13 Aralık 2019 Cuma

Ölelim Diye!




 

Her şey artık çok basitleşti...

Zira insanlığı yok etmeyi kafaya koymuşlar bile...

Çok uluslu şirketler çetesinin elinde canlılık yok oluyor...

Dünya silahlarla  donatıldı, yetmedi nükleer yarışlara geçildi.

Savaşlar havada uçuşuyor, ama yine de tam anlamıyla insan nüfus sayısını azaltmayı bir türlü henüz başaramadılar!

O sebeple bir yandan dünya nüfusu kontrol edilemeyecek kadar çoğalıyor, öte yandan doğadaki var olan kaynakların hızla yok edilmesiyle, kısıtlı kalanlarla yetinilmeye  çalışılıyor.

 O vakit laboratuvarlarda oluşturulan virüsler, kanserler... hızla devreye sokuldu!

Niçin mi?

Ölelim diye!



İnsanlık düşmanları karar kıldılar bir defa!

"Dünyadaki tüm insanlar ölsün bir biz kalalım yeter" diye!

Dolayısıyla toprak, hava, su ve de tohumlar.

Bunlara bir şekilde yüklenen hastalıklar insanlara bulaştırılıyor!

Yani,

 Yeni yepyeni bir "NUH TUFANI"...

Ve ne yazık ki bu hazin ve tehlikeli gidişata kimseden, "dur" diyen olmadığı gibi toplumları bilinçlendirecek haberlere, yorumlara da asla  izin verilmiyor!


"Kahramanmaraş'ın Afşin Elbistan ilçelerinde ölüm saçan Termik Santraller filtre takılmasının ertelenmesi ile ilgili kanunun Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesinin ardından tam kapasite ile çalıştırılmaya başlandı. Bu durumun büyük bir felakete yol açabileceği iddia ediliyor.
 https://www.haber46.com.tr

Dolayısıyla, bu bacaların son kapasite çalıştığını ve yöre halkımızı zehirlemeye devam ettiğini basından öğrendiğimde... ve ne yazık ki bu rezaleti de devletimize ve milletimize inat yapıldığı kanaatiyle ruhumun acıya bürünmesi beni bu yazıyı yazmama mecbur etti. Zira,  çok sevdiğim sevgili eşimi kanser illetiyle kaybetmenin acısı henüz çok sıcak...
.
Dolayısıyla benim derdim ne siyaset, ne menfaat... 

Benim derdim, insan olmak! 

Ve huzurlu yaşayıp, huzurla ölmek! 

Mesela,  yaşlandığımızı sevdiklerimizle birlikte  görmek ve huzur içinde hakkıyla ölüp, toprağa kavuşalım istiyorum, anlıyor musunuz!!!

Netice itibariyle  toplum her geçen gün çürüyor ve biz, ölüme  terk ediliyoruz!





Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.

10 Kasım 2019 Pazar

İyi ki Varsın!


"Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacaktır." Mustafa Kemal Atatürk

Yarın 10 Kasım... 

O acı sirenler bir kez daha çalacak.

İşte o anda...

Hani boğazın düğüm düğüm olur, burnunun direği sızlar ya...

İşte öyle, hıçkırıklara boğulacağım!

Kah gururdan...

Kah utançtan...

Ama...

İnan ki sevgili Ata'm,

Başım dik,

Ayaklarımın üzerinde durabilen modern Türk kadını olarak

Sana duyduğum özlem,

Sana duyduğum sevgi

Sonsuza kadar hiç bitmeyecek!

Seni, minnetle, özlemle ve saygıyla anıyorum.

Ve...

Seni seven bütün Cumhuriyet yurttaşlarına sonsuz selam olsun!

Ruhun şad, mekanın cennet olsun!





Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

6 Kasım 2019 Çarşamba

Neden 29 Ekim?



"Cumhuriyet neden 29 Ekim de ilan edildi, bugüne kadar ben de bilmiyordum sebebini. Çok anlamlı bir nedeni var.
Cumhuriyetin ilanından 2 yıl sonra, yani Ekim 1925’te Fahrettin Altay Paşa Çankaya’da Atatürk’ün misafiridir.

Zihnini hep meşgul eden bir soru vardır.

‘Acaba Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyeti neden 29 Ekim’de ilan etmiştir.
Neden 27 Ekim veya 1 Kasım değil?’

Çankaya Köşkünde yemek sonrası Atatürk’ün yanına gider.
“Paşam benim dikkatimi çekmiştir. Cumhuriyetimizin ilanının 29 Ekim gecesine denk gelmesi acaba bir tesadüf müdür? 

Üç gün evvel, beş gün sonra da olabilirdi” der.
Bunun üzerine Atatürk şunları söyler:

“Mütarekenin ilk günlerini hatırlarsın. 
Saray ve hükümet teslimiyeti kabul etmişti. Hükümet sarayın, saray da itilaf devletlerinin elinin altına girmişti. 

Saray bu halinden memnundu. 
Fakat ben bunu kabul edemezdim. 

Buna karşı koymakla bir çıkış yolunu temin ederek, bu mazlum milleti tarih sahnesinden silmek, ortadan kaldırmak isteyenlere karşı harekete geçmek için kendimi vazifeli saymıştım. Dünyada tek başımıza idik, fakat benim inandığım ideale benimle beraber olanlar da bağlandılar ve netice hâsıl oldu.

Mütareke 30 Ekim 1918’de imzalanmıştı. 
Vatan parçalanmış, istilaya uğramıştı. 

Peki, 30 Ekim 1918’den bizim İzmir’e girdiğimiz tarih olan 9 Eylül 1922’ye kadar kaç yıl geçti? 

Dört yıl. 

29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti ilan ettik. 

İşte beş yıla sığdırdığımız büyük inkılâp, bizim yaşadığımız şartlara duçar olmuş, hangi milletin tarihinde vardır? 
Bu mazlum millet kendisinin hakkı olan yere ulaşmıştır, çektiğimiz acıların, sıkıntıların en büyük mükâfatı işte budur. Bütün dünya bunu görmüştür. 

Daha da görecekleri vardır. Beni en çok mesut eden hadise, bu mazlum milletin hak ettiği bu yere gelmesidir. 

Sen benim 30 Ekim 1918 sonrası günlerdeki çektiğim azabı bilirsin. Yanımdaydın. 
Mondros 30 Ekim’dir. Cumhuriyet 29 Ekim. 
İşte bu da, mazlum bir milletin ahıdır. 
Sanırım ki o zamanki devletler bunu anlamışlardır.”

Atatürk bir an durur, elini masanın üzerine koyar ve:

“Deyiniz ki, bu tarihten silinmek istenilen bir milletin öcüdür…”

Fahrettin Altay

“Ama paşam bundan hiç bahsetmediniz”

Atatürk cevap verir:

“Övünmek olur, övünmek benimle beraber mefkûreye inananların, milletin, ordunun hakkıdır”

Atatürk’ün cumhuriyet ilanı için 29 Ekim tarihini seçmesinin özel nedeni bu cümlelerden de anlaşılıyor. Atatürk 30 Ekim 1918 de imzalanan Mondros Mütarekesi ile her anlamda teslimiyet içine girmiş, kendi tabiri ile esarete uğramış milletinin kaç yıl bu esaret altında kaldığı sorusuna 5 yıl cevabı vermek istemez.

O nedenle 4 yıl 364 gün sonra cumhuriyeti ilan ederek bir ifadeyi kesinleştirmek istemiştir.
Esaretten 1 gün önce cumhuriyeti ilan ederek bir anlamda öc almak istemiştir.

Türk milleti 5 yıldır esaret altındadır demek ona çok zor geldiğinden Türk milleti 4 yıl esaret altında kalmıştır diyebilmek için 30 Ekime 1 gün kala cumhuriyetin ilan edilmesini istemiştir.

