25 Ocak 2018 Perşembe

Siz Kimsiniz?!..




Mehmetçiklerimizin  Zeytin Dalı Harekatı üzerine,

AB: "Son derece endişe duyuyoruz"

ABD: "Tansiyonu düşürün, askeri operasyonu sınırlı tutun" 

Bu cümleler dışarıdan -yani bizi bölmek isteyen düşmanlık yapanlardan-  geliyor..

Bir de içimizden gelen ihanet sesleri var:

"Ülkemizde ve bölgemizde savaş değil sulh ve sükûn istiyoruz. " diyerek, ekmeğini yediği, havasını soluduğu, toprağına bastığı, kaymağından yararlandığı milletine ve vatanına karşı duruş sergileyen sözde "aydın"larımızdan...


Vay arkadaş...

Bu fakir milletin masum evlatları, masum yurttaşları orada burada bombalar altında can verirken, minicik bebeleri katledilirken, gencecik öğretmenleri hunharca şehit edilirken, bayrağımıza saldırılırken, ormanlarımız yakılırken... bu bizim çakma "entellektüel"lerimiz neredeydiler acaba? 

Ve yine, Bu milletin tarihine saldırılırken, değerleriyle alay edilirken, dişinden tırnağından artırarak oluşturduğu birikimleri  yakılıp yıkılırken  neredeydiler?

Mesela...

Bölgemizde milyonlar katledilirken, milyonlar vatanlarından göçe zorlanırken, ülkeler işgal edilirken, halklar zulme uğrarken,

Sizler "aydın" olarak,

 AB ve ABD'ne milyonlarca masum insanlar adına bir tepki mektubu yazdınız mı?

Hani "milyonlarca insanımız adına" konuşmuşlar ya...

Allah aşkına benim adıma konuşmayınız!!! Siz benim "aydın"ım filan değilsiniz! Zira bu masum halkın içinde hiç olmadığınız gibi kibirinizle bu halkın sorunlarını ve onların ruhunu da hiç anlamadınız. Dolayısıyla bir eliniz yağda bir eliniz balda dayamışsınız sırtınızı emperyalist güçlere... İki de bir de, "biz aydınlar adına" diye bizim adımıza konuşup "fitne" nakletmeyiniz!

O sebeple bizi de aptal yerine koymaya kalkmayın! Zira emperyalistlerden aldığınız talimatlarla  bizleri hem huzursuz hem de mutsuz ediyorsunuz!


Öte yandan...

"Yoldaş:

1.Yola birlikte gidenlerden birine göre öteki, her biri, yol arkadaşı.
2.Arkadaş, dost."

Dolayısıyla...

Milyonların kalbine taht kurmuş ebedi ve ezeli önderimize, kurucumuza, "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" söylemimizi  beğenmeyip burun kıvırarak yine bizim adımıza konuşuyorsunuz ya...

Neymiş efendim,

"Mustafa Kemal'in yoldaşı"ymış bu entel danteller.. 

Siz kimsiniz be!..

Hangi özelliğinizle? 

Hangi mücadelenizle? 

Hangi cephede savaşmışlığınızla?

Hangi gazi ünvanınızla? 

Hangi birikiminizle?

Hangi devrimlerinizle?

Hangi devlet kurmuşluğunuzla?

Hangi yakınınızın vatan-millet aşkına "şehit" olmuşluğuyla, Atatürk'ümüzün "yol arkadaşlığı"na kendinizi layık görüyorsunuz? 

Siz ancak şehitlerimizin sayesinde var olan vatanımızın ve devletimizin nimetlerinden yararlanıp, sonra da ahlâki bir duruş sergilemeden yoksun, kendi halkına yabancı, düşmana yakın durmaktan öteye geçememiş, karanlığımızsınız!

Zira devletimiz ve milletimiz sizlere yeterince imkan tanımışsa, sağlık, eğitim, iş ve dahalarını sağlamışsa, bu bolluk arasında kendinizden geçip de bölücülük yapmak dolayısıyla da, düşmana aracılık yapmaya varan -bu anlamdaki- her türlü eyleminiz nankörlüktür! 

Demem o ki...  

Affedersiniz ama bu yapılanın adı amiyane tabirle, 

Yediği kaba pislemektir!


Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

24 Ocak 2018 Çarşamba

22 Ocak 2018 Pazartesi

21 Ocak 2018 Pazar

Zeytin Dalı Harekatı



Dörtnala gelip Uzak Asya'dan

Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan

Bu memleket, bizim.


