19 Mart 2011 Cumartesi

El İnsaf!!!


















"Hak (ancak) Rabbindendir. Artık, sakın şüpheye düşenlerden olma!" Bakara Sûresi, 147. Ayet



Bir milletin onurlu duruşunu, iradesini, tarihine sahip çıkmasını, şuurunu, bilincini, aklını, esaret kabul etmeyişini, inancını, vatan severliğini, yaratıcılığını, milli benliğini, kararlılığını, azmini, kahramanlığını, insanlığını eşsiz mücadelesiyle aziz ulusumuz ; düşmana "Çanakkale geçilmez!" dedirtmiştir.


Ve 18 Mart 1915'te o günün dünya şartlarında en modern, en donanımlı gemilerin boğazı geçmeye kalkan emperyalist güçleri, Türk askeri milletiyle birlikte canını seve seve vatanına feda etmesi karşısında savaş gemilerini ve binlerce askerini, kaybederek geri çekilmek zorunda bırakmıştır.


Evet, düşman yalnızca birkaç devletten ibaret değildi...

"Hal böyle iken kazanılan zaferin değeri daha iyi anlaşılmaktadır. Zira bu savaş; yenilmez sayılan devletlerin mağlubiyetidir.
Çanakkale'de tarihin kaydettiği en büyük ve en kanlı savunma savaşları verilmiştir. Bu savaşlar Mustafa Kemal gibi bir askeri dehanın Türk ve dünya kamuoyu tarafından tanınmasının sağlanması açısından son derece önem taşımaktadır. Düşman durmadan saldırmaktadır. Anafartalar ve Arıburnu cephelerinde emir komuta karmaşası vardır. Bu durum çok tehlikelidir. Yarbay Mustafa Kemal, Ordu Komutanı Alman General Liman von Sanders'ten bütün mevcut kuvvetlerin emrine verilmesini ve bundan başka çare kalmadığını bildirmiş. Alman General "Çok gelmez mi?" diye sorduğunda Mustafa Kemal, "az gelir" diye cevap vermiştir. Ertesi gün emir gelmiş ve bütün birliklerin komutası Mustafa Kemal'e verilmiştir. Bir cephe komutanlığının çok gelip gelmeyeceğini Yarbay Mustafa Kemal'e soran ve "az gelir" cevabını alan Alman General karşısındaki Türk'ün "ATATÜRK" olduğunu yıllar sonra öğrenecektir." Çanakkale İnternet Televizyonu


Şimdi bütün bunları bir kenara bırakıp, Çanakkale'de Mustafa Kemal'i yok saymak ya da ne bileyim küçültmeye çalışarak bu eşsiz mücadeleyi akıldan uzak ortaçağ anlayışıyla hurafelere oturtmak sanıyorum ki bir milletin yeniden diriliş azmine ket vurmak isteğinden öteye geçemeyecektir. Öte yandan bu söylemler, emperyalizmin arayıp da bulamayacağı kadar önemli; kısaca onların "ekmeğine yağ sürmek"ten ibarettir!

İşte bu anlayışa hizmet olarak gördüğüm söylemleri dün akşam bir televizyon kanalından dayanabildiğim ölçüde izledim. İbretle dinlediklerim karşısında büyük bir üzüntü ve endişe duydum.

Şimdi bu anlayış karşısında izninizle buradan sormak istiyorum: Madem ki böyle "güçler" varmış;

E o zaman... tüm bu "olağanüstü, gizli ilahi güçler" neden şu anda Müslüman coğrafyasındaki zulüm ve işgal karşısında da ortaya çıkmazlar ki?!..


Mesela Irak'da, Afganistan'da, Filistin'de, Kafkasya'da, Balkanlarda...

Ve yıllarca zulüm ve işgal gören diğer mazlum topluluklarda?!..

El insaf!

Bu andan itibaren son zamanlarda yazdığı kitaplarla bize tarihi sevdiren Turgut ÖZAKMAN'ın "Diriliş Çanakkale 1915" adlı kitabından yüce milletimize dikkat çekmiş olduğu cümlelere yer vermek istiyorum:

(...)

"1954 yılında Maliye Bakanlığı bu gazi topları, yani tarihimizi, burada demir fiyatına bir hurdacıya sattı. Hurdacı da bütün topları kesti, biçti, söktü, parçaladı ve götürdü.

Nusrat mayın gemisini de sattık.

Peki, Yavuz?
Peki, Hamidiye?
Peki, Muavenet?
Peki, Bandırma?
Bunları da sattık. Sökülüp parçalandılar.
Peki, Savarona?
Bunu da kiraladık.
Birisini bile müze-gemi yapmayı, korumayı düşünmedik. Bu bilinçsizlik, nankörlük, ruhsuzluk, bu yakın geçmişimizi yağmaya verme, önemsizleştirme bu kadarla kaldı mı?

Hayır.

Gittikçe artıyor, genişliyor, büyüyor, hızlanıyor.
Bu durumu sanki bizimle ilgisi olmayan bir televizyon dizisi gibi seyretmekteyiz.
Biz diri, canlı, hayat dolu, duyarlı, dikkatli, bilinçli, bağımsızlığa âşık, gururuna düşkün bir millettik.

Ne oldu bize?

Yoksa son yüzyıl içinde Çanakkale dirilişini, Millî Mücadele'yi, o kutsal çılgınlığı, zaferi, ilkellikten ve bağnazlıktan kurtuluşu, uyanışı, aydınlanmayı, çağdaşlaşmayı, kadın özgürlüğünü, cumhuriyeti, dünyanın Türk mucizesi diye anladığı bu büyük macerayı yaşayan biz değil miydik?
Yoksa bunlar milletçe birlikte gördüğümüz bir rüya mıydı?
Şehitler, gaziler, kahramanlar, o öldürücü acılar, o emsalsiz sevinçler, inanılmaz başarılar, hayal miydi?

Hayır!

Hepsi gerçek.
Ama içerden, dışardan söylenen ninnilerle, süslü kutular ve göz alıcı şişeler içinde sunulan uyku ilaçlarıyla bizi yeniden uyutmaya çalışıyorlar.

Tarih son kez uyarıyor:

Uyan ey TÜRK!

Dirliğin, birliğin, dilin, benliğin, tarihin, yurdun, adın, bir kez daha giderse, bir daha hiçbiri geri dönmez." DİRİLİŞ / Çanakkale 1915 sf: 589-590


Sevgi ve saygılarımla!

Image "HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (s.a.v.)



1 yorum: