25 Temmuz 2018 Çarşamba

Hangi ORTAK Üzüntümüzü Paylaştınız?


"Arkadaşlarımız taziyelere gittiler. Bu, bizim kültürümüzde olan bir şeydir. Elbetteki yaşamını yitiren insanlarımızın ailelerine taziyeye gitmek bizim en büyük görev ve sorumluluğumuzdur. Nerede olursak olalım, kim neden dolayı yaşamını yitirmiş olursa olsun biz o ailelerin yanında olmaya devam edeceğiz. O yüzden bütün milletvekili arkadaşlarıma şunu ifade etmek istiyorum, hangi ilden seçildiyseniz orada yaşanan en ufak üzüntüye ve sevince ortak olmak bizlerin en büyük görevi ve sorumluluğudur." Pervin BULDAN, HDP Milletvekili

Bu ülkenin ekmeğini yiyip, bu milletin imkanlarıyla gelebileceği en üst seviyelere ulaşan Pervin...

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kırmızı pasaportu ile şu anda Yüce Meclis'te Türk milleti adına vekillik yaptığını zannettiğimiz...

Ne yazık ki söylem ve eylemleriyle Türk ulusunu parçalama kararlılığındaki emperyalistlerin ekmeğine yağ sürüyor.

Hal böyleyken...

Hani bu zevat, "hangi ilden seçildiyseniz orada yaşanan en ufak üzüntüye ve sevince ortak olmak bizlerin en büyük görevi ve sorumluluğudur." diyor ya..

Madem bu kadar yüce gönülle milletimizin sevincine ve üzüntüsüne ortak olmak istiyormuş,

O halde sorum çok açık:

Allah aşkına bu vakte kadar hangi şehirde, hangi şehidimizin cenazesine katılarak milletimizin üzüntüsüne ortak oldunuz?

Veya hangi şehirde, hangi şehit ailesinin yakınlarına taziyede bulunarak milletimizin acılarını paylaştınız?

Ya da devletimizin ve milletimizin hangi övünç gününü, gururumuza ortak edip okşadınız?


O sebeple, sahte ve yalan üzerine kurulu da olsa bırakın "üzüntü" paylaşmayı, siz bu milletin askerine taş, polisine de  tokat atarak bizlerle alay edip, ırkçılık üzerinden milleti ayrıştırıcı, tedhişçiye de sahip çıkan söylemlerde bulunan bir gurubun içinden Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne her fırsatta parmak sallıyorsunuz...

Dolayısıyla,  suçsuz ve günahsız daha çocuk yaşta sayılacak gencecik masum evladımız Eren BÜLBÜL'ü katlederek emperyalistlerin tetikçiliğini yapan canilere, milletimizin gözünün içine baka baka alkış tutup talimat veriyorsunuz, öyle mi?!




Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

20 Temmuz 2018 Cuma

Kıbrıs Barış Harekatı



"Türk Silahlı Kuvvetleri, Kıbrıs'a indirme ve çıkarma harekâtına başlamış bulunuyor. Allah milletimize, bütün Kıbrıslılara ve insanlığa hayırlı etsin. Bu şekilde insanlığa ve barışa büyük hizmette bulunmuş olacağımıza inanıyoruz. Öyle umarım ki, kuvvetlerimize ateş açılmaz ve kanlı bir çatışmaya yol açılmaz. Biz aslında savaş için değil, barış için; yalnız Türklere değil, Rumlara da barış getirmek için Ada'ya gidiyoruz.

(...)

Tekrar bu harekâtın insanlığa, milletimize ve bütün Kıbrıslılara hayırlı olmasını dilerim.

Allah'ın milletimizi ve insanlığı felaketlerden korumasını dilerim." 20 Temmuz 1974 Başbakan Bülent ECEVİT

Tam 44 yıldır barış ve huzurun hakim olduğu Ada'da o günden  bugüne kadar  kimsenin burnu bile kanamadı!

Gerçek anlamda barışın tesis edildiği bu önemli  tarihi gün,

 Dolayısıyla da TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ dünyaya bir kez daha örnek olmuştur.

Sahi...

Hani, "demokrasi", "barış"  getiriyoruz söylemleriyle coğrafyamızı cehenneme çevirenleri de bu sayede hatırlatmak boynumuzun borcu olarak düşünüyorum.

Dünyaya BARIŞ'ın nasıl getirildiğini canlarıyla bedel ödeyerek öğreten aziz şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla anarken,

Kıbrıs Barış Harekatının 44. yılı kutlu olsun... 


Ne mutlu Türk'üm diyene!


Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

14 Temmuz 2018 Cumartesi

The Cemaat



"Jewish Press adlı haber sitesi de Oktar'ın tutuklanmasına ilişkin haberde, "İsrail dostu Müslüman lider tutuklandı." başlığını attı.

