2 Aralık 2010 Perşembe

Vay Vay Vay...















"Sorunlu dünyamızda uyumlu yaşamamızın dayanağı kimliklerimizin çoğulluğudur."



Belçika devlet televizyonunda düzenlenen bir yarışmada Türklere hakaret edildi.


Yarışmada Fransız düşünür Voltaire'in, "Dünya yüzündeki en iğrenç halk" olarak hangi milleti tanımladığı sorusunda itiraf ettiği doğru seçenek "Yahudiler" yerine "Türkler" seçeneğini tercih etti...

Peki bu rezaletin yaşanmasına izin veren Belçika devlet televizyonuna mı, yarışma sorularını hazırlayanların böyle "iğrenç" bir soruya seçenek olarak "Türkler"in yerleştirilmesine mi, yoksa bu soruya yanıt olarak "Türkler"i işaret eden sefil yarışmacıya mı kızıp söylenelim?!..

Gelin isterseniz bu sorgulamayı bir kenara bırakarak, bu rezalet soruyu hazırlayan Belçika'nın siciline bir bakalım:



1. Dünya Savaşı'nın hemen sonrasında Ruanda'nın yönetimini alan ve İnsan haklarının yılmaz savunucusu (!) Belçikalılar, "Ruandalılara kahve tarlalarında çalışma zorunluluğu ve çalışmayanlar için kırbaçla cezalandırma" yasası getiriyor!

Ancak Belçikalılar Ruandalıları kontol altında tutmak için etnik ayrıştırmaya giriştiler. "Koloni güçlerine kolaylık olması amacıyla, herkese ırkını gösteren kimlikler dağıtıldı. Aslında ortak olan dil-gelenek-etnik geçmişleri ve kültürleri yok sayılarak, bir tür yapay ırksal ayrımcılığa başlandı.

Belçikalı yöneticiler ayrımcılığı körüklemek amacıyla, işe alımlardan hastane kabullerine kadar bütün kararları ırksal farklılıklara göre almaya başladılar... İnsanların hangi ırktan olduğuna karar verilirken bazı objektiflikten uzak ve akıl dışı kriterler kullanılmıştır...

2. Dünya Savaşı'nın sonlanmasınıyla birlikte bağımsızlığa hazırlanan Ruanda yönetimi, Birleşmiş Milletlere verildi. Belçikalıların desteğini alan Ruanda yönetimi, eski yönetimin devamı sayılan faaliyetlerle çıkartılan kargaşalarda on binlerce kardeşin birbirlerini öldürmelerine vesile oldular. 160 bin kişi Tanzanya ve Uganda'ya sığındı..."

1 Ocak 1990'dan 1992'ye kadar bir iç savaş yaşandı...

Lütfen bu kısmı dikkatle okuyunuz!!!

"En ücra köylere kadar her yerde Interahamwe adı verilen yerel yarı-askeri örgütler kurularak Tutsiler ve ılımlı Hutular (hepsi de Ruandalı!) fişlendi. Ülkenin ekonomisi silah alımına uygun olmadığı için Çin'e yüzbinlerce satır siparişi verildi. Satır verilemeyenlere ise, sivri uçlu sopalar verilerek bunları yakında başlayacak olan "böcek" avında kullanmaları söylendi. Bütün bu hazırlıkların farkında olan Hutu hükümeti önlem olarak hiçbir şey yapmamıştır."

Ve nihayet 6 Nisan 1994'te en kanlı tarih yaşandı! Katliam başlamıştı... Interahamwe üyeleri ellerindeki listelere bakarak, kıyıma başladılar...

Sonuç;

100 gün içinde bölgede 800.000'e yakın insan öldürülmüş, 2.000.000 kişi komşu ülkelere mülteci olarak sığınmıştır. Tüm devlet kurumları çökmüş, ekili alan kalmamıştır...

31 Mart 2005'te iç savaş sona ermiştir.


Bu iğrenç tezgahın sahipleri ve işbirlikçileri olayı sadece seyretmekle yetinmişlerdir..

İnsan haklarının yılmaz bir başka savunucusu (!) olan Fransa Eski Cumhurbaşkanı François Mitterand gelişmeler üzerine;

"O ülkelerde bir soykırım yaşanması o kadar da önemli bir şey değil." (Le Figaro, 12 Ocak 1998) şeklinde bir açıklama yapmıştır. Hakikaten bu açıklama gözlerimi yaşarttı... İnsan haklarını bu denli onurlu (!) savunacak başka bir ifade düşünemiyorum, TEBRİKLER Mitterand!!!

Şimdi buradan Belçikalılara izninizle bir sorum olacak:

Bütün yaşanılan bu acı gerçekler karşısında, acaba hangi "millet" "iğrenç" oluyormuş?!..


Sevgi ve saygılarımla!

1 yorum:

  1. Batılı ülkeler kendi kanlı tarihini gömezden gelip başka milletlere hakaret etmek konusunda çok başarılı. Bunun nice örnekleri vardır. Yazınız için teşekkürler. Serkan ALPASLAN

    YanıtlaSil