Köylünün değerini ve varlığını her zaman en üst düzeyde gören büyük Atatürk: "Köylü milletin efendisidir!" sözü ile içeriğini manidar kılmıştır. Evet; bizim gerçek "efendimiz", köylümüzdür. O üretkenlikleriyle bizleri doyuran, çalışkanlıklarıyla, saflıklarıyla, tertemiz gönülleriyle hayatı kucaklayan, sımsıcak sevgileriyle ruhlarımızı ısıtan köylülerimiz. Anadolu'da bitmek tükenmek bilmeyen efsanelere konu olmuş köylülerimiz; (ki burada yeri gelmişken SİNANOĞLU hocamızın mealen hatırladığım bir sözüne de değinmek isterim: "ciğerleri alınmamış insanlarımız") Bitmedi; türkülerimize, manilerimize, evrensel boyuta ulaşan kahramanlıklarıyla tarihe geçen bizim köylülerimiz. İşte buradan yola çıkarak, bu yüreği temiz ve ruhlarına el değmemiş insanlarımıza bilimselliği de katarak "kalkınmanın köyden başlayacağı" iddiası ile hem bu anlamda, hem de gerçek mutluluğun ne demek olduğu üzerinde düşüncelerimi açmak istiyorum:
Şehirler arası yol üzerinde bilindiği gibi köylülerimizin ürettikleri ürünler, yine kendileri tarafından pazarlanmaktadır. Ürünlerini, gece gündüz demeden, geçen yolculara, satabilmenin beklentisiyle uğraş verirler. Her defasında hiç aksatmadan mümkün olduğunca bu yerlerden alım yapmaktan büyük keyif duyarım. O insanların mutlu ve güleç yüzlerinde ki o anlamlı ifadeleri, sevecen ve masum kalpleriyle bir yandan da sohbet etmenin verdiği pozitif enerjiyle, yol boyu sohbet konumuz olur. İnanılmaz candan davranışlarıyla beklentilerinin dışında yapılan alışverişle olsa gerek, cömertlik ve misafirperverliklerini hiç tereddütsüz açığa çıkarır, "bu da bizden olsun!" diyerek, kendilerince çeşitli ikramlarda bulunurlar. Bu cömertliğin altında şüphesiz ki, insana duydukları sevgi yatmaktadır.Tertemiz kalplerinde yaşattıkları kocaman sevgilerini ve dünyalarını işte bu şekilde dışarı yansıtıyorlar. Ve ben onlarla geçirdiğim bu zamanı asla unutamıyorum. Kendi kendime "insanlığın henüz bitmediğinin gerçek ispatı budur" diyerek, yüreğimde taşıdığım ve aradığım içten samimiyeti bu insanlarda görmenin inanılmaz keyfini kalbime not ediyorum.
******** ********
Bu defa da böyle oldu: Yolculuk esnasında bir dizi köylü insanlarımızla sohbet edip, alışveriş yaptık. Söz dolaşıp sıkıntılara konu geldiğinde, tek istekleri öncelikle "Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin!" dilekleriydi. Ardından galiba büyüklerimizden beklentileri idi. Yani ekip, biçecek imkanlarının kaybolmaması yönünde beklentilerini bizlerle paylaştılar. Onun dışında gözleri pırıl pırıl parlıyor, sanki bizleri yıllardır tanırmışcasına samimi konuşarak, hatta sarılarak insani duygularını sergilediler. Neredeyse evlerine konuk etmek istercesine bir arzuyla, bana nasihat dahi vermeye çalıştılar. İşte mutluluk bu olsa gerek. Mutlu bir insan neler hisseder, ne bekler ve bunu etrafına nasıl yansıtır bunların tümünü bu insanların samimi davranışlarında gördüm.
********* ********
Mutlu olmak, zengin olmak değildir; mutlu olmak: "sırtı pek, karnı tok olmak ve sağlık sıhhatinin kıymetini bilmektir" in altını çize çize göstermekteydi bizim köylümüz. İşte tıpkı Nazım Hikmet'in "bana mutluluğun resmini çizer misin Abidin?" sorusunun cevabı niteliğindeki, bir tabloydu yaşadığım anlar. Buradan, bizim köylümüzün gerçek bir "efendi" olduğu çok açık ortada. Üstelik de bu insanlar üretkenlikleriyle bizlerin karnını doyurmasıyla da, efendimiz olduğu ayrıca tartışılmaz bir gerçektir. Yeterki çalışabilecek koşulları ortadan kalkmasın! Yaşam koşulları onları zorlamasın! O vakit tüm üretkenlikleri ve sevecenlikleriyle bizleri doyurmaya, ele güne muhtaç etmemeye devam edeceklerdir. Öyle şehir insanları gibi çok şey istemiyorlar. Gözleri doymayan türden yaklaşımları hiç yok. Sıcacık kalpleriyle, elleriyle yaptıkları tarhanasını, eriştesini, bulgurunu, fasülyesini vs. satmak tüm istedikleri. Üstelik de yaptıklarını bir bir anlatmaya çalışıyor, herşeyin katıksız olduğunu; aslında verdiği emeğinden hiç söz etmeyerek de, mütevazı duruşlarının yanında sanki emeğinin bedelini parayla ifade edemeyecek kadar da onurlu ve asil davranışlarıyla bizleri istemeden de olsa, utandırdıklarının farkında bile değiller. İşte asalete gerçek bir örnek! Büyük Atatürk'ün müthiş öngörüsü ile ifade ettiği "köylü milletin efendisidir!" teşhisini, tarihe geçirmiştir.
******* *****
Şimdi kalkınmanın köyden başlayacağı iddiası içerisinde, bu insanlara bilimselliği de vererek, üretkenliklerini daha verimli hale getirip, buradan ülkemizin her tarafına sevgi, mutluluk tohumlarını atmamız gerekiyor, diye düşünüyorum. Bizim köylümüz! Evet bizim köylümüz, vatan savunmasında da ön planda olup, "seni vatan için doğurdum" diyen analarımızın temsilcileri durumundalar. Bu duyguları dile getiren türkülerimiz bunların kanıtı değil midir? Bu türkülerin yaratıcıları ve kahramanları köylümüz değil midir? Türkülerimizin içinden çıkan bizim köylümüz değil mi? Biz bu türkülerle ağlayp, bu türkülerle coşmuyor muyuz? Daha fazla anlatımıma gerek yok herhalde. Tüm bu duyguları türkülerimizde bulabilir ve görebiliriz.
.....
Eledim eledim, höllük eledim,
Aynalı beşikte canan, bebek beledim.
Büyüttüm besledim, asker eyledim
Gittide gelmedi canan, buna ne çare...
......
......
Evet, "evlatsız da olunmuyor, vatansız da olunmuyor" diyen bu insanların asil duygularıyla bu vatan elbette ki, varlığını sonsuza kadar sürdürecektir. Onlara minnet duygumuzu bir kez daha dile getirerek, buradan hatırlatmak istedim.
Bizim gerçek özümüz olan köylümüzle, onların asaletiyle, yaşadıkları cefayla yaşamlarını konu alan türküleriyle, efsaneleriyle nasıl da bir hazinemiz olduğunun farkındalığını yitirdiğimiz şu günlerde, onların nasırlı ellerinden sevgiyle öpüyor, önlerinde saygıyla eğiliyorum. Sevgi ve saygılarımla!
Çok güzel bir yazı. Ancak bu ülkede köylünün üreticinin her geçen gün ezildiğini görmek çok acı verici. Bu güzel yazıları bizimle paylaştığınız için teşekkürler. Serkan Alpaslan
YanıtlaSilharikasınız hocam kalkınma köyden başlar ewt müthiş güzel olmuş çok beğendim heleki sizin bierbir yaşadığınız diologlar çok güzeldi okurken çok keyif aldım ve çok duygulandım.ellerinize sağlık saygılar ..
YanıtlaSilBizim münazara konumuz çok zor. :( ülkenin kalkınmasına kentten başlanmalı bizim konumuz gerçekten hiç bir şey bulamadım bence kesinlikle köyden başlanmalı. :(
YanıtlaSilçok saçma kent daha önemli
YanıtlaSilAma Atatürk köylü milletin efendisi derken cumhuriyet yılinda halkın %80 köyde yaşıyordu şimdi ise şehirlerde yani bu devirde şehirden başlanmalı toplumun en çok olduğu yerlerden yani
YanıtlaSil