Haberde, Oktar'ın birçok Yahudi din adamıyla yakın ilişkisinin olduğu kaydedildi." 11 Temmuz 2018, hurriyet.com.tr

Bu habere cevabımız Kur'an ayetiyle olacaktır. Zira "Adnan Hoca" için ne diyor İsrail basını?

"Müslüman lider"!

"Allah sizi; ancak din hakkında sizinle savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran, çıkarılmanıza yardım eden kimselerle dost olmaktan yasaklar. Böyleleriyle dost olanlar, zalimlerin ta kendileridir." Mümtehine Sûresi, 9. Ayet 

Hal böyle olunca...

Dini inanç ve duyguları istismar etmek temel prensipleri olmuş

Bu türden yapılanmaların ortak paydaları;

Kendilerini Allah'a yakın gösteriyorlar

Müritler...

Şantaj, tehdit...

Demem o ki...

İslamiyetin insanlığı  kucaklayıcılığı ortadayken, nasıl oluyor da şeyh, şıh, hoca yapılanmalarının ipine sarılır insanlar?

Dolayısıyla... 

"Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayınız. Hani siz birbirine düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız." Âl-i İmrân Suresi, 103. Ayet

Kur'an burada! 

Peygamberimiz Hz. Muhammed  burada! 


Bu güruhlar  nerede? 




Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

12 Temmuz 2018 Perşembe

007 Adnan OKTAR







"Adnan Oktar ve örgütüne yönelik başlatılan operasyonda şüphelilerle ilgili dosyada “Siyasi ve askeri casusluk” suçlaması da yer aldı." 11 Temmuz 2018

Batı'nın ve emperyalizmin ajanlığıyla "dünyayı kurtarırken"; neredeyse her ülkenin güzel kadınlarıyla birlikte olmayı ihmal etmeyen İngiliz ajanı 007 James BOND. Ve de  manken gibi hatunlarla sonsuz lüks içerisinde katilliğin ve sadistliğin zirvesini yaşayan BOND.

Dolayısıyla dün basından takip ettiklerimle beraber, vallahi  aklıma ilk gelen ajan  007 James BOND oldu. Zira ajan BOND'un seri seri macera filmleriyle zihnimize  "ajan"ın ne demek olduğunu çoktan yerleştirmişiz bile...

Hal böyle olunca, bizde filme filan gerek kalmamış zaten.. Zira hayatın akışı içerisinde ajan filminin aralıksız içindeymişiz de haberimiz yokmuş. Baksanıza "masum"diye nitelendirilerek cemaat adı altında "suç örgütü" ajan 007 Adnan OKTAR'ın BOND'dan ne farkı kalmış...

Zengin mahallelerde, güzel kızları ve yakışıklı erkekleri ne olduğu belirsiz bir güruha katarak kendi kanalından  sapkınlıklarını "inşallah" ve "maşallah"la yürütmüşler...


Dolayısıyla...

Çalgı çengi  "çift SİLAH"lı kedicikler, 

Lüks yaşam... 

007  OKTAR.

"Uluslararası ajan"...

A9 TV 

Ve...

"The End" 



Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

9 Temmuz 2018 Pazartesi

Misyonerlik


"Rahibe Teresa’nın yardım kuruluşunda skandal iddia… Kemikleri sızlayacak
Hindistan'ın doğusundaki Jharkand eyaletinde Rahibe Teresa'nın Hayır Misyonerleri adlı yardım kuruluşunda çalışan bir kadın 14 günlük bir bebeği satmaya çalıştığı iddiasıyla gözaltına alındı." 6 Temmuz 2018

Dolayısıyla hazır Rahibe Teresa'dan söz edilmişken bugün bütün dünyanın acı çekmesine neden olan Hıristiyanlık adına "misyonerlik"ten, din eğitimi almış Charles Darwin'in biyografisinden alıntıyla bahsetmek istiyorum:


"Charles, kilisenin siyasal otorite üzerindeki etkisini biliyordu. "Tanrının imparatorluğu", yaklaşık bin sekiz yüz yıldır Hıristiyanlığın erdemleri adına insanlığı yönetiyordu. Bu yönetimin bir maliyeti bir de rantı vardı. Maliyet-rant arasındaki fark ile İngiltere'nin en küçük köylerine kiliseler inşa edilmişti. Kilisenin bulunduğu yerlerde de birer garnizon...

Bir yanda "Tanrı imparatorluğu"nu kurmaya çalışan İngiltere imparatorluğu; Diğer yanda İngiltere İmparatorluğu'nun dayanağı "Tanrı imparatorluğu..."

Bu iki imparatorluğun buluştuğu ortak dil ise İncil'in erdemleri...

İncil'in erdemlerinin; Arjantin, Peru, Ekvator, Tierra del fuego gibi daha onlarca ülkede nasıl uygulandığına tanık olmuştu. "Sermayenin Tanrısı", İncil'in erdemleri adına insanlığın erdemlerini ayaklar altına almıştı. Yücelerde gezinen İncil'in erdemei adına, yerlerde sürünen insanlığın erdemiydi..." Kökenini Arayan İnsan DARWİN, sf: 190


"Ben, İncil'in erdemlerinin nerede, nasıl kullanıldığını gördüm.O köleleri gördüm efendim. Toprakları alınan ve ellerine İncil'in erdemleri tutuşturulan köleleri... Tek suçları derilerinin renginin kızıl ya da kara olmasaydı. Onlar baharda yeşeren otlaklarında sığırlarını yetiştirirken, geceleri ataları olduklarına inandıkları yıldızlarla konuşuyorlardı. Belki Tanrıları bizim inandığımız Tanrılar değildi; ama toprakları vardı. O topraklarda deli taylar gibi özgürdüler. Artık Tanrıları var. Ama ne toprakları kaldı ne de özgürlükleri. Şimdi onların topraklarında çan sesleri ve çığlıkları birbirine karışmış..." sf: 199

Ve "misyonerlik" adı altında dünyanın pekçok yerinde insanların üzerinde vücut buldukları kendi toprakları ve sahip oldukları özgürlükleri ele geçiriliyor;  insanları, yönetime itaat için eğitim alıyor.


Hal böyleyken...

Sözde fakirler için bağış toplayıp, topladıklarını da Vatikan'a gönderdiği iddi edilen, dolayısıyla da Christopher Hitchens'ın "mother teresa - hell's angel (Rahibe Teresa-Cehennem Meleği)" belgeselinde dünya'nın muhafazakar iktidarlarını destekleyen bir "Vatikan ajanı" olmakla suçlanan bir Teresa'dan bahsediliyor. Hem de söylendiği üzere "mübarek"liği bir yana, pek çok hastalıklarla mücadele eden Hindistan'a gelen bağışları "ölüm evleri" gibi garip şeylere harcayıp (ki burada insanların yaralarının kurtlandığına dikkat çekilmekte ve ağrı ile kıvranan hastalara da ağrı kesici vermeyip, "acı çeken insan Tanrı'ya daha yakındır" diyen Teresa'dan!

Dolayısıyla, Rahibe Teresa, 12 kişiyle birlikte 1950 yılında Vatikan'ın izniyle "Hayırsever Misyonerler Cemaati"ni kurdu.  Dünyanın 450 noktasında 4.000 rahibenin görev aldığı bir topluluk Charles Darwin'in günlüğünde not ettiği gibi, "Katedrallerin, kiliselerin içinde Tanrıyla bütünleşmekten söz ettiği inanç, buralarda toprakların işgali ve ırkların yok edilmesi için kullanılıyordu. " sf:158

Demem o ki...

"Rahibe Teresa'nın Hayır Misyonerleri adlı yardım kuruluşunda çalışan bir kadın 14 günlük bir bebeği satmaya çalıştığı iddiası" misyonerliğin kirli faaliyetlerinin bu sayede ortaya saçılmasından başka bir şey değildir.



Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)


3 Temmuz 2018 Salı

U T A N I Y O R U M !!!



Son günlerde çocuklarımızın ya kaybolduğunun ya da kaçırılarak istismar altında öldürüldüğünün haberlerini art arda alıyoruz...

El kadar çocuklarımızın maruz kaldığı rezilliğin bini bir para, sapıklığın haddi hesabı yok!

Dolayısıyla hangi aralık bu kadar kirlendik? 

Hangi aralık bu kadar güvenilmez hallere düştük, bilen, duyan var mı?!..

Eylül'ün ve Leyla'nın acı haberlerini peş peşe duyduğumda bir an için içimden bir şeylerin koptuğunu hissettim...

Sanki bir bataklıkta yaşıyor gibiyim...

Ve çevremdeki herkese şüpheyle bakmaya başladım. Zira acaba diyorum, kalabalık bir çevreye girdiğimde bunların içerisinde pedofili sapkınlığı besleyen kaç kişi var? Bulunduğum yerde öz çocuğuna tacizde bulunan kaç kişi var? Ve mahallemizdeki  insanların kaç tanesi vicdanlı?..

Dolayısıyla kanlı coğrafyamızda yaşanan bunca vahşete ve iğrençliklere tanık olup da, akıl ve ruh sağlığını koruyabilen kaç kişi kaldı acaba?..

"Biz zulmetmekte olan nice memleketleri kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka başka toplumlar meydana getirdik." Enbiya Suresi, 11. Ayet

O sebeple,  -hani söze gelince  müslümanız ya- bugün geldiğimiz bunca soysuzluğa karşın, "Allah'ım ne zaman helak olacağız acaba?" demekten kendimi alamıyorum. Zira şimdi tam zamanı, cümle aleme ibret olalım çocuklarımızı, bebeklerimizi... koruyamadık!


Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)