31 Ağustos 2013 Cumartesi

Çarşı Pazar Gezeyim... :))




Okullar kapandı, tatil başladı...

Tatil oldu olmasına ama, benim için koşuşturma devam etti. Zira çok değerli kişilerle yaptığım söyleşiler, ara ara küçük seyahatlerim...

Ülkemin yoğun gündemi, dünyada olup bitenler...

Derken sıcak gelişmelerle birlikte fark ettim ki bu koşuşturmalarla beraber zihnim çok yorulmuş.. 

E, pazartesiye okullar da açılıyor...

Hiç olmazsa eğitim öğretim yılı başlayana kadar geçen süre içerisinde biraz olsun... çarşı pazar gezeyim... :)

Kalın sağlıcakla,




Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

29 Ağustos 2013 Perşembe

Bu Zafer BambAŞKa Zafer





Yurtta Sulh cihanda sulh


Emperyalizme baş kaldıran Yüce Ata'mızın önderliğindeki Büyük Türk milletinin  bağımsızlığını kazandığı gurur günü,

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI Yüce Türk ulusuna kutlu ve mutlu olsun...

Bu vesileyle bir kez daha onurla ve saygıyla,

Sadece Türkiye'nin değil bütün dünyanın hayranlıkla  saygı duyduğu Eşsiz Komutan  ve Modern Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu  Devlet Adamı  Büyük Atatürk  ve Aziz Şehitlerimize  sonsuz şükran, minnet ve sevgi duygularımızla...

Ne mutlu Türk'üm diyene!



Sevgi ve saygılarımla!


Image"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

28 Ağustos 2013 Çarşamba

"Kadın Bedeni Süstür"!!!




"Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O'na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdâr olandır." Hucurat Sûresi, 13. Ayet

"Şüphe yok ki, kadınlar erkeklerin dengi, benzeri ve tam bir eşidir." Hadis


Diyanet'in müstesna bir yeri var.. Zira diğer laik devletlerde olmayan ve bu konumu itibariyle dünyada ayrıcalıklı bir ülkeyiz...

Din'i devlet ve halkla buluşturan, üstelik naif bir konumda olması gereken tutumu ve çizgisi  itibariyle Diyanet İşleri Başkanlığı Kurumu'nu, büyük bir özen ve sevgi ile takip eden bir vatandaşım. 

"Diyanet İşleri Başkanlığı’nın dini konularda en yüksek karar ve danışma organı olan Din İşleri Yüksek Kurulu’nun üyesi Prof. Dr. Halil İbrahim Karslı, Kur'an’ın kadınlara örtünmeyi emrettiğini belirterek "Çünkü kadının bedeni bir süstür. Dolayısıyla değerlidir ve korunması gerekir" dedi." 27 Ağustos 2013


Pek sayın hocamız ne yazık ki kadına bedensel bakıyormuş ki, onu "süs" olarak görmüş... Zira beyinsel olarak görseydi, durum şimdi bambaşka bir vaziyette olurdu.

Sayın Hocamıza... 

"Biz beyin olarak varız" anlayışıyla üzülerek okuduğum demeçlerini tek tek ele alarak, duygularımı ve tepkimi, "süs" görülen kadın olarak değil de, aklını kullanan beyinsel bir kadın olarak iletmek istiyorum; dikkatlerinize!!!


"Cennette şeytan, insanın elbiselerini soymakta ve mahrem yerlerini açığa vurmayı başarmaktadır." diyorsunuz.


Bir defa Adem ile Havva var olduğunda, onlardan  başka insan yoktu değil mi? O vakit hangi elbise, hangi örtünmeden bahsediyorsunuz? İkisi de tek değil miydi? Kim kime görünmekten sakınacaktı?! Ortada insan topluluğu mu vardı ki, vücutlarını örtsünler.. Ayrıca elbise olacak kadar ortada nasıl bir obje vardı sayın hocam? Nasıl bu kadar konu üzerinde bol bol yazabiliyorsunuz, vallahi çok şaşırdım. Zira bir kadın olarak, bakın aklımı kullanıyorum! Ve o günün şartlarını, koşullarını değerlendirirken söylediklerinizin akıl dışı olduğunu, net olarak görebiliyorum çok şükür! Ki bunu da Kur'an ayetinin emriyle yapıyorum.. Ne diyor Alak Sûresi; "Oku!"... Yani bunu, sizin ayırdığınız gibi,  kadın erkek ayırt etmeden, Kur'an vasıtasıyla insanlara buyuruyor, Yüce Allah...


"Aydınlanma süreci insanın dini değerlerden kopması, kendi kendisini kutsaması sonucunu doğurdu. Her alanda özgürlük, insana verilen değerin bir yansıması olarak görüldü. Dolayısıyla örtünme, kadının örgütlülüğünün önünde bir engel kabul edildi. Geleneksel uygulamaları terk ettiği ölçüde insanın özgürleşeceği düşünüldü. Belki de insanlık tarihinde ilk defa müstehcenlik bu denli sosyal bir görünüm kazandı ve dünyanın hâkim kültürü haline geldi. Bütün bunlar, kadının bedeni üzerinden yapıldı. Onun kişiliği değil, dişiliği öne çıkarıldı." diyorsunuz.


