20 Aralık 2008 Cumartesi

EOKA ve Kanlı Noel Vahşeti!..














Sözde "ermeni soy kırımı için özür dileme" kampanyasını masumane olarak sunmaya çalışan, gaflet ve dalalet, hatta hıyanet içinde olanlara, buradan bugünün özel anlam ve önemi üzerinde durarak, hatırlatmalar yapmak istiyorum.
*
******
*
Kıbrıs Türk halkının milli mücadele yıllarında vatan uğruna şehit düşenlerin anıldığı 21-25 Aralık Milli Mücadele ve Şehitler Haftası başladı. Kıbrıs’ta tarihe “Kanlı Noel” olarak geçen, Rumların Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlama (Enosis) amacıyla 21 Aralık 1963’te başlattığı silahlı saldırılarda şehit düşenler tören ve etkinliklerle anılıyor.
*
*******
*
Ne yazık ki, tarihimizi iyi bilmediğimiz gibi yaşadıklarımızı da unutmak gibi bir alışkanlığa sahibiz. Evet! Kendilerini "aydın" olarak görüp, kendi milli menfaatlerine bilerek ya da bilmeyerek zarar verecek girişimlerde bulunanlara soruyorum; Kıbrıs'da yaşanılan vahşeti niçin gündeme taşımıyorsunuz? Yurtsuz kalmış (!) Ermenileri gündeme taşıyarak, duygusal baktığınız imza kampanyasını, 20 Aralık 1963'ü, tarihe Kanlı Noel olarak geçiren Rum halkından özür istemeye niçin dönüştürmüyorsunuz? Şayet bu katliamı ve vahşeti bilmiyorsanız buradan bu anlamlı gün vesilesiyle hatırlatmak istiyorum:
*
*******
*
"Kıbrıs'ta Türklerle Rumların eşit ortak olarak kurduğu Kıbrıs Cumhuriyeti'ni yürütmek yerine Türkleri ortadan kaldırarak tüm Kıbrıs'a egemen olmak için Rumlar çeşitli planlar yaptılar. Bu çerçevede Anayasa'da 13 maddelik değişiklik önerisinde bulunan Rumlar bu önerileri reddedilince önceden yaptıkları plan gereği, eğittikleri silahlı güçleri de devreye sokarak Türklere saldırı başlattı.

Tarihe kanlı Noel olarak geçen bu saldırılar 1963 Aralık ayında başladı. 20 Aralık gecesi Lefkoşa'nın Tahtakale semtinde evlerine gitmekten olan bir grup Türk'ün otomobillerine açılan ateş sonucunda Zeki Halil ve Cemaliye Emirali adlı iki Türk şehit düştü, bir grup Türk de açılan ateş sonucunda yaralandı. 21 Aralık günü bu saldırıyı kınamak için Lefkoşa Türk Lisesi bahçesinde toplanan Türk öğrencileri EOKA çetesi mensupları tarafından kurşunlandı. Aynı gün Lefkoşa'daki Atatürk büstüne de saldırıldı(1). Bir gün sonra Türkiye Büyükelçilik binası ile Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı'nın ikametgahına ateş açıldı. Akritas Planı artık fiilen uygulamaya konulmuştu.


1963 yılı Kanlı Noel saldırılarının hedefi Lefkoşa idi. Rumlar, merkeze hakim olmakla bütün Kıbrıs'a hakim olacaklarını sanıyorlardı. Bunun için de kendilerine en büyük engel Lefkoşa'ya bağlı Küçük Kaymaklı kasabası idi. 1960 nüfus sayımına göre kasabada 5126 Türk, 1133 Rum yaşıyordu. Kasaba önemli bir Türk yerleşme merkezi durumundaydı.Kasaba çevresinde 19 Aralık'tan itibaren faaliyetleri gözlenmeye başlandı. Rum saldırısından şüphelenen Türk Mücahit Teşkilatı'na üye gençler, halkı olası bir saldırıya karşı hazırlamaya çalıştı (2).


Rum saldırısı 22 Aralık günü başladı. Küçük Kaymaklı'nın dış dünya ile bağlantısı tamamen kesilmişti. 23 Aralık'tan itibaren yeni takviye kuvvetleri alan Rum saldırganların başına EOKA'cı katil Nikos Sampson geçmişti. Diğer yandan Ada'daki Yunan alayı da saldırganlarla birleşmiş ve Rumlar bütün güçlerini bölgeye teksif etmişti. Makarios'un 22 Aralık günü Garanti Antlaşmaları’nı tanımadığını ilan etmesi, Rum saldırganlara daha da cesaret vermişti. Türk direnişçiler, 5000 Türk'ün sorumluluğunu üzerlerine almaları nedeniyle bölgeden ayrılmaya karar verdiler ve bunu 24 Aralık gününden başlayarak uygulamaya koydular. 3000 Türk Hamitköy'e, 2000 civarında Türk de Lefkoşa'nın emin bölgelerine gönderildi.

Rum çeteleri, kadın-erkek, genç-ihtiyar demeden Türklere karşı vahşice saldırırken; Türkler, Küçük Kaymaklı'da bulunan Rum aileleri de kendi korumaları altında Büyük Kaymaklı'ya göndermişti. Geride kalan 550 kadar yaşlı, kadın ve çocuk Türk topluluğu Rum çetecilerce esir muamelesine tabi tutuldular. Bu arada seksenlik imam Hüseyin İğneci ve yatalak 18 yaşındaki oğlu Rumlar tarafından vahşice şehit edildi.Tüm çabalara rağmen çatışmalar durmadı. Rum silahlı güçleri 24 Aralık günü Lefkoşa ve diğer Türk bölgelerine saldırıya devam etti. 24 Aralık günü Kumsal bölgesine saldıran Rumlar, Kıbrıs'taki Türk Alayı'nda doktor olarak görev yapmakta olan Binbaşı Nihat İlhan'ın eşi ile üç çocuğunu vahşice katlettiler.


Saldırılar sonucunda 18.667 Kıbrıs Türk'ü yaşadığı 103 köyü terk etmek zorunda kaldı. Birleşmiş Milletler aracılığı ile köylerini terk etmek zorunda kalan Türklerle ilgili araştırma sonuçlarına göre, 1964 yılında Lefkoşa kazasında 39, Girne kazasında 7, Baf kazasında 49, Larnaka kazasında 21 ve Mağusa kazasında 21 köy olmak üzere 124 köy zarar görmüş, yüzlerce Türk ölmüş, binlercesi yaralanmış veya köylerini terk etmek zorunda kalmışlardı. 1963 yılında başlayıp 1964'te de devam eden olaylarda 364 Türk şehit olmuştur(5).
**GÜVENLİK KUVVETLERİ DERGİSİ**
KAYNAK:Çay, Abdulhaluk Mehmet-; Kıbrıs'ta Kanlı Noel-1963, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1989.
DİP NOTLAR:
1) Aydın Olgun, Kıbrıs'ın Anatomisi, Dört Devir, Dört Lider, Ankara 1975, s. 23; Halil Fikret Alasya, Tarihte Kıbrıs s. 221; Pierre Oberling, s. 69.
2) Rum alayı ve EOKA çetelerine karşı koymaya çalışan Türklerin elindeki silahlar 6 piyade tüfeği, 5 sten, 2 bren, çeşitli tabancalar, 100 av tüfeğinden ibaretti.
3) TAK, Özel Sayı: 1/89.
4) Mehmet Gönlübol ve diğerleri, s. 407.
5) Zaim M. Nedjatigil, The Cyprus..., s. 17-18; Pierre Oberling, s. 97."

*
***********

*
Görüldüğü üzere "aydın"lar niçin kendi milletine yapılmış mezalimliği, yurtlarından kovulduklarını, alçakça planların kurbanı olduklarını gündeme taşımazlar? Hiç olmazsa yakın tarihimize el atsınlar!!! Savunmaya çalıştıkları iftiraları biz, Kurtuluş Savaşı sonucunda kurduğumuz yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve onun tapusu olan Lozan Antlaşması'yla çözümledik!!! Hatta Kurtuluş Savaşı'nın ilk zaferi olan Gümrü Antlaşması'ı (22 Kasım 1920) Ermenistan Taşnak Hükümeti ile Türkiye arasında imzalandı!!!Bu antlaşmanın en önemli sonucu ise; Ermeni sorunun çözülmüş olmasıdır!!! O halde, şimdi sizlere ne oluyor?! Tarihi yeniden mi düzenleyeceğiz? Bunun sonu olur mu?
*
*********
*
O dönem binbaşı rütbesindeki Nihat İlhan’nın Kumsal’daki evine saldıran Rumlar, küvette saklanan İlhan’nın karısı ve 3 oğlunu vahşice katledilerek yaşanan ev, içerdiği vahşet tablosu nedeniyle “Barbarlık Müzesi” haline getirildi. Emekli tabip General Nihat İlhan aradan 45 yıl geçmesine rağmen İrfan Bey Sokağı 2 No’lu tek katlı evin sığındıkları banyo küvetinde şehit edilen karısı Mürüvet ve çocukları Murat, Kutsi, Hakan’ın acısını unutmadı! Bizler de yaşanılan bu kırımın acılarını yüreğimizde hissediyor ve bu uğurda şehit düşen tüm kahramanlarımızı minnet, saygı ve rahmetle anıyoruz. Allah bir daha bu acıları bizlere yaşatmasın. Bu vesileyle de Ada'da Türk Ordusu'nu işgalci gibi göstermek isteyenlere, yaşanılan bu gerçekleri esefle hatırlatmak isterim.
*****
Büyük Atatürk'ün Gençliğe Hitabe'sinde işaret ettiği üzere, bizim en kıymetli hazinemiz: İstiklâl ve Cumhuriyet'imizdir! Bunları koruyup kollamak da en önemli ve YAŞAMSAL görevlerimiz arasındadır! Sevgi ve saygılarımla!





2 yorum:

  1. Değerli öğretmen arkadaşım Allah senden razı olsun yine çok güzel birkonuya değinmişsin.evet haklısın kıbrısta rumların kafkasyada rusların ve ermenilerin.yugoslavyada müslümanlara uygulanan afganistanda ırakda amertikada kızıldereli
    lere yapılan soykırımları ve vahşetleri kınayıp onları özürdilemeye davet etmiyorlar sözde aydın larımız kalkmış Türkiye de Türkleri arkadan vuran kalleş ermeni çetelerinin yaptığı belgelerle sabit kıyımları ghörmemezlikden gelip Biz Türkleradına o kan emiciermenilerden sözde yaptığımız varsayılan soykırımı kendi adlarına özür diliyerek ölen tüm müsliman ve Türk lerin kemiklerini sızlatmakdadır.Bu konulara duyarlı olduğunuz ve araştırarark tane tane açıkladığınız için sizden şahsım ve tüm Türk Milliyetçileri adına sonsuz teşekkür ederim .Klemeiniz keskin ve bilginiz açık olsun

    YanıtlaSil
  2. Değerli Öğetmenim bu gayretiniz için geçekten çok teşekkür ediyorum. Uyuyan insanları uyandırmak için vediğiniz bu mücadele için size büyük saygı duyuyorum. Elleriniz dert görmesin. Yazınız için çok teşekkürler. Serkan Alpaslan

    YanıtlaSil