29 Ocak 2016 Cuma

Teşekkürler...



Kültürel ağırlıklı çalışmaların yayınlandığı, "Ne Mutlu Türküm Diyene!" blog sahibi Sayın Mehmet Bilgehan MERKİ'ye teşekkür ederim. Yıllık blog değerlendirmeleriyle okuyucularını ödüllendiren Mehmet Beyin, bu kapsamda ve de tercihim doğrultusundaki göndermiş oldukları kitabı aldım. Bir kez daha teşekkür ederim.

Kendilerine, entelektüel birikimleriyle yararlandığımız güzel ve okunmaya değer yazılarının devamıyla birlikte sağlıklı, mutlu ve aydınlık yarınlar diliyorum.



Dolayısıyla, Sayın Mehmet Bilgehan MERKİ'den esinlenerek kendilerine ve yazılarımı kesintisiz takip eden değerli çalışmalarıyla  "Değirmenden Mektup Var" blog sahibi Sayın Recep ALTUN'a bu bağlamda öğrencilerimle birlikte büyük bir heyecanla hazırladığım "SINIFÇA" dergimizi küçük bir anı olarak, adreslerine göndermek  istiyorum...



Sevgi ve saygılarımla!


NOT: t_ataoglu@windowslive.com

"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

27 Ocak 2016 Çarşamba

Sen Kimsin?!..












"Ben Dersimli Kemal'im!" ...

"1930’ların CHP’si değiliz" 

 İzmir Konak Belediye Başkan adayı Sema PEKDAŞ: "Sözlerimin arkasındayım ne Atatürk rozeti ne Türk bayrağı"...



İddia o dur ki, 

"Odasındaki Atatürk fotoğrafını indiren milletvekili" olarak anılan şahıs...



Sahi...

Tüm bu kepazelikleri yapma fütursuzluğunu gösterenler, İzmirli olmamalarına rağmen nedense İzmir'den adaylar...

Neden acaba?

Dolayısıyla...










Atatürk ve Cumhuriyet sevdalısı İzmirlilerin arasına ve arkasına gizlenerek, Atatürkçülerin zekasıyla alay eder gibi...

İşgale karşı ilk kurşunu İzmir'den atarak Kurtuluş Savaşını başlatan Hasan Tahsinlerin şehri İzmir üzerinden,



Türkiye'yi parçalamak, 

Sevr'i kabul ettirmek 

Ve de... 

Atatürk'ün partisi "CHP"yle dolaylı yollardan

Altı ok ve Atatürk adı partiden, 

Türk adı da anayasadan çıkarılmaya çalışılıyor...


Utanın be!..



NOT: Bu vahim olaylar süredursun Büyük TÜRK milleti adına  kahraman Mehmetçiklerimiz vatan savunmasını canları pahasına sürdürmeye devam ediyor.. Onlara minnet ve şükran duygularımızı en derin sevgilerimizle sunarken bu uğurda şehit olan askerlerimize, polisimize... Allah'tan rahmet diliyorum.. Yüce Türk ulusu sonsuza dek var olacaktır!!!



Sevgi ve saygılarımla!





"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

25 Ocak 2016 Pazartesi

Kısa Kısa...



22 Ocak 2016 günü, buz gibi bir havada  şeker çocuklarıma karnelerini verdim, ardından ver elini tatil...

Bu yıl Millî Eğitim Bakanlığı'nın aldığı bir kararla öğrenciler için, ödevsiz bir tatilin yerini, sorumluluğun aldığını düşünüyorum... Zira kendi adıma sevgili çocuklarımın ruhu ve aklı, hiç şüphe yok ki kitap okumak, bir ödev değil, bilinçli olmanın gereği olan bir sorumluluk olarak algıladıkları kanaatindeyim.



Dolayısıyla.. benim tatlı şekerlerin, kitap okumak konusunda bilinçli oldukları gibi, çevrelerinde olup biten her şeyi sorgulayarak anlama gayreti içinde olduklarından da hiç şüphe duymuyorum.


Onlara sonsuz sevgilerimle...



Ayrıca...

