11 Temmuz 2012 Çarşamba

Suçlu Kim?!

















Öğrencilerimle birlikte Bursa Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Sait GÜRLEK ile yaptığımız röportajdan,


"13- İzniniz olursa size bir yorum sorusu sormak isteriz. Öğretmenimiz bize ekmek çalarak kürek mahkumluğuna çarptırılan Jean Valjean'ın Sefiller adlı romanı anlattı. Burada mahkemenin kararı kamu vicdanını rahatlatmışmıdır? Zira bu bir roman da olsa içerisine konu olan olaylar yaşamımızın ne yazık ki bir parçası... Buradan anlamak istediğimiz ise, kanunlar hazırlanırken neleri gözönünde tutarak hedef belirlenmektedir?


-Burada yeni çıkarılan kanuna göre , kişinin ihtiyacı kadar aldığı tespit edilen suçların ceza görmesi hakime bırakılarak bu konunun, hassasiyeti dikkate alınmaya çalışılmıştır. Mesela, tezgahta bulunan simitlerden sadece yiyeceği kadar alan bir kişinin durumu gibi." Sait GÜRLEK Bursa Cumhuriyet Başsavcısı 16 Mart 2011, Sınıfça Dergisi.

*** ***

"Budama mevsiminde günde on sekiz metelik kazanır, sonra da orakçı, ırgat, sığırtmaç, hamal olarak çalışırdı. Yapabildiği her işi yapardı. Gerçi ablası da çalışıyordu; ama yedi çocukla ne yapabilirdi ki? Sefaletin avucuna alıp yavaş yavaş ezdiği hazin bir topluluktular. Derken zor bir kış oldu. Jean işsiz kaldı. Ailenin ekmeği yoktu. Ekmeksizlik! Tam anlamıyla. Ve yedi çocuk!


Bir pazar akşamı, Faverolles'de kilise meydanındaki ekmekçi Maubert İsabeau tam yatmaya hazırlanıyordu ki, dükkânının demir parmaklıklı vitrin camında şiddetli bir darbe sesi duydu. Koşup geldiğinde, demir parmaklıktan içeri cama indirilen bir yumrukla açılmış bir delikten geçmiş bir kol görüdü. Kol bir ekmeği kapmış götürüyordu. İsabeau telaşla dışarı fırladı, hırsız tabana kuvvet kaçıyordu. İsabeau da peşinden koştu ve onu yakaladı... Hırsız ekmeği almıştı, ama kolu hâlâ kanıyordu. Bu, Jean VALJEAN'dı.

Olay 1795'te oluyordu.

(...)

Jean Valjean suçlu bulundu. Yaşamın hükümleri açık ve kesindi. Uygarlığımızın korkunç saatleri vardır. Bunlar, cezanın bir insanın mahvını ilan ettiği anlardır. Toplumun, düşünen bir varlıktan uzaklaştığı ve onu en çaresiz bir yalnızlığa terk ettiği dakika, ne uğursuz bir dakikadır! Jean Valjean beş yıl küreğe mahkûm edildi." Victor Hugo, Sefiller 1. cilt, sf:148-149 (Bordo-Siyah)



"Aç ve işsiz genç iki poğaça çaldı, yerken yakalandı

İstanbul’da Beyoğlu Cihangir Mahallesi Susam Sokak üzerindeki bir markette 14 Haziran 2012 gecesi saat 23.00 sıralarında alarm çaldığı ihbarı üzerine polisler olay yerine geldi. Yaptıkları incelemede marketin yan camın kırıldığını gören polisler görgü tanıklarının ifadesine göre camı taşla kırarak içeriden bir şeyler çalan, saçları yandan kazıtılmış şüpheliyi aramaya başladı. 15 dakika sonra çevredeki bir parkın içinde banka oturmuş, elindeki poğaçayı yemekte olan eşkale uyan Selim Sercan Kekik'i yakalandı. Kekik’in üzerinde yapılan aramada 2 poğaça ve 2kutu meyve suyu bulundu. Suçunu itiraf eden Selim Sercan Kekik aç olduğu için markete girdiğini söyledi.


Olay yerine gelen market sorumluları yaptıkları incelemede marketten sadece 2 poğaça ve meyve sularının çalındığını, paralara dokunulmadığını tespit etti. Market sorumluları şahıstan şikayetçi olmadı. Gözaltına alınan Selim Sercan Kekik ifadesinin ardından savcılık tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Ancak soruşturmayı tamamlayan savcılık, gencin "nitelikli olarak konut dokunulmazlığını ihlal etme, mala zarar verme ve kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış eşyayı çalma" suçlarından 3 yıldan 12.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanmasını istedi. Mahkeme de davayı açtı." 10 Temmuz 2012, Vatan


Bu olayın olduğu tarih ise 2012...


Ne acımasızca... değil mi?

İnsanın insana, yokluktan ve açlıktan "suç" işlemesine ceza vermesi...

Birisi roman,

Diğeri gerçek! Yaşamın ta kendisi...

Romanın yazıldığı 18. yy.

Talihsiz dramın yaşandığı gerçeğin ise 21. yy.

Üzerinde yorum yapılır mı?


???


Yüzlerce yıl geçen bir süreçte insanlığın çektiği dram hiç değişmemiş...

Değişen sadece ve sadece zaman...

Duygular aynı, insanlığın çilesi aynı..

Ne gariptir ki, adalet dediğimiz olgu dün ne ise bugün de o...

Yasa diye sıkı sıkı yapıştığımız kanunlar da aynı...

Ne fark eder ki?

Birisi zamanın en ağır koşulunu içeren "KÜREK" cezası, 5 koca yıl...

Diğeri ise... 3 yıldan 12,5 yıla varan hapis...

O zaman da insanlar işsizlikten... bir lokma ekmek için hırsızlığa mahkûm edilmiş

Bugün de açlığın, işsizliğin pençesinde kıvranarak hırsızlığa mahkûm...



"Amerikalı yazar Toro'nun sözlerini anımsıyordu; Amerika'da kölelik olduğu zamanlar şöyle demişti Toro,

'Köleliğin yasalarda öngörüldüğü, savunulduğu bir ülkede dürüst insanlara en yakışan yer cezaevidir.' " Tolstoy, Diriliş, sf: 322


Velhasıl,


Yüzde 99'u müslüman olan bir ülkede,

Müslümanım diye övünen bir toplumda,

"Komşusu açken tok yatan, mü'min değildir" diyen bir Peygamber'e sahip

Ve ümmeti müslümanım diyenlerin...

Kendinden başkasını umursamadan yaşadığının bir kanıtıdır bu dram.

"Paranın dini imanı olmaz" diye diye,

Gerçekten dini imanı kaybetmek üzere olduğumuzun göstergesidir bu acı.


Demem o ki...


"Gevezelik eden dillerin çok, düşünen kafaların az olduğu..."(V. H. Sefiller) bir toplum olduk,


Ki ... Topyekûn toplumsal duyarlılığımızı maalesef kaybettik...













Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

1 yorum:

  1. Tebrik ederim güzel bir çalışma olmuş.Çalışmadan ziyade bizlere öğüt niteliğinde bir yazı olmuş.
    Yüreğinize sağlık.

    YanıtlaSil