Allah, Havva ile Adem'i yeryüzüne gönderdiğinde insanları kendi iradesine teslim etti, sayın hocam. Ki bundan sonra da insanların yaptıklarına ve yapacaklarına tedbiren ve onlara yön vermek amacıyla rehber olarak, kutsal kitaplar gönderdi. En son olarak da İslam'ı ve onun kutsal kitabı olan Kur'an-ı Kerim, bizlere, toplumsal yaşamımızda baş vurulacak, insan ilişkilerine yardımcı olacak bir kılavuz olarak elimize verildi. Bunun neticesinde "haram" "sevap" kavramlarıyla yolumuza devam ettik ve edeceğiz..

Dolayısıyla, hayatı bir tek kadının örtünmesi ile mi idame ettireceğiz? Şayet kadının kapanması ise tüm sorunumuz, bugün Arap ülkelerinin hali ortada.. Her türlü kirlilik, bunun yanında kan ve gözyaşı gırla gidiyor. Bırakın kadının mutluluğunu, toplumsal bir ızdırap var oralarda... Savaş, mezhepsel ayrılıklar... nedeniyle İslam toplumları huzur bulamıyor. Kadınlar mutsuz!!!


Ne oldu? Kadın kapandı da mutlu mu oldu? 

Bilâkis kadının kapanmasıyla toplum, o hale geldi... Demek ki önemli olan eğitim; ve eğitimle insanlara ahlâkın güzelliklerini öğretip, yaşatmakmış temel esas. Zaten Kur'an de bunun için var!

Kadınlar için takıların "ziynet" olarak adlandırılmasını, nasıl oluyor da "kadının bedeni" olarak görebiliyorsunuz, doğrusu hayretler içerisinde kaldım... Vallahi pes!!!

Bugün Arap toplumuna yaşam tarzı olarak kabul ettirilen, baskıcı kapalı düzeni dayatan Batılı Haçlı güçlerin, aynı dayatmayı bizlere de kabul ettirme çabası, tamamen bizlerin cahil bırakılması için. Ki o sayede zenginliklerimizi gasp edebilirler ancak!!!

O halde Yüce Allah bizlere bunu mu "reva görüyor"? Hiç böyle bir şey olabilir mi, sayın hocam?

Kadın sosyal olmadığı müddetçe toplumlar geri kalır, cehalet baki olur!!!

"Geleneksel uygulamaları terk ettiği ölçüde insanın özgürleşeceği düşünüldü." diyorsunuz.

Demek ki neymiş, "geleneksel uygulama"...

Evet "gelenek"leri dinin gerekleriyle karıştırmamak gerekiyor... Geleneksel yaşam farklı, dinin emirleri farklı. O halde Arap toplumunun geleneklerini, İslâm dininin farzlarıyla örtüştürmek tamamen Arap kültürünü İslam dinine egemen kılmak ve de  Arap kültürü emperyalizmine hizmet etmek anlamı taşımaktadır.


"Bütün bunlar, kadının bedeni üzerinden yapıldı. Onun kişiliği değil, dişiliği öne çıkarıldı." diyorsunuz.


Siz daha da ileri gidip, direk bu duygu ve düşüncelerinizi "din" adı altında baskıcı bir metodla ele almıyor musunuz? Yani kadını bir "süs" obje gibi görüp, dahası erkek için bir "süs" eşyasından öteye götüremeyecek kadar, kadını aşağılamıyor musunuz? Lütfen sayın hocam.. Ben bir kadınım ve bakın inancımın da gereğini yerine getirerek aklımı kullanıyor, okuyor ve sizin bu yazdıklarınıza karşı çıkacak kadar da kendime güvenip, öyle "süs eşyası" gibi falan durmayarak beynimle hareket ediyorum.

Yani benim bir beynim var! O halde öyle korunmaya falan da hiç ihtiyacım yok! Korunacak kadar da kendimi aşağılatacak kişiliğe hiç sahip değilim! Hani sizin dediğiniz gibi "kadının kişiliği" ön plâna çıkarılmalı... bak bu sözünüzde çok haklısınız, lütfen buna riayet ediniz! En azından Diyanet'e yakışan bu.. Ha, tabii kendinizin, sayın hanımefendi eşlerinize "süs" olarak bakabilir, onu kem gözlerden "koruyabilirsiniz".. Tercih "sizin"

İzninizle devam etmek istiyorum...


Peki sayın hocam, bu durumda siz ne yapıyorsunuz? Kadının bedeni üzerinden hareketle, onun "dişiliği"ni ön plânda tutmuyor musunuz? Onun "vücudu değerlidir" demek ne anlama geliyor? Kadını "erkek için" yaratılmış bir obje olarak görmekten başka bir şey değil...


"Bu anlamda erkeğin nazarında kadının konumu ayette ziynet/süs olarak nitelendirilir. Ancak Kuran, bunun açığa vurulmamasını, aksine yine ziynet olarak isimlendirilen elbiseye büründürülmesini emreder. Çünkü kadının bedeni bir süstür. Dolayısıyla değerlidir ve korunması gerekir." diyorsunuz.


Kur'an neden "açığa vurulmamasını" istesin ki? Varsa bir yasak ya da ne bileyim yapılmamasını istediği şey; bunu net olarak ortaya koyar. Yani sizin değerlendirmenizle, Kur'an üstü kapalı  bir emir mi veriyor... Olur mu öyle şey.. O vakit tüm evrene ve tüm zamanlara gönderilmiş bu koskoca yüce kitabımız, kişilerin yorumlarına mı bırakılmış olacak.. Ki o vakit siz bu "ziynet" kelimesinden inanılmaz  yorumlar çıkarıyorsunuz... O halde Kur'an bizden mi çekiniyor da, kadını "ziynet" olarak gizli kapaklı işaret ediyor? Açıkça "kadın" neden demesin ki...


"İlahi uyarılar, kadının doğasının bastırılması anlamında yorumlanmamalıdır. Aksine Kuran, burada bir yönlendirme yapmakta ve onun bedensel çekiciliğini ortaya koyma arzusunu toplumsal hayatta değil, eşine karşı sergilemesini hedeflemektedir." diyorsunuz.


Evet sayın Hocam, kadının "bedensel çekiciliği"nden söz ediyorsunuz ya.. İşte sorun burada zaten. Zira Allah "nefis terbiyesi" diyor. Ki bu durum insanlar için hayatın her alanında söz konusu. Zaten din'de burada başlamıyor mu?

Sizin deyiminizle erkek, nefsine hakim olamıyor, hatta kadının bedenini kendine bir tahrik olarak algıladığı için, onu kaptmakta çareyi arıyor öyle mi? O vakit nefis terbiyesi nerede kalıyor? Oh ne âlâ.. dikensiz gül bahçesi!!! O vakit hayatımızdaki bütün tahrik unsuru olan tüm etkenleri ya kaldıralım, ya da kapatalım, ki biz insanoğlu yoldan çıkmayalım... Çok yazık.. İslam'ı şayet  böyle algılıyorsanız...


Demem o ki,

Daha dün acı bir olayı haber olarak okuduk.. Bu acı haber, bence sayın  hocamızı da yakından etkilemeliydi. Zira kadının bedenini çok "değerli" olarak görüyor ya, o bakımdan.

Bakınız zihinsel engelli bir genç kıza tecavüz eden ve onu hamile bırakanlar için, "başlatılan soruşturmada, genç kızın rızası ile birlikte olduğu kişilerden şikayetçi olmadığı belirlenirken, kendisini hamile bırakan ve fezlekede, 'Meçhul sanık' olarak geçen kişi hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildi."

Acaba sayın hocamız bu karar için de bir "fetva" çıkarır mı diye, merak ediyorum...

Öte yandan... Müslüman müslümanı boğazlıyor, ve kadınlar tecavüz altında... Haçlılar da "ahlâk" masasına oturmuş, kim haklı kim haksız diye, utanmadan müdahil oluyorlar...

Yine doğanın bize "süs" olarak sunulduğunu düşünebiliriz mesela.. Asıl doğayı -dünyaya hükmeden akıllı varlıklar olarak, kadın-erkek biz insanların hayvanlar ve bitkiler üzerinde kurduğumuz hakimiyet münasebetiyle- onları özenle koruyup, kollamamız gerekmez mi, sayın hocam? Baksanıza... harıl harıl Allah'ın yarattığı o güzelim nadide bitkiler ve hayvanlar yok ediliyor. Hem de doymak bilmez aç gözlüler yüzünden...

Evet tüm bu olaylar, "kadın bedeninin değerli" olmasından çok daha vahim ve önemli gelişmeler. Zira birileri kadını ve onun örtünmesini bizlere tartıştırırken, dünyada İslam'ı kaybetmek üzereyiz...

Sevgi ve saygılarımla!

Image"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

26 Ağustos 2013 Pazartesi

"Büyük Taarruz"a Hazır'lık




"Pentagon operasyon emrine hazır

Sunday Times gazetesi ise ABD ve İngiltere’nin füze saldırısı planını incelediğini yazdı.
Rusya, ABD’nin Suriye’de askeri operasyon düzenlemesi halinde "aşırı tehlikeli sonuçlar"la karşı karşıya kalacağı belirtildi. İran’da  operasyon ihtimalini sert bir dille değerlendirmiş"... DHA, 26 Ağustos 2013

Kilis'te 177 kilo patlayıcı ele geçirildi

Sınırımızda "Suriye uyruklu 2 kişinin bulunduğu hafif ticari araçta yapılan aramada 177 kilo patlayıcı bulundu." 26 Ağustos 2013, sondakikahaberler.info


Demek ki...

Yakın gelecekte, sınırlarımızda sert müdahalelerin yaşanması olası... Ki kuvvetle muhtemel bu müdahalelerin ardından küresel haçlı savaş çetelerinin,  Türk milletini birbirine düşürme  "plân"ları  da sırada yerini koruyor...

O halde, "Büyük Taarruz"a hazırlıklı olmakta fayda var...

Bugün 26 Ağustos 2013... Yani 91 yıl önce bugün,  Başkomutan Mustafa Kemal Atatür'ün sevk ve idare ederek Kocatepe'den başlattığı Büyük Taarruz'un zaferle neticelenmesini Türk Ulusu coşkuyla kutlarken...

Dün Büyük Taarruz'la düşmanı püskürttük,

Bugün aynı düşman'la ve yeni "büyük taarruz"larla yine karşı karşıyayız...

Ancak...

"Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz"...



Büyük Taarruz ve Zafer Haftası, Yüce Türk Milletine kutlu ve mutlu olsun...


Sevgi ve saygılarımla!


Image"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

25 Ağustos 2013 Pazar

Ben "Bu" Değilim!




















Kanımın donduğunu hissettiğim o görüntüleri izlerken,

Bunlar değil müslüman, insan bile olamazlar...

