28 Şubat 2015 Cumartesi
Bu Ne Perhiz Bu Ne Lahana Turşusu
"RTÜK, üreme ve hamilelik konularının işlendiği bir çizgi filme çocukların ahlâki gelişimine zararlı olduğu gerekçesiyle ceza verdi"
İyi de...
" 7 yaşında bir kız çocuğu, 25 yaşında erkek... Veya 7 yaşında bir erkek çocuğu, 25 yaşında bir kız ile nikahlanabilir. Nikahlanmalarında sakınca yoktur..."
"Annen de olsa, diz kapağının üstü tahrik eder."
(...)
Bu sapkın sözler çocukların "ahlâki gelişmelerine aykırı" değil mi?
Vallahi...
"İnsan biri iki görürse ne olur?" diye sormak istiyorum:
Doğal olarak gördüklerinin ikisi de yalan olur.
Mevlana bir hikayesinde; biri iki gören birini şaşılığına inandırmak için gördüğü sözde "iki testi"den birini kırdırır. Birini kırınca, "diğer" testinin de kırıldığını anlayan adam nihayet şaşılığını kabul eder. Görür ki sorun testilerde değil kendi gözündedir.
Dolayısıyla...
İnsanların akıl ruh sağlığıyla dalga geçer gibi "sapık" konuşmalar, ahlâktan uzak ucuz hareketler, saç baş yolmalar, argo dolu öfkeli sözler... Kısaca soytarılıklar havada uçuşurken, bunları duymayanlar, görmeyenler öyle anlaşılıyor ki "akıl-bilim" testi'sini çoktan kırmışlar...
Sevgi ve saygılarımla!
"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S)
27 Şubat 2015 Cuma
Asıl Görme Engelli Olan...
Son bir hafta içerisinde ülkemizde yaşanan acı, öfke ve vahşetten...
"İzmir'de, 55 yaşındaki Fatma Yenigün, insanları utandıran bir manzarada, otoyol kenarındaki su tahliye kanalında, kışın en soğuk günlerinde yaşam savaşı vermeye başladı." 19 Şubat 2015
"Esra Erol’la programında gelin adayları arasında sert bir tartışma yaşandı. Ayça Hanım’ın sözlerine sinirlenen gelin adayı Büşra, "Senin saçını başını yolarım" dedi ve stüdyoyu terk etti." 20 Şubat 2015
"Kaçırıldığını anlayan kız çocuğu, yoldan geçen bir vatandaşa doğru koşarak "Bu amca beni kaçırıyor, ne olur kurtarın" diye bağırdı. Tacizci son anda yakalandı." 21 Şubat 2015
"Kahramanmaraş Elbistan'da metruk bir binada öldürülmüş olarak bulunan 56 yaşındaki kadının katil zanlısı 4 günde yakalandı. Zanlı, tecavüz edemediği kadını boğazını kesip öldürdüğünü itiraf etti." 25 Şubat 2015
"Rezidanstaki kadın cinayetinin sanığı: Cin musallat olmuş, kendini doğradı" 25 Şubat 2015
"Manisa'nın Akhisar ilçesinde, 18 yaşında olduğu tahmin edilen yanmış kadın cesedi bulundu." 22 Şubat 2015
"Eskişehir'de sahipleri tarafından sokağa terk edilen atın, Büyükşehir Belediyesi ekipleri tarafından kepçeyle kamyon kasasına atılması, tepkilere neden oldu" 24 Şubat 2015
"Bursa'nın Yenişehir ilçesine bağlı Çamönü köyü yakınlarında köylüler 84'ü ölmüş 13'ü ise baygın halde 97 köpek buldu!" 25 şubat 2015
"TIR Parkı'nda bıçaklandıktan sonra tabancayla öldürülen 32 yaşındaki Emine Küçük ile 28 yaşındaki Mustafa Bayrak'ın cesetleri bulundu." 26 Şubat 2015
(...)
"Modern tıp, görme engelli bir Amerikalıya, 10 yıl sonra görebilmenin sevincini yaşattı.
Minesota eyaletinde gerçekleşen biyonik göz nakli ile Zderad, 10 yıl sonra ilk kez, 45 yıldır evli olduğu eşini görmeyi başardı." 25 Şubat 2015, NTV
Dolayısıyla biz, gören gözle mutsuzluluğu yaşarken,
El âlem biyonik gözle mutluluğu doya doya yaşıyor...
Sevgi ve saygılarımla!
"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S)
Etiketler:
Biyonik göz,
Görme Engelli,
Göz Nakli,
Minesota,
Modern Tıp,
Rezidans
22 Şubat 2015 Pazar
Süleyman Şah Türbesi...
"TÜRK Silahlı Kuvvetleri (TSK), Türkiye sınırları dışındaki tek Türk toprağı olan Suriye içindeki Süleyman Şah Saygı Karakolu ve Türbesi’ne bu sabaha karşı “yıldırım operasyonu” gerçekleştirdi."22 Şubat 2015, Hürriyet
Dünyada ve ülkemizde gündemin çok önemli yerini alan "Süleyman Şah Türbesi" ile ilgili olarak gelişen olaylar nedeniyle "13 Ekim 2014" tarihli yazımı bir kez daha yayınlamak istedim..
İşte o yazım:
Düne kadar, "Süleyman Şah" Türbesi ve konumu hakkında sanırım fazlaca bilgimiz ve ilgimiz yoktu...
"Süleyman Şah Türbesini Nakil Görevi
Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Bey'in büyükbabası Süleyman Şah'ın (ö. 479/1086) ölümü ve kabri ile ilgili farklı rivayetler varsa da, bugün Suriye sınırları içinde bulunan Ca'ber kalesi önündeki mezar ona nisbet edilmekte, Süleyman Şah bu kalenin önüne geldiğinde Fırat nehrini geçerken boğulduğu ileri sürülmektedir. Türbe, Akçakale ilçemizin 10 km. güneyinde, Rakka ile Balis arasında, Fırat nehrinin sol sahilindeki Suriye toprakları üzerinde bulunmaktadır.
20 Ekim 1921 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile Fransız Hükümeti arasında imzalanan Ankara Anlaşmasının 9. maddesi ile Süleyman Şah'ın kabri müştemilatı ile birlikte Türkiye'nin sayılmış ve Türkiye'ye orada muhafızlar bulundurma ve Türk bayrağını dalgalandırma hakkı tanınmıştır.
30 Mayıs 1938'de buraya bir karakol yaptırılmış, eski türbenin tamiri imkânsız hale geldiğinden tarihî önem ve özelliğine uygun olarak, 1939 yılında karakolun yanında yeni bir türbe inşa ettirilerek mezar buraya nakledilmiştir.
Türkiye ile Suriye heyetleri arasında 1956 yılında Halep'te yapılan üst seviyede bir toplantıda düzenlenen tutanağın 13 ve 14. maddelerinde türbe için gönderilecek ihtiram kıtasının her ayın 7'sinde değiştirilmesi kararlaştırılmıştır.
Suriye Hükümeti, Fırat üzerinde 1966 tarihinde başlattığı Tabka Barajı'nın 1973 yılı içerisinde her türlü inşaatını bitireceğini ve barajın doldurulmasıyla "Süleyman Şah Türbesi"nin tamamen baraj suları altında kalacağını ileri sürmüş, Türkiye'den türbenin yerinin değiştirilmesini veya Türkiye'ye naklini istemiştir.
Bu durum Türkiye ve Suriye hükümetleri arasında yeni görüşmelere yol açmış, iki hükümetin temsilcilerinin uzun bir süre Ankara ve Şam'da yürüttükleri müzakereler sonunda bir anlaşma imza edilmiştir.
Anlaşmanın ana maddeleri şöyledir:
. Türbe müştemilatı ile Karakozak köyü yakınlarındaki yere nakledilecek.
. Barajın kenarında, türbenin halihazırdaki mevkiine, mümkün olan en yakın yerde mermerden bir kitabe dikilecek.
. Türbenin bugünkü yerini tespit etmek maksadıyla, göl üstüne bir şamandıra konacaktır.
Tabka baraj gölünün suları altında kalacağı gerçeğinden hareketle, türbe ve karakol binasının, ek tesisleri ile birlikte Karakozak Köyü'nde ayrılan 8797 metre karelik bir alana nakli planlanmıştır.
Bu nakli gerçekleştirmek üzere kurulan heyette Diyanet İşleri Başkanlığı'nı temsilen ben görevlendirilmiştim. Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkilinin başkanlığında görevlendirilen heyette benden başka muvazzaf bir albay ile İçişleri Bakanlığı'ndan bir temsilci yer almıştı. Bu temsilcilerle Halep'te buluştuktan sonra bir otomobille oradan 130 km. mesafedeki türbeye ulaştık.
Kabirler türbe zemininin altındaki mahzende bulunuyordu. Mahzene kim girecek ve kabirleri kim açacak ve çıkaracaktı? Bu hiç konuşulmamış ve hatta programda bundan hiç söz edilmemişti. Herkes birbirine bakıyor, işin ortada kaldığı anlaşılıyordu.
Türbenin yanındaki karakolda birkaç askerimiz vardı, ama bu iş onların da yapabileceği bir şey değildi. Çünkü yer altından define filan çıkarılmayacak, dinî bir duyarlılıkla ve belli bir dikkatle birkaç ölünün kemikleri alınacaktı.
Kısa bir duraklamadan sonra, bir erin yardımıyla bu işi benden başka yapacak kimse olmadığı anlaşılmıştı. Veya ben "durumdan vazife çıkararak" bu görevi yapmam gerektiğini anlamıştım. Herhalde heyette Diyanet'ten bir temsilcinin bulundurulmasının gerçekleri arasında -söylenmese de- bu da vardı. Bunun üzerine ben mahzen kapağını açtırarak bir erle aşağıya indim. Süleyman Şah'ın kabrinden başka iki (veya üç) mezar daha bulunuyordu. Ölülerin hepsi ahşap tabutlar içinde idi. Rutubet yüzünden tabutların bir hayli çürüdüğü görülüyordu. Cesetlerin kemikleri ilk defnedildikleri gibi muntazam vaziyette bulunuyordu.
Onları, her biri için önceden hazırlanan torbalara koyduk; yukarıda sözünü ettiğim ve Türkiye'ye daha yakın bir noktada bulunan yere götürdük; cenaze namazlarını kılıp kendileri için hazırlanmış mezarlara defnettik. Tabiatıyla cenaze namazlarını ben kıldırmıştım.
Süleyman Şah Türbesi günümüzde de Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndan gönderilen bir manga asker tarafından korunuyormuş. Bu vesile ile öğrendiğime göre türbeyi ve karakolu, bu defa da Suriye tarafından yaptırılan Teşin Barajı'nın suları tehdit ediyormuş. İster misiniz, bir başka nakil işi daha gündeme gelsin?" Tayyar ALTIKULAÇ, Zorlukları Aşarken Cilt -1- sf:251/253
Dolayısıyla...
Sayın ALTIKULAÇ'ın o günlerde dile getirdiği,
"İster misiniz, bir başka nakil işi daha gündeme gelsin?"
Sorusu bugün itibariyle cevabını bularak, konu üzerinde tarihe önemli bir "not" daha düşmüş bulunmaktadır.
Hâl böyle olunca.. bir başka nakil işlemiyle Süleyman Şah'ın mezarı, yeni bir karakol ve dolayısıyla yeni bir türbe için bir müddet beklemeye alındı..
Sevgi ve saygılarımla!
20 Şubat 2015 Cuma
Daha Acısını Unutamazken, Bir Yenisi Daha...
"Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır." Rum Sûresi, 21. Ayet
"... içinizde günah işlememiş kimse, ilk taşı o atsın kadına. Yuhanna, VIII,7"
"İnsanın hayvani tarafı iğrenç.. Ama hiç değilse onu ruhumuzun yüksekliğinden gözleyebilir, horgörebiliriz. Aynı hayvanca duygular, şiirin, estetiğin, geleneklerin örtüsü altına gizlendi mi, bizi esir alıyor ve biz bu duygulara adeta tapıyoruz. Onları kötülükten ayırt edemiyoruz. İşte korkunç olan da bu!" Tolstoy, Diriliş sf:321
"TACİZİ HAK EDİYORLAR…
Lise müdür yardımcısı... okuldaki sınıf başkanlarını toplayarak, "Bu okulda kızlar mini etek giyiyor. Bu tacize açık bir durum. Böyle giyerlerse tacizi hak ediyorlar. Erkek öğrencilerden bir tim kuracağım. Erkekler mini etek giyen kızları önce uyaracak. Eğer devam ederlerse taciz yapılacak" dedi."19 Şubat 2015
Vay be!..
Bunu yapan bir de eğitimci öyle mi?
O vakit yarın birileri de çıkarak sokak "taciz timi" kurarsa hiç şaşırmayalım...
Ne de olsa konu hakkında, hem de okulda, hem de kadın öğretmen tarafından "eğitim" verilmiş oluyor ya..
Öte yandan...
"Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, "Burada kişisel hislerle devletin reaksiyonunu ayırmak gerektiğini düşünüyorum. Şayet benim kızımın başına böyle bir olay gelseydi ben elime silahı alır bunun cezasını kendim verirdim. Bunun cezasına da katlanırdım." 16 Şubat 2015
Şüphesiz ki "devlete insan öldürmek yakışmaz" ama insana da öldürmek yakışmaz...
"Suç işlemede kalıtımın rolü neymiş? Kişi doğuştan kötü, ahlaksız olabilir miymiş? Ahlak neymiş? Delilik neymiş? Soysuzlaşmak neymiş? Kendini kaybederek nasıl suç işlermiş insan? İklimin, beslenmenin, bilgisizliğin, görgünün, hipnotizmanın, tutkunun suç işlemekte etkileri neymiş? Toplum neymiş? Toplumun görevleri neymiş? vb." sf:331
Dolayısıyla... asıl olan bu sorular üzerinden yola çıkarak toplumu sağlıklı kılmak değil midir?
Özgecan Aslan.. Gencecik bir kızın hayatı, hani tanımlıyor ya Tolstoy, "insanın hayvan tarafı iğrenç" diye.. öyle bir hayvan tarafından vahşice katledildi.
Vicdan muhasebesine, üst sınıfların kalpsizliğine, Rus Çarlığı bürokrasisine ve suçluluk duygularına acımasızca eleştirel bakışla yazan Tolstoy'un DİRİLİŞ adlı romanından kesitlerle konuya dikkat çekmek istiyorum:
"Herkes kendisi için, kişisel zevki, çıkarı için yaşıyordu; Tanrı üzerine, iyilik üzerine söylenenler aldatmacaydı...
İnsanların olmayacak bir şeyi gerçekleştirmek, kendileri kötüyken kötülükleri düzeltmeye çalışmak istemelerinden geldiğini biliyordu artık. Aşağılık insanlar, kendileri gibi aşağılık insanları düzeltmek istemişler, bunu mekanik bir yolla yapmayı düşünmüşlerdi. Ne varki tek sonuç vermişti bu düşünce: Gözü yükseklerde olan, çıkarcı bazı insanlar bu uydurma cezadan, düzeltmeden bir meslek çıkarmışlardı kendilerine; alabildiğince ahlâksızlaşmış, bozulmuşlar; acı çektirdikleri insanları da ahlâksızlaştırmışlardı...
