Bayramlar mutlu ve neşeli günlerin adresidir. Bu günler hoşgörünün ön plana çıktığı, sevgi ve saygının yaşandığı, yüce duyguların doruk noktaya ulaştığı en güzel anlardır.
**************
Maneviyatı doya doya hissettiğimiz Ramazan'ın ardından bizlere sunulan bayramı, büyük bir heyecanla ve mutlulukla bekleriz. Günler öncesinden tatlı bir heyecan ve telaş içimizi kaplar. Bu duyguları sanırım herkes anlata anlata bitiremez. Özellikle çocukluk dönemimizi hatırlayıp günümüzle kıyasladıkça, sanıyorum büyük bir hüzünle karşı karşıya kalmamak mümkün değil. "Evet!" dediğinizi duyar gibi oluyorum. Ama yine de, buradan kendi heyecan ve beklentilerimle birlikte, düşüncelerimi aktarmak istiyorum.
*********
Bildiklerim ve yaşadıklarım bugünlere hiç uymuyor. Bayram denildiği zaman içim coşardı. Günler öncesi temizlikler, büyüklere saygının doyasıya yaşatıldığı ve öpülesi ellerin içtenlikle sizi okşadığı, çocukların sevindirilerek kendiliğinden gelişen hiyerarşik düzenin örnek edilmesi, mezarlıkların ziyaret edilmesi ve daha bir çok harika duygularla birlikte insan olma özelliğinin en üst düzeyde yaşanan bir süreçtir bayram.
**********
Bu anlamlı ve özel gün öyle coşkuyla beklenir ki, bayrama yakınlaştığımız son bir güne "arife" diyerek, mutluluğa daha bir heyecan katılmıştır. Ne bileyim sanki o gün son hazırlıklar yapılsın diye ayrı tutulmuş. Ardından gelen bayram sabahı ile tüm güzellikler insanlarla beraberdir artık. Asıl neden ise kalpler temiz; en insancıl yaklaşımlar herşeyin önüne geçmiş, birbirlerini mutlu etmede yarışırcasına geçen zaman dilimidir bayram
*********
Evet, müslüman aleminin ayrım gözetmeksizin yaşadığı bu sürece "BAYRAM" deniyor. Bu ortak mutlulukta yaşanılan ender, ama kalitesi ve anlamı çok yüksek olan bu günleri, artık arar duruma düştük. Özellikle 1980 sonrası, sanki gizli güçler bizlerin bu mutlu günlerini kıskanırcasına el atarak değiştirme, bozma peşine düştüler. Nitekim de başarılı oldular. Geleneklerimizin, inancımızın birleşerek ortaya çıkardığı bu muhteşem unsur artık yerlerde sürünür durumlara düştü. Nasıl mı? Mesela üç gün olan bayram artık dokuz-on günlerle koca bir tatile dönüştü. İnsan ister istemez bu uzun sürece "tatil" demek durumuna geçti. Hem ne tatil! Hayat tamamen tatile giriyor. Üstelik de ne gerekçeyle "turizm canlansın!" yok efendim, "turizm kalkınsın!" İyi de turizm iş yapacak diye bütün bir toplumu, milleti birbirine bağlayan bu olağanüstü anlayışı baştan ayağa yok etmeye, bozmaya kimin ne hakkı var? Turizmden başka sektörümüz yok mu? Milleti millet yapan en önemli unsurlardan kıvanç ve mutluluğun paylaşımı, manevi güzelliğin tadını bozmaya değer mi?
**********
Yabancı milletlerin hayranlık ve kıskanarak baktığına emin olduğum bu sıcak, insani duyguları nasıl bu kadar kolay harcayabildik? Oysa ki, bu zihniyet kendileri için olmadık şeyleri bahane edip bayram havası yaratabiliyorlar. Bakınız Batı Dünyası "Cadılar Bayramı" adı ile kutladıkları ve çeşitli şekillerle geleneklerini ortaya koyarak yaşamlarını neşelendirme peşindeler. (çoğunlukla çocukların kostüm giyerek kapı kapı dolaşıp şeker, meyve ve diğer hediyeler aldığı bayramdır. Bu klasik anlayışın yanı sıra; birçok değişik Cadılar Bayramı aktiviteleri de vardır. Kostüm partileri, korku filmleri izlemek, "perili" evlere gitmek ve diğer sonbahar aktiviteleri gibi.) Yine "sevgililer günü, noel bayramı" gibi.
***********
Hal böyleyken, bizler de o güzelim duygularla oluşan ve yaşatılan bayramlarımızı bir kenara itip, yavaş yavaş "cadılar bayramı, sevgililer günü, noel bayramı"nı benimseme telaşına düştük. Bunu nasıl izah etmeli bilemiyorum. Bakınız, geçtiğimiz yaz, bir televizyon kanalında hayret ve ibretle izlediğim bir haberi aktarmak istiyorum: Ülkemizde "Cadılar Bayramı"nı kutlayan bir mekanı satır arasına yerleştirdi. Nasıl olurda bizler, yabancı olduğumuz bir geleneğin peşine düşeriz? Bizim bir geçmişimiz yok mu? İnancımız yok mu? Görüldüğü üzere elimizdeki hazinenin kıymetini anlayamadan harcayıp gidiyoruz. Her geçen gün sahip olduğumuz değerler biraz daha erimekte!...Bir zamanlar Batı Dünyası, bizim aile ve insani değerlerimize büyük bir hayranlıkla bakmaktaydı. Şimdi ne oldu da, bu durumlara düştük dersiniz?!
*********
Konumuza tekrar dönecek olursak, şimdilerde bayramlar da yaşadığımız bu güzel süreç yerini, evinden, yurdundan kaçarak bir yerlere tatile gitmek olarak algılanılır daha doğrusu algılatılır hale getirildi. Hatta yurt dışı rezervasyonları, gün evvelinden yapılmaya çoktan geçildi bile. Evet, artık tatil demek daha dürüstçe bir yaklaşım. Büyüklere ziyaret, küçüklerin sevindirilmesi, küskünlerin barıştırılması ve dahaları artık birer hayal ve masal oldu!
*********
Hatırlatmak yerinde olacak. Çok değil bir kaç yıl önce ".... şekerinin" televizyonlardaki reklamları, bizlere geçmişi hatırlatarak gözyaşlarımızı tutamadığımız hisleri vermişti. Ancak bu reklam bir süre sonra yayından kaldırıldı. Gerekçe ise, "yaşlı insanlara hüzünü yaşatmamakmış!" Bence, yaptığımız ayıbın muhakemesini yapmayalım diye, kaldırılmıştır. Bilmem; belki ben büyük ayıp yaşadığımızı hissettiğim için, böyle düşünüyorumdur. Ama çok üzgünüm! Bizler devraldığımız bu güzel günleri çocuklarımıza galiba gereğince iyi anlatamadık ve gereğince yaşatamadık olsa gerek ki, bugünleri yaşamaya mahkum edildik! Bundan sonrasını sizlerin düşüncelerine bırakarak; "Ramazan Bayramımız tüm ulusumuza ve İslam Alemi'ne kutlu olsun!" diyorum. Sevgi ve saygılarımla!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder