öğretmen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
öğretmen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Aralık 2017 Salı

Yıl Dönümümüz Kutlu Olsun!



Bugün 5 Aralık Kadın Hakları Günü... 

Bugün, Atatürk Devrimleri'nin en önemlilerinden birisinin, kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmasının 83. yıl dönümü. "5 Aralık 1934’de Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan yasa değişikliği ile kadınların ilk kez oy kullanmasının ve aday olabilmesinin önü açıldı." Dolayısıyla Fransa’nın 1944 yılında, İtalya’nın 1945 yılında, Yunanistan’nın 1952 yılında, Belçika’nın 1960 yılında ve İsviçre’nin de 1971 yılında elde ettikleri hakları Türk kadını  Büyük Önder Atatürk'ün sayesinde 1934 yılında, onlardan önce elde etti. Bu anlamlı gün, Türk kadınına  kutlu ve mutlu olsun...

Ne mutlu Türk'üm diyene!

Öte yandan,

"Malatya Doğanyol’da, Öğretmenler Günü nedeniyle öğretmenevinde düzenlenen törende Türk Bayrağı başka yer yokmuş gibi kadınlar tuvaletinin kapısına asıldı." 5 Aralık 2017

Bugün okuduğum bu rezil haberle canım çok yandı...



Zira, eğitimci kimliği olan sözde öğretmen bu zevatlar, bu devletin ve milletin bayrağını aşağılamakla kalmayıp, önünde poz verecek kadar da alçaklaşmışlar! 

Dünyada eşi benzeri görülmemiş bir azim ve kararlılıkla  en büyük emperyal mücadelesini vermiş bir milletin bağımsızlığını temsil eden şanlı bayrağımıza, nasıl olur da böyle bir hainlik yapılır? Dilini, dinini, özgürlüğünü, onurunu borçlu olduğun o şahane bayrağımıza nasıl olur da bu denli bir öfke kusması olur?

Allah aşkına, bu bayrağın altında, bu vatan size ekmek verdi, aş verdi. Dahası Atatürk Cumhuriyeti ve devrimleri sayesinde kutsal mesleğinizi yapabiliyorsunuz.. En önemlisi de öğretmenlik mesleğini kutsal yapan ve de olmazsa olmazı, gelecek nesillere  vatan-bayrak sevgisi aşılamak iken, "bu kepazelik  neyin nesi oluyor?" diye sormak ayrıca bugünün anlam ve önemine şart olmuştur!

Demem o ki, 

Yüce Atatürk'ün 83 yıl önce kadınlara vermiş olduğu hakların kıymetini bilmeyen bu zevatlar, onurlu bir yaşam için verilen mücadeleyi ve bu uğurda ödenen bedellerden ne anlayacaklar ki, öğrencilerine de  bayrak sevgisi aşılasınlar!

Yazıklar olsun! Hem de ne nasıl yazıklar olsun!




Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

24 Şubat 2016 Çarşamba

Nefretle Kınıyorum...



"15 Şubat 2016 tarihinde Matematik öğretmeni Bayram Ö.'nün özel ders verme bahanesi ile Cansel'i bir bağ evine götürerek Cansel'e tecavüz ettiği iddiası"

Ayrıca...

"Kayseri’de matematik öğretmeninin cinsel tacizine uğrayıp canına kıyan 18 yaşındaki 12. sınıf öğrencisi Cansel Buse K. Türkiye’nin kanayan yarasını bir kez daha gün ışığına çıkardı. Cansel’in tacizcisi 33 yaşındaki öğretmen Bayram Ö.’nün “Cinsel taciz vakalarıyla ilgili” eğitim gördüğü ortaya çıktı."


Yıllar önce...

Henüz 14-15 yaşlarındayım...

Okulda tanınan ve sevilen bir öğrenciyim...

Bir gün fen bilgisi öğretmenimiz çalışkanlığımı dile getirerek benden  eşine çokça bahsettiğini, o sebeple "Tülay eşim hemşire, nöbetleri var. Cumartesi günü saat 14:00'te seni evimize bekliyorum. Gel mutlaka seni eşimle tanıştırmak istiyorum" dedi. Hayal meyal hatırladığım kadarıyla evleri bize yakın bir yede olduğu... Neyse işittiğim bu sözler karşısında çok sevinçliyim. Zira öğretmenim beni çok sevdiğini ve eşiyle tanıştırmak istediğini söylemişti.. Mutlu mutlu evde çok sevgili anneciğime olayı anlattım. Zira sevgili anneciğimin  prensibi, bizim öyle arkadaş toplantılarına (o yaşlarda) filan katılmamıza asla izin vermezdi. Dolayısıyla daha cümlemi tamamlamadan sevgili anneciğimin sert yaklaşımıyla karşılaştım. Tabii öğretmenimin çağrısına uymadım.


Pazartesi günü okuldayım. Yazılımız var... Salonda toplandık. Zira 3 şube bir arada olacağız yazılıyı. Derken unutamadığım o an gözümün önünde yeniden canlanıyor... Kolçaklı sandalyelerde oturuyoruz. Fen bilgisi öğretmenim yanıma geldi, bilmiyorum ne oldu. Zira halen suçumun ne olduğunu bilemediğim bir gerçekle, öğretmenim bana çok sert bir tokat attı.. Çok utandım... Zira hiç öyle bir durum yaşamamıştım. O takatın nedeni olarak evine gitmediğim için olabilir diyerek kendimi suçlu hissettim ve hiç sesimi çıkarmadım. Zira aldığım terbiye de sözünde durmak vardı. Eh, çocuk aklımla "tamam öğretmenim" dediğim halde, dediğimi yapmamıştım...


Yaşadığım bu anıyı zihin altında saklamış olduğumu farkettim. Zira birkaç gün önce Kayseri'de yaşanan o vahim haberi okuduğumda aniden bu anım gözlerimin önüne geldi.. Oysa bu vakte kadar bu olayı hiçbir zaman sorgulamadığım gibi aklıma bile getirmemiştim. Nasıl getirebilirim ki.. Hiç öğretmen kötü niyetli olabilir mi?!..

Ben bir öğretmenim. Öğretmenler öğrencilerini çok sever ve onları canı gibi korurlar. En azından öyle düşünüyorum. Ama ne yazık ki bu tür ruhları kirli günahkar sapkınlar, dün olduğu gibi bugünde mevcutlar.. Dolayısıyla önemli olan bu hastalıklı sapkınları toplum dışı etmemiz ve onları şüphesiz ki korumadan, olayların üzerini örtbas etmeden adalet önüne çıkarmak ve toplumsal yaptırımları devreye sokarak teşhir etmek hepimizin öncelikli görevidir.

Sevgili çocuklar, değerli anne ve babalar... öncelikle kendimizi kendimiz korumak zorundayız, ilkesini unutmamalıyız! Kim olursa olsun önce dışarının çok kirli olduğunu hiç aklımızdan çıkarmadan, değil öğretmen, kimsenin çağrısına uymayacağımız gibi her şeyi en yakınımız olan anne ve babalarımıza aktararak onların koruması ve tecrübelerini almak zorundayız... Bugün yıllar önce yaşadığım olayı sizlerle paylaşmaktaki amacım, çocuk ruhuyla öğretmenimin olası bir art niyet taşıdığı düşüncesini asla aklıma gelmediğini hatırlatmaktır. Bugün art niyet olarak baktığım bu olayı sorguladığımda, elbetteki hiçbir  iyi niyet görüntüsü, hatta kırıntısı dahi göremediğimdir.


Dolayısıyla... 

Annelerinizden babalarınızdan hiçbir şeyinizi saklamadan her bir şeyinizi anlatınız!!! Anneler, babalar, çocuklarınızı çok yakından takip ederek onların, nereye gittiklerini, kimlerle bir arada olduklarını ve neler yaptıklarını titizlikle öğreniniz...



Cansel Buse hepimizin namusu, hepimizin çocuğuydu. O okula emanet edilmiş bir öğrenciydi!! 

Dolayısıyla  böyle sapık öğretmenleri ve de  olayı örtbas edenleri ve  görmezden gelenleri şiddetle ve nefretle kınıyorum.

Yazıklar olsun...



Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

24 Kasım 2014 Pazartesi

Bir İlki Yaşadım...





















Bugün 24 Kasım 2014...


Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ün işaret ettiği bir görevi sürdürüyorum... Ve bugün sınıfıma girdiğim an da çocuklarım bağırıyor..

"Öğretmenler Günü'nüz kutlu olsun öğretmenim".. Bu çığlıklar arasında onlara nasıl bir karşılık vereceğimi düşünmenin  heyecanıyla başladım anlatmaya;

Öğretmen nedir?

Bize her şeyi öğreten...

Evet doğru; ancak bize her şeyi öğreten bir kişi oldu... Kimdi o çocuklar?

Hep bir ağızdan;

ATATÜRK!

Eveeet...

Bize bugünümüzü, özgürlüğümüzü, medeni ve çağdaş yaşamımızı sağlayan Büyük Önder Mustafa Kemal ATATÜRK. İşte o sebeple o, bizim BAŞÖĞRETMEN'imiz...

Pekii...

Biliyor musunuz, Atatürk biz öğretmenlerden ne istedi?

"Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller" yetiştirmemizi.

...


Ve...

Bugün bir ilki yaşadım...

Bir velim bana belge düzenlemiş.. Gözlerime inanamadım...

