"Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." Mustafa Kemal ATATÜRK
Vatan evlatlarımız, şehitlerimiz... Artık neredeyse sayılarını sayamaz olduk. Gün geçmiyor ki bu kara haberi duymayalım. Millet olarak hepimizin canı sıkkın... Nasıl sıkılmasın ki!.. Bu evlatlar henüz yirmisinde mübarek bedenlerini toprağa veriyorlar... Nasıl dayansın bu acıya analar, babalar, kardeşler, sevgililer?..
Millet olarak içimiz yanıyor!.. Fidanlarımız daha ne olduğunu anlayamadan alçakça ve haince kurşunların ya da mayınların hedefi oluyor... Televizyonlarda izlediğimiz şehit cenazelerinden yükselen bir ses vardı ki, insanın tüylerini diken diken ediyor... "Benim oğlum tek başına 50 kişiyi yenecek güçteydi! Ama kalleşçe vuruldu!.." İşte İskenderun'da kalleşçe şehit düşen vatan evladımızın acılı babası böyle bağırdı... Ne çare ki bu acılarla Türk milleti, sabır gücünü zorluyor...
Dayanılmaz acılarımızla doruk yaparken, sağduyumuzu kaybetmemeyi bilen bir millet olduğumuzu da biliyorum. Zira yine de gördüğüm bir endişeyi buradan paylaşmadan geçemeyeceğim:
İsrail'in haydutluğu üzerinde hepimizin söyleyecek bir sözünün, yediden yetmişe var olduğuna eminim. Hatta üzerinde romanlar yazılacak kadar da birikmiş öfkeye sahibiz. Ancak bir gerçek var ki, üzeri asla örtülemez.
* Bir defa her şeyin üstünde göreceğimiz ve ağlayarak sızlanacağımız önceliğimiz; üzerinde yaşadığımız ve bize güç veren, bağımsızlığımızın adresi topraklarımızın savunmasıyla bizi, biz yapan vatan evlatlarımız yani Mehmetçiklerimiz olmalıdır!
* Unutulmamalıdır ki vatan evlatlarımız yani askerlerimiz olmazsa, bizim de diğer Arap ve Müslüman dünyasındaki çaresiz ve zavallı durumunda görünen topluluklardan hiçbir farkımız kalmayacaktır!!! Bu durumda da gözü yaşlı bu zavallı kesime dahil oluruz; ki asıl istenilen de bu olsa gerek... Zira İsrail'in "insani yardım" gemisine saldırısının altında yatan nedenlerinden birisinin bu doğrultuda olduğuna dikkat çekmek isterim.
* Millî güç olabilmemiz için, millî duyarlılığa sahip olmalıyız. O zaman da öncelikli olarak kendi vatanımız için ayağa kalkıp, ağıtlarımızı ve acılarımızı ortaya koymalıyız... Yani "önce can sonra canan" anlayışını vatan sathında da sergilemeliyiz.
* En önemlisi de biz güçlü olmazsak, bizim diğer bölge halklarından hiçbir farkımız olmayacağını iyi görmeliyiz. O zaman da demek oluyor ki kendi derdimize öncelik sağlamalıyız! Ki ardından gücümüz doğrultusunda diğer kardeşlerimizin de derdine derman olabilelim! Zaten güçlü olan bir milletin ve devletin yaptırımı da o denli güçlü ve kararlı olacaktır!
* Kendimize acımaz ve kendi sorunlarımızı göz ardı edersek, unutulmasın ki Irak'ta, Filistin'de ve Afganistan'da neler yaşanıyorsa, tıpkısının belki daha fazlası bizlere de Allah korusun reva görülecektir!!! İstenilen de bu değil midir? Peki böyle bir felakette bizi kim koruyacak ve kollayacaktır?! Zira Osmanlı'nın, Filistin halkını güvenceye almak ve topraklarını İngilizlere karşı savunmaya gittiğinde, bizi, arkadan vuran din kardeşi saydığımız Araplar değil miydi? Elalemin İngiliziyle bir olup askerlerimizin bağırsağına kadar deşmedi mi?!..
* İnsani ve vicdani görevimizi yerine getirebilmek için, önce kendi gücümüzün, özgürlüğümüzün elimizden alınmasına olanak tanımamalıyız! İşte o vakit dünyaya karşı yaptırımlarımızı sonuna kadar kullanabilir, sesimizi duyurabiliriz! Tabii aynı duyarlılığı Irak'ta 1.5 milyon Müslüman kardeşlerimiz katledilirken de göstermeyi unutmadan!
* Diğer bir nokta da, böyle bir durumu özellikle isteyen dış güçlerin amacı; bizim millî ulus anlayışımızı untturup, kaybettirmektir. Zira Arap dünyasında ulus anlayışı olmadığı için istedikleri gibi o bölgeyi ve o coğrafyayı şekillendirip, arzularını yerine getirebiliyorlar. Bu noktada bu anlayışı bize uygulayamıyorlar! Çünkü!.. Evet çünkü, Atatürk Cumhuriyeti'nin temel felsefesi ulus anlayışı üzerine kuruludur!!! Yani tasada, kıvançta, kederde millî refleksimizle hareket edip, ayrım gözetmeksizin tek yumruk olabiliyoruz! O zaman da bizi yutmak zor oluyor!
O halde ne yapılmalı? İşte bugün üzerimizde oynanan oyunlar gibi; yani dini ve etnik köken üzerinden birbirimizden ayrıştırma gayretleri sürdürülmelidir!!! Bunda ne kadar başarılı olurlar derseniz, Irak'ta ayrışma yapılıyor... Yugoslavya paramparça!!! Bize gelince, gayretler görüldüğü üzere tüm hızıyla sürdürülüyor...
Sevgi ve saygılarımla!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder