mübarek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mübarek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Temmuz 2018 Pazartesi

Misyonerlik


"Rahibe Teresa’nın yardım kuruluşunda skandal iddia… Kemikleri sızlayacak
Hindistan'ın doğusundaki Jharkand eyaletinde Rahibe Teresa'nın Hayır Misyonerleri adlı yardım kuruluşunda çalışan bir kadın 14 günlük bir bebeği satmaya çalıştığı iddiasıyla gözaltına alındı." 6 Temmuz 2018

Dolayısıyla hazır Rahibe Teresa'dan söz edilmişken bugün bütün dünyanın acı çekmesine neden olan Hıristiyanlık adına "misyonerlik"ten, din eğitimi almış Charles Darwin'in biyografisinden alıntıyla bahsetmek istiyorum:


"Charles, kilisenin siyasal otorite üzerindeki etkisini biliyordu. "Tanrının imparatorluğu", yaklaşık bin sekiz yüz yıldır Hıristiyanlığın erdemleri adına insanlığı yönetiyordu. Bu yönetimin bir maliyeti bir de rantı vardı. Maliyet-rant arasındaki fark ile İngiltere'nin en küçük köylerine kiliseler inşa edilmişti. Kilisenin bulunduğu yerlerde de birer garnizon...

Bir yanda "Tanrı imparatorluğu"nu kurmaya çalışan İngiltere imparatorluğu; Diğer yanda İngiltere İmparatorluğu'nun dayanağı "Tanrı imparatorluğu..."

Bu iki imparatorluğun buluştuğu ortak dil ise İncil'in erdemleri...

İncil'in erdemlerinin; Arjantin, Peru, Ekvator, Tierra del fuego gibi daha onlarca ülkede nasıl uygulandığına tanık olmuştu. "Sermayenin Tanrısı", İncil'in erdemleri adına insanlığın erdemlerini ayaklar altına almıştı. Yücelerde gezinen İncil'in erdemei adına, yerlerde sürünen insanlığın erdemiydi..." Kökenini Arayan İnsan DARWİN, sf: 190


"Ben, İncil'in erdemlerinin nerede, nasıl kullanıldığını gördüm.O köleleri gördüm efendim. Toprakları alınan ve ellerine İncil'in erdemleri tutuşturulan köleleri... Tek suçları derilerinin renginin kızıl ya da kara olmasaydı. Onlar baharda yeşeren otlaklarında sığırlarını yetiştirirken, geceleri ataları olduklarına inandıkları yıldızlarla konuşuyorlardı. Belki Tanrıları bizim inandığımız Tanrılar değildi; ama toprakları vardı. O topraklarda deli taylar gibi özgürdüler. Artık Tanrıları var. Ama ne toprakları kaldı ne de özgürlükleri. Şimdi onların topraklarında çan sesleri ve çığlıkları birbirine karışmış..." sf: 199

Ve "misyonerlik" adı altında dünyanın pekçok yerinde insanların üzerinde vücut buldukları kendi toprakları ve sahip oldukları özgürlükleri ele geçiriliyor;  insanları, yönetime itaat için eğitim alıyor.


Hal böyleyken...

Sözde fakirler için bağış toplayıp, topladıklarını da Vatikan'a gönderdiği iddi edilen, dolayısıyla da Christopher Hitchens'ın "mother teresa - hell's angel (Rahibe Teresa-Cehennem Meleği)" belgeselinde dünya'nın muhafazakar iktidarlarını destekleyen bir "Vatikan ajanı" olmakla suçlanan bir Teresa'dan bahsediliyor. Hem de söylendiği üzere "mübarek"liği bir yana, pek çok hastalıklarla mücadele eden Hindistan'a gelen bağışları "ölüm evleri" gibi garip şeylere harcayıp (ki burada insanların yaralarının kurtlandığına dikkat çekilmekte ve ağrı ile kıvranan hastalara da ağrı kesici vermeyip, "acı çeken insan Tanrı'ya daha yakındır" diyen Teresa'dan!

Dolayısıyla, Rahibe Teresa, 12 kişiyle birlikte 1950 yılında Vatikan'ın izniyle "Hayırsever Misyonerler Cemaati"ni kurdu.  Dünyanın 450 noktasında 4.000 rahibenin görev aldığı bir topluluk Charles Darwin'in günlüğünde not ettiği gibi, "Katedrallerin, kiliselerin içinde Tanrıyla bütünleşmekten söz ettiği inanç, buralarda toprakların işgali ve ırkların yok edilmesi için kullanılıyordu. " sf:158

Demem o ki...

"Rahibe Teresa'nın Hayır Misyonerleri adlı yardım kuruluşunda çalışan bir kadın 14 günlük bir bebeği satmaya çalıştığı iddiası" misyonerliğin kirli faaliyetlerinin bu sayede ortaya saçılmasından başka bir şey değildir.



Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)


1 Haziran 2013 Cumartesi

İyi Bak...





Taksim Gezi Parkı için gelişen olaylar üzerine;

AB ve ABD'li yetkililer açıklıyor:


"Endişe duyuyoruz..."

Niye ki?

Bu ortamı hazırlayarak "sırtlanlar gibi" kurduğunuz tuzaklarla ülkemi bu hale getiren, siz değil misiniz?

Sinsice elini ovuşturarak böylesi bir ortamı bekleyen siz değil misiniz?..

Irak'da ne oldu?

Kuveyt'i Saddam'a işgal ettirip, arkadan ortam oluşunca tepesine binen kim?

Ve bütün devrik diktatörleri önce palazlayıp büyütüp, ardından... yapay geliştirdiğiniz olaylara müteakip...

"Endişe duyuyoruz..." diyen kim?

Kaddafi, Mübarek...

N'oldu, sıra bize mi geldi?

Fırsat bu fırsat deyip,

Ülkeme Irak usulü "demokrasi" getirmeye mi hazırlanıyorsunuz?

Nafile...

İyi bak...

Elindeki kitabıyla o güzel, zeki gence,

Elindeki tepsisiyle polisine börek sunan o güzel insana...

Benziyor mu başkalarına?

Anadolu'nun asil Türk milletini başkalarıyla özdeşleştirmeye sakın kalkışmayın!

Ve..

Bu, öyle sıfatlandırdığınız gibi, "Türk baharı" değil!

Zira "bahar".. diye uyuttuğunuz ülkelerin hepsi,  kara kış'a girdi.

Ama bilin ki biz, girmeyeceğiz!

Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz...

Unutma 1919'u...


Sevgi ve saygılarımla!


Image"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

14 Kasım 2010 Pazar

"Düşünen Koyun" A(O)lmayın
















"Düşünüyorum öyleyse varım" DESCARTES



Gaziantep Bölgesi Veteriner Hekimler Odası Başkanı Mehmet Satıl, "Örneğin kurbanlık seçerken düşünen, yere bakan, çevresiyle ilgisiz hayvanlardan uzak durulmalı. Bu davranışlar hayvanın sağlıklı olmadığına ilişkin işaretlerdir." diyor. 10 kasım 2010, milliyet


Bu haber, oldukça anlamlı ve bir o kadar da düşünürken güldüren, mizahi yönü ağır basan bir haber... Zira Sayın Veteriner, her ne hikmetse "kurban olarak kesime uygun" hayvanı tanımlarken "Kurbanlık satın alırken düşünen, yere bakan, çevresine ilgisiz hayvanlardan uzak durulmalı" gibi garip ifade kullanıyor...

Valla bu tanımlama bana biraz "düşünen insan"ı çağrıştırdı... Yani malum düşünen insana iyi bakılmaz hani... "Düşünüyorsan etrafa tehlike (!) saçıyorsun" algılaması gibi işte.


Öte yandan bu düşünceyi iddia eden sayın başkana sormak isterim; "hayvanın düşündüğünü" nasıl anlıyormuş?!..


Tamam anladık; sağlıklı hayvan hareketli, tepki veren vs. özellikleri sergiler; ama "düşünen"in tespiti nasıl yapılmış, orayı anlayamadım... Şayet hayvan tepkisiz ve yere bakan ise, o hayvana hastalıklı denilir!!! Hatta "durgun insanlar" için halk arasında böyle bir benzetme yapılarak, "mel mel bakma" denildiği bile olur... Hemen yeri gelmişken izninizle bir hatırlatma yapmak isterim: Zira geçtiğimiz yıllarda üstüste "sürü psikolojisiyle hareket eden" koyunların toplu ölümlerini basından öğrenmiştik hani... Bilmem nedense aklıma bu haber de geldi işte...


Neyse biz konuya tekrar dönecek olursak bu habere göre Sayın Başkan, "düşünen" teşhisini neye göre algılamış oluyor ki?.. Pes valla...

Ama yok, bu tespit insanlara gönderme ise, orada dur bakalım! Zira düşünen insan; tepki veren, hareketli, canlı, etrafına ışık saçmasıyla bellidir! Yoksa "koyun" gibi sürü halde, düşünmeden uzak, aklını bir başkasına devretmiş, sorgulama yeteneğini kaybeden, önüne ne konulursa onu yemeyi hayat felsefesi olarak kabul eden, "kurbanlık koyun"lar misali gibidir...

O halde sayın başkanın önerdiği üzere bu bayram, kurbanlarımızı alırken şüphesiz ki hareketli, tepki veren canlı hayvanları tercih edelim ama, kendimiz de tanımlanan gibi "düşünen koyun" olmayalım... :)

Ve bu münasebetle;

Ulus olarak, birlikteliğimizin her zamankinden daha güçlü olmasıyla beraberinde getireceği aydınlık dolu yarınların, nice nice Kurban Bayramlarına vesile olması temennisiyle; Kurban Bayramımız tüm ulusumuza ve Müslüman dünyasına MÜBAREK OLSUN... :)


Sevgi ve saygılarımla!