Ne mutlu bana... Böyle bir belgeye sahip oldum...

Ve yine susmayan telefonumdan gelen sesler, mezun ettiğim öğrencilerim ve onların aileleri...

Herkese kucak dolusu sevgilerimle...


:)

Daria TOHUM













Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S)

26 Ocak 2013 Cumartesi

Karne Heyecanı...









Dün bambaşka bir heyecan yaşadık.

Karne heyecanı...


Minicik öğrencilerimle, 4 ayı aşkın süredir, günün altı saatini dolu dolu beraberce geçirdik.

Çoğunun ayakları bile yere ermeyen bu tatlı şeylerin, o masum ve sevimli halleriyle geçirdiğim her dakika ayrı bir heyecan, bambaşka bir keyif oldu benim için.

Altına kaçıran, poğaçası sosisli değilde zeytinli diye ağlayan, "annemi istiyorum" diye bağıran, "tuvayetim geydi, ama gitmeye koykuyoyum" diye sızlanan, "neyde kaldım, biymiyom! Göstey" diyen...

Netice itibariyle...

Sevimli mi sevimli minik afacanlarımın dörtte üçü, okuma yazmayı söktü...


Onların ellerine karneyi tutuştururken, sevgi dolu minicik yüreklerin arasında kocaman kocaman sevgiyi bir kez daha derinden tattım...


"Öğretmenim seni çok seviyorum.." duyguları ile ayrılmanın heyecanıyla...


Onları çok sevdim...

:)

Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Avusturya Lisesi... Bu Ne Hâl?












"Büyük beyinler fikirleri, orta beyinler olayları, küçük beyinler ise kişileri konuşur." Hyman Rickover



"Gazeteci Tuncay ÖZKAN’ın kızı Nazlıcan’ın, Avusturyalı öğretmenin uyguladığı baskı sonucu okulundan ayrıldığı anlaşıldı. Nazlıcan’ın annesi Arzu Durukan Özkan, kızının okuldan ayrılmasına neden olan olayları şöyle anlattı: “Okul idaresi tarafından git denmedi ama mobing uyguladılar. Nazlıcan’ın okuldan gitmesi için her şeyi yaptılar. Bir gün Nazlıcan yine babasını ziyaret etmek için okuldan ayrılıp Silivri’ye gittiğinde Avusturyalı sınıf öğretmeni, Nazlıcan’ın çantasını ve kitaplarını arkadaşlarının önünde çöpe atmış. Yine bir gün Bilgisayarlı Muhasebe dersinin Avusturyalı öğretmenine Nazlıcan soru sormak isteyince ona “Soru sormana gerek yok çünkü nasılsa seni bu dersten geçirmeyeceğim” demiş. Önceleri bunlardan haberimiz olmadı. Nazlıcan anlatmadı. Kendisi Rehberlikle çözebilirim diye düşünmüş ama ne yazık ki onlar da yardımcı olmamışlar. Ama artık dayanamayacak duruma gelince isyan noktasına geldi ve ‘Artık Avusturya lisesinde okumayacağım’ dedi.” 14.08.2010, VATAN


Evet; bu haberi şimdi biz eğitimci gözüyle bir değerlendirelim ve buradan bu Avusturyalı sözümona "öğretmen"lere de bazı sorular yöneltelim istiyoruz! Ha, bu arada pedagojik formasyon diye tanımlanan ve Türkçe açıklamasıyla eğitim, öğretim verebilmek için sahip olunması gereken biçimlenme, oluşum anlamına gelen eğitimden, ne derece nasiplenmişler? Ona da ayrıca bakmak gerekecek herhalde.


Öncelikle ben öğretmenim; ve çocuklara nasıl davranılması gerektiği konusunda az çok bilgi sahibiyim. Üstelik bu bilgimi deneyimlerimle birleştirip işte bu türden olayları değerlendirebilecek kadar da geniş çapta kafamın çalıştığı kanaatini taşıyorum!.. Ki bu haberi okuduğum zaman tüylerim diken diken oldu... İlk aklıma gelen de bizim eğitim sistemimizin bu gibi davranışlara asla izin verilmeyecek kadar HASSAS ve DUYARLILIK anlayışı içerisinde olmasıdır!!!


Peki böyle bir olayı tersinden düşünerek varsayalım ki bu davranış, Avusturya'da Türk Okulunda, bir Türk öğretmen tarafından Avusturyalı bir öğrenciye yapılsaydı... Allah korusun!.. Basına ve dünya kamuoyuna nasıl manşet olurduk sormayın!!! Bırakın suçu işleyen öğretmeni, Türklerin nasıl aşağılanarak horlandığına bir bir tanık olurduk!



