"
Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O'na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdâr olandır."
Hucurat Sûresi, 13. Ayet
"Şüphe yok ki, kadınlar erkeklerin dengi, benzeri ve tam bir eşidir." Hadis
Diyanet'in müstesna bir yeri var.. Zira diğer laik devletlerde olmayan ve bu konumu itibariyle dünyada ayrıcalıklı bir ülkeyiz...
Din'i devlet ve halkla buluşturan, üstelik naif bir konumda olması gereken tutumu ve çizgisi itibariyle Diyanet İşleri Başkanlığı Kurumu'nu, büyük bir özen ve sevgi ile takip eden bir vatandaşım.
"
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın dini konularda en yüksek karar ve danışma organı olan Din İşleri Yüksek Kurulu’nun üyesi Prof. Dr. Halil İbrahim Karslı, Kur'an’ın kadınlara örtünmeyi emrettiğini belirterek "Çünkü kadının bedeni bir süstür. Dolayısıyla değerlidir ve korunması gerekir" dedi." 27 Ağustos 2013
Pek sayın hocamız ne yazık ki kadına bedensel bakıyormuş ki, onu "süs" olarak görmüş... Zira beyinsel olarak görseydi, durum şimdi bambaşka bir vaziyette olurdu.
Sayın Hocamıza...
"Biz beyin olarak varız" anlayışıyla üzülerek okuduğum demeçlerini tek tek ele alarak, duygularımı ve tepkimi, "süs" görülen kadın olarak değil de, aklını kullanan beyinsel bir kadın olarak iletmek istiyorum; dikkatlerinize!!!
"
Cennette şeytan, insanın elbiselerini soymakta ve mahrem yerlerini açığa vurmayı başarmaktadır." diyorsunuz.
Bir defa Adem ile Havva var olduğunda, onlardan başka insan yoktu değil mi? O vakit hangi elbise, hangi örtünmeden bahsediyorsunuz? İkisi de tek değil miydi? Kim kime görünmekten sakınacaktı?! Ortada insan topluluğu mu vardı ki, vücutlarını örtsünler.. Ayrıca elbise olacak kadar ortada nasıl bir obje vardı sayın hocam? Nasıl bu kadar konu üzerinde bol bol yazabiliyorsunuz, vallahi çok şaşırdım. Zira bir kadın olarak, bakın aklımı kullanıyorum! Ve o günün şartlarını, koşullarını değerlendirirken söylediklerinizin akıl dışı olduğunu, net olarak görebiliyorum çok şükür! Ki bunu da Kur'an ayetinin emriyle yapıyorum.. Ne diyor
Alak Sûresi; "Oku!"... Yani bunu, sizin ayırdığınız gibi, kadın erkek ayırt etmeden, Kur'an vasıtasıyla insanlara buyuruyor, Yüce Allah...
"Aydınlanma süreci insanın dini değerlerden kopması, kendi kendisini kutsaması sonucunu doğurdu. Her alanda özgürlük, insana verilen değerin bir yansıması olarak görüldü. Dolayısıyla örtünme, kadının örgütlülüğünün önünde bir engel kabul edildi. Geleneksel uygulamaları terk ettiği ölçüde insanın özgürleşeceği düşünüldü. Belki de insanlık tarihinde ilk defa müstehcenlik bu denli sosyal bir görünüm kazandı ve dünyanın hâkim kültürü haline geldi. Bütün bunlar, kadının bedeni üzerinden yapıldı. Onun kişiliği değil, dişiliği öne çıkarıldı." diyorsunuz.
Allah, Havva ile Adem'i yeryüzüne gönderdiğinde insanları kendi iradesine teslim etti, sayın hocam. Ki bundan sonra da insanların yaptıklarına ve yapacaklarına tedbiren ve onlara yön vermek amacıyla rehber olarak, kutsal kitaplar gönderdi. En son olarak da İslam'ı ve onun kutsal kitabı olan Kur'an-ı Kerim, bizlere, toplumsal yaşamımızda baş vurulacak, insan ilişkilerine yardımcı olacak bir kılavuz olarak elimize verildi. Bunun neticesinde "haram" "sevap" kavramlarıyla yolumuza devam ettik ve edeceğiz..