Bu görüntülerin ardından, Mustafa Kemal ATATÜRK'ün sayesinde, mezhep, inanç, etnik köken ayırımı gözetmeksizin tek bayrak, tek millet, tek vatan çatısı altında  ne kadar mutlu ve rahat yaşadığımızı bir kez daha derinden hissediyorum. Zira bunu  anlamak çok zor değil...

Gözünü biraz olsun açan, bölgesinde ve bu kanlı coğrafyada olup bitenlere şöyle bir bakan herkesin, bunu anlamaması için akıl ve fikirden yoksun olması gerekir. En önemlisi de bu vahşeti yapanlar, kendilerini "müslüman" sayıp  Müslümanlığı böyle kabul ediyorlarsa... Ve de "Allahu ekber" nidalarıyla adam boğazlamak "Müslümanlık"sa.. Ben "bu" değilim!!!

Bu karanlık vahşi zihniyeti, bu çağda bizlere giydirmeye çalışanları şiddetle ve nefretle reddediyorum...


Sevgi ve saygılarımla!



Image"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

21 Ağustos 2013 Çarşamba

"Sizden Talep Ediyorum. Lütfen!"




İçinde yaşadığımız bin bir güzelliğe ev sahipliği yapan mavi dünya'mızla ilgili ve bizi çok yakından ilgilendiren sorunları dile getiren küçük bir kızın, kocaman kocaman etiketlere sahip ilgili kişilere hitaben yaptığı  muhteşem  konuşmasını buradan paylaşmak istedim.

İşte o konuşma:


Geleceğini kaybetmek, seçimi kaybetmek gibi bir şey değil... ya da hisse senedinde birkaç puan.

Artık güneşe çıkmaya korkuyorum, çünkü ozon tabakamızda delikler var. 

Soluk almaya korkuyorum, çünkü içinde hangi kimyasallar var, bilmiyorum.

Balık tutmaya giderdim babamla, Vancouver'da evimde.

Ta ki, birkaç yıl evvel kanserli bir balık bulana dek.

Ve şimdi hayvan ve bitki türlerinin soyunun tüketildiğini duyuyoruz gün be gün... sonsuza dek yok olarak.

Şu hayatımda büyük vahşi hayvan sürülerini görmeyi hayal ediyorum... vahşi ormanları ve yağmur ormanlarını, kuşlarla ve kelebeklerle dolu olan.

Ama şimdi merak ediyorum çocuklarımın bile görmesi mümkün mü diye. 

Benim yaşımdayken böyle şeyler için endişelendiniz mi?

Bunların tümü gözlerimizin önünde oluyor, yine de... istediğimiz kadar zamanımız var ve tüm çözümlerimiz varmış gibi davranıyoruz.

Ben yalnızca bir çocuğum, tüm çözümlere sahip değilim.

Ancak farkına varmanızı isterim ki, siz de sahip değilsiniz.

Ozon tabakamızdaki deliği nasıl onaracağınızı bilmiyorsunuz.

Akarsudaki somon balığını nasıl geri getireceğinizi bilmiyorsunuz.

Soyları tükenen hayvanları nasıl geri getireceğinizi bilmiyorsunuz.

Ve şimdi çöl olan yerdeki ormanı geri getiremezsiniz.

Eğer nasıl düzelteceğinizi bilmiyorsanız, lütfen bozmayı bırakın.

Sizler burada, hükümetlerinizin temsilcileri olabilirsiniz... işadamı, organizatör, muhabir ya da politikacı da olabilirsiniz.

Ama aslında, sizler, anne, baba, kardeş, abi, hala ve amcasınız.

Ve hepiniz, birilerinin evladısınız.

Ben yalnızca bir çocuğum, yine de 5 milyarlık bir ailenin fertleri olduğumuzu bilyorum.

Aslında, 30 milyon tür. 

Sınırlar ve hükümetler bunu asla değiştiremeyecek. 

Ben yalınıza bir çocuğum, yine de hepimizin aynı teknede olduğunu biliyorum.

Ve tek bir amaca giden, tek bir dünya olarak davranmamız gerektiğini.

Öfkem, kör olmadığım için.

Ve endişem, nasıl hissettiğimi dünyaya anlatmaya korkmuyor olmam.

Ülkemde çok fazla israf var

Satın alıyoruz ve atıyoruz. Satın al ve at

Yine de kuzeydeki ülkeler yoksulluğunu paylaşmıyor. 

Yeterince fazlasına sahip olsak bile, paylaşmaktan korkuyoruz.

Varlığımızın birazı gidecek diye ödümüz kopuyor. 

Kanada'da bizler ayrıcalıklı bir hayat yaşıyoruz, bol gıda, su ve barınak.

Saatlerimiz, bisikletlerimiz, bilgisayarlarımız ve televizyon setlerimiz var.

Liste iki günde saymakla bitmez.

İki gün önce, şurada, Brezilya'da... sokakta yaşayan çocuklarla vakit geçirirken, çırpılmışa döndük. 

Bu, bir çocuğun bize anlattığı.

"Keşke zengin olsaydım. O zaman, tüm sokak çocuklarına... yiyecek, giyecek, ilaç, barınak, sevgi ve yakınlık verirdim."

Hiçbir şeyi olmayan bir sokak çocuğu bile paylaşmaya razıysa... neden her şeyi olan bizler, hâlâ bu kadar açgözlüyüz?

Düşünmeden edemiyorum, bu çocuklar da benimle aynı yaşta.

Ve doğduğumuz yer yüzünden, aramızda muazzam bir fark var. 

Ben de, Rio Favalas'da yaşayan o çocuklardan biri olabilirdim.

Ben de Afrika'da açlıktan ölen bir çocuk olabilirdim. 

Ya da Orta Doğu'da bir savaş kurbanı

Veya Hindistan'da bir dilenci.

Ben yalnızca bir çocuğum ve biliyorum sorunsa harcanan onca para... çevresel cevaplar bulmak için... yoksulluğun bitmesi ve anlaşma yolları bulmak için... harcansa, dünyanın nasıl bir yer olabileceğini.

Okulda, hatta anaokulunda... bize dünyada terbiyeli olmayı öğretiyorsunuz. 

Bize işlerin yürümesi için, diğerleriyle didişmememizi söylüyorsunuz.

Diğerlerine saygı göstermeyi. Kendi pisliğimizi temizlemeyi.

Diğer yaratıkları incitmememizi. Paylaşmamızı, açgözlü olmamayı.

Madem, neden yapmamamızı söylediklerinizi... kendiniz yapıyorsunuz?

Neden bu konferanslara geldiğinizi unutmayın.

Bunu yapmak için,

Biz, sizlerin çocuğuyuz.

Nasıl bir dünyada yetiştiğimize siz karar veriyorsunuz.

Ebeveynler, şöyle diyerek çocuklarını rahat ettirebilir:

"Her şey çok güzel olacak."

"Bu dünyanın sonu değil."

Ve, "Elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz."

Ama artık söyleyebileceğinizi sanmıyorum.

Sizin öncelikler listeniz de bile var mıyız?

Babam her zaman der ki, 

"Sen yaptığın şeysin, söylediğin değil." 

Sizin yaptıklarınız beni geceleri ağlatıyor.

Siz yetişkinler, bizi sevdiğinizi söylüyorsunuz.

Ancak, sizden talep ediyorum. Lütfen"

Hareketleriniz, sözlerinizi yansıtsın.

Teşekkür ederim.



Sevgi ve saygılarımla!

Image"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

17 Ağustos 2013 Cumartesi

Diren Şort :)












"Bayram namazına, hastaneye, cenaze evine şortla gidilir mi?" Meral TAMER, Milliyet'te yazdığı bu yazısıyla  günlerdir konuşuluyor...

İnsanların harıl harıl kan ve gözyaşı döktüğü bir dünyada, ele alınan bu yazının içeriğini okuduğumda neler hissettiğimi buraya aktarmak çok zor...


"İnsanlar şaşırtıcı, hem de çok şaşırtıcıdırlar. Yakından tanıdığınız, bencil ve aptal sandığınız bir kişi günün birinde, öyle güzel bir şey yapar, öyle duyarlı, öyle derin bir söz söyler ki, afallayıp kalırsınız. Bunun tam tersi de olur ne yazık ki. Duyarlı ve zeki, sandıklarınız, aklın alamayacağı kötülükler  ya da aptallıklar yapabilirler. Hele tanımadıklarınızın dış görünüşlerine hiç, ama hiç aldanmamalı. Bir gün Taksim'de otobüs bekliyordum. Demin söylediğim gibi, insanlar bende hep merak uyandırdıkları için, duraktakilere dikkatle bakıyordum gene. Bir genç kadın fena halde sinirime dokundu. Aşırı süslüydü, rüküştü, kötü makyajlıydı. Bayağılık akıyordu her yanından. On beş santimlik topuklarının üstünde zor durabildiğini belli ederek, aptal aptal sırıtıyor, çevresini, özellikle beyleri çapkın gözlerle süzüyordu. Derken, yanımızdaki elektrik direğini onaran orta yaşlı bir işçi direğe dayandığı yüksek merdivenden düştü. Bizler polise haber verilmesi, bir ambulans gelmesi için telaşlanırken, son derece sevimsiz sandığım o genç kadın, süslü giysilerinin kirlenmesine hiç aldırmadan, çamurlu kaldırıma oturdu. İnleyen işçiyi kucağına alıp acı çeken çocuğunu avutan bir anne gibi, ona mırıl mırıl bir şeyler söyleyip durdu. Ambulans gelinceye kadar, yani bir hayli zaman, kucağından bırakmadı. yaralı işçiyi. Ben de başında dikildim, içimden hep özür dileyerek genç kadınla birlikte bekledim ambulansı.

O genç kadını  bir tek kez gördüğüm halde hiç unutamadım."Mîna URGAN, Bir Dinazorun Anıları sf:78-79


Demem o ki... Meral Hanım, 


"Her türlü aykırı davranışa ve değişik fikre açık olan ben" diye tanımladığınız kendinizi, bence biraz oturup tekrar tahlil ediniz.. Zira baksanıza, bayram namazına giden bir kimsenin kılığını kıyafetini sorgulayacak kadar kendinizi otorite görmüşsünüz ya... Ve yine,  "son dönemde en olmadık yerlerde her yaştan, çoğunluğu kadın, kısacık şortlu insanlara rastlıyorum." "tespit"lerinizle pek çok kimseye verip veriştirmişsiniz... Yani kendinizce münasip görmediğiniz için eleştirmişsiniz... Demek ki "her türlü aykırı davranışa ve değişik fikre açık" değilmişsiniz, bu bir.

"Yerine göre çeşitli boylarda şortları, her yaştan kendine yakıştırarak giyenleri keyifle seyrederim." demekle, sanki podyuma çıkmış mankenlere not veren bir modacı gibi "yakışan" "yakışmayan" ayırımına girerek, insanların neyi nerede giyeceğine ahkâm kesmişsiniz ya, tebrikler.. Bundan böyle sizin "tavsiye"leriniz doğrultusunda sanıyorum ki şort giyen insanlar, kendilerine çeki düzen verirler herhalde, bu iki. 

"Tabii" siz de şort giymesini "sever"mişsiniz (yazınızda öyle diyorsunuz), ama "yerine göre"ymiş sanırım, nasıl yani? O vakit birisi de çıkar der ki; "ben bayanların öyle şort mort giymesini hiç doğru bulmuyorum..."  Hani, ne demişti bir "hoca", hamile hanımların dışarıya çıkmasını "terbiyesizlik" olarak nitelendirmişti ya... O bakımdan, sizin de öyle çıplak bacaklarla gezmenize bakarsınız birileri tıpkı sizin bakış açınızla "uygun görmeyebilir" ve  birden "terbiyesiz" falan olabilirsiniz, haberiniz ola... bu üç.


İnsanları şekli olarak ele almayı ne zaman bırakacaksınız... Mîna URGAN'ın da dediği gibi, gün gelir bu  yazdıklarınızdan utanabilirsiniz, bu da dört!!!


Sevgi ve saygılarımla!


Image"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

16 Ağustos 2013 Cuma

"... Biz Rusça Konuşanı Seçtik"
























Afganistan, Irak, Libya, Suriye, Mısır...


Önce müslüman halkların başına diktatörler getiriliyor, ardından o diktatörler, bir şekilde kurgulanan plânlar eşliğinde,  bir bir  alaşağı ediliyor. Üstelik  müslüman halklar birbirine kırdırılarak...

Mısır'da askeri darbe olmasaydı bu kadar çekici gelmeyecek, savunulmayacak, yönetimin feodal olduğu, başlarındakilerin de bir diktatör olduğu, uyuşturulmuş kendi halkı dışında çoğunlukça kabul edilecek birisi olacaktı.

Arap Yarımadası, yani müslüman coğrafya kan revan içinde...

Olan yine masum halka oluyor, bir diktatör gidiyor, yerine başka birisi geliyor. Bunu şöyle de tanımlayabiliriz; hani, "İşgal altındaki Rus köylülerinin ikinci dünya savaşında Hitler ile Stalin arasında kaldıklarında söyledikleri, "ikisi de birbirinden beterdi, biz Rusça konuşanı seçtik" gerçeği gibi..

Hepsi bu... 

Demokrasi diye diye

Düşünemez, beyinleri bir şekilde uyuşturulmuş, akıllarını kullanamayan bir toplum yaratıyorlar... Sonra bu toplulukların başına sırayla diktatör tayin ediyorlar...

"Seçilmiş..."

Seç...

Miadı dolana kadar beğen...itaat et.

Sonra mı?

Meydanlar ikiye bölünüyor...

Tıpkı,

Tahrir, Adeviye gibi.


Sözün özü;

Müslüman müslümanı kırıyor, boğazlıyor...  Meydanlar da tıpkı "horoz dövüşü"nde olduğu gibi taraftar toplayıp birbirine "üstün"lüğünü göstermeye devam ediyor, ettiriliyor!

Hangimiz daha "müslüman"ız yarışı gırla gidiyor....

Ölen de, öldüren de müslüman!

Seyreden, elini ovuşturan,  Haçlı...

Ve...

Can simidi olarak... devreye yine.. aynı "güç"ler giriyor.

Umarım tüm bu acı gelişmelerden cümleten -acil olarak- ders alırız...




Sevgi ve saygılarımla!


Image"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

12 Ağustos 2013 Pazartesi

"İsyan Eden" Diyanet İşleri Başkanı Mehmet GÖRMEZ ve Roger WATERS







"Diyanet İşleri Başkanı Görmez, İslâm alemindeki savaşların ramazanda da sürmesine isyan etti..." 11 Ağustos 2013


Kendini "aktivist" olarak gören Roger Waters, Amerikan dış politikasıyla ilgili ne hissettiğini şöyle anlatıyor:

"Onlara göre yabancı ülkelere gidip insanları paramparça etmekte sorun yok...

Savaşın ne olduğunu Lahey Sözleşmesi tanımlamalı. Bu, halk tarafından anlaşılmalı ve onaylanmalı. Tepki de Cenevre Sözleşmesi’ne uygun olmalı. Ama bu ekip bunları takmıyor. Dehşet verici. Neyse ki iyi gazeteciler ve avukatlar var. Çok yakın bir arkadaşım Guantanamo’da savunma avukatı. Müthiş mücadele veriyorlar. Gizli kapaklı Beyaz Saray’da, gizli hükümetin, gizli polisinin gizli örgütüyle mücadele ediyorlar. Kafalarına esen her yere bomba atmasınlar diye."


Roger Waters denildiği zaman "savaş karşıtı, toplumsal müzik yapan" sanatçı aklıma gelir. Şüphesiz Pink Floyd denilince de "despot öğretmenlere karşı isyan eden öğrenciler" aklıma geliyor.


