10 Nisan 2018 Salı

Kemal Bey...



Kemal Bey için; Birinci Dünya Savaşı yıllarında kaymakamlık yaptığı Boğazlıyan kazasında, tehcire tabi tutulan Ermenilere eziyet ettiği iddia edilmiştir. Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, 10 Nisan 1919 günü Beyazıt'ta idam edildiğinde henüz 35 yaşındaydı..

"İzmir'deki, bir Rum gösterisinde etrafa rasgele ateş eden Rumlar, polis Hamza Efendi'yi vurmuşlar, Türk makamları, gazetelere de yansıdığı halde, katili aramaya cesaret edememişti. İstanbul'da da, sarhoş iki Yunan askeri Türk kadınlarına tacizde bulunurken kendisine engel olmaya çalışan polis Hüsnü Efendiyi vurup öldürmüş, ama halk tarafından yakalanmasına rağmen, Yunan ordusu katil Yunan askerlerini karakoldan almışlardır.

İstanbul ufuklarını kara bulutlar küme küme sarmıştı. Tarih 10 Nisan'ı (1919) gösteriyordu. Vakit ikindiyi biraz geçmiş, onbinlerce insan Savunma Bakanlığı'nın önündeki Beyazıt Meydanı'nda toplanmıştı. Meydan ortasındaki çınar ağacının altında üç ayaklı idam sehpası kurbanını bekliyordu... Sehpanın çevresinde İngiliz, Fransız ve İtalyan askerleri, hâkim yerlerde makineli tüfekler vardı. Biraz sonra silahlı bir manganın arasında, elleri arkasından bağlı, üzerinde beyaz idam gömleği ile 35 yaşlarında Kemal Bey göründü. İdam sehpasına çıkarılıp, boynuna yağlı ilmek geçirildi. Dini töreni Kadıköy- Mecidiyeköy ve Üsküdar Dergâh Şeyhi Münip Efendi yönetiyordu. Meydandakiler arasında Tıbbiyeli öğrenciler de bulunuyordu. Kemal Bey'e son sözleri sorulunca, binlerce Türk'e bağırarak:

"Sevgili vatandaşlarım! Ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. (...) Beni ecnebilere yaranmak için asıyorlar. Eğer adalet buysa,


"kahrolsun böyle adalet!" dedi. Beyazıt Meydanı'nı dolduranlar da cevap verdiler:
"Kahrolsun böyle adalet!"
"Kahrolsun gâvurlar!"
"Kahrolsun hükümet!"

Mazgal deliklerinden (küçük pencerelerden) kendisini izleyen Bekir Ağa Hapishanesi'ndekiler ve halk gözyaşı dökerken Kemal Bey, devam etti:

"Vatan uğrunda cephede ölen bir Mehmetçik gibi şehit gidiyorum. Çocuklarımı asil Türk milletine emanet ediyorum. Allah vatanımıza ve milletimize zeval vermesin!"

"Amin!"

Halkın "âmin" sesleri arasında bir ihanet sesi duyuldu:

"Söyletmeyin bu alçak herifi!... Hemen asın bu köpeği. Ne duruyorsunuz it oğlu itler!"

İngiliz işbirlikçisi Sait Molla'nın sesiydi bu.
İdam sehpasındaki görevli çingeneler, Kemal Bey'in altındaki sandalyeye tekmeyi vurdular!..

Güneş utancından İstanbul'un semalarını terk etmek için acele ederken Kemal Bey darağacında kuru bir yaprak gibi sallanıyordu!.. Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, vatanını savunduğu için işgalciler ve yerli, işbirlikçiler tarafından idam edilmişti...

Kemal Bey sallanırken, elinde sefer tası yaşlı bir adam kalabalığı yara yara öne geçmişti. Sehpada sallanan genç adamı görünce sesi meydanı çınlattı:
"Kemaaaaaal!.."

Yaşlı gözler, ihtiyar adamın üzerinde toplandı. Adamcağız, elindeki sefer tasını, ekmek bohçasını fırlatıp, önünü kesmek isteyen askerleri tepeleye tepeleye sehpaya ulaştı ve Kemal'in soğumamış ayaklarına sarıldı, hüngür hüngür ağlamaya başladı.İdam mangasının kumandanı çekinerek sordu:
"Kimsiniz efendi?"
Yaşlı adam hıçkırırken cevap verdi:
"Evladımdır!.."

Bu sırada İngiliz, Fransız ve İtalyan askerleri meydandaki kalabalığı dipçiklerle dağıtmaya başlamıştı...

Daha sonra Tıbbiyeli öğrenciler Kaymakamı yalnız bırakmadı. Mezarı başına kadar gittiler. Elindeki çiçeği mezara bırakan gençlerden biri şu konuşmayı yaptı:

"Dinle ey Türk milleti!.. Müslümanlar dinleyin!..Kemal'i şehit ettiler. Bilmiyorlar ki, şehitlik mertebesine ulaşmak isteyen binlerce Kemal sırada bekliyor. Ne bekliyoruz? Felâketimizi hazırlayan İngilizler'i vatandan atmak borcumuzdur. Onları yok etmeden bize hürriyet yok. Odesalılar İngilizler'i Odesa'dan attılar. Biz Odesalılar kadar yok muyuz? Haydi biz de onları İstanbul'dan kovalım! Allah'ın yardımıyla, yakında İngilizler'in kafalarını ezeceğiz!.." Hulki CEVİZOĞLU / İşgal ve Direniş, sf: 95-96-97


Ermenilerin baskısı sonucu idam edilen Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'i, Atatürk'ün talimatıyla TBMM tarafından "Milli Şehit" unvanına layık görüldü.

