"Akıllı olmak da bir şey degil, mühim olan o aklı yerinde kullanmaktır." Descartes
"Brezilya dizilerinin yerini alan Türk dizileri 50 milyon dolar getirdi...
Dizi film ihracatının satış serüveninin bölüm başına 30-50 dolarlar ile başladığını anlatan Gülgen...
“Biz bir bakıma kültür ihracatı yapıyoruz” diyen Gülgen, “Ortadoğu’da neden Türk dizileri bu kadar çok tuttu?” sorusunun yanıtını şöyle verdi: 'Türk dizilerinin bu bölgelerde tutmasının önemli unsurlarından biri de kültür. Bugüne kadar Latin Amerika dizileri seyrettiklerinde arka planda kiliseleri görmüşler, bizim arka planda camileri görüyorlar. Dini içerik olduğu için söylemiyorum, ama kendilerini buluyorlar. Bizim dizilerdeki konuşmalarda bir maşallah, inşallah kelimelerini duyuyorlar, aynı kelimeleri kendileri de kullanıyor. Türkiye onlar için bir rol model ülke ve bu rol model ülkeyi daha çok tanımak istiyorlar.' " 16.01.2011, Vatan
Haberde "Brezilye dizilerinin yerini alan Türk dizileri..." diye bir ifade kullanılmış ya? İsterseniz biz bunun yerine şöyle bir ifade kullanarak söze başlayalım:
Dizilerin yerini almak ne kelime... Dizilerin bizzat kendisi olduk!!!
Haberin devamı neymiş efendim?
"Biz bir bakıma kültür ihracatı yapıyoruz"muş!!! Ah, sevsinler...
Ne kültür ne kültür!
Bakar mısınız lütfen; "kültür"ümüz diye böbürlenerek sahip çıktığımız şeyler arasında neler var?
Mesela, eşini, para karşışığında satmak var!!!
Çetenin hayatımıza girmesi... Güzel evler, yalılar, köşkler, son model arabalar... Işıltılı hayat ve alışveriş merkezleri... Bol keseden hesapsız harcanan paralar... Envai yemekler... Güzel, şık giysiler, mücevherler, uşaklar.
Ve para babaları...
Kısaca, üretmeden bol bol tüketmek!
Daha bilumum kimliksiz, kişiliksiz Batı özentisi içerisinde ahlâkın olmadığı renkli, heyecanlı, eğlenceli yaşam...
Şimdi bunların neresi bizim kültürümüzü yansıtıyor?
Neresi bizim aile kavramımızı anlatıyor?
Neresi ahlâkımız oluyor?
Ne imiş efendim, "arka planda camiler var"mış...
Aman aman... "Allah ile aldatmak" da bu olsa gerek. Arka planda asıl ulaşılmak istenilen, kilise, misyonerlik gibi Batı hayranlığı ve Batı düşkünlüğü gerçeğidir!
Ne yazık ki "cami", "maşallah", "inşallah" ile halkın gözü boyanıyor, beyinleri boşaltılıyor...
Ve bu sayede de asıl niyetler görülemez oldu. Çünkü, akıllarını kullanacak örnek model programlar ne yazık ki televizyonlarımızda yer almıyor.
Demek oluyor ki asıl perde arkasında yatan gerçek, Haçlı zihniyetin parasal destekleriyle uygulamaya koyduğu sözde televizyon dizileriyle, koskoca bir ulusun yeniden "şekillendiriliyor" ve "hizaya getiriliyor" olmasıdır.