Mustafa Kemal Atatürk, mağrur ve galip batılı devletlere,

'Ben 30 Ekim’i tanımıyorum!
Sizden bir gün öndeyim. Siz 29 Ekim’i tanıyacaksınız!’ demiştir." İnternet ortamından alıntıdır.


Sevgi ve saygılarımla!



"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

29 Ekim 2019 Salı

Büyük Bayram'ımız kutlu olsun!


"Cumhuriyet erdem ve ahlâka dayanan bir yönetimdir." ATATÜRK

Zorluklarla kazandığımız CUMHURİYETimizi sonsuza kadar koruyup kollamakta kararlıyız.

Dolayısıyla,

Cumhuriyet'i bizlere  armağan eden başta BÜYÜK Önder ATATÜRK'ümüze, silah arkadaşlarına,  bu uğurda canlarını feda eden şehitlerimize,  gazilerimize  ve emeği geçen herkese sonsuz minnet, sevgi, saygı  duygularımı sunmaktan kıvanç duyarım.

Yaşasın CUMHURİYET!

Yaşasın Büyük TÜRK Milleti!

Ne mutlu Türk'üm diyene!





Sevgi ve saygılarımla!



"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

18 Ekim 2019 Cuma

Derin Devlet




Kimin söylediğini bilmiyorum ama, kim söylediyse ağzına sağlık dedirten bir video çekimindeki herkesin yüreğine tercüman olan o sözleri aynen aktarıyorum:

"Ben şimdi kalksam, komşunuzun bahçesine girip köpeğini öldürsem ve bunu yapmam için ben sizin tuttuğunuzu söylesem?

ABD'de yaşıyorsanız, devlet size aynen böyle yapar. 

Amerika bir ülkeden çıkıp öbürüne giriyor, ana akım medya ise tuhaf bir şekilde susuyor.

Afganistan, Suriye, Pakistan, Türkiye, Libya ve daha başka ülkelere giriyorlar.

Canlarının istediğini bombalıyor, istediklerini öldürüyor, yerle bir ediyor ve bunu yasal temellere dayandırmadan, diğer ülkelerin rızası olmaksızın, Cenevre Sözleşmeleri kadar eski bir sözleşme de dahil uluslararası anlaşmaları açıkça ihlal ederek yapıyorlar.

Dünyanın yeni kötü adamı biziz.

Ve sizin bayrağınız, sizin yüzünüz bu kampanyaların sembolü haline geliyor. 

Almanya'nın 1939'da yaptığı gibi, Amerika'da bugün ülkemize hiçbir şeklide tehdit teşkil etmeyen bir sürü ülkeye, sayısız topluluğu sebepsizce korku ve ölüm saçıyor. 

Tüm bunları bizim ordumuz, hükümetimiz ve ana akım medyanın adını bile anamadığı kurumsal derin devlet yapıyor, sizin adınıza savaş suçları işliyorlar. 



Komşunuzun köpeğini vurdular ve bu sizi rahatsız etmiyor sanki.

Almanların Hitler'i alkışlaması gibi, Amerikalılar da bu mazereti olmayan eylemlerin onların güvenliğini sağlayacağını sanıyor.

Halbuki tam tersinin olması kaçınılmaz. 

Bu sonu gelmeyen zulmü gerçekleştiren ordumuz daha fazla teröre davetiye çıkarmakla kalmıyor. 

Tıpkı 2. Dünya Savaşı'nda dünyanın Almanya ve Japonya karşısında saf tutması gibi. 

Rusya ve Çin'in ve onların müttefiklerinin bizim karşımızda yer almasına neden oluyorlar. 

Geçmişte yaşanan trajedilere baktığımızda alaşağı edilenin sadece Alman hükûmeti ve liderleri olmadığını görüyoruz.

