19 Temmuz 2010 Pazartesi

Sezar'ın Hakkını Sezar'a Vermek Lâzım...













"İnsan kulağından zehirlenir." MEVLANA



İnsan, hayatı yaşarken ister istemez çevresindeki kişilerden, varlıklardan ve olaylardan etkilenerek hareket eder.


Bir toplumun ahlâki değer yargıları bu kadar mı yerle bir olur, diye muhakeme ededurayım... Öte yandan basında öne çıkan haberler, oldukça dikkat çekiciydi. Zira dünya liderlerine yönelik iddialar ve hicivli haberleri okudukça, küresel ahlâksızlığın tüm insanlar üzerindeki etkisinin, her geçen gün kendisini daha da yakından hissettirdiğini görüyorum. Toplumsal ahlâki değerlerin, aşınmaya uğramasıyla, insanlığın ortak sorunu olan ahlâk felsefesi de bu sayede yok oluyor işte...

Şimdilerde egemen güçlerin, ahlâkın her alanındaki çöküntüsünden yararlanmasını (!); ve bunu da bir araç gibi kullanmayı insanlara, amaç olarak göstermesini ibretle, dehşetle ve kaygıyla izliyoruz...


Birkaç gün önce Okan Bayülgen'in programını biraz izledim... Bayülgen'in konuklarıyla beraber kendisinin de yorum getirdiği konu, "Seksi olabilmenin öncelikli koşulu nedir?.." gibi saçma sapan ve çok ucuz anlatımlar içeren konuşmalardı... İnanılır gibi değil! Bu türden basit ve seviyesiz konular, anlatımlar kime, ne kazandırıyor? diye sormadan edemiyorum. Zira insanların zihinlerini meşgul ettikleri konulara bir bakar mısınız?.. Bu soru ve üzerinde konuşulan sözler, toplumun hangi değer yargısına katkı sağlıyor? Hangi eğitime destek veriyor? Doğrusu çok merak ediyorum!


Peki; bu durumda toplumumuzun dinamik yapısını oluşturan gençlerimizin ve çocuklarımızın, ruhlarını ve zihinlerini ne ile yıkamış oluyoruz? Bundan sonra onlardan, nasıl ve hangi kaliteli davranışı beklemeliyiz?..

Örnek model olarak sunulan programların niteliği böyle olursa, biz de ona göre bir gelecek hazırladığımızın farkına varalım!

Evrensel konular üzerinden, akıl ve bilimle beslenmesi gereken yaşamın yerini ruhsuz, akıldan uzak, ahlâk niteliğinden yoksun zaafiyetlerle dolu, affedersiniz "hayvan"i içgüdüsel bir anlayışın hakimiyeti, insanlara sunuluyor... Bu durumda da toplumsal çöküşe doğru koşar adımlarla gidiliyor demektir!


Gelelim dünya liderlerinin örnek (!) davranışlarına; malum, İtalya başbakanının yaptıklarını, yaşadıklarını duymayan kalmadı... Yine, bir kez daha Berlusconi üzerinde yer alan iddialarla, dünya çalkalanıyor!!! Valla, şimdi de Marlon Brando ve Al Pacino'nun "Baba" filmini hatırladım. Zira Berlusconi için derin ve gizli örgütlenmeye yönelik iddialarla, "Sezar" olduğu söyleniliyor... O halde biz de "Sezar'ın hakkını Sezar'a" vererek Berlusconi'yi hak ettiği yere oturtalım :) Berlusconi ve iddia edilen bağlantılarının ayrıntılarını, İtalyan halkı ve İtalyan adaletine bırakarak, birkaç cümleyle Sarkozy'e değinmek isterim:


Toplum Sözleşmesi(Du Contrat social, 1762)yle gerek siyaset kuramının, gerekse siyaset felsefesinin klasik eserinin yazarı Rousseau'dan;
"Yaşamın ta kendisi" olarak gördüğü romanları, "Çocuklar gibi oyalanmak için, ya da tutkulu kimseler gibi bilgi edinmek için okumayın; yaşamak için okuyun." diyen Gustave FLAUBERT gibi yazarları bağrından çıkaran Fransız halkının, bugün kimlerin eline kaldığı ortada...


"Sarkozy Hapiste" haberiyle resimlenen rezaletin boyutu Fransızlar için onur kırıcı! Fransa devlet başkanı yerlerde sürünüyor... Elysee Sarayı utanç ve telaşta!.. Malum, Sarkozy'nin yaşamı da Berlusconi'den geri kalmıyor... Eh, o zaman da bu haberlere hiç şaşırmamak gerkiyor!


Aslında insan ve sanatın birbiriyle paralel olduğu düşüncesiyle hareket edersek, içinde bulunduğumuz yüzyılda insanın geleceği büyük endişeler içerisinde olduğu gibi; sanatta öyle... Sanat, maalesef bugün en kısır dönemini yaşamaktadır...


Peki, geçmiş yüzyıla bir bakalım; bu çağın düşünür ve yazarlarından insanlığın öğrendiği, özendiği hatta örnek aldığı çok şeyler vardı... Haysiyet, onur, namus, insanlık, vicdan, hakkaniyet gibi kavramlar mesela. Üzerinde inanılmaz yorumlar yapılır ve geliştirilirdi... Hatta, yürekten çok ruha, akıldan çok hayallere seslenen romantizmin yaşandığı dönemde bile olayların sağlam bir temel üzerinde oturtulmasına çaba gösterilirdi. "Hayallerin dizginlerini aklın ele alması" gerektiğine inanılarak konular ele alınırdı. Şimdi ne oldu?!.. Bu kavramları bırakınız yaşatmayı esamesi bile okunmuyor...


Bugün, hâlâ geçmiş yüzyılların yazar ve düşünürleriyle beslendiğimiz bir gerçek. Zira insan olmanın değerlerini hatırlatan o muhteşem eserlerin yerini dolduracak ne yazar, ne de düşünür yok denilecek kadar azınlıkta...


Peki, bu neden böyle?

Küresel ahlâksızlık, dünyaya hüküm sürüyor da ondan!!!


Sevgi ve saygılarımla!

2 yorum:

  1. Küresel ahlaksızlık tabiri bu yazı için mükkemmel bir ana fikir. Gerçekten bütün dünyada ahlaksızlık almış başını gidiyor. Çok güzel bir konu ve mükemmel yorumlamışsınız. Teşekkürler. Serkan Alpaslan

    YanıtlaSil
  2. insan olduğumuzu unutturmama cabalarınızı taktirle karşılıyor insan yuregınız onunde saygıyla egıliyorum.elif

    YanıtlaSil