadası'nı, yine İngilizler'in harita üzerindeki yerine göre adlandırılmıştır. İngilizler bölgeyi sahiplenme planlarına, önce Arap Yarımadası'nın ismini değiştirerek, kalıcılıklarını pekiştirmişlerdir. Araplar yok sayılarak, bölge bugün "Ortadoğu" adıyla isimlendirilmektedir. Bizlerin de beyinlerine bu şekilde kazınıyor. Oysa ki, tarih boyu bir kavmin elinde olan topraklar, bakınız nasıl da haçlı zihniyetiyle yok ediliyor. Hatta tarihten izini kaybettirdiler. Acaba hiç sorguladınız mı neden "Ortadoğu" adı ? Oysa burası tarih boyu Arap kavmine ait olmuş ve adını da Araplardan almıştır. Yani Arap yarımadası!



Osmanlı İmparatorluğu'na emperyalist gözle bakanlara kendimce satır başlarıyla yanıt vermeye çalıştım. Osmanlı yüzyıllarca bir cihan imparatorluğu olarak kalabildiyse bunun en önemli nedenlerinden birisi de Kur'an ahlakının verdiği terbiyedir. İşte tam bu noktada yazımın başında yer verdiğim nasihata da değinmek isterim. İnanılmaz güçlü uyarılar! İşte Osmanlı'nın aldığı devlet terbiyesi bu olsa gerek.


“Ey Oğul!


Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana... Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana.."


*********************


Görüldüğü gibi atalarımız olan Osmanlı, aldığı terbiye, sağlam ve köklü devlet geleneğiyle "Cihan İmparatorluğu" ünvanını tescilleyerek hak etmiştir. Bunun üzerine bizleri "soykırımcılıkla" suçlayan emperyalistler aslında kendi geçmişlerinin kara lekelerini daha temizleyemeden, yenilerini katmerli ilave ederek zalim vicdanlarını rahatlatma peşindeler. İşte ortada olan koskoca bir IRAK vahşeti! Filistin gerçeği! Balkanlarda ki müslüman halka yapılan katliamlar! Ermenilerin gerçekleştirdiği daha yakın tarihteki "Hocalı" katliamı! ve dahaları!..



************



Evet; bugün Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkıntıları üzerine kurulan, Atatürk Cumhuriyeti'nin bir ferdi olarak ben, soyumun kimlerden geldiğini çok iyi biliyorum! Tarihimle, atalarımla, kimliğimle, inancımla, dilimle ve kültürümle büyük övünç duyuyorum! Gururla taşıdığım geçmişimi, taçlandırarak yeni Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Büyük Atatürk'e olan bağlılığımla da geleceğimizi ancak O'nun, ilke ve devrimleri altında sürdürebileceğimize inanıyorum. Bizleri yeniden bölüp parçalamak isteyen emperyalist güçlere bu fırsatı tanımamak adına, millet olarak ortak paydalarımıza sahiplenip, değerlerimizi korumada daha bir kararlı olmamız gerekliliğinin şart olduğunu bildirmeyi kendime bir görev sayıyorum. Sevgi ve saygılarımla!

1 yorum:

  1. merhaba tülay hocam.çok beğendim ellerinize sağlık zevkle okuyorum ve takip ediyorum yazılarınızı kaleminize ve yüreğinize sağlık sevgi ve saygılar...

    YanıtlaSil