"Canavar ruhlu insanlara ne yapmalı? Cezalandırmamalı mı?" sorusu artık rahatsız etmiyordu onu. Cezanın suçları azalttığı, suçluları düzelttiği kanıtlanmış olsaydı bir anlamı olabilirdi bu sorunun. Oysa bunun tam tersi gerçekten insanların başka insanları düzeltmeye yetkin olmadıkları kesinlikle biliniyorken tutulabilecek en akıllıca yol, yalnızca yararsız değil, üstelik zararlı, kötü, çirkin olanı sürdürmekten vazgeçmektir. "Suçlu saydığınız insanları birkaç yüz yıldır öldürüyorsunuz. Bitirdiniz mi onları? Ne gezer! Üstelik çoğaldılar. Cezalarınızın iyice kötüleştirdiği suçlular doldurdu her yanı. Oturdukları yerden adam cezalandıran kendileri de suçlu yargıçlarınız, savcılarınız, sorgu yargıçlarınız, cezaevi yöneticileriniz de onlardandır aslında. "Toplumun düzeninin insanları yargılayan, cezalandııran bu yasal insanların yüzünden değil, insanların -bunca kötülüğe karşın- hâlâ birbirlerine acımaları yüzünden var olduğunu biliyordu..." sf:463-464
Dolayısıyla yozlaşmış bir toplum düzeninde kol gezen vahşetin kaygısıyla her gün bir başka Özgecan'ı kaybediyoruz...
"ANTALYA’da, park halindeki otomobilde 29 yaşındaki Şahin K. ile tartışan 23 yaşındaki Hüsne Aslan, araçtan inip gitmek istedi. Sinirlenen Şahin K. aracı aniden hareket ettirince Hüsne Aslan da atladı. Aracın arka tekeri başının üzerinden geçen Hüsne Aslan olay yerinde yaşamını yitirdi." 20 Şubat 2015
Sevgi ve saygılarımla!
"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S)
Etiketler:
Antalya,
Diriliş tolstoy,
Hüsne Aslan,
Özgecan Aslan,
Rum Suresi 21. Ayet,
Taciz Timi,
vahşet
16 Şubat 2015 Pazartesi
Hangi Müslümanlıktan Bahsediyorsunuz Be!..
*"Çarşamba günü saat 13.30’da okuldan birlikte çıktık. Alışveriş merkezinde yemek yedik, akşam minibüse bindik. Ben yolda indim, o da evine gitmek üzere devam etti...
Mersin’in Tarsus İlçesi’nde bindiği minibüste tecavüze kalkışılıp bıçaklanarak öldürüldükten sonra, cesedi ormanlık alanda yakılan üniversite öğrencisi 20 yaşındaki Özgecan Aslan’a yapılanlar Türkiye’yi ayağa kaldırdı."
Bu vahşetin ardından...
Her biri birer Jeanne d’Arc havasıyla poz veren sayın milletvekillerimize sesleniyorum:
Özellikle güneydoğu bölgesinde kadınlar sinek gibi eziliyor, ülkemizin hemen her yerinde kadına şiddet gırla gidiyor... Siz bir eli yağda bir eli balda devletinize parmak sallayarak, askere taş, polise tokat atmakla ya da Cumhuriyet'e "reklam arası" demekle meşgulsünüz...
Bu nasıl bir kahramanlıktır?
Emperyalist güçlerin ülkeyi yoksullaştırmasına, halkı gericiliğe itmesine katkıda bulunmaktan, yanında yer aldığınız ağalık düzenini korumaktan ve güvence altına almaktan başka ne iş yapıyorsunuz?
Eyy.. sahte Jean D'Arclar,
Özgecanlar cayır cayır yakılıp, Güldünyalar hunharca öldürülürken, siz neyin mücadelesini veriyorsunuz?
Öte yandan...
* "Siz de mini eteği giyip soyunup laik sistemin ahlâksızlaştırdığı sapıklar tarafından tacize uğrayınca da bas bas bağırmayacaksın" diyenler...
* "Hamileyken sokağa, gerine gerine çıkmayacaksın” diyenler…
* "Kadın erkek bir arada oyun oynayamaz"diyenler..
* "Kadın erkek aynı otobüste olması tehlikelidir" diyenler..
