Afganistan, Irak, Libya, Suriye, Mısır...
Önce müslüman halkların başına diktatörler getiriliyor, ardından o diktatörler, bir şekilde kurgulanan plânlar eşliğinde, bir bir alaşağı ediliyor. Üstelik müslüman halklar birbirine kırdırılarak...
Mısır'da askeri darbe olmasaydı bu kadar çekici gelmeyecek, savunulmayacak, yönetimin feodal olduğu, başlarındakilerin de bir diktatör olduğu, uyuşturulmuş kendi halkı dışında çoğunlukça kabul edilecek birisi olacaktı.
Arap Yarımadası, yani müslüman coğrafya kan revan içinde...
Olan yine masum halka oluyor, bir diktatör gidiyor, yerine başka birisi geliyor. Bunu şöyle de tanımlayabiliriz; hani, "İşgal altındaki Rus köylülerinin ikinci dünya savaşında Hitler ile Stalin arasında kaldıklarında söyledikleri, "ikisi de birbirinden beterdi, biz Rusça konuşanı seçtik" gerçeği gibi..
Hepsi bu...
Demokrasi diye diye
Düşünemez, beyinleri bir şekilde uyuşturulmuş, akıllarını kullanamayan bir toplum yaratıyorlar... Sonra bu toplulukların başına sırayla diktatör tayin ediyorlar...
"Seçilmiş..."
Seç...
Miadı dolana kadar beğen...itaat et.
Sonra mı?
Meydanlar ikiye bölünüyor...
Tıpkı,
Tahrir, Adeviye gibi.
Sözün özü;
Müslüman müslümanı kırıyor, boğazlıyor... Meydanlar da tıpkı "horoz dövüşü"nde olduğu gibi taraftar toplayıp birbirine "üstün"lüğünü göstermeye devam ediyor, ettiriliyor!
Hangimiz daha "müslüman"ız yarışı gırla gidiyor....
Ölen de, öldüren de müslüman!
Seyreden, elini ovuşturan, Haçlı...
Ve...
Can simidi olarak... devreye yine.. aynı "güç"ler giriyor.
Umarım tüm bu acı gelişmelerden cümleten -acil olarak- ders alırız...
Sevgi ve saygılarımla!
"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder