30 Eylül 2015 Çarşamba

DEMOKRASİ








"Bu dünyada insanlar bir kere aldatılınca, gerçekten bile şüphe duyarlar." Hitopadesh


Amerika'nın "özgürlük" ve "demokrasi" götürdüğü şanslı (!) ülkeleri say say bitmiyor...

* 1945 Japonya

* 1950 Kore

* 1953 İran

* 1956 Mısır

* 1958 Lübnan

* 1958 Tayvan

* 1960 Kongo

* 1961 Laos

* 1962 Küba

* 1962 Vietnam

* 1965 Dominik

* 1970 Laos

* 1973 Şili

* 1975 Kamboçya

* 1981 El Salvador

* 1986 Bolivya

* 1988 Honduras

* 1989 Panama

* 1990 Havai

* 1990 Liberya

* 1991 Irak

Ve...

11 Eylül 2001 tezgahıyla...

İpin ucu kaçtı...

Afganistan, Irak, Tunus, Mısır, Libya, Suriye...

Bölge yangın yerine döndü.

"Demokrasi" ülkeleri yakıyor.

Amerika.. gizli emelleri için fırsat kolluyor;

Dolayısıyla...

Amerika'nın  canhıraş  "götürdüğü" demokrasiden, özgürlükten nasiplerini alan bölge coğrafyasının ne kadar ülkesi varsa,

Vallahi hepsi kan revan içinde...

E hal böyle olunca...

Her yer "demokrasi", her yer zulüm.



Allah kimseyi böylesi bir demokrasiyle terbiye etmez inşaallah,

Amin!


Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.) 

29 Eylül 2015 Salı

Bardağı Taşırma...

Mustafa Kemal Atatürk Rize ziyaretinde Rize İskelesinde çoşkulu bir kalabalıkla karşılandı. (17 Eylül 1924)




" Rize'de Atatürk heykelinin 'meydan düzenlemesi' bahanesiyle kaldırılması, yerine ise çay bardağı konulması planlanıyor" 17 Eylül 2015

17-18 Eylül 1924 Atatürk'ün Rize'ye geliş tarihidir. Dolayısıyla, aynı tarihe denk gelen bu densizlik, gerçekten bardağı taşırır nitelikte

Zira Rizelilerin  Atatürk sevgisi tartışılmayacak kadar güçlü... 



"Bi tufeğum bi da ben..."

İstanbul’da savaş yılları. Birinci dünya savaşında galip gelen İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunanlılar İstanbul’u işgal etmiştir. Türk’ün ateşle imtihan edildiği bu zor dönemde ekmek karneyle dağıtılmaktadır. Ancak İstanbul’da biri vardır ki, milli mücadelecilere karnesiz ekmek sağlamaktadır. Bu kişi cesaretiyle Atatürk’ün dikkatini çekmeyi başaran Rizeli Mataracı Mehmet Efendi’dir. Atatürk, bir gün bu yürekli laz uşağını yanına çağırır. Bir süre muhabbet ettikten sonra can alıcı soruyu sorar: "Yarın cepheye gitsek, kaç kişiyle gelirsin?" Mataracı Mehmet Efendi, Rizeliye has keskin zekasını ve şivesini konuşturarak "Bi tufeğum, bi da ben senun emrundeyiz paşam" der.

"Tilkinin pazarda işi yoktur"

Kurtuluş savaşı yıllarında çetesiyle birlikte destanlaşan bir diğer isim de İpsiz Recep Reis’dir. Kuvay-i Milliye’ye asker ve silah taşımasıyla kahramanlaşan Recep Reis, Atatürk tarafından vatana olan hizmetlerinden dolayı ödüllendirilmek istenmiş, ancak vatan aşkı ağır bastığından parayı kabul etmemiştir. Grubuyla birlikte mücadelesini Sakarya dolaylarında sürdüren Rizeli Recep Reis, siyasete girmesini isteyenlere "Biz işimizi tamamladık efendiler. Savaşta dik duran başımızı siyasette eğmeyiz. Tilkinin pazarda işi yoktur" şeklinde cevap verir.




Atatürk 1923’de Rizeli oldu

Kurtuluş savaşı boyunca Anadolu’nun muhtelif bölgelerinde savaşan ve milli mücadelenin başarıya ulaşmasında katkıları olan Rizeliler, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ulu önder M. Kemal Atatük’e hemşehrilik teklifinde bulunur. Atatürk, bu teklifi 20 Nisan 1923’te Rize Livası İdare Meclisi üyelerinden Hüseyin Bey ile arkadaşlarına gönderdiği bir yazıyla kabul ettiğini bildirir. 29 Nisan 1923 tarihli Hakimiyet-i Milliye Gazetesi ve Yenigün Mecmuasında haber olarak yer alan gelişme, genç Türkiye Cumhuriyeti’nde büyük yankı uyandırır.

Memleket sularında ıslandı

Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Rize’yi ziyareti, hemşeriliği kabulünden sonraki altıncı aya rastlar. 17-18 Eylül 1924 tarihinde Hamidiye zırhlısıyla Rize’ye gelen Atatürk, Rize halkı, vali Hurşit Bey, komutanlar ve heyetler tarafından karşılanır. Sahilde toplanan halk, Ata’ya ve eşi Latife hanıma büyük sevgi gösterisinde bulunur. Atatürk ve beraberindekileri Hamidiye zırhlısından alıp karaya ulaştırmaya çalışan motor denizin şiddetinden muvaffak olamayınca Müftü Mahallesinden 20 yaşındaki Hakkı Şentürk, dayanamaz ve öne atılır. Denize koşup Atatürk’ü sırtına alarak karaya çıkarmak ister. Atatürk, bu isteği “Bırakın ayaklarım memleketimin sularında ıslansın” diyerek geri çevirir. 

Sahilde Ata’yı görmek için toplanan Rizeliler, gemiden yapılan top atışına silahlarıyla karşılık vererek sevgi ve coşkularını dile getirir. Halılar serilen güzergah boyunca kurbanlar kesilir, aynı gün şehirde açılışlar gerçekleştirilir. Ardından Reisi Cumhur Mustafa Kemal Atatürk Hükümet Dairesini, Belediye’yi, Halk Fırkasını ve kumandanlık dairelerini temsil edenlerle görüşür 

Atatürk, istirahat için kurtuluş savaşı yıllarından tanıdığı Mataracı Mehmet Efendi’nin konağına çekilir. Mehmet Efendi, bu müstesna misafire Rusya’dan satın aldığı kalpağını hediye eder. Atatürk, İstanbul’a dönünce kalpakla çektirdiği fotoğrafı imzalayarak o günün anısına Mehmet Efendi’ye gönderir. Bu fotoğraf halen Rize’de Atatürk Müzesi’ne dönüştürülen Mataracı Mehmet Efendi’nin evinde sergilenmektedir. 


Mustafa Kemal Atatürk Rize Hükümet Konağından ayrılırken.

Rize’de hükümet konağını ve daireleri ziyaret eden Atatürk’e Rize Müftüsü Mehmet Hulusi Efendi ve Pazar Müftüleri bir dilekçe vererek medreselerin yeniden açılmasını isteyince Atatürk, “Medreseler kapanmıştır. Açılmayacaktır. Bize mektep lazımdır, mektepler açılacak, bu kanunu yapanlar sizden alim olanlardır. Artık bu milleti kendi haline bırakın, ulu nurunu mekteplerden alacaktır.” diyerek karşı çıkar. 


Atatürk, Rize ziyaretinde konuğu olduğu Mehmet Mataracı’nın kendisine hediye ettiği kalpakla bu fotoğrafı çektirmiş fotoğrafı imzalayarak o günün anısına Mehmet Efendi’ye gönderir. Bu fotoğraf halen Rize’de Atatürk Müzesi’ne dönüştürülen Mataracı Mehmet Efendi’nin evinde sergilenmektedir


Rizelilerin hemşehrisi M. Kemal Atatürk, Rize ile olan ilişkisini daha sonraki yıllarda da sürdürerek milli günler ve önemli hadiselerde kutlama mesajları gönderir. Çeşitli dönemlerde telgrafla haberleştiği isimler arasında Mektupçu Behçet Tuzcu, Halkevi Başkanı Oğuz Bey, Mataracı Mehmet Efendi ve Rize Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti yöneticilerinden Lazzade Mustafa Efendi yer alır." (rizepazar.com/ataturkun_rizeye_gelisinin_85_yildonumu-hbr00944.html)

Kurtuluş Savaşı kahramanlarımız, sayısız şehitlerimiz, isimsiz milli kahramanlarımız... İpsiz Recepler, Rizeli Mataracı Mehmet Efendiler... 

Onlar olmasaydı,  bu vatan kurtulur muydu?..


Rize Belediye Başkanı'na ithaf olunur...

Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.) 

23 Eylül 2015 Çarşamba

Haydi Türkiye...





"Ey adam! İnsanlarda gördüğün birçok zulümler, senin huyundur. Sen, kendi huyunu onlarda görüyorsun. Senin varlığın, nifakın, zulmün, gafletin onlara aksetmiştir." Mevlânâ


Bayram ne demektir?

Hani düşünüyorum da...

Galiba biz bu soruyu kendi kendimize sormayalı çok olmuş ki,

Bugün bayramlar anlamını yitirdi diye, şikayetlenip duruyoruz...

Dolayısıyla...

Bugün yaşanılanlar  vatanımız ve ulusumuz üzerinde Haçlıların sürdürdüğü düşmanlık politikasıyla beraber kapitalizmin istilasına maruz kalan Anadolu'da, siyasî ve sosyal hayattataki kargaşayla, moral değerlerimizdeki çözülme karşısında BAYRAMLARIMIZ, saygıyı, sevgiyi, dostluğu, birlikteliği   ve de sevincin heyecanını ayakta tutabilmenin en önemli manevi etkenlerden birisidir..

O sebeple...

Haydi Türkiye...

Ayrışmadan, beraberce çözemeyeceğimiz hiçbir sorunumuz olamadığını bir an olsun aklımıza getirerek işe başlayalım...

Zira beraberce binlerce yıl birlikte yaşadık, birlikte eğlendik, birlikte ağladık, birlikte çoğaldık...

Dolayısıyla bizim bu anlamda paylaşamayacağımız hiçbir şeyimiz yok!

Bu ülke, bu vatan hepimizin!

Aynı inancın, aynı ülkünün vatandaşlarıyız...

Bu toprakların içinde beraberce yoğrulduk...

Dünyanın bozukluklarına, sarsıntılarına, yıkıntılarına beraberce göğüs gerdik, beraberce mazlumların, düşkünlerin feryatlarını duyarak onlara yardım için var olan er kişiler olduk...

Biz ki sevginin, adaletin, merhametin ta kendisi olarak tarihe destanlar yazan millet olduk...

O halde aynı sevgiyi, aynı adaleti, ve aynı merhameti kendimizden mi esirgeyeceğiz?

Bayram işte bu kavramlar için var! 

Bu güzellikleri yaşamak için var!

O halde şu anda  İslâm coğrafyasında kan ve gözyaşının hakim olduğu ortama, cehennemin içine düşmemek hepimizin elinde değil midir?

Haydi Türkiye göster kendini..

Cümle aleme kardeşilik nedir, gerçek bayram sevinci nedir, hep birlikte gösterelim...

Zira tüm bu güzellikleri bayram tadında yaşamak hepimizin hakkı!

Bu vesileyle...

Yüce Allah'tan, hepimize hakiki bayramı, onun anlamını, güzelliklerini, rahmetini hücrelerimize kadar hissettirmesini diliyor ve özlüyorum.

Kurban Bayramımız mübarek, sevinçlerimiz daima olsun...

:) 


Sevgi ve saygılarımla!

"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.) 

21 Eylül 2015 Pazartesi

Sefilce... Yalvar Yakar Nereye Kadar?!



"Avrupa’ya gitmek için günlerdir Büyük İstanbul Otogarı’nda otobüslere binmeyi bekleyen Suriyeliler, grup halinde TEM otoyolu Edirne istikametine doğru yürüyüşe geçti."


Hani birilerinin burun kıvırarak baktığı, 

Bizim için, Atatürk Cumhuriyeti için  namus, şeref, haysiyet, onur saydığımız, 

Ve de olmazsa olmaz dediğimiz yaşamsal değerlerimiz var ya...

Vatan, millet, bayrak...

İşte bugün göçmen diye bakılan yığınların asıl sorunudur bu kavramların onlar için yokluğu!

Dolayısıyla...

"Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak, uğrunda ölen varsa vatandır"













Nene Hatun, 93 Harbi sırasında Ermeni çetelerine karşı  Erzurum'da Aziziye Tarabya'sını geri almak için  sopa, taş, kazma ve kürekle düşmana saldıran halk direnişinin simgesi olan Kahraman Türk kadını

Kurtuluş Savaşı'nda Fransız işgali altındaki Maraş'ta, Fransız-Ermeni lejyonerlerince çarşıda Türk kadınına taciz edilmesi ile çevre halkı olaylara müdahil olur. O esnada olaya tanık olan, Uzunoluk semtinde süt satarak geçimini sağlayan Sütçü İmam Ali, yanındaki silahıyla Fransız-Ermeni lejyonerini öldürmüştür...



Hasan Tahsin, 15 Mayıs 1919'da İzmir'e giren Yunan askerine ilk kurşunu sıkarak işgallere karşı direnişi ölümüne  başlatmıştır...

Kağnı çekip sırtında cepheye top mermisi taşıyan Kastamonulu Şerife Bacı... Çetin kış şartlarında cephede çocuğunun battaniyesini alıp mermilerin üzerine örtmesi ile tanınan Kastamonulu Şerife Bacı

Adları sanları belirsiz ne analar, babalar ve yavrular vardır ki cephane taşırken yol boylarında şehit olmuşlardır.  Dolayısıyla Şerife Bacı onlardan yalnızca biri..



Şahin Bey'in Fransız Garnizon Komutanlığı'na yazdığı mektup:

"Kirli ayaklarınızın bastığı şu toprakların her zerresinde bir damla Türk kanı karışıktır. Her bucağında bir atanın mezarı vardır. Adı belli olmayan zamanlardan beri Türkler bu topraklarda yaşamaktadır. Türk bu topraklara bu topraklarda Türk’e ısındı, kaynadı. 
Sade siz değil, bütün dünya bir araya gelse bizi bu topraklardan ayıramaz. 
Sonra sen hiç ömründe "Türk esir yaşamaz" diye duymadın mı? Namus ve hürriyet için ölüme atılmak ise bize ağustos sıcağında soğuk su içmekten daha tatlı gelir.
Sizler canı kıymetli insanlarsınız.Çatmayın bize. Bir an evvel topraklarımızdan savuşup gidin. Yoksa kıyarız canınıza.

21 şubat 1920, Antepli Şahin"


Demem o ki..


Kahraman Türk milletinin sayısız Milli Mücadele Kahramanlarının sayısız destansı yaşamları, azim ve kararlı örnek  ve de saygın duruşları tarihe nam olmuştur...

Dolayısıyla...

Aylan Bebeklerin analarına, babalarına ve de bu anlamda  millet olamamış tüm göçmenlere ithaf olunur..

Sefilce, ezilerek yalvar yakar haçlının topraklarında sığıntı olmayı kendilerine yakıştıran bu insanların asıl mücadele etmeleri gereken yerler, kendi vatan toprakları olması gerekmez miydi?

Siz topraklarınızı bırakıp kaçıyorsanız, kim savunacak sizin vatanınızı? Kaldı ki savunulmayan topraklar "VATAN" değildir! Yarın hangi yüzle bakacaksınız çocuklarınızın, torunlarınızın yüzüne?

"Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak, uğrunda ölen varsa vatandır" 


Açlığı, ölümü göze alarak, sürünerek yaşamayı kendilerine reva görenler..

Hani.. laikliği "dinsizlik" görenler,   

O vakit dini İslam olmayan yerlerde ve de laik yönetimlerde ne işiniz var?

Öte yandan... 


Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt.. 

Siz niye Arap kardeşlerinize sahip çıkmıyorsunuz da elin "gavuruna" muhtaç ediyorsunuz? 

Bu mudur sizin Müslümanlığınız?

Bu mudur sizin kardeşliğiniz?

Bu mudur sizin komşuluğunuz?

Sen niye varsın eyyy Dubai?!

Hani ucube binalarınızla gururlandığınız, yerlere sığdıramayıp, arsızca gökleri deldiğiniz  o ihtişamlı otellerinizi kimler için, ne için  yaptırdınız?

Söze gelince "Allah, din, iman..." sömürüsü,

İcraata gelince...

Ortada yoksunuz, öyle mi?!

Yazıklar olsun... 


Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.) 



17 Eylül 2015 Perşembe

Oy Teyzemm! Oyyy!










"Polis memuru Mehmet Tuhal’ın Hatay Hassa’da yaşayan ailesine şehit olduğu haberi kameralar önünde verildi. Acılı aile, o ana kadar oğullarının şehit olduğundan habersizken, yetkilerin bu haberi veriş şekli büyük tepkiye yol açtı."


"Evladınız peygamberlikten sonra en yüksek makama yükselmiştir"...

Cümleleriyle yaşlı ana babayı oturtup tam karşıdan başlanıyor çekime...

Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil...

Dolayısıyla... bu yaşanılan akıl almaz, densiz olayın videosunu  izlerken, hayatın hiç bu kadar çirkinleşebileceğini,  acımasız olabileceğini  düşünmemiştim...

Bir annenin,

Çaresizce ve acıyla, "hiii" diye ayaklandığı an...

Dizlerinin bağının çözüldüğü an...

Yüzünün limon rengine döndüğü, gözlerinin fal taşı gibi açıldığı an...

"Amanın amanın.. Memed'im .." diye inleyen ve iki büklüm mazlum duran -75 yaşındaki- babanın vicdanları kanattığı an..

Ve..

Tüm bu çırpınışların arasında zavallı -65 yaşındaki-  anneye hareket kısıtlamasıyla birlikte "salavat getir" nidalarını eksik etmeyen bu topluluğun içinde basitliğin, "şov"a dönüştüğü  an...

Dolayısıyla... izlemeye yürek dayanmayan bu video, insanlığın utancını kayıt altına aldığı an...

Allah'ım...

Yaşlı başlı insanların evine kameralarla hücum ederek onlara, evlatlarının şehit olduğunu söylemek...  Dahası oturtulduğu yerde gittikçe küçülen o gariban babanın yanına teselli etmek için giden kişiye, "şöyle dur" çekimi engelleme babındaki davranışlarla sözde telkinler...

Allah aşkına bu nasıl bir vicdansızlıktır!..

Bunun neresi teselli oluyor?

Neresi din oluyor?

Neresi Müslümanlık?

Neresi vicdan oluyor?

Neresi üzüntüyü paylaşmak oluyor?..

Oy teyzemm! Oyyy!

Bu densizlikten duyduğumuz utanç,

 Hepimize yetti!


Yazıklar olsun...


:(






Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.) 

16 Eylül 2015 Çarşamba

BAŞARAMAYACAKSINIZ...


Avrupa Birliği, koloniler halinde akın eden ve tarihin en büyük göç olaylarına yukarıdan bomba, içeriden fitne atarak en büyük katkıyı sağlayıp onları vatansız bıraktı!

Dolayısıyla bu insanları, sersefil biçimde yüzüstü bırakan koooskoca sözde "medeniyetin beşiği", özgürlüklerin baş savunucuları ama gerçekte tek dişi kalmış canavar Avrupa Devletleri, bugün ENDİŞE ve TELAŞ içerisinde birbirlerine düşmüş durumdalar...




Vatansız, aç-susuz perperişan vaziyette ölümle burun buruna kalarak umuda yolculuğa çıkan bu insanlara, hani bundan önce "sen şucusun", "ben bucuyum" diyerek ayrışmalara sebebiyet olan bu ilkel kavganın ilkel sorgulamaları birden unutuldu, iyi mi? Zira bu insanlar için artık bu sorgulamaların hiçbir değeri kalmadığı gibi insanlar dımdızlak ortada kaldılar.. Peki neden artık bir önemi yok bu sorgulamaların?

Hadi yine devam etsenize.. 

Ayrışın ayrıştırın...

Hani insanlar işlerini güçlerini bırakıp, bir uçtan öbür uca koşup duranlar, yağmalayanlar, birbirini boğazlayanlar, "zafer" kazandıklarını zannedenler, etrafa umutsuzluk tatdıranlar...

Neredesiniz? 

Hadi... bu insanlara verdiğiniz zararları nasıl anlatacaksınız?

Anlatınız!!!

Acılarını dindiriniz!!!

Bırakınız daha iyi yaşam koşullarını da, insanın temel yaşam haklarını bile ellerinden aldınız!!!

Artık yüz binlerin, milyonların sığınacak bir  vatanı yok! Aldınız ellerinden...

Görüldüğü üzere  ilkel ayrımcılık yapmak, toplumların felaketini hazırlamak demektir. Bu bir hükümdür. Tarih buna her zaman tanıklık yapmıştır, yapmaya da devam ediyor!

Vatan savunması yapamayanlar, ilkel sorgulamaların esiri olanlar, bugün, Suriye'ye, Libya'ya, Afganistan'a, Irak'a, Yemen'e, Mısır'a.. dönüp bir baksınlar! Gördükleri manzara, yarın bizim de başımıza geleceklerin bir aynası olarak  zihinlerine not etsinler!!!



Sahi... 

Antalya’nın Gündoğmuş İlçe Belediye Başkanı,  kent merkezindeki ışıklı panoya "Camide namaz kılıp sandıkta HDP’ye oy veren Kürt benim kardeşim olamaz. Kardeşlik yüce bir makamdır. Alçaktan kardeş olmaz. HDP’ye gönülsüz oy veren korkaktır. Gönüllü oy veren alçaktır" diye yazdırmış, iyi mi?




Bu ne kepazelik?!..

Bu nasıl bir aymazlıktır?!

Kökü dışarıda olan bu tür girişimlerin sonucu ancak ve ancak emperyalizmin elini ovuşturarak beklediği neticeleri doğurur!


Dolayısıyla Türk'ün kardeşi Kürt, Kürt'ün kardeşi Türk'tür! 

Dün aynı tahrikler Yugoslavya'da, Bosna'da yapıldı..

Bugün Libya'da, Suriye'de, Irak'ta...

Sıra geldi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne, Türk Milleti'ne öyle mi?

Türk Milleti bu oyuna gelmeyecek!!!

BAŞARAMAYACAKSINIZ...




Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.) 

14 Eylül 2015 Pazartesi

Neyin Kavgası Bu?..




"Ben bir Türk vatandaşıyım ama Kürt kökenliyim. Anne-babası tek kelime okuma yazma bilmeyen Türkçe bilmeyen bir aile düşünün… Ama ben bugün Türkiye Cumhuriyeti Maliye Bakanıyım. Tamamen fırsat eşitliği çerçevesinde olmuştur" cümleleri bu ülkede Maliye Bakanlığı yapmış  Mehmet ŞİMŞEK'e ait.

"-Siz de Kürt’sünüz, Licelisiniz...
Evet ama ben vatandaşlığımla gurur duyan bir insanım. Ben Diyarbakır’ı görmeden, Lice’den doğru Ankara’ya geldim ortaokulu okumak için, hiç hissetmedim Kürtlüğümü. Kürtlüğüm yüzünden ben sorun yaşamadım, Cumhuriyet’e borçluyum bu konumumu.
-Size sorduklarında "Türk’üm" mü derdiniz, "Kürt’üm" mü?
"Türk’üm" derdim. Hâlâ da öyle derim. Kökenim Kürt’tür, gurur duyarım. Lice’de ben büyürken herkes anadilini konuşurdu, problem yoktu. İç içe yaşardık.... kimlik ayrımları yoktu."

Bu ifadeler de bu ülkede bakanlık yapmış, hatta "0001" plaka sahibi olmuş -Meclis Başkanlığı yapmış- Hikmet ÇETİN'e ait, iyi mi?

O halde Allah aşkına bu ülkenin anayasasının hangi ayrımcılığından söz ediliyor? Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Anayasası'nda Kürt-Türk ayırımı yazmıyor! Herhangi bir etnik kökenden, herhangi bir mezhepsel ayrımcılıktan  bahsetmiyor!

O sebeple katkı sağlamak ve kısaca  kuruluş felesefemizi hatırlatmak amacıyla bir kez daha yazalım:

"Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir."  

Dolayısıyla...  

Bu ülkenin tek bir sorunu var:

Feodal zihniyetten doğan, toprak ağalığı ve ağalık sistemi!

Bu topraklar üzerinde binlerce yıl birlikte yaşamış halkları ayrıştırmaya kalkan ve kardeşi kardeşe düşman ettirmeye çalışan emperyalist haçlı güçlerin maşası olan içimizdeki hainler, marabalığa son verip, ağalara başkaldırmak yerine, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne başkaldırmayı kendilerine marifet sayıyorlar...

Ve bu anlamda...  geçtiğimiz günlerde Recep ile Rıdvan kardeşlerin hazin sonlarını ibretle okuduk:




"Aynı köyde doğan, kardeş gibi büyüyen, aynı okula giden Recep ile Rıdvan'dan geriye acı dolu bir öykü kaldı. Recep, askere gitti. Rıdvan, PKK'ya katıldı. Recep, Siirt'te şehit oldu, Rıdvan Tunceli'de karakol bastı ve öldürüldü. İkisi de aynı mezarlıkta toprağa verildi."

Ruhum isyan içinde.. 

Yazıklar olsun... 

Neyin kavgası bu? 



HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "3 genç eline silahları aldı diye bütün kentleri bombalıyorsunuz" demiş!

Vallahi pes...

İnsan bu denli değersizleşebilir, küçülebilir, alçalabilir mi? Bu denli değişebilir mi? Bütün bunlar gerçekleşebilir mi?..

Evet, hepsi gerçek. Demek ki menfaati için insanoğlu her kalıba girebiliyormuş.


Sevgi ve saygılarımla!



"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.) 

9 Eylül 2015 Çarşamba

Vatan Size Minnettar...











"Ben size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum" diyen, tarih değiştiren, tarihe mal olan Büyük Komutan Mustafa Kemal Atatürk'ün komutanı olan Yarbay İlker ÇELİKCAN, Hakkari Dağlıca'da "Şehitlerimi orada bırakamam" deyip bölgeye -öleceğini bile bile- giderken şehit düştü.

Ve yine...  

Hakkari’nin Dağlıca bölgesinde 16 askerin şehit olduğu terör saldırısı sonrasında kendilerinden bir süre haber alınamayan bordo bereli tim,

"Kimse kayıp değildi. Bordo bereli tim telsizleri kapadı. Geri dön emri almamak için ve dün geceden yağmurlu, sisli havada bugün öğlen vaktine kadar sadece 12 kişilik bordo bereliler timi yüzlerce terörist ile çatıştı. Tek birinin burnu bile elhamdülillah kanamadı. Şuan için tespit edilen 73 ölü ve 25 sağ PKK’lı ele geçirildi."

Dolayısıyla...

Bugün, Kurtuluş Savaşı'mızın sonlandığı tarih olan 9 Eylül 1922'de emperyalistler denize döküldü..

93 yıl aradan sonra yine aynı azim ve kararlılıkla Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne ve Türk Milletine karşı saldırıya geçmiş tüm iç ve dış mihraklar yok edilecektir...

Ne mutlu Türk'üm diyene!

Sevgi ve saygılarımla!

NOT:

"Türkler ölmeyi biliyorlar, hem de iyi biliyorlar. Ben de ölmeyi bilen bir milletin yenilmeyeceğini bilecek kadar tecrübeliyim. Burada hiç yoktan ordular kurmak ve bu orduları ölüme sürüklemek mümkün. Bu imkanlardan bol bol faydalanıyorum. Fakat, meydana getirdiğim orduları sendeleten bir engel var: Türklerin yaşayan hatıraları! 
Üç-dört yüzyıl önce her kudreti ve her milleti yenen Türkler, şimdi de silinmez hatıralarıyla her teşebbüsü sendeletiyorlar. Hemen her yürekte bu korkuyu seziyorum. Demek ki yalnız Türkleri değil, onların tarihini de yenmek lazım. Bu durumda ben, Türklerin düzinelerle milleti idare etmelerindeki sırrı da anlıyorum. Onlar milletleri bir kere yeniyor fakat kazandıkları zaferleri ruhlara ve nesillere nakşedebiliyorlar." M. Montecuccoli (Avusturyalı Komutan)



"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)