31 Ekim 2018 Çarşamba

30 Ekim 1918...


Bundan tam 100 yıl önce , Osmanlı Devletinin fiilen sona erdiğini gösteren ve Osmanlı hükumetinin kayıtsız şartsız kendini düşmana teslim ettiği Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918) ile ülkemizin işgal haritası şöyleydi:

"İngiliz işgalleri:

1- Musul: 3 kasım 1918.

2- Çanakkale boğazı: 6-12 kasım 1918.

3- İskenderun: 9 kasım 1918.

4- Antakya: 7 aralık 1918.

5- Batum: 24 aralık 1918.

6- Kilis: 27 aralık 1918.

7- Ankara istasyonu: aralık 1918.

8- Antep: 1 ocak 1918.

9- Cerablus: 3 ocak 1919.

10- Haydarpaşa istasyonu: 15 ocak 1919.

11- Konya istasyonu: 22 ocak 1919.

12- Turgutlu-aydın demiryolu: 1 şubat 1919.

13- Maraş: 22 şubat 1919.

14- Birecik: 27 şubat 1919.

15- Samsun: 9 mart 1919.

16- Urfa: 24 mart 1919.

17- Merzifon: 30 mart 1919.

18- Kars: 13 nisan 1919.

19- Marmara kıyıları, karamürsel, haziran 1920.

20- Mudanya: 6 temmuz 1920.

21- İstanbul: 13 kasım 1918-16 mart 1920.

Fransız işgalleri:

1- Doğu Trakya demiryolları: 9 kasım 1918.

2- Çanakkale Boğazı: 6-12 kasım 1918.

3- Dörtyol: 11 aralık 1918.

4- Mersin: 17 aralık 1918.

5- Toros tünelleri: 27 aralık 1918.

6- Adana ve Pozantı: 27 aralık 1918.

7- Doğu demiryolları: 15 ocak 1919.

8- Turgutlu-aydın demiryolu: 1 şubat 1919.

9- Çiftehan ve akköprü: 3 şubat 1919

10- Afyon istasyonu: 16 nisan 1919

11- Urfa: 30-31 ekim 1919.

12- Antep: 27 ekim 1919.

13- Maraş: ekim 1919.

14- İstanbul: 13 kasım 1918.

İtalyan işgalleri:

1- Antalya: 28 mart 1919.

2- Konya istasyonu: 26 nisan1919.

3- Kuşadası: 4 mayıs 1919.

4- Fethiye, bodrum: 11 mayıs 1919.

5- Marmaris: 11 mayıs 1919.

6- Akşehir (kısmen): 14 mayıs 1919.

7- Afyon: 21 mayıs 1919.

8- Malkara: 27 mayıs 1919.

9- Burdur: 28 haziran 1919.

10- İstanbul: 13 kasım 1918.

Yunan işgalleri:

1- Uzunköprü-Hadımköy demiryolu: 9 ocak 1919.

2- İzmir: 15 mayıs 1919.

3- Urla: 16 mayıs 1919.

4- Çeşme: 17 mayıs 1919.

5- Torbalı: 20 mayıs 1919.

6- Menemen: 22 mayıs 1919.

7- Manisa: 25 mayıs 1919.

8- Bayındır: 25 mayıs 1919.

9- Selçuk: 25 mayıs 1919.

10- Aydın: 27 mayıs 1919.

11- Tire: 28 mayıs 1919.

12- Turgutlu: 29 mayıs 1919.

13- Ayvalık: 29 mayıs 1919.

14- Nazilli: 4 haziran 1919.

15- Akhisar: 5 haziran 1919.

16- Bergama: 12 haziran 1919.

17- Kırkağaç: 23 haziran 1920.

18- Soma: 23 haziran 1920.

19- Salihli: 23 haziran 1920.

20- Alaşehir: 25 haziran 1920.

21- Nazilli: 3 temmuz 1920.

22- Balıkesir: 30 haziran 1920.

23- Mustafa Kemal Paşa (Kirmasti): 2 temmuz 1920.

24- Karacabey: 2 temmuz 1920.

25- Bursa: 8 temmuz 1920.

26- Borlu: 12 temmuz 1920.

27- Demirci: 21 temmuz 1920.

28- Çorlu: 20 temmuz 1920.

29- Edirne: 25 temmuz 1920.

