oruç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
oruç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Haziran 2016 Çarşamba

İftar olsa da "Koka Kola"mızı Bi İçsek





Ülkemizin bir ucundan öteki ucuna kadar orucumuzu neyle açarız?

Hurma, zeytin, su...

Hayır hayır!

Bütün bir müslüman halk olarak,

Tabii ki de, koka kola ile...

Ohh!..

Bizim doğal içeceklerimiz (ayran, şıra, limonata, komposto vs.) arasında olmadığı halde sofranın başköşesine kurulan riyakar, ikiyüzlü olduğunu kanıtlayan  reklam furyasının  baş tacı koka kola...

Dolayısıyla...

Hani ramazan denilince akla bir pide, bir de eksik olmasın "koka kola" geliyor ya...

Hani uzunca bir masa etrafındaki sülalecek iftar vaktinin son dakikalarını bekleyen ailelerin, keyifle yudumlamasını beklediği koka kolanın gururla teşhiri...

Hani İslam'ı yozlaştıranların, ekonomisinin bel kemiği olan koka kola...

Hani bir tarafta ramazan topu niyetine bombalarıyla sofralarımızın başında, evimizi başımıza yıkan

Öte taraftan da dini değerlerimizle kendini "özdeşleştiren"...

Ve...

"Bey, oğlanı pide sırasına, kızı da kola kuyruğuna yolladım" cümleleriyle ramazan ayının müjdecisi koka kola...

Dolayısıyla...

Silahların gölgesinde...

Bir ramazan ayını daha yaşadığımız bu günlerde, "mutluluğu" sağda solda aramaya ne gerek var...

Mutluluk, koka kola'nın ramazan reklamlarında saklı...



Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

2 Temmuz 2015 Perşembe

Kediler İçin Sokağa bırakılan Ciğer, İftar Yemeği Oldu!











Güya "Ramazan"ı yaşıyoruz...

Sevgili ağabeyimle telefonda konuşuyoruz...

Bir ara sert bir uyarıyla sohbetimizin bölündüğünü fark ettim. Zira ağabeyim birisini uyarıyor:

"Elleme bırak! O kediler için..." Ciğeri almak isteyen yaşlı adamcağız, "Başka sokaklardaki kediler için alıyordum" diyor.

Ağabeyim,

"Kalsın! Bak, kediler yiyor..."

Daha sonra konuşmasını devam ettiren ağabeyim,

"Tülay,  bu ciğeri biraz önce bir vatandaş bıraktı. Buna ben tanığım...

"Abi sinirlenme! Belki kendisi yemek için almak istemiş olabilir!.."

Daha sözüm bitmeden sevgili ağabeyciğim sızlanarak,

"Vallahi aklıma gelmedi... tüh!" derken,



"Tülay, karşımda bir kadın çöp konteynerini karıştırıyor... İnan ki içinden yiyecek arıyor..."

Bu arada bir yandan da resimlerini çekerek bana göndermeye başladı...

Bu iç sızlatan olaya uzaktan tanıklık etmenin sızısıyla, yaşanılanları sessizce dinliyorum.

Ağabeyim bu teyzenin yanına giderek başlıyor konuşmaya.

Konuşmaları telefondan dinliyorum:

"Annem dur! N'apıyorsun?

Teyze  kendine yarayacağını umduğu çerçöple doldurduğu pazar sepetine, bulduğu bir patlıcanı koyarken,

"Açız! Bu, benim imtihanım..." diyordu. Ve yine sözlerini kesik kesik sürdürerek,

"Akşam iftarda yiyeceğiz!"

Ağabeyim ona, bu akşam için ne yapmak istediğini soruyor...

Gururlu kadın, "Allah razı olsun kesinlikle bir şey istemiyorum!" dediğini
kendi kulaklarımla işittim. Dolayısıyla gerçek ihtiyaç sahiplerinin sergilediği o asil ve gururlu duruşuyla ağabeyime "red" cevabı verdi.

Ağabeyim:

"Annem bak, Allah birisine bir şey verecekse, başka birisinin aracılığıyla verirmiş. Onun için sen burada bekle! Sana domates, patates alayım burada bekle, şimdi geleceğim..."

Bu defa o onurlu teyzem,

"3 patates, 3 domates olsa yeter, fazla alma bozulur. Dolabım yok" diyor, iyi mi!

Bu cümleler insanın içini öyle acıtıyor ki...

Allah'ım hem de ramazan ayı içerisinde...

Hem de zengin iftar sofralarının gırla gittiği, televizyon kanallarının göstere göstere yemek tariflerinin verildiği bir dönemde...

Bu çöp konteynerlerinden  medet umarak oruç tutan insanların varlığını bilmek, gerçekten insanın yüreğini paramparça ediyor...

Allah bizden oruç tutmamızı isterken asıl amaç; aç insanların halini anlamamızı sağlamak değil midir?

Dolayısıyla, "Komşusu açken, tok yatan bizden değildir." felsefesi ne çabuk unutuldu?

Bu felsefeye bu manzara, öyle mi?

Çok yazık!


Ağabeyimin elini öpmeye kalkan bu onurlu ve gururlu teyzemin ağzından dökülen

"Benim adım Melek.. Sen Hızır mısın?" cümlesi gerçekten çok dokunaklıydı...



Ağabeyimin, marketetten çıkarken buranın önündeki toprakta yeşeren 5-6 ebegümeciyi de topladığını, ve bunun da "iftara yemek" olarak hazırlanacağı  sözünü aktarması, daha bir yaralayıcı...

Karınlarını doyurmaya çalışan bu  insanlardan sadece birine denk gelen teyzeyle yaşanılan bu  küçük ama, etkisi insan vicdanını derinden yaralayan, ve de tesadüfen telefonda tanık olduğum bu olayı sizlerle paylaşmakla yakın çevremizdeki "aç insan"ların varlığına dikkat çekmek istedim.

Dolayısıyla...

5 yıldızlı otellerde gösterişli iftar yemeğini zenginlere vermek yerine, bir yemek evinde hazırlatılan yemeklerin araçlarla ihtiyaç sahiplerine, yoksul semtlerin sokaklarına verilmesi çok daha iyi olacağı kanaatindeyim...

Ve ağabeyim,

 "Tülay o yaşlı adama bilmeden haksızlık yaptım! Allah bana bu yanlışlığı, çaresiz bir kadıncağızın kediler için konulan ciğer paketini, aynı yerden alırken hatırlattı.." diyerek telefonu kapadı..


Sevgi ve saygılarımla!


NOT: Bu olay İzmir/Karşıyaka'da  yaşanmıştır.



"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.) 

7 Ağustos 2012 Salı

Bu Ne Ya?!













Profesörlük ünvanına sahip ve de koskoca üniversite rektörü olan şahıs, bakınız ne demiş:


"Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Serdar Bedii Omay, oruç tutmanın cinselliği canlandırdığını belirtirken, “Cinsellikten uzaklaşmanın ruhi birçok faydasının yanında cinsel sistemimizin de aynı diğer sistemlerde olduğu gibi yenilenmesi, canlanması, ’mutasyon’ dediğimiz, genetik hataların olduğu, hücrelerini yenilemesi, spermlerin bu hatalardan temizlenmesi için bir zaman kazanması gibi faydaları var" dedi" Vatan


Allah bu zihniyetleri ıslah etsin!

Ne diyelim...

Demek ki bu zihniyetler orucu bunun için tutuyorlarmış!


Yanlış anlaşılmasın... hani sayın Hoca'mızın kendileri insanlığa hizmet için, bilime ve akla dayalı toplumsal mutluluğun ve bilincin oluşmasını sağlayan akademik kurumlardan birinin rektörlüğünü yapıyorlar ya, o bakımdan konuyu buraya taşıma ihtiyacı hissettim. Zira bu cümleleri söyleyen kişiyi sırandan bir "hoca" falan zannetmeyiniz...


İnanılır gibi değil...


Dünyanın hangi toplumuna giderseniz gidin, bilimsel uğraşı veren herkese büyük bir saygınlık duyulur.

"Bilimsel" akla dayalı eğitimin karşısında yer alan ve meşruiyetini cehaletin varlığından besleyerek, kaynağını sözde "din"den inançtan alan çeşitli çıkarcıların sözlerini çağrıştıran söylemler gibi inciler saçıyor sayın Hoca'mız.

Bu haberle birlikte...

Biz de sn. Hoca'mıza hayretler içerisinde bakıyor,

Toplumu bu şekilde yönlendirmesini de şiddetle reddediyoruz...


Sevgi ve saygılarımla!

Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

22 Ağustos 2010 Pazar

Ey Tebaası Müslümanım Diye Övünen...












"Sen anandan ben babamdan
Ağa doğmadık dostum
Gel beraber yaşayalım"... MAHZUNİ



"DİYARBAKIR’ın Silvan İlçesi’nde seyyar satıcılık yapan evli ve 4 çocuk babası 40 yaşındaki Hacı ORUÇ, iftar açmak için geldiği evinde eşinin, “Yemek yapacak bir şey yoktu, yemek yok” demesi üzerine bunalıma girip, evin bir odasında kendini asarak canına kıydı." 18.08.2010, Vatan


Aşık Mahzuni Şerif'in toplumsal içerikli şiirlerinden birinde dile getirdiği üzere;


"İnce ince bir kar yağar
Fakirlerin üstüne..."


Aynen şimdilerde olduğu gibi... Hatta biraz daha ileri gidelim ve lapa lapa kar yağıyor desek, daha isabetli olacak. Güzel ülkemin insanları bir zamanlar "aç mezarı yoktur" sözünü bilirlerdi... Oysa bugün ne durumlara geldik! Çevremiz aç mezarlarıyla dolup taşıyor... Üstelik Diyarbakır'da yaşanan talihsiz olay ne zaman oluyor? Mübarek Ramazan'ın içerisinde...

O vakit yine Mahzuni'den dizelerle duygularımıza cevap bulalım:

"Etme ağam nolur nolur
Adam mı ölür toprak verince..."

Demek neymiş Diyarbakır'daki sorunun temel kökeni; "Toprak ağalığı"ymış!

Eee o zaman; toprak ağalarına ve bölgenin akil insanlarına bizim buradan doğal bir sorumuz olacaktır:

Bölge ve yöre insanını neden "maraba" olarak çalıştırmamayı demokrasinin olmazsa olmazları olarak görmüyorlar da, sorunu başka taraflara taşımaya çalışırlar?

Asıl sorun, yurttaşlık bilinciyle yaşamını yönlendirip karın doyurmak meselesi değil midir?

Silvan'dan Hacı ORUÇ, kendini asarak "açın mezarı yoktur" anlayışını ortadan kaldıran canlı bir örnek değil mi?

Bu ağır durum karşısında, hele hele olayın mübarek RAMAZAN ayında gerçekleşmesi, Müslümanım diyen herkesin vicdanında, ince ince bir sızıyı yüreğimizde hissettirmiyor mu?

Bilmem; benim yüreğim sızım sızım sızlıyor işte...

Bu mudur %99'u Müslümanım diyen halkın Müslümanlığı?..

Bu anlamda herkes kendine Müslüman ama, konu kişinin kulluk vazifesine dayanınca herkes buna fazlasıyla müdahil! Öyle mi?!..

Neydi bizim felsefemiz?

"Komşusu açken tok yatan bizden değildir!"

O vakit bu durumda Müslümanlığımızı kalben değil, sözle mi yaşatıyoruz acaba?..

Zira merhum Hacı ORUÇ'un ve dahalarının nasıl oldu da, "aç mezarı"nı oluşturduk dersiniz?!..


Bir de olayı bir başka açıdan ele alalım isterseniz:

Şimdi açlıktan ölen merhumun adı ve soyadına, lütfen dikkat ediniz!

Neymiş?

Hacı ORUÇ.

Algıladınız değil mi?


Merhumun soyismini alan dedeleri; ALLAH'a olan büyük inançlarını ulvi bir düşünceyle kendilerince ulvileştirerek aldıkları soyadlarını, bir gün gelecek, aynı ulvi duygular altında torunlarının açlıktan intihar edebileceğini, hiç akıllarına getirmiş olabilirler miydi acaba?..

Öteyandan aynı düşünceyle babasının merhuma verdiği isim neymiş?

Hacı.

Yine aynı şekilde, aynı ulvi duygu ve düşünceyle yola devam eden baba; acaba bir gün gelip de çocuklarına ekmek götüremeyen oğlunun onuru zedenlendiği için soyismini taşıdığı ayda canına kıyacağı hiç aklına gelir miydi, ey tebaası, Müslümanım diye övünen Müslüman milletim?!..

Kısaca demek istiyorum ki...

Hz. Peygamberimizin bu sosyolojik ve felsefi hadisini unutup da başka pencerelerden Müslümanlığı öğretmeye ve anlatmaya kalkanlar; tıpkı toprak ağalığını ellerinde tutmak isteyip de, sorunu başka taraflara çekmek isteyenler gibi; "cambaza bak" yanıltmasıyla birileri, "Allah", "Kur'an" ile aldatma yolunu seçiyor...
Bir kısmı da FEODAL zihniyeti yaşatmak için, "demokrasi", "özgürlük" kavramlarıyla insanlarımızı aldatma yoluna gidiyorlar!!!


Yok aslında birbirlerinden farkları....


Sevgi ve saygılarımla!