4 Ağustos 2013 günü İstanbul'a konser için gelen Roger WATERS bir kez daha duvarları yıktı...


Gerçek bir sanatçı olarak gördüğüm Roger WATERS'ın Hürriyet gazetesinde, Çınar OSKAY'la yapmış olduğu  söyleşisini okudum...

Müthiş sorular, muhteşem cevaplar...


Müziğiyle dünyayı değiştirmeye yeltenen Roger WATERS, Irak  ve diğer müslüman ülke halklarına yaşatılan zulme karşı çıkıyor...

Babasını ve dedesini savaşlarda kaybeden WATERS, acılarını toplumsal duyarlılığıyla sanatına yansıtarak, savaşın  kötü yüzüne başarıyla dikkat çekmeyi sağlamıştır.


Hatta bugünün (büyük kurumlarca, şirketlerce "kontrolü iyice ele geçirilen" R.W.) müzik sanatçılarına adeta ders veriyor!

"Tanrı'nın cevap vermesi gereken çok soru var" R.W. 

Batılıların tarihte (16. yüzyılda)  sekiz iç savaş yaptığını, birbirlerini kestiğini... R.W.

Neticede; "Peki biz ne öğrendik?" diyerek, sorgulamaya devam ediyor...

Şu anda,

"Irak’ta Şiiler ve Sünniler birbirlerinin arabalarına bomba koyuyor. Onları bölen ne? Peygamberin ailesiyle ilgili yüzlerce yıl önce yaşanmış sorun mu? Bunun için mi birbirlerini öldürüyorlar? Hayır, daha temel bir sebebi olmalı. Kuzenle kuzeni birbirine bu şekilde öldürten nedir?" R.W.


İşte bu noktada, bugün internet üzerinden okuduğum haberin tam da karşılığı gibi duruyor...

Ne diye "isyan ediyor" Diyanet İşleri Başkanı Sn. Mehmet GÖRMEZ?

"Barıştan çok uzaktayız"

Ramazan'da "dost ve kardeş İslam ülkelerinde akan kan ve göz yaşının herkesin yüreğini dağladığı"na...

Aslında Sn GÖRMEZ'in "isyanı"na... Roger WATERS kendi tarihlerinden  ders çıkararak bugün, müslüman coğrafyayı karıştıran, müslümanları birbirine kırdıran güçlere karşı, duyduğu acıyla ve isyanla atıfta bulunuyor

"Temel soru"nun,

"Biz insanlarda hukukun üstünlüğüne teslim olacak cesaret var mı? İnsanlar geri alınamaz haklarla doğar. 1789 Fransız Devrimi, Amerikan Anayasası, 1948 Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi bu hakları onayladı. Ben bunlara kökten bağlı olmak gerektiğine inandım. ABD’de şu anda yapılan tartışma bu. Kendilerini savaşta oldukları fikrine inandırmışlar. Hukuku manipüle ediyorlar.

Bir fikirle savaş halindeler: Terörizm fikriyle. Anayasayı askıya alıyorlar, hukuk ortadan kalkıyor. Yürütme istediği her şeyi yapıyor." diye açıklıyor WATERS.

"İsyan eden" açıklamalarıyla Diyanet İşleri Başkanı Sn. Mehmet GÖRMEZ'i aynı noktada buluşturan Roger WATERS'i ben de yürekten destekliyor ve teşekkür ediyorum... 


Sevgi ve saygılarımla!


Image"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

7 Ağustos 2013 Çarşamba

"Adaletinle Bin Yaşa Sen, Emi!"













Adalet

Dinlerde,

Felsefede,


Evrensel hukukta,


Ve 


Siyasette,


Vazgeçilmez ortak temel unsur'dur.

Söz adaletten açılınca, internet üzerinde dolaşan ve herkesçe bilinen o   fıkrayı buradan paylaşmak istedim...


Osmanlı döneminde yolsuzlukları ile ünlü Karakuşi adında bir kadı varmış. Bir gün Karakuşi Kadı, bir fırının önünden geçerken burnuna güzel bir koku gelmiş.Vitrinde güveç içinde nar gibi kızarmış sahibini bekleyen nefis bir ördek var.... Karakuşi Kadı, fırıncıya:

"Ben bunu aldım" demiş. Kadıya itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş. Az sonra ördeğin asıl sahibi gelmiş:

"Hani bizim ördek?" Fırıncı boynunu büküp:

"Uçtu" deyince iş kavgaya dönüşmüş. Kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarınca korkup kaçmaya başlamış... Gayrimüslim de peşinde kovalıyor...

Bir duvardan atlarken, bilmeden duvarın öteki tarafındaki hamile bir kadının üstüne düşmüş. Kadın, çocuğunu düşürdüğü için, kadının kocası da fırıncının peşine düşmüş. Can havliyle kaçan fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış... Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak Karakuşi Kadı'nın karşısına çıkarmışlar. Kadı sırayla sormuş...

Ördeğin sahibi,

'Bu adam ördeğimi hiç etti' diye şikáyet etmiş.

Karakuşi Kadı, fırıncıya sormuş:

"Ne yaptın bu adamın ördeğini?'

Fırıncı

"Uçtu" demiş.

Kadı, kara kaplı defterini açmış:

"Ördeğin karşısında tayyar yazılı. Tayyar 'Uçar' anlamına gelir. O halde ördeğin uçması suç değil" diyerek, fırıncının ördek işinden beraatına karar vermiş. Gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa sormuş. Onun şikáyetine de kara kaplı defterden bir madde bulmuş:

- Her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o müslimin tek gözü çıkarıla...

