"Kur'an'ın hükümlerini tutar, kıssalarından hisse alırsan can kuşuna ten kafesi dar gelir. Kafeste mahpus olan kuşun kurtulmak istememesi cahilliktendir." Mevlânâ
İnsanın yüreğine sevginin egemen olduğunu öğrendim...
"İnsanların tümü kendilerini nasıl rahat ettireceklerini düşünerek değil, insanlara verdikleri sevgiyle var kalırlar.
Tanrı kullarının ayrı ayrı değil, beraberce yaşamalarını istiyor; bundandır ki, her birine kendi gereksinimlerini değil; her birine, hepsi için gerekenleri esinliyor.
İnsanlar sedece kendilerini düşünerek var kalıyor gibi görünseler de; aslında onlara hayat veren tek şey sevgidir. Seven Tanrı'ya, Tanrı sevene yaklaşır. Sevgiyi var eden sadece O'dur çünkü."
Evet, bu yazdıklarım Tolstoy'un "İnsan ne ile yaşar?" eserinden alıntılardı...
İnsanlığın var olduğu günden bu yana hiç eksilmeyen ve mutlaka varlığının sürmesi gereken unsurların başında ne vardır?
SEVGİ...
Bununla birlikte olmazsa olmazların başında ne geliyor?
VİCDAN...
Peki bu iki unsur birleşince ne oluyor? Tabii ki de insan; ve insanı insan kılan diğer yüce erdemler... Bunların yokluğu neleri getiriyor? İşte içinde bulunduğumuz bunalımlı dönemde olduğu gibi insanı insanlıktan uzaklaştıran zalimlikler ve zulümler meydana geliyor!!!
Peki bu durumu aşmak için ne yapılmalı? Mesela şu anda yaşamaya çalıştığımız Ramazan ayının verdiği manevi huzurun hayata geçirilmesi gibi, insanların halini anlayabilecek ve bunun için de bizzat kendimiz yaşayarak "Tok açın halinden ne anlar?" sorusuna cevap bulacağımız bir sürecin, tam manasıyla yaşanması gibi...
Ramazan Ayı münasebetiyle Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali BARDAKOĞLU'nun yayınlanan yazılı açıklamalarının bir kısmını buraya taşımak istiyorum:
"Bugün, fert ve toplum olarak birbirimizi anlamaya, birbirimize karşı dürüst olmaya, sevgi ve saygı göstermeye; elimizdeki malı, gönlümüzdeki sevgiyi, zihnimizdeki bilgiyi ve duamızı paylaşmaya; kişisel zaaflarımızdan kaynaklanan eksikleri ve hatalarımızı gidermeye, kaynaşmaya, karşılıklı saygı ve sevgi içinde kardeşlik bağlarını güçlendirmeye ekmek su kadar ihtiyacımız vardır.
Bu sebeple; din ile olan sarsılmaz bağını asırlardır sürdüren bir milletin fertleri olarak onun kuşatıcı mesajları ile manevi dünyamızı inşa edelim, dayanışma, paylaşma ve kaynaşma ile pekişen kardeşliğimizi derinlemesine yaşayalım ve yaşatalım, sosyal ve kültürel hayatımız bakımından da canlı bir dönem haline getirelim." 09.08.2010
Şüphesiz ki, Ramazan ayı üzerinde konuşulacak çok şey vardır. Bizim ise konu üzerinde söyleyebilecek küçük ama ince bir notumuz olacak;
Her şeyin başı kalp temiziğinden geçmektedir! Yani düşüncelerimizle birlikte ruhumuzun temiz olması da diyebiliriz. Unutulmamalıdır ki, "kalp temizliğinin kendin için çalışmaktan vazgeçince gerçekleştiğini, ondan sonra başkalarının kalplerini temizlemenin mümkün" olabileceğine inanmaktır. Bununla ilgili küçük bir hikayeciğe hemen izninizle yer vermek isterim:
"Bir gün kenar evlerden birinde temizlik yapan bir kadın odayı siliyor, masayı temizliyormuş. Kadın masayı yıkayıp kirli bir bezle silmiş. Masayı sürekli siliyor, ama masa bir türlü temizlenmiyormuş. Sonra masanın diğere tarafını silmeye başlamış. Peşkir eski lekeleri yok ederken yeni lekeler bırakıyormuş. Daha sonra bir uçtan diğer uca silmeyi denemiş, fakat kirli bez her yeri batırıyor, hep aynı şey oluyormuş. Olayı bir süre izleyen yabancı,
- Ne yapıyorsun bayan? demiş.
- Canım görmüyor musun, bayram temizliği yapıyorum. Fakat bir türlü şu masayı temizleyemedim. Bu iş beni çok yordu.
- Şu bezi bir yıkayıp, öyle silmeyi denesen.
Kadın kendisine denileni yapmış. Masayı bir çırpıda temizlemiş. Sonra,
- Bana bunu öğrettiğin için teşekkür ederim, demiş." TOLSTOY
Mevlânâ'nın bir sözünden yola çıkarak; "Ruh arınmadıkça nasıl temiz olabilirsiniz?"...
Diyeceğim, bu Mübarek Ramazan Ayı içerisinde ve sonrasında yapacağımız her şey içten ve temiz bir ruhla olmalı... Zira buna toplum olarak çok ihtiyacımız var...
Bu vesileyle tüm ulusumuzun Ramazan Ayı kutlu ve mutlu olsun!
Sevgi ve saygılarımla!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder