Soma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Soma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Mart 2015 Cuma

800 Olmuş...



800 yazımı geride bırakmanın haklı gururuyla tüm okuyucularıma bu defa "merhaba" demek istiyorum...

2008'den bu yana düzenli bir şekilde yazıyorum. Böylece ortalama ayda 10 yazıyla kendime bir disiplin edinmiş oldum.  Bildiğiniz üzere gündeme  ilişkin yazılarımın yanında çok saygın isimlerle söyleşilerim de oldu.

Yaptığım her söyleşi, benim için sımsıcak duygularla inanılmaz heyecan verici ve dopdolu geçti. Öyle sanıyorum ki bu duygularımı okuyucularıma da yansıtmayı başarmışımdır. Tabii bir de Soma'da yaşanan maden faciası ile ilgili, yerinde  izlenimlerim oldu. Soma'da yaşanılan acılara; ve bu acılardan meydana gelebilecek sosyolojik boyuttaki toplumsal sorunlara  dikkat çekmeye çalıştım.

Dolayısıyla tüm bunları sayfama taşımanın mutluluğuyla 801. yazımı kısaca, "TÜLAY GÜRDAL" blog sayfasına ayırmış oldum...

Ayrıca değerli yorumlarıyla sayfama renk ve değer  katan sayın okuyucularıma da teşekkürlerimi sunmaktan onur duyacağım...

Sevgi dolu aydınlık yarınlarda, "TÜLAY GÜRDAL"da buluşmak üzere...

:)


Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S)

12 Kasım 2014 Çarşamba

ZEYTİN






"O gökten su indirendir. İşte biz onunla her türlü bitkiyi çıkarıp onlardan yeşillik meydana getirir ve o yeşil bitkilerden, üst üste binmiş taneler, -hurma ağacının tomurcuğunda da aşağıya sarkmış salkımlar- üzüm bahçeleri, zeytin ve nar çıkarırız: (Herbiri) birbirine benzer ve (her biri) birbirinden farklı. Bunların meyvesine, bir meyve verdiği zaman, bir de olgunlaştığı zaman bakın. Şüphesiz bunda inanan bir topluluk için (Allah'ın varlığını gösteren) ibretler vardır." En'am Sûresi, 99. Ayet




Hani "zeytin gözlüm" diye başlayan şarkıda olduğu gibi..
Sevdiğinin gözüne  benzetecek kadar kıymet verdiğimiz ZEYTİN...


Zeytin ağacından tüm kutsal kitaplar söz eder.  Zeytin kelimesi Kur'an-ı Kerim'de 6  defa geçmekte ve 'kutsal ağaç' olarak bahsedilmektedir. Tevrat ve İncil'de zeytin sözcüğü 140 kez geçer.

"Zeytin ağacı, bereket, barış, akıl ve olgunluk sembolü olduğu noktasında buluşmaktadır. Zeytin ve zeytinyağının eski Mısır uygarlığında yaygın bir kullanımı söz konusudur. Zeytin bitkisi, İncir, hurma, üzüm ve nar ile birlikte tüm semavi dinlerde adı geçen 5  meyveden biridir. Kutsal kitapların hepsinde zeytinden bahsedilmesi, Nuh'un gönderdiği güvercinin bir zeytin dalı ile dönmesi.

Zeytin ağacına zarar verenler ölümle cezalandırılmaktaydı. Olimpiyat şampiyonaları zeytin yaprakları ile taçlandırılmaktaydı. Zeytinyağının dinsel törenlerin kutsal lambalarında yakılmaktaydı. Kralların ve yeni doğan bebeklerin kutsanmasında kullanılmaktaydı. Zeytin ağacı akıl ve zaferin, zeytin dalı barışın, zeytinyağı da saflık ve sadeliğin sembolü sayılmaktaydı."

Ve..

Lorenzo'nun Yağı 1992 yapımı bir film...

Yaşanmış bir öyküden alınan filmin konusu, bir anne ve babanın, amansız bir hastalık olan ADL'ye (adrenolökodistrofi) yakalanan oğulları Lorenzo'yu ölümden kurtarma çabalarını anlatıyor...

Filmin sonunda, tıp profesörlerinin bulamadığı sonuca erişerek Lorenzo'yu ölümden kurtaran MUCİZEyi, 'ZEYTİN'YAĞI ile gerçekleştiren anne ve babanın verdikleri mücadelenin mutlu sonuyla  biter.



Diyeceğim... 

1919  Kurtuluş Savaşı yıllarındaki Yunan işgalcilerinin Türk halkına yaptığı mezalimi hatırlatan o (Soma'daki köylülerin mücadelesi)  görüntülerle, Soma zeytin katliamındaki, "ZEYTİN"in tarihsel yeri ve önemi böyle bir şey..

Hâl böyleyken... Biz de yakmaya, yıkmaya devam edelim... 


"O, çardaklı, çardaksız olarak bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmalıkları ve ekinleri, zeytini ve narı (herbiri) birbirine benzer ve (herbiri) birbirinden farklı biçimde yaratandır. Bunlar meyve verince meyvelerinden yiyin. Hasat günü de hakkını (öşürünü) verin, fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez."  En'am Sûresi, 141. Ayet

"Allah o su ile size; ekin, zeytin, hurma ağaçları, üzümler ve her türlü meyvelerden bitirir. Elbette bunda düşünen bir kavim için bir ibret vardır. " Nahl Sûresi, 11. Ayet



Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S)

22 Temmuz 2014 Salı

SOMA'dan İzlenimlerim -1- "Keşke Sen de Ölseydin de..."


















13 Mayıs 2014... Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en çok can kaybı ile sonuçlanan iş ve madencilik kazası olarak kayıtlara geçen Soma maden ocağı faciası... Millet olarak hepimizi yasa boğan ve karalara bağlayan 301 madencimizin ölümüyle birlikte "Soma'da neler oldu"ğu bir tarafa, orada, yaşanan acıyı bizzat hissetmek istedim. Ki insan olduğumu hatırlamak ve anlamak için Soma'ya gitmeye karar verdim.

Soma'da yaşayan acılı ailelerin davranışlarını, iç dünyalarını, sevgilerini, öfkelerini, sevinçlerini ve üzüntülerinin her birini ayrı ayrı birebir  yaşamak; sanırım  insanlığımızı sorgulayarak yüzleşmek anlamına gelecektir... Dolayısıyla duyguyla, tutkuyla, iman gücüyle, yenilik, dürüstlük ve cesaretle yapacağım  eleştiri eşyanın özüne kadar girmek olacaktır. Bu sayede kendimde huzur bulacağımı biliyorum. O sebeple 9 Temmuz 2014 günü Soma'ya gittim. En yakın arkadaşımla birlikte Soma'da bir eve konuk edildim. Harika ve sıcak bir karşılamayla  henüz orada tanıştığım bu kişiler sayesinde, ilgili şahıslarla temasda bulanma imkanı yakaladım.  Bundan sonrası kendiliğinden geldi... Bu vesileyle konuyla yakından ilgilenen ve bana yardımcı olan  konuk edildiğim evin sahibesi Nevin YAĞCI Hanım'a ve yakınlarına sonsuz teşekkürlerimi bir kez daha sunarak yazıma başlamak istiyorum:



Soma, Kınık..

Bir zamanlar bereketli  topraklarıyla geçimlerini bolluk ve rahatlıkla sağlayan yöre halkı, gün geçtikçe topraktan geçimlerini sağlayamaz duruma gelmişler. Onun için halk, yavaş yavaş yoksulluğa alışmış, benimsemiş duruma gelmiş. Halkın yoksulluğunun en önemli nedenini, tek geçim kaynağı toprağının işlenemez hale geldiğini açıkça dillendiriyor şimdilerde. Zira elde ettikleri ürünler için,  "artık para etmiyor" diyorlar. Dolayısıyla halkın sürünmesi, onu -dolayısıyla da bizi-  besleyen toprağının, onun elinde değil de kah betonlaşmaya açılması, kah emeğinin karşılığını alamayışından dolayı işleyememesinden, kah satmak zorunda kalmasından...

