gurur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gurur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Mart 2012 Cumartesi

"İt"aatkâr Ol'un!











Afganistan'da... 12 şehidimizin aziz hatıralarının önünde saygıyla eğilliyor, onlara Allah'tan rahmet diliyorum...




Söz Yüce Türk milletinden olunca...

Bir yandan şehitlerimizi birbir toprağa vereduralım... Öte yandan "Yetenek'sizsiniz Türkiye" adlı "dandik" bir program ekranlara yapışmış; saatlerce yaşlısından tutun da çocuğuna kadar bütün insanımızı özelde "taklit"e özendiren bir "yarışma"yı milletin beynine kazıyorlar da kazıyorlar...


İzlerken ruhum inciniyor, milletim adına gururum kırılıyor...


Neyse... Son rezalet; millet olarak ekrandan izlemeyenlere "hizmet" için olsa gerek, gazete manşetlerine kocaman kocaman sütunlarla duymayanlara da duyurma gayreti ve telaşı içerisinde, "müjde" ile sevinç çığlıkları atarak gururumuz ayaklar altında çiğneniyor, iyi mi?!


"Sen neymişsin Max!

Yetenek Sizsiniz’in final bölümünde sahibiyle yarışan Max, izleyenleri ekrana kilitledi. Halay çeken, horon tepen sevimli köpek birinciliği elde ederek sahibine 250 bin TL’lik büyük ödülü kazandırdı." 13 Mart 2012, Vatan


Aman efendim... Bu "mutlu" haber için n'aapsak bilemiyorum...

Gözümüz aydın sayın milletim...


Haberiniz ola ve iyi bilin ki.. koskoca ülkemde bir zamanlar 3 kıtaya hüküm süren; ve yoktan var olan yepyeni Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarak dünyaya bağımsızlığını ilan eden onurlu bir milletin içerisinden "yetenekli" bir şahsiyet bulunamamış ola ki, nihayet seçe seçe, "yetenekli" bir köpeği içimize sindirerek "kabul gördük"...


Eh...

Bundan iyisi can sağlığı...

N'aapalım ki bir köpek kadar yeteneğimiz "yok"muş! Şükür bugünlere... Ya o "sevimli" köpeğimiz de olmasa nice olurdu halimiz?!


Gördünüz mü bak?!

Türk millleti ne yazık ki bir "köpek kadar" yeteneğe sahip olmadığı(!)nı, yine yüce milletimizin sözde "oylarıyla" tercihlerini ortaya koymuştur.

Bu saygısızlığı ve aymazlığı şiddetle reddediyor, ve yine bu oyunu tertipleyenleri de esefle yüce Türk milleti adına kınıyorum!


Yazıklar olsun!!!


Bu arada ince bir mesaj daha var:

"BAŞARININ SIRRI: Köpeklerin eğitiminde ilk iki unsur, temel ve ileri itaat eğitimi. Temel itaatta köpekler tasma ile kontrol altında tutulup uygun bir altyapıya getiriliyor. Bu eğitiminden sonra da, eğitimde köpeğin davranışlarını kayış olmaksızın kontrol altında tutmayı öğreten ileri itaat eğitimine geçiliyor. Bu eğitimlerin hemen ardından da şov eğitimleri başlıyor."


Böyle yazıyor haberin devamında...

Demek ki, başarının sırrı; "ileri itaat" dan geçiyormuş...

Bundan sonrası da "tasmasız şov"muş!

Valla buradan yola çıkarak,

İstenilen o ki...

Bir "köpek" gibi...

"İt"aatkâr ol'un...



Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

8 Haziran 2011 Çarşamba

Cumhurbaşkanı Ahmedinejad Şaka Yap(ma)dı!












"Bir millet kendi kuvvetine dayanarak varlığını ve bağımsızlığını sağlamazsa şunun bunun oyuncağı olmaktan kurtulamaz." ATATÜRK



"İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, başkent Tahran’da yerli ve yabancı basın mensuplarının hazır bulunduğu bir basın toplantısında soruları yanıtlarken, bir Türk gazetecinin İngilizce soru sorması üzerine Türkçe konuşmasını istedi. Ahmedinejad, Türk televizyonu muhabirinin İngilizce soru sormasına, "Türkçe konuş ben de anlayayım buradaki herkes de anlasın. Türkiye'den gelmişsin İngilizce konuşuyorsun" diyerek şaka yaptı." 08.06.2011, Vatan


Öncelikle İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ı buradan saygıyla selamlamak isterim. Zira "onurlu duruş"un ne demek olduğunu, dünya kamuoyu önünde sözde bizim olduğu yazılan aymaz gazetecimize, ne yazık ki "haddini bildirerek" göstermiştir. Ve yine üzülerek ifade etmeliyim ki, bu haberi yazanlar da olayın vehametini anlamamazlıktan gelip, durumu "yumuşak geçişle idare etme" gafletinde bulunmuşlardır.


Haber nasıl veriliyor?

Ahmedinejad, "şaka yaptı"...

Hadi canım sende...

Biz de bu haberi, aynen şöyle yorumladık:

Ahmedinejad, Türk gazetecisine bal gibi "haddini bildirdi"...

Evet; Sayın Cumhurbaşkanı, ne yazık ki gazetecimize "onurlu duruş" sergilemeyi aynen öğretmiş oluyor...

İnanılır gibi değil!!!

Nedir bu "İngiliz hayranlığı"?

Ardından bir İngilizce ile konuşma sevdasıdır gırla gidiyor... Bu gazetecimiz İngilizce ile soru sorarak, ne yapmaya çalışıyor?

N'oluyor?

Öte yandan bir defa gazeteci Türk değil mi? Ki gazete öyle diyor...

Pekii, soruyu yönelttiği kişinin uyruğu ve sıfatı neymiş? İran vatandaşı ve cumhurbaşkanı. O halde bir üçüncü kimliğin dili ne geziyor oralarda?..

Hâl böyle olunca da... Doğal olarak işte böyle utanç verici gülünç durumu yaratan bir tepki gündeme geliyor

E o zaman da yapmacık tavra karşın gelişen içten doğallığa... Biz de buradan, doğal olan tepkimizi izninizle vermek isteriz...

Zira "demir tavında dövülür" diye bir atasözümüz aklıma geliyor...

Tebrikler Ahmedinejad!!!

Ezilen gururumuzun sesi olmuşsun!

Yürekten teşekkür ederiz... :)


Sevgi ve saygılarımla!

Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Aaa, Cambaza Bak!















"Yalnız işsiz olanlar değil, daha iyi işler yapabilecek olanlar da başıboştur." Sokrates


Kemalettin TUĞCU; çocuklarımıza önemli eserler bırakan ve özellkle kitaplarında duygu ve sevgiye ağırlık veren usta kalemlerden birisidir. Onu tanımayanımız yoktur herhalde... Kitaplarını okuduğumuz zaman Karacaoğlan'ın,

"üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm." diye, belirttiği üzere kendinizi yaşamın bu acı gerçeklerinde bulursunuz...

Her biri insanın yüreğinde, ayrı bir sızıdır...

Yani, insan olduğumuzu hissederiz.

Aslında da insan, yaşadığı sürece, yaşamdan alabileceklerini almasını bilmesi gerekmez mi? Ve tabii bu aldıklarıyla ayrıca, hayatın mutluluk ve acılarla birlikte sürdüğünün bilincine erişir... İşte aynı zamanda sevginin de hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olduğuna, yakından tanıklık ederiz. Zira bu duygunun kaybedilmesiyle ya da ne bileyim, bu kavramı, hiç algılayamadan yaşayanların sebebiyet verdiği acıları kalplerimizde hissetmek gibi...


Bu yazımda Kemalettin TUĞCU'yu aratmayacak kadar duygulu bir yaşamın haberini buradan sizinle paylaşmak istedim. Zira bu haber gerçekten insanı anlatıyor...


"Ömer ÇETİN, 22 yaşındaydı. Üniversiteyi geçen yıl kazanmıştı. Kitap alacak parası yoktu. İnşaatlarda amelelik yaparak geleceğini inşa ediyordu. Ama dün iskeleden düştü. “Fakülteli Ömer” artık yaşamıyor" 25.08.2010, Bülent AYDOĞDU / Vatan İstihbarat


Haberin ayrıntısını okuduğum zaman kendimi Kemalettin TUĞCU'nun yazmış olduğu kitaplarla başbaşaymışım gibi hissettim. Yani ömer ÇETİN'in talihsiz dokunaklı hikayesi yoksullukla birlikte onurlu bir yaşamı anlatıyor... Uff, hem de hayatın ta gerçeği işte!!!