Emperyalistlerin paralı askerlerinin ve işbirlikçilerinin

Bataklığa çevirdiği bölgemize "Zeytin Dalı"yla giren,

Kahraman Mehmetçiklerimize selam olsun!

Yüreğimiz sizinle...

Dolayısıyla...

Bir  selamımız da, 

Her bir karışı şehit kanıyla sulanan  bu vatanın ve Cumhuriyetimizin yılmaz neferleri olan,

Ve de her birimizin Mustafa Kemal'in askeri olmaktan gurur duyduğu

Yüce Türk milletine  olsun!

Ne mutlu Türk'üm diyene!



Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

15 Ocak 2018 Pazartesi

"Halkını Satma"



"1970 yılında TRT büyük bir sınav açtı. Binlerce adayın katıldığı sınavda çok başarılı bir kâğıt vermiş olmama karşın, torpillilerin öne geçmesinden korkuyordum.

Uykularımı kaçıran sınavın sonuçları bir ilkyaz günü açıklandı. Kazananların listesi İstanbul Radyosu'nun girişine asılmıştı. Koşarak girdiğim radyoevinin kapısında, önümü heybetli bir kişi kesti. Ona sınav sonuçlarını öğrenmek için geldiğimi ve adımı soyadımı söyledim.

Sonradan Ümit Kaftancıoğlu olduğunu öğrendiğim heybetli radyocu, "Bak Uğur Dündar, beni iyi dinle" dedi. "Sınavı kazandın. Gelecekte çok ünlü ve başarılı bir kişi olacaksın. Başarılar ayağını yerden kesmesin. Doğruluktan ayrılma, kimseyi kıskanma, işini sev ve halkını satma. Haydi bakalım yolun açık olsun."

Kaftancıoğlu adeta bir kâhin gibi konuşmuştu.

Koşarak geldiğim radyoevinden, uçarak ayrıldım." Uğur DÜNDAR, 5 Temmuz 1998, http://www.hurriyet.com.tr/mezuniyet-toreni-39027408


"Perşembe akşamına doğru Cıdık'ın oğulları, köyü o baştan bu başa dolaştılar. Ceme çağırdılar bütün köyü. El öptüler kapı kapı. Gülü'yle Aşır da çağrılmıştı. 

Gerçekten Koroğlangil'in büyük ev iğne atsan yere düşmez. Öyle dolmuştu Ocakta kara kazan kaynıyor. İki direk arasındaki terekler lokma dolu. Ceme gelen herkes sini sini lokma getiriyor; pağaç, gevrek, helva... Dede'nin önüne uzatıyorlar siniyi, Dede dudaklarını kıpırdatıp:

Erenlerin lokması ola, dostunuza, yoldaşınıza halal, yezite, yol azgınlarına haram ola. Muhammet-Ali divanında carımıza yetişe, demine, devranına hû..." diyor, diziliyor tereğe." Ümit KAFTANCIOĞLU, Yelatan, sf: 189



Ağızları, adetleri destansı bir dille anlatan Ümit KAFTANCIOĞLU'nun adını kullanarak popilist yaklaşımlarla sınıf atlamaya ve emperyalistlerin ekmeğine yağ sürecek duruşuyla bir yerlere varmaya çalışan, Gelin Canan KAFTANCIOĞLU'nun söylemleri,

"Onun gözünde politika da sanat da halk ve cumhuriyet için yapılmalıdır: "benim köyüme, benim ulusuma yararı, yardımı dokunmayan bir yazı, bir sanat sıfırdır."  diyen Ümit KAFTANCIOĞLU'nun adına ve kişiliğine yakışmayacağı gibi, Ümit KAFTANCIOĞLU'nun kemiklerini de sızım sızım sızlatacaktır! 

Dolayısıyla...

 KAFTANCIOĞLU'nun gazeteci Uğur DÜNDAR'a "Halkını satma" nasihatının tam tersine duruş sergileyen gelin  Dr. Canan KAFTANCIOĞLU, ne yazık ki ayağı yerden kesilmiş, doğruluktan ayrılmış... dolayısıyla  da ne Büyük Önder Atatürk'ün kurmuş olduğu Cumhuriyet'i ne de Cumhuriyet aydını, Halk adamı Ümit KAFTANCIOĞLU'nu,

 Asla temsil etmiyor!





Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

10 Ocak 2018 Çarşamba

O Bir Ekol'dü!



Kah sevincimizi, 

Kah üzüntümüzü yansıttın.

Yüreğimize sevgi ve merhameti ektin canlandırdığın karakterlerle,

Dolayısıyla masumiyeti yaşadık, "Yaşar usta" ile...

Kısaca... 

Neşeyle hatırlayacağımız masal tadında zamanlar olarak hafızalarımıza kazındı, gülen gözleriyle, neşeli tavırlarıyla bir ekol olan Münir ÖZKUL'un filmleri. Zira canlandırdığı karakterlerle fedakarlığı, hoşgörüyü, samimiyeti, sevecenliği, paylaşmayı... öğretti...

Kimi zaman ağlayarak,

Kimi zaman gülerek,

Ama hep duygu yükleyerek öğretti bize sevgiyi...

Güle güle Mahmut Hoca... 

Mekanın cennet olsun...



Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

6 Ocak 2018 Cumartesi

Şeker mi Şeker...





"Ben doğduğumda Vahdettin padişahtı daha. Tahtında oturuyordu. 1921.

Atatürk Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünde bugünkü Türkiye'nin başına gelmiş en büyük talihtir. Unutmayalım ki ben ilkokulun birinci sınıfında eski yazı okudum. Arap harfleri. Eski yazı dediğimize bakmayın, Arap harfidir o. Arap Harfleri bizimle âlâkalı değil. Bizim değil ki bizim eski yazımız olsun." demiştir.


"Geçen yıl İzmir'e davet edilmiştim. Çağıranlar 5 yıldızlı bir otelde yer ayırmışlar. Otele başvurduğumda hüviyet olarak Türkiye Yazarlar Sendikası Üyesi kimliğimi uzattım. Resepsiyondaki fiyakalı genç evirip çevirip bir şeye benzetemedi. "Başka yok mu?" dedi. Sürücü belgesini verdim. "Hah, işte bu olur," dedi. Bir dostum sevimli bir ek yaptı: 

"Sen hele bir kamyon şoförü kimliği uzatsaydın, sana süit bile açardı."

Bir başka olay şöyle: Bir gezimde Avustralya'nın Sydney Havaalanı'na indim. Görevliler Türkleri ayrı kuyruğa alıp bezdirinceye kadar arıyorlardı. Ben de o sıradaydım. Bana sıra gelince pasapotuma baktılar. Mesleğimi sorunca aynı Türkiye Yazarlar Sendikası kimliğimi uzattım. Görevliler bavullara bakmak şöyle dursun, elleriyle kapatıp çıkış kapısına kadar kendileri taşıdılar. Yeter mi?"  Aydın BOYSAN, Doksan Beş Yıldan Serpintiler Kendi Seçtiklerim -3, sf:252-253


Aydın BOYSAN: Zeki Müren'in de çocukluğunu bilirim.

Sunucu: Efendim siz de milattan önce doğdunuz sanırım 

Aydın BOYSAN: Nuh Tufanı'ndan birazcık sonra.

:)

97 yaşında olmasına rağmen kendini bırakmadan üreten ve verimli olmaya gayret eden, hayatın tadını renklendirerek anlatan mimar, gazeteci ve yazar Aydın BOYSAN,

Sen ne güzel bir insandın...

Ruhun şad, mekanın cennet olsun, şeker insan...







Sevgi ve saygılarımla!



"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)






3 Ocak 2018 Çarşamba

Hüküm Yalnız Allah'a Aittir!



"Sivri açıklamalarıyla bilinen Eş-Şeyh, bu kez kızların evlenme yaşıyla ilgili konuştu ve kriter olarak "Aileleri tarafından iyi yetiştirilen kızlar" dedi.

Müftü Eş-Şeyh'in Avustralya gazetesi The World Observer’a yaptığı açıklama şöyle:

" 'Evlenmek için 25 yaşını bekleyenler fena halde yanılıyor. 10 yaşında evlenilebilir...'"26 Nisan 2014, milliyet.com.tr


Ve bir fetva'da, Diyanet'ten geldi:

"Diyanet İşleri Başkanlığı’na göre kızlar ve erkekler, bulûğ çağına girdiğinde nikah kıyabilirler." 2 Ocak 2018


Eyy, Diyanet!..

Burası Türkiye Cumhuriyeti Devleti!

İslâm Dinini yozlaştırmaya çalışan... Suudi Arabistan filan değil burası!

Dolayısıyla, Diyanet İşleri Başkanlığı fetva makamı da, hiç değil! Zira Diyanet Türk halkının Kur'an-ı Kerimi doğru bir şekilde bilmesi ve anlayabilmesi için bizzat ATATÜRK tarafından kurulmuştur. Dahası yüce dinimizdeki temel esas ve asıl olan da, Allah ile kulu arasında herhangi bir şekilde  aracı bir kurumun olmamasıdır. O sebeple fetva  Allah'a mahsustur! Yani hüküm, Allah'ındır!

Hal böyle olunca da Diyanet olarak "aracı kurum" yetkisine sahip değilsiniz, bu bir!

İkincisi Türkiye Cumhuriyeti Devleti anayasal bir düzenle işlemektedir. Dolayısıyla da kurumsal olarak bu tür fetvalar yasal değildir!

Bunun yanında sapkınlığa davetiye çıkaran söyleminize en güzel yanıtı Kur'an ayeti veriyor: 

"Evlilik çağına gelinceye kadar yetimleri deneyin; eğer onlarda akılca bir olgunlaşma görürseniz hemen mallarını kendilerine verin, büyüyecekler de mallarını alacaklar diye o malları israf ile ve tez elden yiyip tüketmeyin. Zengin olan (veli) yetim malına tenezzül etmesin, yoksul olan da kararınca yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman yanlarında şahit bulundurun; hesap sorucu olarak da Allah yeter."Nisa Sûresi, 6. Ayet Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı


"Yetimleri, nikah çağına gelmelerine kadar gözetleyip denetleyin. O zaman onlarda içinize sinecek bir olgunluk ve erginlik görürseniz, mallarını onlara geri verin. Büyüyecekler diye bu malları tez elden saçıp savurarak yemeyin. Zengin olan, iffetli davransın! Fakir olan ise örfün gerekli kıldığı oranda yesin. Mallarını kendilerine teslim ettiğiniz zaman yanlarında tanıklar bulundurun. Hesap sorucu olarak Allah yeter." Nisâ Sûresi, 6. Ayet Kaynak: Yaşar Nuri ÖZTÜRK

Dolayısıyla, ne diyor Kur'an? 

Evlenecek kişinin yaşına ilişkin aranılan,  "olgun" ya da reşit olma özelliği.

Pekii...

Olgun ne demek?

1. Olmuş, yetişmiş, kemale ermiş.

2. Haklarını kendi kullanmak için yasanın gösterdiği yaşa gelmiş olan kimse

Ergen ne demek?

1-Olmuş, yetişmiş, kemale ermiş.
2-Haklarını kendi kullanmak için yasanın gösterdiği yaşa gelmiş olan (kimse), reşit.

Reşit ne demek?

Ergin.

Hal böyle olunca sorum çok açık: 

9-12 yaşı nereden çıkardınız?!..



Öte yandan...

"MAKBUZ İSTENECEK
Diyanet'ten zekat verene vergi indirimi önerisi
Diyanet İşleri Başkanlığı, zekatını verenler için TBMM'ye vergi indirimi yapılması önerisinde bulundu."

Yapılan iyiliği yapandan başka kimsenin bilmemesi gerekmez mi?..

Hani "sağ elinin verdiğini, sol el bilmemeli." hadisi var ya...

Dolayısıyla.. yapılan yardımın ifşa edilmesi görgüsüzlük değil midir? Hele bir de yaptığı yardımdan maddi anlamda menfaat sağlamak...

Sahi...

Konu açılmışken örnek alınacak bir haberi paylaşmak isterim:

"Van'da meydana gelen şiddetli depremin ardından Japonlar Tokyo'daki Türkiye Büyükelçiliğinin posta kutusuna içerisinde para olan zarflar ve destek mesajları olan mektuplar atarak kaçıyor

AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, Türkiye'nin bu yıl martta Japonya'da meydana gelen depremin ardından yardımlarını unutmayan vefakar Japonlar sessizce, içerisinde iyi dilek notları, başsağlığı mesajları içeren para dolu zarflar bırakmaya başladı

Para zarflarının içerisinden bazıları isimsiz ya da sadece yaş ve cinsiyetin belirtildiği notlar..." 26 Ekim 2011,
Kaynak: https://www.sabah.com.tr/dunya/2011/10/26/japonlardan-anlamli-deprem-yardimi

Demem o ki...

Japonların bu örnek davranışı,

Herkese kapak olsun!!!



Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.