Dolayısıyla  Türk Milleti,  Boğazlıyan Kaymakamı Milli Şehidimiz Kemal Bey'i asla unutmadı, unutmayacak!

Ve kalbimizde  yaşayan şehidimizi sonsuz sevgiyle anmaktan gurur duyuyorum...

Ne mutlu Türk'üm diyene!


Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

6 yorum:

  1. Sonsuz sevgi ve saygıyla anıyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginize çok teşekkür ederim Mehmet Bey. Saygılarımla...

      Sil
  2. Çok gururlandım okudukça..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gururumuz sonsuza kadar Burçak Hanım. Saygılarımla...

      Sil

  3. Sabahattin Gencal15 Nisan 2018 15:38
    **************************************************
    Merhaba,
    Bu yazı, sizlerin yazıları için bir yorum değil, aksine kendi yazılarım için sizlerden yorumlarınızı; daha etkin ve daha çok verimli olabilmem için ne yapmam gerektiği konusunda görüş ve düşüncelerinizi yazmanıza dair bir ricadır.
    Zaman’ın ne olduğunu tam bilmiyorsak da, en azından en kıymetli bir kavram olduğunu biliyoruz. Bu paha biçilemez zamanınızı harcama ricasında bulunduğum için kusura bakmayınız.
    Sizin düşünceleriniz benim için çok değerlidir.
    Ben Sabahattin Gencal.
    Çekingen mizacım gereği toplumla haşir neşir olamıyordum zaten. Hastalık ve yaşlılıktan olacak dış kapılar kapandı. Hiç olmazsa sanal dünyaya, açık deyişle bloglara tutunabilmek için tekrar yazmaya başladım.
    “Yetmiş beş ’inden Sonra” başlıklı yeni blogumda uğraşacağım. Daha doğrusu bir şeylerle uğraşmak zorunda hissediyorum kendimi. Ancak, yukarıda arz ettiğim gibi insanımızı gözlemleme olanağım çok sınırlı. Böyle sınırlılıklar olunca tatmin olamıyorum. Çünkü ben yüksek tempo ile çalışan biriydim. Gerçi düşüncelerimi, düşlerimi gerçekleştiremedim; ama yazarlık konusunda benim de görüşlerim vardı: Örneğin, 09 Ekim 2015 tarihli Milliyet Blog’daki yazımda şöyle diyordum:

    “Yazar ona derim ki güncel olduğu kadar gelecekte de okunabilsin.
    Yazar ona derim ki nesnel olduğu kadar da öznelliğini koruyabilsin.
    Yazar ona derim ki yazdığı dilde olduğu kadar da çevirilen dillerde de okunabilsin.
    Başka deyişle, yazar çağları aşabilen, her daim kendisi kalabilen ve evrensel olabilendir.
    Yazar kalemini konuşturabilen, okuyucularının duygu ve düşüncelerini tetikleyebilendir.”
    Ne gariptir ki sanki bu düşünceyi kendim üretmemiş, bu sözleri kendim söylememiş gibiyim.
    Sadece bu konuda değil, hemen hemen her konuda belki rahatsızlığımdan, belki yaşlılığımdan geriye doğru gidiyorum. Oysa biz “İki günü birbirine eşit geçen aldanmıştır, zarardadır.” mealindeki hadisi ilke edinen öğretmenler kuşağındanız. En azından mevcut performansımızı muhafaza etmek, karınca kadarınca da olsa toplumumuza ve insanlığa katkı sağlamak isteriz. İşte bunun için de önerilerinizi rica ederiz.
    Yukarıda da belirttiğimiz gibi önerileriniz bizim için değerlidir ve dikkate alınacaktır.
    Adını unuttuğum bir yazar “ Zamanım yoktu; onun için uzun yazdım.” mealinde bir söz söylemişti. Benim zamanım var; ama öz olarak anlatabilme yeteneğim yok. 140 karaktere alıştırılmış toplum karşısına böyle uzun yazılarla çıkamam elbet. Ama, sizleri az çok tanıyorum. Sizlerin okuma ve yazma tutkunu olduğunuzu da biliyorum. Zahmet verişim biraz da bundan. Onun için tekrar özür dilerim.
    “Yetmiş beş’inden Sonra”, test yayınlarına başlamış bulunuyor. İnşallah sizlerin önerileriyle oluşturacağımız yayın politikası, yayın ilkeleriyle, aralıklarla dahi olsa yayın yapmaya başlayacağız.
    Bu arada, cevaplarınızı isterseniz saklı tutabiliriz. Cevaplarınızın yayınlamasının sadece benim için değil diğer bütün blog yazanlara ve okuyuculara da yarar sağlayacağı kanısındayım.
    Hayırlı günler dileğiyle saygılarımı sunarım.
    Sabahattin Gencal
    https://sabahatti.blogspot.com.tr/
    sabahattin1943@hotmail.com

    YanıtlaSil
  4. Merhabalar...

    Sayın Sabahattin GENCAL Hocamızın bu notunu, "yorum değil" ibaresinden kaynaklanan bir yanlış anlamadan dolayı sildim. Dolayısıyla kopyaladığım notunu bu şeklide sunmak durumunda kaldım. Bundan dolayı Sabahattin Bey'den özür dilerim. Saygılarımla...

    YanıtlaSil