2. Dünya Savaşı'ndan sonra Alman halkı aşağılandı, aç bırakıldı, eziyet gördü ve öldürüldü.

Kadın, erkek, çocuk demeden tüm Alman halkı seçilmiş liderlerinin eylemleri yüzünden suçlandı ve cezalandırıldı.

ABD'nin küresel zulmünün ve yabancı insanları kendi topraklarında topluca katletmesinin karşısında durmuyorsanız, siz de gelecekte muhtemelen hedef haline geleceksiniz.



Amerikalı gibi mi görünüyorsunuz?

Diyelim ki ordumuzun bombaladığı ve işgal ettiği bir müslüman ülkeye ayak bastınız.

Un ufak olmuş evinin enkazından evlatlarının cansız bedenlerini çıkartan biriyle göz göz geldiniz.

Sizce bu insanlar size nasıl davranır?

Savaşın her türlüsü kötü ama ABD'nin yürüttüğü savaş kötünün de kötüsü.

Tek taraflı zorbalık, nedensiz işgaller, rastgele seçilmiş hedeflere karşı silahlı, siyasi haçlı savaşları yürütme bahanesiyle başka ülkelerin kaynaklarının sömürülmesi...

Evlerini, canlarını, sevdiklerini kaybeden ve çoğu da tüm bunların neden yaşandığını bilmeyen insanlar... 

Hiçbir propaganda, diplomasi ya da  dış  yardım ordumuzun yaptığı ve yapmakta olduğu şeyi telafi edemez. 

Gencecik askerlerimizin büyük bir dava için öldüklerini ya da uzuvlarını kaybettiklerini açıklayacak hiçbir  mantıklı açıklama yoktur.

Tüm bunlar olurken savaş karıştı bir söylemde dahi bulunamayacak kadar beynimiz yıkanmış durumda mı?

Konfederasyon bayrağı bugün ülkemizde yasaklanıyor, çünkü çoğu kişiye köleliği gericiliği ve adaletsizliği hatırlatıyor.

Nazi bayrağı soykırımın simgesi.

Peki ya onların ülkelerini işgal ederken, evlerini yıkarken, dost ve sevdiklerini öldürürken dalgalandırdığımız ABD bayrağı dünyanın geri kalanı için neyi temsil ediyor?



Dünya ABD bayrağını bundan sonra nasıl görecek?Çok gurur duyduğunuz bayrağınızı dalgalandırmanın, insanların ülkesini, canını, kültürünü ve toplumunu yağmalayıp  yerle bir eden ordumuzun, derin devletimizin...

Paralı askerlerimizin hali hazırda o çok sevdiğiniz bayrağı sallaya sallaya ziyaret ettiği insanlar sizi hedef haline getireceği günler de gelecek.

Ben tek başıma ordumuzu, kongremizi, başkanımızı ve derin devleti bu ülkeleri işgal etmekten alıkoyamıyorum.

Bu mesajı da  bu yüzden , Amerikalıların uyanması ve kendilerine dünyanın geri kalanının gözüyle bakması için yayınlıyorum.

Hareketlere imza atmazsak siz de ben de suçlanacağız, sorumlu tutulacağız. İntikam, nefret ve cezaların hedefinde biz olacağız." Watsap'tan  alıntıdır.




Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

15 Ekim 2019 Salı

Barış Böceği...




Vay arkadaş! 

Ortalık haşere kaynıyor...

Ne çok hain varmış be!.. 

Açıklamaya bakar mısınız?

"1974'te biz adına Barış Harekâtı desek de bu bir savaştı ve akan da kandı, şimdi Barış Pınarı desek de, akan su değil, kandır."

Kim söylüyor?

1974 Barış Harekâtı sayesinde orada bulunan, ve de son nefesinde bile, "burası bağımsız bir cumhuriyettir" diyen Millî kahraman vatansever kurucu Rauf DENKTAŞ'ın koltuğunda oturan Mustafa AKINCI söylüyor, iyi mi!

Kim bilir...  böyle açıklama yapınca belki de Orhan PAMUK gibi NOBEL ödülü filan alacağını hesap ediyordur.  Ya da ne bileyim çok medeni çok "entel" filan olduğunu zannediyor. Dahası bu şahıs bundan önce de, "Kıbrıs artık Yavru Vatan olarak anılmak istemiyor" gibi inciler saçmıştı

Dolayısıyla... 

Neresinden tutulsa elde kalacak türden hadsiz bu zırvalamaya karşın sorum çok açık:

1- Kuzey Kıbrıs Türkleri Barış Harekâtı öncesi zulümden müzakere ederek mi kurtuldu? 

2- Eli kanlı tedhişçilerle diyalog olur mu? 

3- Akacak kan; ülkemizde ve coğrafyamızda akacak kanın durmasına vesile olacağı ortadayken, sen kimden yanasın ve kimler adına konuşuyorsun? 

4- Irak'ta bir milyon insan öldürülürken, oluk oluk kan akarken, Türkmenler katledilirken neredeydin? Hiç mi "Kerkük'ün Zindanı" Türküsünü dinlemedin?


Kerkük'ün zindanına attılar beni
Mazlumlar sürüsüne kattılar beni

Bir yanım dağladılar ateşle annem
Ne suçum ne günahım yaktılar beni

Türkmen obalarından göçen anneler
Ne yuvaları kalmış ne de haneler

Gökkubbeyi sarsar mazlum feryadım
Elbette bir gün güler bize seneler


Arkadaş adamlar çoluk çocuk kadın demeden binlerce vatandaşımızı katlettier. Bu şahıs belli ki alzaymır filan olmuş ki, bu türden densiz sözler ediyor.  Dolayısıyla  hani "hafıza-i beşer nisyanla maluldur" (insan hafızasının sakatlığı unutmasıdır) derler ya...

İşte bu şahsın da "BARIŞ BÖCEĞİ" olarak tedhiş gruplarına katılmasını ivedilikle tavsiye ediyorum!


Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

10 Ekim 2019 Perşembe

"Barış Pınarı" Harekâtı


"İslam Ükelerinin Kilidi: Türkiye

(...) Türkiye bugün Adalar Denizi ve Karadeniz sahillerinde ve Avrupa cephesinde kuvvetli bir şekilde sarılmıştır. Suriye cephesi Hicaz'dan İskenderun'a kadar İngiltere ve Fransa tarafından kuvvetle ihtiyaçla, nifakla ve halkın mütevekkilane teslimiyetiyle sarılmış sayılabilir. Irak ve İran cephelerinin maddi bir şekilde ve mutlak surette kapalı olmayan vaziyetleri seri ve geniş istifadelere tabiaten pek elverişli değildir. Mesafeler geniş, ulaşım yok, milletler idraksiz ve zaten memleket dahili de işgal altındadır. Türkiye'nin diğer cephesi Kafkasya'dır ki, müsait olmayan barış şartlarına karşı silahlı mukavemet azmini kendisine en ziyade bahşeden cephe orasıdır. Türkiye Kafkasya'dan Bolşevik istilasını kolaylaştırmak ve onunla harekât birliği etmekle batıdan doğuya ANADOLU, Suriye, Irak, İran ve Afganistan ve Hindistan kapılarını müthiş bir şekilde açmış olacaktır.

5 Şubat 1920

Ocak 1920 Sonunda Türkiye'nin Siyasi Vaziyeti

(Atatürk'ün Bütün Eserleri, c.6 s.267; Harp Tarihi Vesikalaı Dergisi, sayı 15, Mart 1956 Vesika:388)"

 ATATÜRK'ün Kaleminden  Suriye ve Irak, sf: 62-63


Ebedi Başkomutanımız Büyük Önder Atatürk'ümüzün bize emanet ettiği

Modern, çağdaş CUMHURİYET'imiz ve Yüce TÜRK Milleti,

Bugün  bölücü ve gericileri bir kez daha maşa olarak kullanan emperyalistlerin (yedi düvelin) yeni bir  saldırısıyla karşı karşıya!

Dualarımız Kahraman Mehmetçik'lerimizle,

Yüreğimiz, gönlümüz, aklımız şanlı ordumuzla birlikte...

Ne mutlu Türk'üm diyene!



Sevgi ve saygılarımla!




"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)


1 Ekim 2019 Salı

Mavi Vatan Seni Unutmayacak!





"@AmiralPolat

Bir kişiden bile "Soner Polat vatanseverdir..." sözünü duymak, benim için paha biçilmez bir servettir."

Kendisini televizyon ekranlarından ve yazılarından tanıdığım soylu duruşuyla Atatürk devrimlerinin yılmaz neferi, Yiğit Mehmetçiğimiz, Amiralimiz Soner POLAT'ımızı kaybettik!

Vefatına inanamadığım, "Mavi Vatan İçin Jeopolitik Rota" adlı kitabıyla, mavi vatan'ın ne olduğunu anlatan değerli Amiralimize,

Allah'tan rahmet, Büyük Türk milletine sabırlar diliyorum.

Ruhu şad olsun...




Sevgi ve saygılarımla!

NOT:
Değerli Komutanımız hastalığıyla mücadele ederken bile vatanını, devletini koruma ve kollama mücadelesinden hiç vazgeçmeyerek yazılarını yazmaya devam etti. Amiralimizin öğretilerinden,

Aydınlık.com.tr'den,

"Yunanistan kendini güçlü hissettiği dönemlerde, arkasına Batı ülkelerini de alarak Türkiye’ye karşı saldırgan bir politika izler. Zayıf olduğu dönemlerde dostluk ve işbirliği mesajları gönderir. Gerilimin azaltılması her iki ülkenin de yararınadır. Ancak bu Türkiye’nin temel tezlerinden vazgeçtiği anlamı taşımamalıdır. Adalarımızı işgal eden Yunanistan’ın sahte dostluk mesajlarına prim verilmemelidir." 25 Şubat 2019

"Hem coğrafi hem de siyasi olarak özel bir konumu olan Türkiye, savunma sanayi yatırımları ve silah harcamaları açısından dikkatle adım atması gereken bir ülkedir. Bu alanda en küçük bir ihmalin ağır bir bedeli olur. Her ne kadar Batı kulübü içinde gösteriliyorsa da gerçekte Batı’nın üvey evladıdır. Batı ülkeleri hemen her fırsatta Türkiye’nin stratejik çıkarlarını istismar etmektedir. Diğer taraftan Türkiye, kuzey bölgeleri hariç her yönden istikrarsızlık unsurları yapısal bir boyut kazanan ülkelerle çevrelenmiştir. Türkiye’nin Mavi Vatanı da tehdit altındadır. Ayrıca KKTC’yi savunmak için de kendi kendine yeterli bir kuvvet tahsis edilmelidir. Başta ABD olmak üzere İsrail, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Mısır, Ürdün ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) açıkça Türkiye’nin deniz yetki alanlarına tecavüz etmektedir.

Ayrıca Avrupa Birliği (AB) ve önemli AB ülkeleri de Mavi Vatanımıza saldırılarda bulunmaktadır. Suudi Arabistan, Mısır ve BAE gibi ülkelerin bir ittifak mantığı ile doğrudan ya da dolaylı düşmanca faaliyetleri dikkate alındığında, Türkiye caydırıcı bir silahlı gücü muhafaza etmek mecburiyetindedir. Tamamen dışa bağımlı olduğu takdirde bu gücün hassasiyetleri, savunma etkinliğini azaltır. Bu nedenle güçlü bir savunma sanayi tesis ve idame edilmeli, sürekli geliştirilmelidir. Kıtaları birbirine bağlayan bu muazzam jeopolitik zenginlikte yaşamanın bir bedeli vardır. Her Türk refahının belirli bir bölümünü savunmaya ayırmak zorundadır.