30- Bütün trakya: 27 temmuz 1920.

31- Afyon, eskişehir, kütahya: temmuz 1921.

Ermeni işgalleri 1919-1920:

1- Kars

2- Sarıkamış,

3- Iğdır

4- Oltu,

5- Kulp,

6- Çukurova."

Dolayısıyla...

ATATÜRK'ümüzün önderliğinde TÜRK halkının (Kuvayı Milliye, Ankara Hükümeti)  düşmanı  topraklarımıza sokmayıp işgal girişimlerine geçit vermediği  Kurtuluş mücadelesinde,

Şu devlet, millet ve topluluklarla savaşmıştır:

 Kah perde önünde, kah  perde gerisinde İngilizler.

"Çukurova ve çevresinde Fransızlar.

 Batıda Yunanlılar.

 Doğu’da ve Çukurova’da Ermeni birlikleri ve çeteleri.

 Kuzeyde Yunanistan destekli Pontus çeteleri.

 Kocaeli, Ege ve Marmara bölgesinde Rum ve Ermeni çeteleri, ayrıca yerel 
halktan oluşan bazı işbirlikçi çeteler ve İyonya devleti için hazırlanan 20 000 kişilik kuvvet.

21 iç isyana katılan, 15.000 civarında isyancı.

Anzavur’un birliği ve Kuvayı İnzibatiye.

 Çerkez Ethem’in Kuvayı seyyaresi."
Turgut ÖZAKMAN




Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

29 Ekim 2018 Pazartesi

CUMHURİYET'imiz 95 Yaşında!!!





Cumhuriyet demek, fazilet demektir.

Cumhuriyet demek, kadın-erkek eşitliği demektir.

Cumhuriyet demek, aydınlık demektir. 

Cumhuriyet demek, birey olmak demektir,

Cumhuriyet demek, eşitlik demektir.

Cumhuriyet demek, başı dik, onurlu yaşamak demektir.

Cumhuriyet demek, herkesin eşit koşullarda eğitim alması demektir.

Cumhuriyet demek, çağdaşlık demektir.

Cumhuriyet demek, akıl-bilim demektir.

Cumhuriyet demek, insan olmak demektir.

Cumhuriyet demek, alın teri demektir.

Cumhuriyet demek, özüne sahip çıkmak demektir.

Cumhuriyet demek, doğayı sevmek demektir.

Cumhuriyet demek, mazlumların haklarını savunmak demektir.

Cumhuriyet demek, özgürlük demektir.

Cumhuriyet demek, kimsesizlerin kimsesi olmak demektir.

Cumhuriyet demek, sevgi demektir.

Cumhuriyet demek, Mardin'in Savur'undan Nobel ödülü alan Aziz SANCAR demektir.

Cumhuriyet demek, biz demektir.

Cumhuriyet demek, birlikte yaşamak demektir.

Cumhuriyet demek, Nene Hatun demektir.

Cumhuriyet demek, Hasan Tahsin demektir.

Cumhuriyet demek, Şerife Bacı demektir.

Cumhuriyet demek, Sütçü İmam Ali demektir.

Cumhuriyet demek, Mustafa Kubilay demektir.

Cumhuriyet demek, Şahin Bey demektir.
...

Cumhuriyet demek, Ömer Halis DEMİR demektir.

Cumhuriyet demek, "Varlığım TÜRK varlığına armağan olsun" demektir.

Cumhuriyet demek, "Yurtta sulh, cihanda sulh" demektir.

Cumhuriyet demek, ANADOLU demektir.

Cumhuriyet demek, ATATÜRK demektir!

Cumhuriyet'imizin 95. yılını ilk günkü heyecanla ve kararlılıkla kutluyoruz.

Ne mutlu Türk'üm diyene!




Sevgi ve saygılarımla!