Davacı:

"Benim tek gözüm çıktı. Şimdi ne olacak?" diye sorunca Karakuşi Kadı,

"Şimdi" demiş, "Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız."

Tabii gayrimüslim şikáyetinden hemen vazgeçmiş, fırıncı bu davadan da beraat etmiş.

Çocuğunu düşüren kadının kocasına da Karakuşi Kadı:

"Tamam" demiş, "Karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak." Böyle olunca adam da şikayetini anında geri almış, fırıncı bu davadan da kurtulmuş. Kadı dönmüş Yahudi'ye:

"Senin şikáyetin nedir bre?" Yahudi bir süre düşündükten sonra ellerini açmış,

"Ne diyeyim kadı efendi" demiş, "Adaletinle bin yaşa sen, emi!"



"Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun. Bu, Allah'a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır." Maide Sûresi, 8. Ayet


Sevgi ve saygılarımla!


Image"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)


3 Ağustos 2013 Cumartesi

Hem Karıştır, Hem de Uyar...






"Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" ATATÜRK


Dünyayı karıştırmakla baş mükellef... kendi vatandaşlarını uyarmış:


"ABD'den uyarı: Buralara gitmeyin!
ABD, terör tehdidi nedeniyle dünya genelinde seyahat uyarısında bulundu"

Anladık; sizinkiler gitmesinler.. 

İyi de... "buralar"dakiler ne yapsın?!


"Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, ABD vatandaşları, özellikle Ortadoğu ile Kuzey Afrika'daki ülkelerde olası terör saldırıları konusunda uyarıldı." 02 Ağustos 2013, Milliyet

Niye uyarmış olabilir "efendi" derseniz, 

Son bir haftada bölgede "neler olmuş"la ilgili basında çıkan birkaç habere hemen bir bakalım izninizle:


"Irak'ta Kanlı Temmuz

Irak, kanlı bir Temmuz'u geride bıraktı. Ülkede son bir aydaki saldırılarda toplam 989 kişinin yaşamını yitirdiği açıklandı. Şiddet olayları, saldırı ve suikast olaylarından dolayı ülke 2008’den bu yana en kanlı ayını geçirdi. Ülkenin, son beş yılın en büyük can kaybını yaşadığı belirlendi." 02 Ağustos 2013


"Ortadoğu'da yine saldırı
Afganistan'da operasyondan dönen askeri konvoya Taliban üyelerince düzenlenen saldırıda 100'e yakın kişinin öldüğü bildirildi." 02 Ağustos 2013, Hürriyet


"Irak'ın Selahattin iline bağlı Tuzhurmatu İlçesi sahur saatlerinde kana bulandı. İlçenin Askeri bölgesindeki Seyit Mehdi camisinde meydana gelen patlamada 4 kişi öldü, 3'ü çocuk 6 kişi yaralandı. DHA" 31 Temmuz 2013, Akşam

"Irak'ın batısındaki Felluce şehrinde Irak ordusuna bağlı güvenlik güçlerini hedef alan saldırıda, 1 asker öldü, 1 asker yaralandı." 30 Temmuz 2013, Habertürk


Ve bir "uyarı" da  bölgemizin bir  ülkesinin liderinden geldi.  

Bu haberi  dün gazetelerden endişe ile okuduk:

"Ahmedinejad, "Türkiye tehlikededir. Irak, Ürdün, Suudi Arabistan, Körfez ve Kuzey Afrika ülkeleri tehlikededir. Emperyalistlerin tüm bu ülkeler için planları var" dedi.

Bölge devletlerinden Batılılara güvenmemelerini isteyen Ahmedinejad, bu güçlerin vefasız olduğunu bölge ülkelerini kullandıktan sonra kullanılmış bir mendil gibi kenara atacaklarını ifade etti. (DHA)" 02 Ağustos 2013, Hürriyet

Görünen o ki..

*Irak ne yazık ki mezhepsel bir iç savaşın içine çekilmiş... Ve nihayet Arap, Sünni, Şii, Kürt birbirini boğazlıyor... Buna mukabil, birbirinin kanını içenler "Elhamdüllilah müslüman"lar!!!

Suriye, Mısır ve bölge.. hızla aynı çatışmanın eşiğine gelmek üzere... "Elhamdülillah müslüman"lar onlar da vesselam.


"Ve Allah'ın izni olmaksızın, bir kimsenin (bir nefsin) mü'min olması (mümkün) olamaz. Ve (Allah), akıl etmeyen kimselerin üzerine ceza (azap) verir." Yûnus Sûresi, 100. Ayet.


Ve bu acıyla kaygı dolu ortamda...

Mübarek Kadir Gecemiz, ülkemize ve İslam dünyasına cümleten hayırlar getirsin inşaallah...

ÂMİN!

Bu gece, inanıyorum ki bütün mü'min kardeşlerimiz her şeyi bir kenara bırakıp, bireysel olmayan toplumsal aclarımız için öncelikli olarak yürekten el açıp, YÜCE ALLAH'a dua edecekler'dir.

Bu kutsal beklentiyi Yüce Allah'tan diliyorum...

Bu dualarımı Kabul eyle Allah'ım...

ÂMİN!


Sevgi ve saygılarımla!

Image"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)