Aksi takdirde çok acı çekilir..." 6 Mayıs 2019


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

30 Ağustos 2019 Cuma

Emsalsiz... Muadili Yok, Kutlu Olsun!




26 Ağustos 1922’de başlayıp 30 Ağustos 1922 gününe kadar beş gün, beş gecede elde edilen muhteşem Büyük Taarruz'un zaferle taçlandırdığı gurur günümüzdür.

Bu şanlı zaferimizin 97. yılı Yüce TÜRK Ulusuna kutlu, mutlu  ve sonsuz olsun! 

Dolayısıyla..

Birlik olmanın emsalsiz örneğinin en büyük ispatı olan Zafer Bayramımızın 97. yıl dönümünde,
Başta "Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir." diyen ebedi Başkomutanımız  eşsiz ATATÜRK'ümüze ve  silah arkadaşlarına ve onlara inanarak çılgınca direnen asil halkımıza sonsuz minnet saygı ve sevgilerimi sunuyorum...

Ne mutlu Türk'üm diyene!




Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

20 Ağustos 2019 Salı

Mario Monti Kayyum Değil Mi?


                                    


"Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler Servisi’nden yapılan açıklamada, Türkiye’nin güneydoğusunda üç büyükşehir belediye başkanının görevden alınıp yerlerine kayyum atanmasının, seçimlerin demokratik sonuçlarına saygı konusunda şüphe uyandırdığı için ciddi endişelere neden olduğu belirtildi."

 İtalya'da Parlamento feshedildi!

Mario Monti,  İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi'nin istifası sonrasında yeni bir hükümet kurması istenmiştir. Kasım 2011'de Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano tarafından hayat boyu senatör ilan edildi.

Açıkcası, ömür boyu senatör ve  başbakan olarak atanan zat. Dolayısıyla hani kağıt üstünde demoktratik bir rejimle yönetilmekte olan İtalya'da atamayla yani kayyumla başbakan olan zevat.


"'İtalya çökerse Euro biter'

Alman ve Fransız liderler İtalya'nın teknokrat hükümetine durumun ciddiyetini bu sözlerle anlattı."  25 Kasım 2011

Fransa ve Almanya tarafından İtalya'nın başına sömürge valisi gibi atanan bu zevat, hiç şüphe yok ki İtalyan halkının çıkarlarını gözetmek için değil,  kendi çıkarları doğrultusunda oraya oturtuldu. 

Hal böyle olunca...

Ulusal çıkarlarımız doğrultusunda, vatanımızın bütünlüğüne, milletimizin birliğine kasteden ve de Batılı güçlerin kontrolündeki tedhiş örgütleriyle işbirliği içinde olan belediye başkanlarına yönelik Cumhuriyet savcılarının yürütmüş olduğu soruşturma kapsamında anayasal süreçteki müdahaleye tepki veren Avrupa Parlamentosu raportörü Hollandalı parlamenter Kati Piri hanıma sorum çok açık:

Başta İtalya olmak üzere, İspanya, Yunanistan, Portekiz'de finansal kaygılarınız (Rabobank'tan döviz stratejisti Jane Foley de, "İtalya'nın teknokrat başbakanının istifası eski siyaset sahnesine dönüş korkularını depreştirdi, bu da euro üzerinde yeni bir baskı yarattı") nedeniyle işinize gelmediği için seçilmiş hükümetleri istifaya zorlayarak tıpkı Mario Monti gibi kayyum  atanırken,  "seçimlerin demokratik  sonuçları"na niçin saygı duymadınız?


Dolayısıyla...

Amacınız  halkı düşünmek mi? Yoksa Atatürk'ün kurmuş olduğu çağdaş, laik, sosyal, hukuk Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni parçalayıp, yutmak mı?




Sevgi ve saygılarımla!



NOT: 14 Şubat 2012 tarihli "Kayyum" başlıklı,  konuya ilişkin yazımı buradan okuyabilirsiniz... T.G.


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)