14 Ocak 2011 Cuma

Önce Çam, Sonra Çan mı?

















"Düşmanım dost olacağına, düşman olsun daha iyi." BİAS





"Taksim Gezi Parkı'nda reklam için kullanılmak üzere 18 metre uzunluğunda ve 6 metre genişliğinde metal çam ağacı yapılıyor.
Avusturyalı bir şirket tarafından yapılan metal çam ağacı, ışıklandırılarak reklamlar için kullanılacak. Metal çam ağacı, 8 günde tamamlanarak hafta sonu açılacak.

(...)

Metal çam ağacının yapımını şaşkın bakışlarla izleyen bazı vatandaşlardan, "Hiç güzel görünmüyor. Gerek yoktu" derken, bir vatandaş da, "Doğayı araçlaştırıyorlar. İnsanları araçlaştırıyorlar. Bu türşeylerden utanıyorum" dedi." Beyaz Gazete, 12 Ocak 2011 IHA



Batılıların sembollerle yatıp, sembollerle yaşadıkları gün gibi ortada. Onlar, sembollere çok önem veriyorlar... Zira bunu anlamak zor değil. Mesela izlediğimiz bütün Batı kaynaklı dizilerde ve filmlerde bunu çok rahat görebilmemiz mümkün. Onların tek ortak paydaları da bu olsa gerek... Bunun üzerinden dayanışma ve birliktelik sağladıkları için semboller onlar için "güç" kaynağı da diyebiliriz. Peki bunun konumuzla "ne alâkası var?" derseniz, çok alâkalı olduğunun altını çizmek isterim. Ayrıca bu sayede misyonerliği daha hızlı ve en yaygın şekilde sürdürebiliyorlar


Bundan kısa bir süre önce, Gazeteci Yazar Hulki CEVİZOĞLU köşesinde konuya ilişkin saydığım çarpıcı bir yazı yazmıştı. Zira yazısında, bizzat "gözlemlediği" resimlerini Burj Al Arab otelinin deniz cephesinden bakıldığında görülebilen dev haçın dikilmiş olduğuna dikkat çekiyor olmasıdır. Üstelik bahis konusu haçı diken kişi, yani "mimarı bir İngiliz’miş. Ülkesine döndükten sonra söylediği “ilk” söz, “Müslüman ülkeye dünyanın en büyük haçını diktim” olmuş.
(...)
Karadan ve yanlardan baktığınızda otel bir yelkene benziyor. Halkın görmediği deniz cephesinden bakınca gerçekten tam bir haç." H.C. Yeniçağ, 28 Kasım 2010


Konumuza tekrar dönecek olursak, "Taksim Gezi Parkına reklam kullanmak için 18 metrelik metal çam ağacı yapılıyor..." haberiyle ilgili değerlendirmeye devam edelim:

İstanbul Taksim Gezi Parkı gibi gözde bir yere, "noel ağacı" izlenimi veren bir Hıristiyanlık sembolünün gözümüzün içine baka baka dikilmek istenmesi, neyin nesi oluyor?" diye sorgulamak istiyorum!

Ama olsun; yine de bizi ayakta uyutarak (!) bir dizi kılıf mahiyetindeki beyanlarıyla halkımızı oyalama peşindeler işte. Neymiş efendim "reklam amaçlı"ymış!!! Hadi oradan...


Öte yandan evet, ortada gerçekten bir reklam var var olmasına da, ama bu reklam, hem dini anlamda, hem de haçlı sermayenin allanarak pullanarak milletimize yutturma anlamına gelen bir dizi kandırmacadan ibaret...


İyi de burası MÜSLÜMAN bir ülke!!! Biz Hıristiyan hiç değiliz ki onların adetleriyle yaşayalım! O halde bu durumda, ne zamandan beri noel ağacıyla insanlarımızı motive etmeye başladık diye sormazlar mı adama?!

İnanılır gibi değil...

İnsanın isyan edesi geliyor... Zira bu zihniyet değilmidir ki minareyi yasaklayan!
Bu zihniyet değilmidir ki kutsal değerlerimizi birbir aşağılamaya çalışan!

Görünen o ki... Kapitalizmle emperyalizm el ele vermiş, Müslüman kimliğini, haçlı kimliğine "büründürmek"yolunda ant içmiş!

E o zaman; perde önünde evliya, perde arkasında eşkiya kesilen zihniyetin bu yaptıkları faşizanca küstahlıklarını unutuyorlar ve kendi evimizde bizi yabancılaştırıyorlar...

Sonra da "dünyanın en büyük haçını Müslüman ülkeye diktim" diye övünerek haykıran zihniyetin bir kolu da, "İstanbul'a en büyük Noel ağacını diktim" diyerek, efelik taslamaya devam edecekler, öyle mi?!..

Bu davranıştan yola çıkarak anladığım yegane sonuç; insanlarımızı mümküm olduğunca önce kimliksizleştirmek, ardından da ruhunu ele geçirmek!