"Ne Mutlu Türküm Diyene!" Blog yazarı Sayın Mehmet Bilgehan MERKİ'nin yıllık blog değerlendirmesiyle ilgili olacak. Zira Mehmet Bey, nazik ve kararlı bir şekilde okuma tutkusunu etrafıyla paylaşmayı heyecanla sürdürüyor. Dolayısıyla  bu bağlamda ben de nasibimi almışım...

Mehmet Bey'e buradan saygılarımla birlikte teşekkürlerimi sunarım.

Öte yandan, "yorumlar" konusunda benim de söyleyeceğim birkaç cümlem var:

 Malum yaptığım yorumlar sebebiyle ödüllendirildim. :)

Evet.. blog yazarı olarak yazılarımızın okunması ve de ardından yorum yapılması gerçekten bizleri çok sevindirip heyecanlandırdığı bir gerçektir. Mehmet Bey'in de bahsettiği gibi yazılarımıza hep olumlu yönde eleştiriler beklemek haksızlık olur. Zaten bu da işin doğasına  aykırıdır. Zira asıl olan olaylara eleştirel gözle bakmaktır. Dolayısıyla bu anlamda yapılan eleştiriler kişilik haklarına zarar vermeden yapılmalıdır. O sebeple sayfama çok sayıda -yayınlamaktan utanç duyduğum- HAKARETLER oluyor.. Bu kişilere söylemek istediğim, hakaretten uzak her türlü eleştiriye açık olduğumdur...

Saygılarımla duyurulur...

Öte yandan...

Orhan PAMUK'un "Kara Kitap" adlı romanıyla birlikte, onu Türkçe yazmayı bilmemekle  eleştiren dil devriminin yılmaz savunucusu Tahsin YÜCEL, konu üzerinde yazmış olduğu bir makalesinde;

"Kötü bir yazar iyi bir romancı olabilir mi? İlk bakışta olmazmış gibi geliyor insana. Ama bunca yıldır Orhan Pamuk’un yapıtlarını göklere çıkaran ünlü eleştirmenlerimize..." diyerek sürdürdükten sonra,

"Peki, bunca baskı yapan, bunca eleştirmeni hayran bırakan bu kitapta tutarlı sayılabilecek hiçbir şey yok mudur?" diyeceksiniz. Olmaz olur mu? Örneğin iki yarım tümcesi vardır ki, kurgusuyla da, içeriğiyle de gerçekten doğru görünür: "Ne tuhaf okurlarsınız siz, ne tuhaf ülke burası?" (s.128)

Hürriyet Gösteri – Kasım 1990 – Sayı:120 sf:45-46-47-48

Ve...



Albert CAMUS'nün hemen hemen bütün romanlarını Türkçe'ye kazandıran yazar, çevirmen ve Türk Edebiyatı'nın önemi bir şahsiyeti olan Tahsin YÜCEL'i kaybettik.. 


Ruhu şad olsun...





Sevgi ve saygılarımla!




"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

22 Ocak 2016 Cuma

Bu Suça Ortağız!




zmir Torbalı’da 15 yaşındaki lise öğrencisi Umut Okay Giriş, 4’üncü kattaki evlerinin penceresinden atlayarak yaşamına son verdi. Gencin odasında, ara karne öncesi takdir belgesini 2 puanla kaçırarak anne ve babasını çok üzdüğünü yazdığı bir intihar mektubu bulunduğu öne sürüldü." 13 Ocak 2016, Haber Türk

"Bursa’da babası öğretim üyesi, annesi doktor olan 13 yaşındaki Ayşe Berrin Yılmazlar dün gece evin banyosunda kendisini bornoz kemeriyle astı. Ortaokul 8`inci sınıf öğrencisi Yılmazlar`ın, TEOG sınavında istediği puanı alamayınca bunalıma girip, intihar ettiği ileri sürüldü." 16 Ocak 2016,

İlkokul 2. sınıfa kadar indirilen "seviye tespit sınavları"yla rekabet içerisine, yarışmaya soktuğumuz çocuklarımız...

Tüm duyguların uyuştuğu yaşamın sadece sınavlara odaklandığı, başkalarının mutsuzluğundan mutlu olmayı, biricik amaç olarak sunduğumuz mutsuz çocuklarımız...


Unutulmamalıdır ki,

Mutlak mutluluk diye bir şey yoktur. O halde mutlak mutluluk peşinde koşma içgüdüsünü tetikleyen kapitalizm insanlara eziyeti ve  yozlaşmayı  sunmaktadır.

Sevgili çocuklar, bugün için  hayatta sahip olduğumuz imkan bolluğunun  ihtiyaçlarımızı giderirken aldığımız zevki ne yazık ki yok  ettiğini görün, bilin!!!

Bu anlamda şöyle bir bakın çevrenize...

Milyonlarca insan, doğal ihtiyaçlarını karşılayabilmek yani yaşamak için, ülkelerinden kaçarak insanlığı ölümüne arıyorlar...

O halde acıktığımız için yemek yemenin, susadığımız için su içmenin, uykumuz geldiği için uyumanın, üşüdüğümüz için giyinmenin, ısınmanın ve daha nice mutlak ihtiyaçlarımızın giderebilmenin zevkini tatmayı ve sahip olduğumuz zenginliklerin ve birikimlerin kıymetini bilerek onları korumayı birinci amaç edinin. Öğrenmek için, insanlığı yüceltmek için,  insan olmanın erdemine kavuşmak için okuyun, çalışın!

Yaşamı sevin, sevgiyi hayatınızdan hiç çıkarmayın!


İyi tatiller...



Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

16 Ocak 2016 Cumartesi

"..Hak Kuvvetin Üstündedir"






Türk ordusunun tedhiş örgütlerine karşı yürüttüğü operasyonları hedef alarak, emperyalizmden aldıkları ahlak dersi ile kendi güvenlik güçlerini, ordusunu ve dolayısıyla da Türkiye Cumhuriyeti devletini "katliamcı" ilan edenlere,

Mustafa YILDIRIM'ın merhum Atilla İlhan'ın "Tokat gibi bir kitap" değerlendirmesinde bulunduğu, "Sivil Örümceğin Ağında" araştırma-inceleme kitabından aldığım, Mustafa Kemal ATATÜRK'ün, "27 Aralık 1919'da yabancılarla yatıp kalkanlara verdiği yanıt":


"Tekrar ediyorum, aleyhimize ileri sürülen değerlendirmeler yanlıştır. Bu gerçek, (hem) tarih, (hem de ) mantık açısından sabittir. Bu hususu, yalnız Batı'ya değil, hatta vatandaşlarımıza da, ehemmiyetli bir surette ihtar etmek gereğini duyuyorum. Çünkü ender de olsa, üzülerek işitiyoruz ki, milletin tarihini okumamış veya milli duygudan yoksun kalmış olan bazı kişiler, yabancıların aleyhimizde ileri sürdükleri suçlamaları reddetmemenin yanında vatanını ve milletini kusurlu göstermekten çekinmiyorlar. Bugün bile, sultani mektebinin salonlarını aleyhimizde konferans verdirmek için yabancılara açanlar var. 
Bu gibilere lanet

Lozan Antlaşması'nın en can alıcı maddelerini, salt ABD ve Batı Avrupa yönetimleri, dışarda ve içerde konumlanmış Bizans özlemcileri istedi diye, değiştirenler, 1919-1922 arasında savaş alanlarını, işgal altındaki yöreleri gezerek ulusal direnişin ruhunu ve ulusal yönetimin görüşlerini dünyaya ileten ve TBMM kararıyla Türk ulusal davasına katkıları nedeniyle kendisine teşekkür edilmiş olan, Gazeteci Berthe Georges Gaulis'in değerlendirmesini anımsamalıdırlar. 

"Onun gerçek formülü: rakip güçler arasında dengeyi korumak, hiçbiri tarafından yutulmamak." 

Bundan daha anlamlı bir yorum olamaz. Aradan 81 yıl geçtikten sonra bile, yutulmaya karşı direnenler de olacaktır, laneti hak edenler de...

Örümcek ağı, Mustafa Kemal'in bağımsız ülkesinin kurumlarını, demokratik örgütlerini, siyasal partilerini, bilim yuvalarını sarmış durumda. Aynı ağ, ülkenin komşuları başta olmak üzere tüm Asya'yı, Afrika'yı ve Güney Amerika'yı liberal bir görünüm altında sararak kolonileştirmektedir. İnsanlık bir kez daha karanlık, acımasız bir çağa giriyor. 