Haberin devamı şöyle:
"Onun hikayesi Ağrı’nın Tutak İlçesi’ne bağlı Daldalı Köyü’nde başladı. Beş çocuklu bir ailenin tek erkek çocuğuydu Ömer Çetin. İki ablası kocaya verilmişti ama kendisinden sonra gelen iki kızkardeşini okutacaktı. Kendi de okuyacaktı. Yoksulluğa inat geçen yıl Muğla Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Edebiyatı bölümünü kazandı. Başarıyla geçen bir yıl sonunda yaz tatilinde yine çalışacaktı. Babası Adem Çetin’in gözleri çok az görüyordu ama yine de inşaatlarda çalışıyordu. İki yıl önce köydeki sel felaketi nedeniyle evleri yıkılmış, evsiz kalınca köylülerinden birinin verdiği eve sığınmışlardı. Bu kadar zorluk bile onu durduramamıştı. Okul bitince hemen memleketine döndü iş baktı ama bulamadı. Çalışmak için İstanbul’un yolunu tuttu."

Yine Vatan'ın haberine göre, Ömer'in kaymakam olan amcasının çocuğu yaşanan acı haber karşısında bakınız, neler söylemiş:

“Ömer çok gururlu bir çocuktu. Yaşlı babasına yardımcı olmak amacıyla geçen yıl İstanbul’a çalışmaya gitmek istemişti. Biz onu engelledik. Cebine harçlık koyup gezmesini istedik. Ancak o ailesine yardımcı olamadığını düşünüyordu. Bu yıl onu tutamadık. Bizden habersiz İstanbul’a çalışmaya gitmiş. O sadece yaşlı babasına yardımcı olmayı istiyordu. Ölümüne çok üzüldük”


Hergün gazetelere manşet olan haberler, bize, yaşamın neresini anlatıyor?!

Yaşamdan almamız gereken hangi insani haberlere yer veriliyor?

Bize insan olduğumuzu hatırlatacak bunun gibi, kaç tane haber okuyoruz?

O halde bizim hayatı sorgulamamız, anlamamız ve yaşamamız halkın duyuş, düşünüş ve gerçek özelliklerinden oluşan hayatın ta gerçeği olmalıdır... Aslında bizi mutlu ve kederli yapan, yaşamdan aldıklarımız da, buna bağlı değil midir?


Yani kısaca hergün kocaman kocaman başlıklarla topluma zerre kadar faydası olmayan yaşamları bize sunanlara ilişkin diyorum ki; bize ne magazin haberlerinden, futbol dünyasından!!!

Anlata anlata, öve öve bitirilemedi bu renkli (!) hayat... Çok küçük azınlıktan birileri, "zevki sefa" sürsün... Büyük çoğunluktan sayılan ötekiler de, "ağzı açık bakadursun" öyle mi? :(

Bu mudur hayatın gerçeği?

Yoksa onurlu bir hayat mücadelesi veren Ömer ÇETİN'in yaşamı mı?


Ekranların ve bir dizi yazılı basının hokkabazlık yapan, şarlatanların pervasız yaşamına bizi bağımlı kılarak adeta sanal bir hayatı dayatmak, asıl Ömer ÇETİN gibilerin dünyasını yaratanların ve yaşatanların gizlenmesi çabasıdır!!! Dolayısıyla gerçek yaşamdan bizim uzaklaşmamızı sağlamak içindir...


Bu durumda da sorgulamadan uzak, bilgisiz, tüketime odaklı hantal bir toplum yaratılmak istense de, Kemalettin TUĞCU'nun geride bıraktığı ve sımsıcak sevgiyle beslenen, duygu dolu çocukları, bugünler için dimdik ayaktalar!.. Ve şimdilerde onlar, bütün kalplere yarınlar için sevgi tohumu ekmekle meşguller... :)


Sevgi ve saygılarımla!