Sözde bize ait olduğu söylenilen dizilerin (ki oyuncuları Türk diye bu diziler, bizim denilemez. Zira önemli olan, senaryoların nerede ve kimler tarafından hazırlandığıdır.) insanlarımıza ne verdiğine iyi bakmak gerekiyor... O halde bu diziler sayesinde geldiğimiz noktaya bir bakalım;
İnsanlarımızı dizilerle "sersem"e çevirdiler... Bu sayede ruhlar, teslim alındı!.. Duygular, kontrol altına alındı!.. Sevgi paraya teslim edildi!.. İnanç, şekilciliğe bağlanıyor!.. Kalpler, bencilliğe teslim edilerek içerisine kin, nefret tohumları ekiliyor!.. Kardeşi kardeşten ayıran etnik ayırımcılığın ince ince planları beyinlere yerleştirilmeye çalışılıyor!.. Değerlerimiz bir bir siliniyor!..
Kısaca toplumsal duyarlılığını kaybetmiş sorgulamadan uzak bir "güruh" meydana getirilmeye çalışılıyor!!!
Ne garip bir tesadüf... Dün Yugoslavya parçalanırken de aynı senaryolar gündemdeydi...
Bugün de Müslüman coğrafyaya yeniden şekil verilmek isteniyor!
Ve bu diziler sayesinde insanların beynini, inancını, dilini, dinini tek bir modele dönüştürmeyi hedefledikleri çok açık ortada...
"Yeni Dünya Düzenini en tepedekilerin kurguladığı bir düzendir. İstenen tek kültürlü, tek hukuklu, tek ordulu, tek bayraklı, tek dinli bir dünya devletidir.Bu devlet masonik bir yapı tarafından yönetilecektir.
Küresel çetenin mimarlarından David Rockefeller, şöyle özetliyor:
'Halkların kendilerini yönetme hakları, dünya bankerleri ve entellektüel elitin otoritesi altına girecektir. Temel ilkemiz budur!' " Banu Avar, Hangi Dünya Düzeni sf:26
Şimdi sormak isterim:
Bir yanda lüks hayat; öte yanda ihaleler, silahlar, raconlar, hesaplaşmalar, kızını pazarlayanlar ve tüm kirli işler... Bu mudur bizim kültürümüz?!
Netice itibariyle; bizi biz yapmaktan uzaklaştıran, toplumsal bağlarımızı zayıflatan, sorgulamadan uzak, kimliksizleştiren bu dizilerin neresi, bizi temsil ediyor ki, diğer Müslüman coğrafyanın Müslüman insanlarına da örnek olsun?!
Sevgi ve saygılarımla!
sürekli dizilerden dem vurmayla gidiyor bugünler de herkes, oysa hepsi olan yada oalağan şeyler değilmi, evet konu tv ve show olunca elbet absürt yerler eklemeler oluyor ama kişinin kendini bu kadar soyutlaması ne kadar doğru, "ayy dizimi, beni bozar kardeşim" diyerek entel görünmeye çalışan ama eve gidince soluğu kumandasında alan kaç kişi vardır! en ufak bir sözde bir olayda herkes aslan kesiliyor, acaba kendisini yansttığı içinmi bu kadar tepkilier,
YanıtlaSilbenimde bir kaç izlediğim dizi vardır, ama hayatımın merkezine oturtmam, kendimi kaptırmam, bence bunu yapabilmek kişinin elinde olan, esir olmayın, yada kötü örnek örnek değildir mantığından gidin, 6-7 yıl önce mahallemizden bir deli kanlı sevdiği kızın ablasıyla evlendi, günlerce şokundan çıkamadık, herkes hesabını allaha verir ama o zaman yaprak dökümü dizisi yoktu, yada dizi başladıktan sonra aklı başında kimse dur ben baldızımı kaçırayım demez, dur bu diziyi seyrettim tecavüz edesim geldi demez, sürekli yapılanları dizilerle özdeşleştirmek yapılana ve yapana kılıf olmyormu? yada hayvanlar aleminden bir belgesel seyredince, gidip kedileri besleyim diye ilham gelmiyor kimseye, adamın ruhunda varsa kediyi tekmelemek, keç belgesel seyrettrisen neye yarar, bence, kişiliklerin iç dünyası bu kadar ortaya döküldüğü için rahatsız herkes...