"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

28 Ekim 2018 Pazar

CUMHURİYET'imiz ve Dünyanın Akıbeti



Bugün yaşanan bunalımlı süreci  yakından anlamak için tarihi iyi okumak gerekiyor. Zira  coğrafyamızda ve ülkemizde süren kanlı savaşların emperyalistlerin  paylaşım  üzerine kurguladığını tarihe baktığımızda, daha net göreceğiz  Dolayısıyla  Ömer Sami COŞAR'ın safha safha en ince detaylarıyla hazırlamış olduğu tarihi olayları  paylaşmak istedim:

Arap Birliği lideri ve Yahudi tehlikesi

"Arap Vatanı Birliği" hareketinin lideri Negip Azuri, bu yılın Martında  Paris'te Fransızca yayınladığı ilk kitabının (1) başına şu satırları koyar:

"Arap memleketleri Araplara, Kürdistan Kürtlere, Ermenistan Ermenilere, Türk memleketleri Türklere, Arnavutluk Arnavutlara, Ege adaları Yunanistan'a  verilmeli, Makedonya da Yunan, Sırp ve Bulgar arasında paylaşılmalıdır." 

Negip Azuri, katolik Araptır. Altı yıl süre ile Kudüs vali muavinliğinde bulunur ve 1904 yılında bu görevden ayrılarak Arap imparatorluğu kurma faaliyetlerine girişir. 

Bu ilk kitabında. "Arap Vatanı Birliği" Milli Komitesi tarafından Avrupa devletleri ile Birleşik Amerika'ya gönderilen beyannamenin geniş bir izahını yapan Negip Azuri kitabın önsözünde "Milletlerarası Yahudi tehlikesi" adlı ikinci kitabının da basılmak üzere olduğunu bildirir.  Yahudi tehlikesine dikkat çeker ve der ki:

"Türkiye Asyasında birbirine karşı iki mühim gelişme vardır ve bunlar şimdiye kadar kimsenin dikkatini çekmemiştir. Birincisi Arap milletlerinin uyanışı ve diğeri de eski İsrael devletini çok geniş bir şekilde kurma gayretleridir. Bunlar, ancak birinin kati zaferine kadar savaşmak mecburiyetindedir. Dünyanın akıbeti de bu savaşın neticesine bağlıdır." 

(1) Le Revel de la Nation Arabe dans l'Asie Turque: Editions plon.

ATATÜRK Ansiklopedisi -1- İstanbul Reklam Yayınları, sf: 147-148


Demem o ki...

Büyük ATATÜRK'ün  önderliğinde Kurtuluş Savaşıyla kazandığımız bağımsızlığımızın sembolü Cumhuriyet'imizin 95. yılını kutlamaya hazırlanırken karşı karşıya kaldığımız tehlikelerin büyüklüğünü, meselelerin dün olduğu gibi bugün de  emperyalist bir saldırı olduğunu asla unutmayalım!




Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)


23 Ekim 2018 Salı

Dünle Bugünün Cinayetleri



"Çar, ayı güreşine bayıldığından, demir kafeslerde, böyle eğlenceler için daima birkaç tane ayı bulundurulur, zaman zaman İvan ya da Opriçnikler hayvanları insanlar üzerine salıp zavallıların korkusunu seyretmekten çok hoşlanırlardı. Yaralananlara Çar tazminat makamında beş on para verir, ölen olursa para adamın akrabalarına dağıtılır, o zavallının adı, ruhunun esenliği için manastırlarda dua edilsin, ayin yapılsın diye ölüler listesine geçirilirdi; tıpkı Çar'ın keyfine ya da gazabına gidenler gibi..." TOLSTOY, Korkunç İvan sf:84

Korkunç bir olaya tanıklık ediyoruz... Zira hunharca katledildiği iddia edilen bir insanın (Cemal KAŞIKÇI) haberlerini hep birlikte nutkumuz tutulmuş bir şekilde takip ediyoruz. Elbette bizler yukarıda neler olup bittiğini bilecek konumda ve durumda değiliz. Ancak bildiğimiz bir şey varsa o da, insanlıktan öteye geçen  vahşetler dizisini ve insanların çektiği zulmü dehşet içerisinde yaşamamızdır. 

Wall Street Journal'da, operasyona katılanlardan biri, Kaşıkçı’yı doğrarken, "bu işi yaparken kulaklık takıp müzik dinlerim" demiş, iyi mi! 

Öte yandan Yemen'de açlıktan ölen çocukların çığlıklarına kulak tıkayan "medeni" insanlar şimdi çığlık çığlığa...  

Dolayısıyla bütün bunların ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış orasını bilemeyiz ama... Elimde okumakta olduğum kitabın konusuyla eşdeğer bulduğum bu korkunç olayın, On altıncı yüzyıl Rusya'sında "KORKUNÇ İVAN" olarak tarihe geçen  dünle bugünün cinayetlerinden hiçbir farkının olmadığıdır.

Demem o ki...

Korkunç, aşağılık ve ikiyüzlü insanlar dün olduğu gibi bugün de fazlasıyla var.


Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

22 Ekim 2018 Pazartesi

DÜNYA GÖZÜ'nü ARA'yacağız...



" Yaşam size verilmiş boş bir filmdir. Her karesini mükemmel bir şekilde doldurmaya çalışın..." diyen,

Ara GÜLER’in Tuhaf Dergi’de yayımlanan açıklamalarından bazı bölümler şöyle:

"Pablo Picasso nasıl bir adamdı?

Bomba gibi adamdı. Kimseyi takmazdı. bütün devletleri picasso’ya bağlasalar, hepsine “has...tir” der ve çekip giderdi.

Ona bu gücü veren neydi?

Anlayışı öyleydi. Kimse umurunda değildi. Picasso komünist parti’ye girmişti ama bir gün bile gitmedi. Çünkü onlardan daha komünistti. Picasso’nun evinde 4 gün kaldım. 60 odalı bir şatoda yaşıyordu. Karısı bokun tekiydi. Miguel diye bir uşakları vardı. Her şeyi o yapardı. Picasso birine çek verdiğinde üzerinde Picasso’nun imzası olduğu için kimse o çeki bozduramazdı. Uyanık bir adamdı. Picasso bir arkadaşının sergisine gitmemiş ve arkadaşı gücenmiş. Picasso da kendini affettirmek için arkadaşına ve karısına dünya turu bileti almış. Arkadaşı dünya turundayken arkadaşının evinin bütün duvarlarına resim yapmış. Her tarafı Picasso tarafından çizilmiş bir ev düşün! Sonra belediye müze yapmak için evi almak istemiş. Adam da evsiz kalmış. Picasso’nun arkasından da “Allah belanı versin” demiş.

Peki ya Dali?
Ekstrem faşistin tekiydi. Tito’cuydu. Canıma okumuştu fotoğrafını çektiğim gün, tartaklamıştı beni. 

Charlie Chaplin’in fotoğrafını neden çekemediniz?

Kapısında üç gün bekledim. Röportaj vermedi. Sonunda karısı acıyıp, yemek verdi bana. Pire gibi bir herifti Chaplin. Çok cevvaldi. felçli olduğu için fotoğraf çektirmek istemedi. Yanlış zamanda gitmiştim yanında. Kimsenin onu öyle görmesini istemiyordu.

***

Gençlerden umudunuz yok mu?

100 üzerinden 0,5 var diyelim.

Neden?

Çünkü paraya tapıyorlar.

Siz parayı sevmiyor musunuz?

Para mühim bir şey değildir. Akıl olmazsa para neye yarar? Ortalıkta bir sürü parası olan hıyar var. Tehlike budur. Bu kafayla Türkiye batar. Babamın koskoca eczacı şirketi vardı. Tek çocuğu da bendim. Kasada oturup, parayı kırabilirdim. 2 milyon doların olsa ne olur, olmasa ne olur? 

Bugünün dünyasını nasıl görüyorsunuz?

Dünya en bok zamanını yaşıyor. Ortalık aptal dolu..." 


Demem o ki...

Son cümlesi ile duygularımıza tercüman olan,

Fotoğrafa adanmış bir ömrü geride bırakan üstadımızın

Toprağı bol olsun...



Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

19 Ekim 2018 Cuma

13 Ekim 2018 Cumartesi

AR DA'marı...


"Arda Turan ve Berkay'ın önceki gece Emirgan'daki Gizli Kalsın adlı mekandaki eğlenceleri olaylı bitti. İddiaya göre; Berkay'ın sigara içmek için dışarı çıktığı sırada ünlü futbolcu, Özlem Şahin'in yanına giderek "Ne kadar güzelsin, evli olmasam seni kaçırmazdım" dedi. Bu sözleri duyan Berkay, Turan'a "Karımı eve bırakıp döneceğim. Erkek erkeğe konuşacağız" diye karşılık verdi." 11 Ekim 2018

Ar da'marı çatlaması nasıl olur, sorusuna cevap:

"Galibiyeti, Türkiye Cumhuriyeti’ndeki bütün halkların şehit olan evlatlarına armağan ediyorum" diye zırvalayan futbolcu Arda'nın gece kulüplerinde yapmış olduğu rezaletler zinciridir.

AR  DA'marı fay hattı gibidir... 

Bir çatladı mı, daha kimse o çatlağı durduramaz!

Dolayısıyla...

Haysiyet filan eskidendi. Artık o ayıp bildiklerimiz şeyleri yapmak bugünlerde "şan-şöhret" olmuş...


ATATÜRK diyor ki,

"Efendiler! Dünyada spor hayatı, spor âlemi çok önemlidir. Bu kadar önemli olan spor hayatı, bizim için daha önemlidir. Çünkü ırk sorunudur. Irkın iyileştirilmesi ve rahatlığı sorunudur. Ayıklama sorunudur ve hatta biraz da uygarlık sorunudur. Ben bu noktaları size ayrı ayrı açıklamak istemiyorum. Yalnız ben size millette, memleket evlâdında, gözümde sporculuğun ne kadar önemli olduğunu açıklamak için şunu diyebilirim: Kutsal vatanı, Türk milletinin yüksek şeref ve yararını savunan ordudur. Bundan daha önemli, daha büyük bir dayanak noktası düşünülmüş müdür? En çok bugünkü Cumhuriyet ordusundan söz edilirken bundan daha büyük bir kuvvet düşünülmüş müdür? İşte bu kıymetli, bu yüksek, bu yüce kuvvetin karşısında size hitaben diyorum ki, bütün millet ve bütün memleket evlâtlarını sportmen yapmak için harcanılacak çalışmanın önem ve kutsallığı, aynı derecede kıymetli ve önemlidir. Ve şerefli ordumuzca da en yüksek duygular ile değer verilmeli, kutsal ve de korunmaya değer yüce bir kaynak kutsallığını kazanmalıdır." 



Sevgi ve saygılarımla!

"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

11 Ekim 2018 Perşembe

Kapımızın Önünü Süpürmek Zorundayız!


Yaklaşık bir yıldır okulumuzun hemen yanı başında -utanç tablosu olarak- bulunan korsan yazının nihayet son bulması ruhumu derinden rahatlattı.

Peki neydi o yazı; "Bizim semtte sabrın sonu cinayettir." Yani "sabır" ve "cinayet" yan yana, iyi mi! Dolayısıyla okulumuzdaki ana sınıfı öğrencilerinden başlayarak, 8. sınıf öğrencilerine uzanan yaş gurubu içindeki bütün  öğrencilerin beynine kazınan bu akıl almaz kelimelerin zihinlerine yerleşmesi ve çocuklarımızın bu anlamda görecekleri zararları, varın siz düşünün.

Hal böyleyken... sene başı seminerinde "güvenlik" konusu üzerinde tartışıyoruz. Rehber öğretmenimiz, "şiddet" ve "darp" üzerinde anlatım yaparken söz alıp, "burnumuzun dibinde kocaman kocaman yazılarla "bizim semtte sabrın sonu cinayettir" gibi korkunç bir yazı   öylece duruyor, kimseden tık yok!..." Aldığım cevap, "hocam siz de ilgilenebilirsiniz" oldu.

Elbette ilgilenirim...

Dolayısıyla seminer bitiminden hemen sonra önce 155'i ardından da ilgili birimleri telefonla aradım. Ve konuyu aynen aktardım... Konunun vahametini algılayan sayın yetkililer ilk fırsatta okulumuzun önüne gelerek gerekil girişimde bulundular. Aynı anda da telefonla bilgilendirildim. Bu hassasiyeti gösteren sayın yetkililere ve yazının silinmesinde emeği geçen belediye çalışanlarına çocuklarımla birlikte yerinde sonsuz teşekkürlerimizi ileterek, bu ayıplı yazının silinmiş olmasından dolayı duyduğumuz memnuniyeti buradan paylaşmayı, bir görev ve sorumluluk olarak görüyorum.


Demem o ki, çocuklarımızı sorumluluk sahibi, iyi bir vatandaş yapmanın en temel kuralı, herkesin kendi üstüne düşeni tam olarak yerine getirmesi anlayışını kavratmaktan geçer. Yani "Herkes kendi kapısının önünü süpürürse her taraf tertemiz olur", dolayısıyla da ortada sorun morun kalmaz kardeşim!




Sevgi ve saygılarımla! 


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)