Ve bu karanlık çağ kuşkusuz aşılacaktır. Çünkü halkın erdemli deyişi bir gerçektir: "Eşkıya dünyaya hükümdar olamaz!"

İnsanlık yarım kalan sözü, geçmişten geleceğe, karanlıktan aydınlığa uzanan çağlarda tamamlayacaktır. 

Yeter ki, Mustafa Kemal'in şu yalın ilkesi akıllardan uzak tutulmasın:

"Adalet ve merhamet dilenmek gibi bir prensip yoktur. Türk milleti, Türkiye'nin müstakbel çocukları bunu bir an hatırdan çıkarmamalıdırlar." 

Bu sözün anlamını, makamlara oturanlardan daha çok, bağımsız ve özgür ve insanca yaşamak için ".. hak, kuvvetin üstündedir" ilkesinin erdemliliğinin temeli olduğuna inanan gençler değerlendireceklerdir. 

Zerre kadar kuşku yok!

Ankara: 24 Temmuz 2005" Mustafa YILDIRIM, "project democracy" Sivil Örümceğin Ağında, sf: 584-585

Dolayısıyla...




Bugün coğrafyamızı ve vatanımızı "yutmak" isteyen emperyalist güçlere karşı, "bağımsız ve özgür ve de insanca yaşamak için direnen" (Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir) YÜCE TÜRK ULUSU'na  SELAM OLSUN... 



Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

14 Ocak 2016 Perşembe

Karanlık'sınız!











Diyelim ki, evinizi eli kanlı, gözü dönmüş silahlı eşkıyalar basıyor...

Ne yaparsınız?

a) Hiçbir şey yapmadan, aman ne güzel ettiniz de geldiniz.. Buyurun sizi şöyle alalım, keyfinize bakın, derim.

b) Hoş geldiniz buyurun. Ne istediniz? Madem geldiniz, hazır gelmişken "BARIŞ" olsun... Hem demokratik olarak her şey sizin hakkınız..İstediğiniz gibi davranın, rahatınıza bakın, derim.

c) Aman ne güzel ettiniz de geldiniz. Zaten elinizdekiler de öyle hafif silahlar (roketatarlar filan). Onun için size orantılı güç uygulayacağız, rahat olun,  derim.

d) "Arkadaşlar" serbestsiniz, istediğiniz gibi her yeri yakıp yıkabilirsiniz. Hatta evdeki ahaliyi tehdit edin! Şayet tehditlere boyun eğmezlerse çoluk çocuk, yaşlı, bebe demeden, gözünüzü kırpmadan öldürün önemli değil, derim.


"Diyarbakır'ın Çınar İlçesi'nde PKK’lı teröristler Emniyet’e bombalı araçla saldırdı: 5 ölü, 39 yaralı"
Hürriyet, Canan ALTINTAŞ/Diyarbakır , 14 Ocak 2016

Dolayısıyla..

"Türkiye'nin birçok üniversitesinden akademisyen; devleti katliam yapmakla suçlayan skandal bir bildiriye imza attılar." SABAH

Hangi vasıflarından dolayı kendilerine "aydın" dediklerini anlayamadığımız bu isimler, bu devletin ekmeğini yiyip, sefasını sürerken, vatanımızı ve milletimizi  bölünme aşamasına getiren düşmanlarla bir olmuş,



"Devletin, başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesi gerekiyor" diyorlar, iyi mi?

O vakit ben de bu ülkenin bir vatandaşıyım!

Ben de üniversite mezunuyum!

Ve ben  de öğretmenim!

Dolayısıyla, ben de kendime göre bir aydın'ım...

O sebeple bunlar ne dediklerinin, neye imza attıklarının farkında bile değiller!!!

Çok değil... bundan 8 yıl önce de yine ne dediklerini bilmeyen dışarıdan kumandalı sözde aydınlar, Ermenilerden "özür diliyorum" imza kampanyası başlatmışlardı...

Bu olayın da bu "özür" imzasından  hiçbir farkı olmadığı gibi, bu ihanetçileri  aydın olarak asla kabul etmiyorum!!!


Ve bu sözde "aydınlar"ın  aydın'lıkları mum gibidir, dibini bile aydınlatmaz!



Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

9 Ocak 2016 Cumartesi

Diyanet'in Sayın Yetkililerine Sesleniyorum!!!








Bir babanın "öz kızına şevhetle bakmak" fetva'sıyla birlikte..


"NİŞANLILAR EL ELE TUTUŞMASIN” FETVASI

Diyanet, “nişanlılık döneminde gençler başbaşa kalmasın, el ele tutuşmasın” fetvası yayınladı

ALEVİLERLE EVLİLİK FETVASI

Diyanet’in en çok tartışma yaratan fetvalarından biri de “Alevilerle evlilik caiz mi” sorusuna verdiği yanıt oldu. Diyanet soruya “Müslüman olanla evlenilir, Müslüman olmayanla evlenilmez” yanıtını verdi.

MAL VARLIĞINA GÖRE KEFEN

Diyanet, kefen konusundaki fetvası ile de çok tartışıldı. Diyanet fetvasında, “Kefen olarak kullanılacak bez, çok basit ve adi veya çok pahalı olmamalı, ölünün mal varlığına uygun olarak alınmalıdır” denildi." 09 Ocak 2016




Vallahi Diyanet'e olan güvenim, bir bunalıma dönüştü.. 

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Sayın Ali BARDAKAOĞLU döneminde, skandal bir olay üzerinde  duyduğum rahatsızlığı ve sıkıntıyı dile getiren kişisel mektubumu Diyanet İşleri Başkanlığı'na iletmiştim.

Yüce dinimizin yanlış yorumlanmasına vesile olacak sıkıntıdan kaynaklanan endişelerimi gideren nazik cevabi mektubu, bizatihi Sayın Başkan Ali BARDAKOĞLU'nun şefkat içeren cümleleriyle, tarafıma yazılmış e- posta ile aldım.

Bu sıcak davranıştan dolayı kuruma olan derin sevgimle birlikte güvenim bir kez daha artarak, sarsılmaz bir saygıya dönüştü..

Hal böyleyken,

Son zamanlarda Diyanet'ten duyduğumuz ve insanlığımızdan utanacak şekilde çıkan haberler karşısında, derin kaygı ve endişe duymaktayım...

Yüce dinimizi her koşulda her zaman sonuna kadar savunmak boynumun borcu olarak görüyorum. Bu bağlamda Sevgili Peygamberimize yönelik Danimarka'dan ve benzeri yerlerden yapılan saldırıları da  gerek buradan, gerekse muhataplarına şahsi ve özel tepki yazılarımla Sevgili Peygamberimizi ve Yüce dinimizi savundum,  bundan sonra da savunmaya  devam edeceğim...

Bu bağlamda insanın ruhunu karartan ve İslam diniyle uzaktan yakından ilişkisi olmayan bu sapkın "fetvaları" şiddetle ve nefretle kınıyorum!

Bu fetvaların milletimizi yaralayacağı gibi ne insanlığa, ne de vicdanlara sığmayacak kadar dehşet ve iğrenç olarak görüyor, konunun kepazeliği karşısında tek kelimeyle,

 "Yuhhh artık!" diyorum!!!



Dahası bu inanılmaz sapkın "fetva"ları duyunca aklıma  Suudi müftüsü geldi.. 

Bir an, "Allah'ım o sapık Suudi müftü bizim Diyanet'e mi geldi, ne oldu?!" dedim...

Zira yüreğimin kaldıramayacağı kadar bir sızı içerisindeyim... 

Öte yandan...

Bugün bu anlamda, dünyanın dört bir yanından el birliğiyle  Yüce dinimizi yeterince kirletenler, var güçleriyle zaten çalışmaktalar. Dolayısıyla, İslâm Dini'ni bu sapkın ve yobaz zihniyetlerin elinden kurtarmak için, Büyük ATATÜRK'ün özenle kurduğu Diyanet'in,  hem  Diyanet'i kirletmeye, hem de  Yüce dinimizi  dünya kamuoyu önünde küçük düşürmeye ve de rencide etmeye ne  hakkı, ne de yetkisi var!

Bu rezilliğin biran önce aydınlatılmasını bekliyor, sapkınların adalet önüne çıkarılmasını ivedilikle istiyorum!!!


Sayın Yetkililerin acilen ilgi ve bilgilerine sunulur!!!


NOT: Öte yandan bir SAPIKLIK haberi de... 



Yazıklar olsun!!! 


:((



Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)