Ona öylesine gerekli olan, çocuklarını ve ailesini geçindirecek kadar verimli olan bu topraklar şimdi artık yerini, kocaman kocaman binalara bırakır hale gelmiş durumda. Dolayısıyla burada yoksullaşan çiftçiler, ne yazık ki geçimlerini sağlayabilmek için madende kazma sallamaya başlamışlar. Zaten, başka da ne yapabilirler ki? Çalışmak gerekiyor... Herhangi bir uğraş gibi, bu işi babadan oğula sürdürüyorlar artık. Maden ocağında ömür tüketmek... "İnsan bir lokma ekmek bulduğu sürece yaşayabilir" denilir ya... Doğrusu bu işte.

Köylüler karınlarını doyurmak, perişan olmamak için büyük şehirlere  kaçıyorlar, topraklarını da kendi haline bırakıyorlar. Zira topraklarını işleyemeyen  köylüler "ucuz iş"e hazır oldukları için madende çalışmaya çoktan hazırlar.  Bu öldürücü karanlıkların içinde, böylesine amansız bir işte kendini tüketip de günlük ekmek parasını çıkarmak için.. üstelik de hiç yakınmadan hani. Zira biliyorlar ki işsizliğin açlığa mahkum ettiği bir durumda nereye gidebilir, ne yapabilirlerdi ki? Üstelik canlarına okuyan bu işi bile herkes bulamazken...

Soma halkı şaşkın, yakınlarını kaybeden aileler endişeli ve umutsuz.  En önemlisi de kimsenin kimseye güveni kalmamış. Yani ağır bir güven bunalımı yaşanıyor. Bu güvensizliğin altındaki nedenler başlı başına bir sorun. Hani derler ya, "bir dokun bin âh işit" işte öyle.. Kime sorsan inanılmaz söylemleri aktarıyorlar..

Umutsuzluk mu? Aslına bakarsanız mahvolan toplumlara özgü bir kavramdır umutsuzluk.  Önlenmesi imkansız bir şekilde gelişip yayılan karamsarlık ve umutsuzluk, yıkımın nedenlerini kavrayamayan, çıkış yolu göremeyen, mücadele yeteneğini kaybetmiş olanlara ait bir sorundur. Ama gelin görün ki, Soma'da madenci şehit aileleri birbirlerine çoktan düşmüşler bile. Dahası çocuklar, eşler neredeyse, hayatta kalan madenci babalara, eşlere  sevinçle boynuna sarılacakları yerde, "keşke sen de ölseydin de benim de bilgisayarım, evim olsaydı" deme noktasına dahi gelmişler. Bu türden insanın kanını donduracak söylemler arasında ilk olarak Turgutalp mahalle muhtarının yanına ziyarete gidiyoruz.



Turgutalp Mahalle Muhtarı güler yüzlü, tatlı mı tatlı oldukça duyarlı ve gayretli bir hanım. Muhtar Gülay ERDAL... Mahalle muhtarının  kadın olması ayrıca bir mutluluk oldu kendi adıma. Zira hanımların işbaşında olması insanı inanılmaz umutlandırıp, gururlandırıyor... Bir Cumhuriyet öğretmeni olarak karşımda seçilmiş bir Cumhuriyet muhtarını görünce ne hissederseniz, işte o duygular içerisinde sımsıcak bir karşılamayla "buyur" edildim.















Başladık konuşmaya...

-Devamı var-


Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.) 

15 Mayıs 2014 Perşembe

"Ocak"ımız Çöktü!




GERMİNAL, Emile ZOLA'nın, maden işçilerinin yaşadığı zorlukları ve çileli yaşantısını anlatan  dev bir eser. Kitap okunduğunda, hayatı sorgulayarak ona göre yaşam tarzımızı gözden geçirmek kaçınılmaz... Zira insanın tüylerini ürperten ve derin bir "iç" çekmemize vesile olacak kadar sefil bir hayatı gözler önüne seriyor ZOLA.


1860'lı yılların Faransa'sındaki madencilerin yaşamını konu ediyor. Ve bu kitap, olağanüstü bir gözlemle yazılmış. Zira kitabın yazımı sırasında Zola'nın elinde not defteriyle dolaştığı,  nerede bir madenci grevi varsa orada olduğunu romanın  önsözünden okuyoruz.

Aşırı yoksul madenci mahallelerindeki açlık, yoksulluk, ahlaksızlık..

İşte kitaptan yüzyıl öncesinden bugünümüzü özetleyecek cümleler:

"Ücretleri yükseltmek kolay mı? Çelik gibi sarsılmaz bir tasayla en alt düzeyde, işçilerin ölmeyecek kadar kuru ekmek yemelerine ve bol bol çocuk yapmalarına yetecek düzeyde tutarlar... Ücret daha aşağı düşerse işçiler açlıktan geberir, yeni işçi isteği de ücreti yükseltir. Çok yükseğe çıkarsa, çok artan talep bunu düşürür.. Aç midelerin dengesidir bu, yaşamboyu açlığa mahkûmiyettir bu." Germinal (Oda Yayınları) Emile Zola, sf:149

"Germinal" Fransızca'da: "filize ait" anlamına gelir. Daha sonra... "tohum yeşerince" denmiştir.

"Şimdi nisan güneşi tam gökyüzünde, doğum sancıları çeken toprak anayı ısıtarak bütün görkemiyle ışıldıyordu. Toprak ananın verimli bağrından yaşam fışkırıyor, tomurcuklar yeşil yapraklar halinde patlıyor, tarlalar başvermek için sabırsızlanan tohumların itişiyle ürperiyordu.Tohumlar sıcağa ve ışığa kavuşmak için dört bir yandan kabarıyor, uzuyor, ovayı yarıp dışarı fırlıyordu. Özsuyu fışı fışır sesler çıkararak yükseliyor, çatlayan tohumların filizleri büyük bir öpücük sesi halinde ortalığa yayılıyordu. Arkadaşlar, sanki toprak düzyine yaklaşmışlar gibi, üst üste gitgide daha açık seçik vuruyorlardı kazmalarını. Cana can katan, her yandan gençlik fışkıran o sabah, gökte alevler saçan güneşin altında yüzen ova işte bu uğultuya gebeydi. Topraktan insanlar bitiyordu, sabah izlerinde ağır ağır kapkara, öc alıcı bir ordu filizleniyordu; bu ordu pek yakında bütün toprağı çatlatacak olan gelecek yüzyılların ürünleri için boy atıyordu. " Zola/Germinal, Sf:524


Evet bugün tarih; 15 Mayıs 2014... 

Ve mayıs güneşi toprağı nisandan daha fazla ısıtıyor... Toprak ana daha bir coşuyor.. Ama Soma'daki arkadaşlar yüzyıl öncesindeki arkadaşlar gibi toprak düzeyine yaklaşamadan kazmalarıyla birlikte, üst üste istiflenerek can verdiler... Ve toprağın altında can pazarı yaşanıyor dünden bugüne... 

14 MAYIS 2014 SOMA'nın üzerine kara maden çöktü... "Topraktan insan bitiyordu"nun aksine Soma'da dünden bu yana topraktan insan  bitmiyor!

19. yüzyıl Fransa'sının çileli hayatı,  ne yazık ki  bugünün -21. yüzyılın- "Modern Türkiye"sini anlatıyor...

Kan, ter, açlık ve gözyaşıyla yoğrulmuş çileli insanların acılarını bugün Soma'dan yaşıyoruz. 

Yazık çok yazık...

Canımız çok yanıyor...


Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

14 Mayıs 2014 Çarşamba

Maden Ocağının Dibinde....














Lütfen İzleyin...


Yüreğimiz yanıyor,

Soma halkına  Allah sabır güç kuvvet versin...

Canımız fazlasıyla acıyor...

Görev şehidi madencilerimize Allah'tan rahmet diliyorum...

Yüce Türk milleti var olsun...

Ayırdılar seni dünyadan...

Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)