Sevgi ve saygılarımla!



NOT: Konuya ilişkin ilgili firmanın -20 Ocak 2011 tarihli- söz konusu beyanla ilgili şahısın, tamamen hayal ürünü olduğu yönündeki uyarılarını aynen buradan paylaşmak istiyorum. Saygılarımla, T. G.


Merhaba Tülay Hanım,

Biz haberin kaynağı olan ağacı projelendiren firmanın halkla ilişkiler ajansıyız daha öncede yazdığım gibi, o yüzden bizdeki bilgiler gerçek bilgiler ve demecine yer verilen kişi tamamen hayal ürünü… Haberi hangi tv kanalında gördüğünüzü belirtirseniz sevinirim, onlarla da irtibata geçmek isteriz. İlgili yazıdaki değişiklikleri yaparsanız çok seviniriz, okuyucunun yanlış bilgilendirilmesini ve yönlendirilmesini istemeyiz. Bu proje Beyoğlu Belediyesi’nin hayata geçirdiği bir proje… Dolayısıylaa hiçbir dini ya da siyasi görüşün simgesi kesinlikle değildir. Konuyu dikkatinize sunarım…

Saygılar

Bilgen Gülmez


Sayın Yetkili,

Haberin kaynağını öncelikle bir televizyon haber kanalının alt manşetinden öğrendim. Ve dikkatimi çeken bu haber üzerine daha sonra internet üzerinden araştırma yaptığımda Beyaz Gazete'den haberin devamı hakkında bilgi edindim. Ki, bu haberi kısmen sayfamda da aynen aktardım. İlgili haberin linkini aşağıda size iletmeyi ihmal etmek istemedim. Tabii sizin de haberin kaynağına mutlaka ulaştığınıza inanmaktayım... Saygılarımla, Tülay GÜRDAL


htmlhttp://www.beyazgazete.com/haber/2011/01/12/taksim-e-18-metrelik-metal-cam-agaci-yapiliyor.html


Sayın Gürdal,

Daha önce “Önce çam, sonra çan mı” başlıklı yazınızda geçen, halkla ilişkiler çalışmalarını yürüttüğümüz MK Illumination firmasının adının geçtiği haber yanlış bilgi ve isim içermektedir. İlgili haberi aşağıdaki linkten takip edebilirsiniz… Haberde yer alan “Biga Luccia” adındaki şahısın MK Illumination ile uzaktan yakından ilişkisi olmadığı gibi demeç veren böyle bir şahıs da ortada yoktur. Proje yılbaşı konseptli olmadığı gibi bütün bir yıl meydanı süsleyecek şekilde tanıtım amaçlı kullanılmaktadır. Ekte bilginize marka ve çalışma ile ilgili birebir firma tarafından hazırlanan bilgi ve görselleri dikkatinize gönderiyorum. Doğru bilgilerin yayınlanmasını önemle rica ederiz.

İyi çalışmalar…

http://tulaygurdal.blogspot.com/

Saygılarımla,

Bilgen Tabanlı Gülmez

NAR PR HALKLA İLİŞKİLER


1 yorum:

  1. Merhaba Tülay Hanım,
    Yazınızın her cümlesine katılmamak elde değil. Bu konuya bende farklı bir pencereden bakmak istiyorum.

    Bana göre meseleyi bütün boyutları ile görmek daha sağlıklı olacaktır.
    Ayasofya Camii yeni adı ile Ayasofya Müzesi... Ayasofya camiinde bir kilise ayini isteyorlar. Bunlar bu cesareti nereden buluyor diye sormayacağım çünkü onlara bu cesareti biz yani kendi öz vatanımızda Ayasofya gibi bir mekanın ruhunu hristiyan alemine hediye edenler veriyor.
    Kendi öz yurdumuzda Ayasofya Camii'nde bayram namazı dahi kılmaya gerekli izni alamamız dünün ağaç köklerini kemirerek hayatta kalmaya çalışan batılı adamın ağzını sulandıryor ve 600 yıl aradan sonra Ayasofya Camiinde yeniden çan sesleri duymak belkide yeni bir roma kurmak hayalleri ruyalarını süslüyor.

    Tarihimizn gelmiş geçmiş en büyük aksiyon adamı ulu Hakan Fatih Sultan Mehmed Han 29 Mayıs sabahı Ayasofya'yı camiiye çevirerek öz ruhuna teslim ettiğinde birgün Ayasofya Camii'nin öz ruhundan koparıldığını görseydi, bizlere yani Ayasofya Camii'e sadece fotoğraf çekebilmek için girebilen gençlere bu mukaddes emanete sahip çıkamadığı ve bu mukaddes mekanda iki rekat namaz kılabilecek cesaretini kendimizde bulamadığımız için suratımıza tükürmezmiydi?

    Bizler Ayasofya camiini kapalı tuttuğumuz müddetçe çam ağaçlarından şikayet etmeye hakkımız yok!!

    YanıtlaSil