* "Diz kapağının üstü gözükse, annen dahi olsa..." diyenler...
* "8-10 yaşında zifaf odalarına" diyenler..
* "Kadın spikeri izlemek caiz değildir" diyenler..
Ve dahalarını diyenler...
Yaa.. bütün bu sapkınlıkların, kepazeliklerin ve gericiliğin hangisi gelişmiş Batılı toplumlarda yaşanıyor?
Dolayısıyla..
Bir anne olarak içim yanıyor, yüreğim kan ağlıyor...
Hangi zihniyetle bu vahşeti yapanları dolaylı da olsa "masum" gösterilmeye çalışılır...
Allah'tan korkun be..
Yazıklar olsun...
Sevgi ve saygılarımla!
"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S)
Etiketler:
Çağ Üniversitesi,
Gülfidan namus cinayeti,
Jeanne D'Arac,
Mersin Tarsus,
Özgecan Aslan,
vahşet
14 Şubat 2015 Cumartesi
Yapmacık Davranışların Zirve Yaptığı Gün...
Nefret, kin, öfke fışkırıyor her taraftan..
Sevgiyi, vicdanı, hoşgörüyü, saygıyı çoktan kaybettik...
Özellikle... dinin temel kaynağı sevgi değil midir?
"Değil"miş..
Zira ne diyor, "sana tokat atana diğer yanağını uzat" diyen Hz. İsa'yı ve İncil'i savunan "inanç"ın patronu Papa?
"Anneme küfrederseniz yumruğu yersiniz" diyor..
Diğer taraftan
Kapitalist düzen içerisinde, her şeyi metalaştırıp onu satın alınabilir bir hale dönüştüren sistemin tefeci düzeni olan paranın patronu IMF..
"Strauss-Kahn bazı seks partilerine katıldığını ama buralarda "çok çılgın" şeyler yapılmadığını söyledi. Eski IMF başkanı 3 yıl içinde katıldığı seks partilerin sayısının 12 olduğunu söyledi."
Dolayısıyla..
Dünyaya hükmeden bu iki önemli "kuruluş"...
İnsanlara bu çirkefliği, bu öfkeyi yayanların ortaya attığı,
"Sevgililer Günü"
Demek ki neymiş?
İnsanı "sevgi günü" için bile şartlandırmak ve dürtmek gerekirmiş... Oysa "aşk" satın alınabilinir mi? "Sevgi" yapay olabilir mi?
Ve "sevgililer günü" gibi ortaya atılan günleri, dünyada insanlara yaşatılanları düşündükçe, "kin, nefret, öfke, bana ne'cilik, sevgisizlik, bencillik" dolayısıyla vicdansızlığın yoğun yaşandığı bir dönemin üstünün örtülmesi çakal'lığı olarak düşünüyorum...
Sevgi ve saygılarımla!
"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S)
9 Şubat 2015 Pazartesi
Bence Uçmuş...
"TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerini Araştırma Komisyonunda, Milletvekili İsmet Uçma’dan "mahallenin namusu" teklifi" 29 Ocak 2015
Bu haberi okuduğum anda aklıma ilk Halide Edip ADIVAR'ın "Vurun Kahpeye" adlı romanı geldi...
"- Ne oldu?
- ... Bu sabah ahali; düşmanlara Müslüman namusunu satan kadınları meydanda parçaladı.
Ali Bey, iki kasabalıdan fazla sarardı:
- Sakın iftira, kin olmasın?
- Nasıl olur efendim? Aliye'nin geceyi düşman komutanının yanında geçirdiği muhakkak. Halk, haksız iş görmez." Halide Edip ADIVAR, Vurun Kahpeye sf:137
Dolayısıyla...
"Hep birlikte anılmaya değer bir iş yapalım. Bir rönesans yapalım. Ezber bozalım ve Türkiye modeli dünyaya örnek olsun. Şu kadın-erkek ayrımından kurtulmamız lazım. Fiziki gücünüz yetse siz erkekleri daha çok döversiniz mesela." demiş ya, sayın Vekilimiz...
Hani mesela diyorum...
Biri de çıkar "mahallenin namusu"...
Kaba kuvvet filan derken
Maazallah...
Sevgi ve saygılarımla!
"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S)
5 Şubat 2015 Perşembe
Unutulan KAÇAZNUNİ'den Unutulmayan SARKİSYAN'a...
Diyasporacı.. "Sarkisyan’ın 29 Ocak 2015’te Ermenistan’ın başkenti Erivan’da 1915 Ermeni Olayları 100. Yıldönümü 5. Oturumu’ndaki konuşması sırasında, "Bu edepsiz daveti aldığımda, Recep Tayyip Erdoğan’a hemen ve aleni yanıt vermeyi gerekli gördüm."
Bizim zekamızla alay eden edene...
Allah aşkına.. katliam da katliam..
Katliam ne?
Katliam, kendini savunma imkânı bulunmayan çok sayıda insanın acımasızca öldürülmesi olayıdır. Ve.. belli bir etnik grubu yok etmeye kasten yapılırsa bunun adına da soykırım denir. Bitti.
Ermeni "soykırım"ı diye tutturanlara sorum çok açık:
Bugün Müslüman coğrafyada neler oluyor...
Her Allah'ın günü, sen de 50 ben diyeyim 60 insan, tavuk gibi öldürülüyor.. Ve bunları yapan da, yaptıran da dün Ermeni halkını Osmanlı'ya karşı kışkırtan emperyalist güçlerin ta kendisi..
Dolayısıyla...
Hangi insanlıktan bahsediyorsun be...
Bugün katliamların gırla gittiği coğrayfamızda, Hocalı'daki katliamı unuttunuz mu?
Burada acımasızca öldürülen bebelerin hesabı verildi mi?
Dolayısıyla bu zulümleri bırak, 100 yıl öncesine git...
Yaşadığın toprakların yönetimine başkaldır, milletine ihanet et, dış güçlerin maşası ol, Osmanlı'yı parçalamak için, elinden geleni ardına koymadan ihanetin pençesinde ol...
Ya.. Seni Osmanlı millet yaptı...
Fatih Sultan Mehmet tahta geçer geçmez ilk işi;
"Bursa'da oturan Papaz Yuvakim'i İstanbul'a davet ederek, Ermeni Patriği yaptı. Bir süre sonra, Ermenistan'dan 250 bin Ermeniyi İstanbul'a getirtip yerleştirdi. İş ve mesken sahibi olmalarını sağladı." Ermeni tarihçisi, Dr. Astarcıyan, sf:268
"Böylece İstanbul, Ermenilerin siyasi ve ekonomik merkezleri oldu. İstanbul'un Balyan, Düzyan, Dadyan, Bezciyan gibi Ermeni İş aileleri, imparatorluğa elemanlar yetiştirmişler, devletin büyük makamlarını işgal eylemişlerdir. İkinci Abdülhamit zamanında Hariciye Nazırı/Dışişleri Bakanı olan Naradunkyan Efendi bunlardan birisidir. Prens Artin Kazazyan da Sultan Mahmud'un çok takdir ettiği devlet ricâlinden idi."
Dolayısıyla..
Hani o zamanlar Anadolu insanı kendi vatanında eziyet çekerken, sefalet ve cehaletin içerisinde boğuşurken, devletin ne başında, ne de içerisinde olmayıp hepsi de devletin dışında bırakılmışken, sen devletin ve memleketin en güzel yerlerine yerleştin, para kazandın, iş yaptın, ticaret yaptın, ülkenin kaymağını yedin.. Sonra da o arkana aldığını zannettiğin emperyalistlerin dolduruşuyla Osmanlı'ya ihanet ettin..
Eee...
N'apsın Osmanlı?
Bir yanda savaş, öte yanda içeride kendi halkı bildiği -kışkırtılan- Ermeniler, kedisini vurmak için ayaklanıyor..
Ve...
Ermenistan’ın ilk Başbakanı Ovanes KAÇAZNUNİ diyor ki;
"Barışı sabote etmek için Türklerle savaştık. Öldük ve öldürdük… Sevr Antlaşması ve ‘büyük Ermenistan’ hayali gözlerimizi kör etti. Kandırıldık ve Rusya’ya bağlandık… Tehcir doğruydu ve gerekliydi…"
6 Şubat 1916 tarihli bir rapora göre; 1915 yılı Nisan ve Mayıs aylarında gündeme gelen Ermeni Tehciri (zorunlu göçü) aynı yılın yaz ve güz aylarında sistemli olarak uygulandı, 1916 yılı Şubat ayı gelinceye kadar sürdü. Aslında yaşananlar Osmanlı yönetiminin Ermenileri savaş bitinceye kadar daha güvenlikli gördüğü Suriye ve Fırat Nehri sahillerine göndermesi idi. Ama aynı anda Rus işgal alanında kalan Türk vatandaşlarının durumu ise içler acısı idi. Ermeni asıllı General Antranik ve ona bağlı silahlı milislerin Erzurum, Van, Bitlis ve Kars’ta sergilediği vahşetler 1918 yılı ilkbahar aylarında soykırıma dönüştü. Olaylar sonrası yörede araştırma yapan yerli ve yabancı uzmanlar yerleşik nüfustan 520 bin kişinin eksilmiş olduğunu tespit ettiler."
Diyeceğim...
"Kendilerine savaş açılan müslümanlara, zulme uğramaları sebebiyle cihad için izin verildi. Şüphe yok ki Allah'ın onlara yardım etmeğe gücü yeter." Hac Sûresi, 39. Ayet
Dolayısıyla... bu durum zulme karşı meşruiyet kazanmış bir SA-VAŞ a-nıy-dı.
NOKTA!
Öte yandan..
Bağımsız bir ülkenin cumhurbaşkanı'na, "edepsiz" diyeceksin, öyle mi?
Asıl edepsizlik, hem suçlu, hem güçlü olmaktan geçer...
Hal böyleyken...
"DIŞİŞLERİ Bakanlığı’nın 2015 için, ‘Çanakkale Kahramanlık ve Ebedi Dostluk Anısına’ başlığıyla bastırdığı, ‘Çanakkale Özel’ ajandasında, Erivan’daki Ermeni Soykırım Anıtı’nın fotoğrafına yer verildiği ortaya çıktı. Bakanlık yetkilileri, söz konusu fotoğrafın yanlışlıkla basıldığını, ihmali olanlarla ilgili soruşturma başlatıldığını söyledi." 30 Ocak 2015
Bu inanılmaz haberin şok'unu üzerimizden atamazken bir şok daha..
"Çanakkale Valiliği, 18 Mart ve 24-25 Nisan tarihleri arasında T.C. vatandaşlarına "Gelibolu Tarihi Alanı"nda ve Mehmetçik Abidesi alanında kutlama yasağı getirdi."1 Şubat 2015
Nasıl yani..
"60 dakika ölüm, yıkım, kıyım kustular. Asker korunmak için toprağa girdi, karşıtı, toprak oldu sanki.
Bombardıman sona erdi. İngiliz birlikleri batı ve orta kesime, Fransızlar doğu kesime taarruza kalktılar.
Askerler, savaşmak için taşın ve toprağın altından, ölüler canlanır, ruhlar ete kemiğe bürünür gibi doğruldular. Ürpertici bir andı." Turgut ÖZAKMAN, Diriliş
Emperyalizme karşı Türk milletinin topyekûn verdiği KURTULUŞ SAVAŞI'nın öncüsü olan Çanakkale Savaşı'nda, bu topraklar için canını vermiş ve bu toprakların asıl sahibi olan ve Çanakkale'yi düşmana geçilmez kılan Anadolu halkının, Mehmetçik Abidesi'nde şehitlerini anması yasak, düşmana serbest öyle mi?
Sahi...
Biz neyiz?
Biz kimiz?
Sevgi ve saygılarımla!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)