Öte yandan kendi ülkesinde yabancı birisi tarafından bu şekilde bir davranışa maruz bırakılmak da neyin nesi oluyor? Hangi kanunun verdiği yetkiyle bir öğrencinin çantasını ya da onu temsil eden bir objeyi çöpe lâyık görebiliyorsunuz? Üstelik bunu kendi arkadaşlarının önünde yaparak bu çocuğun kişiliğini mi ezmeye çelışıyorsunuz? Ya da psikolojik bir baskıyla kafanızın bir kenarındaki hastalıklı duyguları mı harekete geçirmeye çalıştınız?! Eğitimin neresinde bu şekilde aşağılama ve horlamaya yer verilmiş?

Bir zahmet açıklayın da eksik (!) bilgilerimizi sayenizde tamamlayalım!!!


Yine hangi dayanaktan esinlenerek bir öğrencinin koşulu ne olursa olsun öğrenme hakkını elinden almaya kalkıyorsunuz? Siz orada hangi görev ve vasıfla bulunduğunuzu unuttunuz mu yoksa? Göreviniz orada bulunan çocukları bilgilendirmek, öğretmek ve eğitmektir! Ha, bundan sonrası değerlendirme ile öğrencilerin bilgileri doğrultusunda sınıfı geçip ya da kalmalarına vesile olacaktır! Ama önce öğretmen dersinde öğrencisinin kendisine yönelttiği soruları cevaplandırma ve bilgilendirmekle birinci derecede görevli olduğunu unutmamalı!


TEHDİT ve psikolojik baskıyı hiçbir koşulda ve hiçbir şartta bir öğretmen öğrencisine UY-GU-LA-YA-MAZ! Ve bu şekilde el altından öğrenciyi FİŞ-LE-YE-MEZ!!! Varsa ortada bir problem, bu okulun bir disiplin kurulu ve bir idare kadrosu vardır, oraya sorunu resmi yoldan sevkeder gereği üzerinde hem müdahil, hem de takipçisi olursunuz...

Anlaşılacağı üzere keyfe keder yöntemler değil, kurallara bağlı disiplin anlayışı ülkemizde geçerli olanıdır!



Diğer yandan Avusturya Lisesi üstün başarılı çocuklarımızı bünyesinde barındırarak, herhalde olağanüstü eğitim veriyor olsa gerek ki basında yer alabiliyor!!! Zira bu şekilde övgüler okuyoruz! O zaman bu davranışları okuduğumuzda, ki henüz bunun aksi yönünde bir habere rastlamadım; valla bu durumda bu okulun eğitimi yerlerde sürünüyor dersek yalan olmayacak! Bu mudur, seçkin çocuklarımıza lâyık görülen, seçkin okulun öğretmenleri?!


Öyleyse çocuklarımıza geçmiş olsun!!!


Demem o ki... konu şu ya da bu çocuğun adı değil! Benim ilgilendiğim ve sizlerle paylaşmayı uygun gördüğüm nokta, bir çocuğa yapılan yanlış davranışı göstermek ve öğretmenlikle hiç alakası olmayan tutumu eleştirmektir! Şayet böyle bir olay gerçekleşmişse, ki umut ediyorum yalan olsun bu haber; o vakit söz konusu masum olan öğrencilerimizin, ruh hallerinin sarsıntı görmemesidir! Zira bu olayda o çocuğun ne suçu var? Kaldı ki suçlu bile olsa, bu şekilde bir yaptırımı hak ediyor mu? Ve öğretmen olarak siz, üzerinize hangi hakla bu davranışı vazife saydınız? Yoksa durumdan vazife çıkararak olaya el koymak mı istediniz?

Söyler misiniz dünyanın hangi ülkesinde ve okulunda böyle bir uygulama var?


Kuzum siz, Türkiye'yi ne zannediyorsunuz?! Üzerinize elzem olmayan işleri bırakınız lütfen ve haddinizi aşmayınız! Siz görevinizi yapmakla mükellefsiniz, hele de yabancı bir ülkede olduğunuz için daha bir itinayla davranmasını da bileceksiniz! Ötesi sizi hiç mi hiç âlâkadar etmez!


O hâlde bizim ülkemizde hiç ama hiçbir zaman bu şekilde bir davranışa izin verilmez! Zira bizim eğitim sistemimizin temel unsuru insana değer vermekten geçer! Verilen habere göre, yapılan bir SUÇTUR! Ve inanıyorum ki okul idaresi ve yetkililer de, şayet bu olay doğruysa o vakit ivedilikle gereğini yapacaktır!


Avusturya Lisesi ilgililerine seslenirken onların, benim samimi ve içten duygularıma en kısa süre içerisinde kendilerinin de hassasiyet göstereceklerine yürekten inanarak, dikkatlerine sunmak isterim!


Sevgi ve saygılarımla!