osmanlı tokatı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
osmanlı tokatı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Mayıs 2012 Pazar

Ruhum Ezildi!













"Bu yıl Bakü’de düzenlenen 57. Eurovision Şarkı Yarışması’nda zafer, 372 puanla İsveç adına yarışan Loreen’in oldu. Türkiye’yi Love Me Back şarkısıyla temsil eden yarışan Can Bonomo ise 7. sırada yer aldı..." 27 Mayıs 2012




Hepimiz çok iyi biliyoruz ki Eurovision Şarkı Yarışması'nın asıl amacı SİYASİ... Yani bu yarışmaya, Eurovision "Siyasi" Şarkı Yarışması demek daha gerçekçi olacaktır.

Neyse biz şimdi 2012 Eurovision "Siyasi" Şarkı Yarışması'nı kısaca bir değerlendirelim:


Ülkemizi kim temsil etti?

Türk vatandaşımız...

Peki biz, hangi dilde konuşuyoruz ve resmi dilimiz neydi?

TÜRKÇE!!!

Ama sözde yarışmaya hangi "dil"le girdik?

"Evrensel dil", Sn. Prof. Oktay SİNANOĞLU Hocamızın deyimiyle de "köle dili" İngilizce...

Tamam...

Yani olduk:

"The Türkiye" (Bkz, 14 Nisan 2012 tarihli yazıma)


Yarışmaya girdiğimiz parça, her haliye tam bir şarlatanlık örneği...

Hiçbir şekilde bizi temsil etmediği gibi, kültürümüzle de hiçbir âlâkası yok!

Tam bir rezalet!!!


Bizimle âlâkası olamayan gerek görüntü, gerek hitabetiyle ve en önemlisi de vatandaşımızın bile ne dediğini anlamadığı sözleriyle "yarışma"da 7. olmuşuz...

Aman ne âlâ..

Çok güzel olmuş!

Zira bu "siyasi yarışma"yı izlemeye değer görmediğim gibi, artık Türk halkının çoğunluğunun ilgisini bile çekmiyor. Orada ülkemi gururla temsil etmek yerine, adeta "sömürgeleşmiş olma"nın ezikliğini yüreğimde taşıdım...


Şimdi asıl önemlisi ve düşüncelerimi doğrulayan bir gelişmeye de izninizle dikkat çekmek isterim:


Bugün yazılı basın, konu hakkında önce bizim için "Can Bonomo'nun müthiş performansı" diye başlık atmış.. (Ki bunun neresi başarıysa?!)

Öte yandan çarpıcı olan ise;


"Rusya'yı temsil eden Rus ninelerin performansı!"... demiş.




















Valla... bence Rusya, Batı'ya bizim deyimimizle osmanlı tokadı indirmiş... :)


Niye mi?

Bakınız...

"Tek dil"

"Tek din"

"Tek bayrak"

Dayatmasıyla dünya milletlerinin ve ulus devletlerinin önüne bir engel olarak getirilen bu "tek düze"liğin yeni adı da "Yeni Dünya Düzeni"!


İşte bu dayatmacılığa karşılık Rusya, millîliği seçerek, Eurovision "Siyasi" Şarkı Yarışması'nda gereken cevabı vermiştir!


Rus halkının,

Bir kimliği var!

Bir kültürü var!

Ve kendine özgü yaşam biçimiyle bir de halkı var!


Tüm bu önemli unsurları dikkate alarak haklı mesajını, dünya kamuoyuna bir kez daha ilân etmiştir!

Zira dünyaya yeni bir şekil vermek isteyen "küresel çeteler"e bu davranış, önemli bir mesajdır!


Rusya, neden böyle bir tercihle yarışmaya katıldı, diye hiç düşündünüz mü? Bunun yarışma ile ilgili hiçbir esprisi yok, sadece ve sadece Rusya, köklü kültürüne ve geçmişine sahip çıkarak, bu önemli süreçte...


Ben buradayım!


Mesaj'ıyla meydan okuduğu kanaatini önemle taşımaktayım.

Ne yalan söyleyeyim, bu görüntüye kıskanarak ve bir o kadar da imrenerek baktım...

Kimliğine ve kültürüne sahip çıkan tüm uluslara,

Selam olsun...

Tebrikler!

Bize gelince;


Biz de fazlasıyla köklü bir milletiz!

Ve şanlı bir tarihimiz,

Zengin kültürümüz

Ve de üretime açık zengin bir dilimiz var!!!

Bu zenginliği "horlama"ya çalışanlara, "değersizleştirme"ye kalkanlara

"Ezilen" ruhumun sesiyle,


Yazıklar olsun!


Ancak unutulmasın ki...


İsmet Paşa, Johnson'ın yazdığı küstahça bir mektuba cevaben Tıme Dergisi'ne verdiği bir röportajda dediği gibi;

"Batı ittifakı yıkılır, yeni bir dünya kurulur, Türkiye de orada yerini alır"


Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

17 Ekim 2010 Pazar

Bir Zamanlar Kimsesizlerin Kimsesiydik!









"Allah Teâlâ'nın en hoşuna giden şey, insanın, kendi çalışmasıyla elde ettiği azıcık kazancından, gücü yetmeyenlere yardım etmesidir." HADİS (Tolstoy, Hz. Muhammed, sf:26)



"Hiç kimse kimsesiz değil, herkesin var bir kimsesi
Hiç kimsesiz kaldım medet, kimsesizler kimsesi."


Bu anlamlı ve soyluca sözlerin sahibi, ecdadımız Fatih Sultan Mehmet Han'dır. Bu beyiti her okuyuşumda, içimde oluşan sımsıcak duygularla birlikte ruhum mutluluğa erişiyor... :)

Ne bileyim, belki bu sözleri sayfama alarak da (bakınız; "mululuğun resmi"ne) herkesle duygularımı paylaşmak istedim. Zira hem atalarımla, hem de tarihimle duyduğum gururu, açık ve net bir şekilde böylece ifade de etmiş oluyorum...


Kimbilir kimlerle paylaştım bu duyguları... Orasını bilemem ama, bildiğim şey, bu anlamlı beyitden esinlenip, hatta aynı duyguları hissederek, talihsiz ve kimsesiz "Semanur"un intiharı üzerindeki düşüncelerimi yazmak istememdir. Zira toplum olarak övünçle sahip olduğumuz "yardımlaşma" duygumuzun şimdilerde kocaman bir vurdumduymazlığa dönüştüğünün kanıtıdır bu hazin öykü... Hani genlerimizden gelen ve inancımızla bütünleşen toplumsal dayanışmamız var ya...

Artık yok gibi... Zira babası dört yıl önce cinayetten hapse girmiş, annesi de fuhuş operasyonu kapsamında tutuklanmış olan Semanur'un, çaresiz ve kimsesiz kalmanın bunalımı karşısında intihar etmesi nasıl açıklanacak?!

Kısaca kimsesizliğe terk edilen "Semanur", intihar etmekle aslında atalarımızın deyimiyle yüzümüze, "Osmanlı tokadı"nı atmış oldu!


Sessiz sedasız yediğimiz bu tokadın acısını vicdanlarında ve yüreklerinde kimler hissetti, orasını bilemiyorum... Ancak ortada olan bir gerçek var ki, Semanur'un gencecik yaşında intihar edecek kadar kendisini yalnız ve çaresiz hissetmesidir. Bilinmelidir ki bu intihar, toplumsal dayanışma duygumuzun maalesef yerlerde süründüğünün bir göstergesidir!


Anne ve babasının vebali altında ezilen zavallı Semanur, çareyi intihar etmekte buldu (!). Ve ne acıdır ki bu yavrucağın cenazesini kaldırmaya dahi kimse gelmemiş... "Cenazesini almaya gelen olmayınca genç kızın cenazesi belediye tarafından toprağa verildi. Semanur’un cenaze törenine sınıf arkadaşları ve İlçe Milli Eğitim Müdürü katıldı." 14.10.2010, Milliyet


Pekii, bu talihsiz olayın yaşandığı yer neresi?

Mevlâna şehrimiz Konya...

Uff!.. Bu elim tablo karşısında atalarımızın kemikleri sızladı da, bizim yüreğimiz ezilmedi mi?

Diyeceğim...

Şüphesiz ki atalarımıza karşı büyük utanç içerisindeyim...

Ve yine bununla birlikte, "komşusu açken tok yatan bizden değildir" felsefesinden gelen inanç birliğimizi unutmanın derin acısını yaşıyorum...

Çağ atlatan ve çağ kapatarak tarihe imza atan, kimsesizler kimsesi Fatih Sultan Mehmet'in biz torunları!.. Ve Müslümanlığıyla övünen Müslüman halkımız!.. O müthiş değerlerimizi nerede yitirdik de bugün TOPLUM olarak bu utanç verici sızının altında ezilmeye mahkûm olduk?


Sevgi ve saygılarımla!