"Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz." Âl-i İmrân Sûresi, 139. Ayet
Yeni yıla girdiğimiz şu günlerde özellikle etrafımızda sıkça gördüğümüz ve zihinlerimizde yer eden bir kaç konu üzerinde durmak istiyorum. Zira bu durum bizi, benliğimizden sinsice söküp atıyor. Mesela "noel ağacı" olarak bilinen çam ağaçları, noel baba vs. adı altında görüntüler, özellikle büyük alışveriş merkezlerinin olmazsa olmazları olarak etrafımızda kol geziyor...
Diğer taraftan İngilizce ifadeler, artık Türkçe cümleleri neredeyse yutarcasına silip süpürdü... Malum İngilizce yazılmış tabelaları hazır kabullenmişken (!) ya da diğer bir deyişle zihnimizi bulandıran ve bizi, sorgulamadan uzak tutan yazı kirliliği karşısında bir adım daha atılarak, duyurular da İngilizce ile yazılmaya başlandı! Bundan böyle artık köylüsü kentlisi, aydını cahili hepimiz, büyük medeniyete (!) de kavuşmuş olduk! Zira, aksi olsaydı birey birey tepkimizi verirdik. En azından mağaza sorumlularına , olmadı bağlı olduğumuz belediye yetkililerine şikayet ederdik!.. Öyle değil mi?
Osmanlıdan bu yana bizi, Batı hayranlığına iten ve içimizde belli belirsiz aşağılık duygusunu yerleştirerek kültürümüzden hızla uzaklaşmayı "modern" ve daha bir "aydın" olma saçmalamasıyla ortaya çıkan bu garabeti, ne zaman üzerimizden atacağız bilemiyorum; ama görünen o ki bizim, biz olmaktan çıktığımız kesin. Bu durumda da Osmanlı Devleti'nin çöküş dönemindeki OYUN ve PLANLAR aklıma geliyor.
Osmanlı Devletinin çöküş sürecine girdiği ve durumun gittikçe kötüye gittiği açıkça fark edildiği zaman (ki o dönemde de toplumu ayakta tutan dini inancın, kültürün büyük bir erozyona uğradığı bugünkü gibi kesin) sanatçıların, edebiyatçıların, bilim adamlarının ve düşünürlerin “Osmanlı nasıl kurtulur? ” sorusuna cevap aradıkları... Oysa bugün sözde "aydın" geçinenler, Batı hayranlığıyla bizlerin kültürünü, dilini, inancını hatta aklını onlara teslim etmeye çoktan hazır ve hevesliler!!! Öyle olmasaydı içinde bulunduğumuz bu "sömürge anlayışı" gösterişe alkış tutmaları mümkün olur muydu?
Milli şairimiz Mehmet Akif'in düşüncesinde olduğu üzere; "Osmanlının kurtulabilmesi için öncelikle hurafelerden arınmış İslam anlayışına tekrar kavuşturulması ve halkın vurdumduymazlık, tembellik, cahillik ve korkaklıktan arındırılması sağlanmalıdır. Osmanlı bilim ve teknolojide geri kaldığı için gerilemiştir. Bu sebeple Batının öncülüğünü yaptığı ilmî gelişmelere vakit kaybetmeden hemen ayak uydurmak gerekir. Fakat onların ahlâkı, kültürü, âdeti ve gelenekleri asla benimsenmemelidir." Oysa günümüzde -ana okulundan, üniversitelere kadar- İngilizce dili ile eğitim büyük bir hayranlıkla desteklenerek hızla yayılması teşvik ediliyor. İşte bu tutum sn. Oktay SİNANOĞLU hocamızın, ifade ettiği üzere sömürge olan ülkelerde dahi geçerli değil!!! Demek oluyor ki büyük Atatürk'ün, önemle üzerinde durduğu ana dilde eğitim anlayışı yıkılmak üzere!!! Hâl böyle olunca da, bilimde ileri düzeye ulaşmak, bizim için birer "hayâl" olmaktan öteye geçemeyecektir!!!
Netice itibariyle Mehmet Âkif, Millî Mücadele süresi içinde Atatürk'ün talepleri doğrultusunda Anadolu’da gittiği her vilâyette Türk halkını yönlendirirken; "art niyetlilerin oyunlarına gelmemelerini, tefrikaya düşmemelerini, başarılı olmak için daima birlik ve dayanışma içinde olmalarını, yabancılarla teşriki mesai (iş birliği) yapmakla birlikte onları dost tanımamalarını, istikbali, düşünerek daima gayret, çalışma ve sebat içinde olmalarını istemişti."
Sözün özünü bir de Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un, Batı hayranlığı üzerine yazmış olduğu "TÜKÜRÜN" şiirinden izninizle hatırlatmayla yazımı tamamlamak isterim:
"Ey bu toprakta birer nâş-ı perişan bırakıp
Yükselen, mevkib-i ervâh!.. Sakın arza bakıp
Sanmayın: Şevk-ı şehâdetle coşan bir kan var...
Bizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var!
Bakmayın, hem tükürün çehre-i murdarımıza!
Tükürün: Belki biraz duygu gelir ârımıza!..
Tükürün cebhe-i lâkaydına Şark'ın, tükürün!..
Kuşkulansın, görelim, gayreti halkın, tükürün!
Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!
Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!
Tükürün Ehl-i Salîb'in o hayasız yüzüne!
Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne!
Medeniyet denilen maskara mahlûku görün:
Tükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün!.."
Sevgi ve saygılarımla!
merhaba arkadaşım muhteşem güzel bir yazı olmuş sizi kutluyorum,
YanıtlaSilgönlünüze sağlık.sizi izlemeye devam ediyorum sıcacık sevgiler..
Telvizyonlarda olsun internet sitelerinde olsun logolarının yanına yapıştırıveriyorlar bir tane noel baba ve geyiklerini , ya da bir çam ağacı... Yılbaşı geldi mi tv lerde noel filmleri alıp başını gidiyor...Yakın zaman sonra yeni nesillere bunun bizden olmadığını anlatamayacağız ki o kadar kanıksamış olacaklar...Sonumuz hayrolsun..
YanıtlaSilPaylaşımlarınız için teşekkürler.
YanıtlaSil