Dolayısıyla, hayatı bir tek kadının örtünmesi ile mi idame ettireceğiz? Şayet kadının kapanması ise tüm sorunumuz, bugün Arap ülkelerinin hali ortada.. Her türlü kirlilik, bunun yanında kan ve gözyaşı gırla gidiyor. Bırakın kadının mutluluğunu, toplumsal bir ızdırap var oralarda... Savaş, mezhepsel ayrılıklar... nedeniyle
İslam toplumları huzur bulamıyor. Kadınlar mutsuz!!!
Ne oldu? Kadın kapandı da mutlu mu oldu?
Bilâkis kadının kapanmasıyla toplum, o hale geldi... Demek ki önemli olan eğitim; ve eğitimle insanlara ahlâkın güzelliklerini öğretip, yaşatmakmış temel esas. Zaten Kur'an de bunun için var!
Kadınlar için takıların "ziynet" olarak adlandırılmasını, nasıl oluyor da "kadının bedeni" olarak görebiliyorsunuz, doğrusu hayretler içerisinde kaldım... Vallahi pes!!!
Bugün Arap toplumuna yaşam tarzı olarak kabul ettirilen, baskıcı kapalı düzeni dayatan Batılı Haçlı güçlerin, aynı dayatmayı bizlere de kabul ettirme çabası, tamamen bizlerin cahil bırakılması için. Ki o sayede zenginliklerimizi gasp edebilirler ancak!!!
O halde Yüce Allah bizlere bunu mu "reva görüyor"?
Hiç böyle bir şey olabilir mi, sayın hocam?
Kadın sosyal olmadığı müddetçe toplumlar geri kalır, cehalet baki olur!!!
"
Geleneksel uygulamaları terk ettiği ölçüde insanın özgürleşeceği düşünüldü." diyorsunuz.
Demek ki neymiş, "geleneksel uygulama"...
Evet "gelenek"leri dinin gerekleriyle karıştırmamak gerekiyor... Geleneksel yaşam farklı, dinin emirleri farklı. O halde Arap toplumunun geleneklerini, İslâm dininin farzlarıyla örtüştürmek tamamen
Arap kültürünü İslam dinine egemen kılmak ve de Arap kültürü emperyalizmine hizmet etmek anlamı taşımaktadır.
"
Bütün bunlar, kadının bedeni üzerinden yapıldı. Onun kişiliği değil, dişiliği öne çıkarıldı." diyorsunuz.
Siz daha da ileri gidip, direk bu duygu ve düşüncelerinizi "din" adı altında baskıcı bir metodla ele almıyor musunuz? Yani kadını bir "süs" obje gibi görüp, dahası erkek için bir "süs" eşyasından öteye götüremeyecek kadar, kadını aşağılamıyor musunuz? Lütfen sayın hocam..
Ben bir kadınım ve bakın inancımın da gereğini yerine getirerek aklımı kullanıyor, okuyor ve sizin bu yazdıklarınıza karşı çıkacak kadar da kendime güvenip, öyle "süs eşyası" gibi falan durmayarak beynimle hareket ediyorum.
Yani benim bir beynim var! O halde öyle korunmaya falan da hiç ihtiyacım yok! Korunacak kadar da kendimi aşağılatacak kişiliğe hiç sahip değilim! Hani sizin dediğiniz gibi "kadının kişiliği" ön plâna çıkarılmalı... bak bu sözünüzde çok haklısınız, lütfen buna riayet ediniz! En azından Diyanet'e yakışan bu.. Ha, tabii kendinizin, sayın hanımefendi eşlerinize "süs" olarak bakabilir, onu kem gözlerden "koruyabilirsiniz".. Tercih "sizin"
İzninizle devam etmek istiyorum...
Peki sayın hocam, bu durumda siz ne yapıyorsunuz? Kadının bedeni üzerinden hareketle, onun "dişiliği"ni ön plânda tutmuyor musunuz? Onun "vücudu değerlidir" demek ne anlama geliyor? Kadını "erkek için" yaratılmış bir obje olarak görmekten başka bir şey değil...
"
Bu anlamda erkeğin nazarında kadının konumu ayette ziynet/süs olarak nitelendirilir. Ancak Kuran, bunun açığa vurulmamasını, aksine yine ziynet olarak isimlendirilen elbiseye büründürülmesini emreder. Çünkü kadının bedeni bir süstür. Dolayısıyla değerlidir ve korunması gerekir." diyorsunuz.
Kur'an neden "açığa vurulmamasını" istesin ki? Varsa bir yasak ya da ne bileyim yapılmamasını istediği şey; bunu net olarak ortaya koyar. Yani sizin değerlendirmenizle, Kur'an üstü kapalı bir emir mi veriyor... Olur mu öyle şey.. O vakit tüm evrene ve tüm zamanlara gönderilmiş bu koskoca yüce kitabımız, kişilerin yorumlarına mı bırakılmış olacak.. Ki o vakit siz bu "ziynet" kelimesinden inanılmaz yorumlar çıkarıyorsunuz... O halde Kur'an bizden mi çekiniyor da, kadını "ziynet" olarak gizli kapaklı işaret ediyor? Açıkça "kadın" neden demesin ki...
"İlahi uyarılar, kadının doğasının bastırılması anlamında yorumlanmamalıdır. Aksine Kuran, burada bir yönlendirme yapmakta ve onun bedensel çekiciliğini ortaya koyma arzusunu toplumsal hayatta değil, eşine karşı sergilemesini hedeflemektedir." diyorsunuz.
Evet sayın Hocam, kadının "bedensel çekiciliği"nden söz ediyorsunuz ya.. İşte sorun burada zaten. Zira Allah "nefis terbiyesi" diyor. Ki bu durum insanlar için hayatın her alanında söz konusu. Zaten din'de burada başlamıyor mu?
Sizin deyiminizle erkek, nefsine hakim olamıyor, hatta kadının bedenini kendine bir tahrik olarak algıladığı için, onu kaptmakta
çareyi arıyor öyle mi? O vakit nefis terbiyesi nerede kalıyor? Oh ne âlâ.. dikensiz gül bahçesi!!! O vakit hayatımızdaki bütün tahrik unsuru olan tüm etkenleri ya kaldıralım, ya da kapatalım, ki biz insanoğlu yoldan çıkmayalım...
Çok yazık.. İslam'ı şayet böyle algılıyorsanız...
Demem o ki,
Daha dün acı bir olayı haber olarak okuduk.. Bu acı haber, bence sayın hocamızı da yakından etkilemeliydi. Zira kadının bedenini çok "değerli" olarak görüyor ya, o bakımdan.
Bakınız zihinsel engelli bir genç kıza tecavüz eden ve onu hamile bırakanlar için, "başlatılan soruşturmada, genç kızın rızası ile birlikte olduğu kişilerden şikayetçi olmadığı belirlenirken, kendisini hamile bırakan ve fezlekede, 'Meçhul sanık' olarak geçen kişi hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildi."
Acaba sayın hocamız
bu karar için de bir "fetva" çıkarır mı diye, merak ediyorum...
Öte yandan...
Müslüman müslümanı boğazlıyor, ve kadınlar tecavüz altında... Haçlılar da "ahlâk" masasına oturmuş, kim haklı kim haksız diye, utanmadan müdahil oluyorlar...
Yine doğanın bize "süs" olarak sunulduğunu düşünebiliriz mesela.. Asıl doğayı -dünyaya hükmeden akıllı varlıklar olarak, kadın-erkek biz insanların hayvanlar ve bitkiler üzerinde kurduğumuz hakimiyet münasebetiyle- onları özenle koruyup, kollamamız gerekmez mi, sayın hocam? Baksanıza... harıl harıl Allah'ın yarattığı o güzelim nadide bitkiler ve hayvanlar yok ediliyor. Hem de doymak bilmez aç gözlüler yüzünden...
Evet tüm bu olaylar, "kadın bedeninin değerli" olmasından çok daha vahim ve önemli gelişmeler.
Zira birileri kadını ve onun örtünmesini bizlere tartıştırırken, dünyada İslam'ı kaybetmek üzereyiz...
Sevgi ve saygılarımla!
"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)