7 Eylül 2010 Salı

Haç Bahane...
























"Emvâcı hurûş-âver olurken melekûta?
Çan sesleri boğsun da gömülsün mü sükûta?" Mehmet Akif ERSOY / Yâ Râb Bu Uğursuz Gecenin Yok mu Sabâhı?..



Bir kalenin fethedildiği nereden anlaşılır? Tabii ki de kaleye dikilen bayraktan... Peki bir yer işgal edildiğinde ilk önce ne yapılır? Şüphesiz ki işgal edenlerin bayrağı dikilir! O halde bunun anlamı nedir? Artık bayrağın dikildiği yer, bayrağın sahiplerinin olduğuna açık ve net cevaptır...


Hoşgörü anlayışı içerisinde Akdamar Kilisesi'nde ayin yapılmasına rıza gösterilmesine rağmen, edinilen heberlere göre Ermeni Patrikhanesi, bu durumu yeterli görmeyip, dahalarını istemeye kalkışmış...

Efendim, Akdamar'a "Haç dikilmeli"ymiş...

O vakit biz de sormak isteriz:

Niye ki?!

Sizin amacınız üzüm yemek mi?

Yoksa bağcı dövmek mi?

Ha, amacınız üzüm yemekse, o halde buyurun ayininizi yapın!...

Yok, amacınız bağcı dövmekse, orada durun bakalım!!!

Hani sizler değil miydiniz, "amacımız sadece ayin yapmak!" diyen?

Ee, o zaman şimdi niye yan çiziyorsunuz?..


Öte yandan, topluma örnek olan ve topluma yön veren kişilere sanatçı denir. Ama şimdilerde bu anlayış ve sorumluluk farklı alanlara taşınıyor... Mesela Fransız oyuncu Gerard Depardieu, Ermenistan'a giderek uluslararası siyasi bir göreve soyunmuş...

Bakınız ne demiş bu "oyuncu"; "Türkiye'nin soykırımı tanıması için kültürün araç olarak kullanılmasını" önermiş...

Pekâlâ, Gerard Depardieu, "Politikaya bulaşmak istemiyorum ama..." diyerek devamında siyasi açıklamalarıyla sizce siyasetin tam göbeğine inmiş olmuyor mu?!..


Demek ki bugün yapılanlar arasında sözde "Ermeni soykırımı" iftiralarını dünya kamuoyuna yayma görevini üstlenenler arasında" sanatçı"lar da yer alıyormuş! Tıpkı Gerard Depardieu'nun yaptığı gibi... İyi de bu durumda sanatçının güvenirliği, topluma örnek oluşu gibi ahlaki ve vicdani sorumluluğun esası nerede kaldı?!..

Şimdi Gerard Depardieu'ya buradan yine Fransız Jean Jacques Rousseau'nun düşüncesiyle izninizle yanıt vermek isterim:

"Söyleyin bize ulu Voltaire; sırf yozlaşmış salon beyefendiliğimiz uğruna kaç tane el sürülmemiş ve güçlü güzellik eserinizi feda ettiniz? Bu asil ve muhteşem, yiğitçe işlerden sıyrılıp bayağılık ve seviyesizliğe düşmek size ne kadara mal oldu?"


Aynı satırların biraz gerisinde, halkın beğenisini kazanmak uğruna eserlerini yavanlaştıran, sıradanlaştıran sanatçıları şu cümlelerle yermez mi: ...

"Sanatçı dediğimiz kişi; bilgelerin itibar gördüğü, eğlence meraklısı bir gençliğin zevkler içinde yaşadığı, insanların zevklerini kendilerini özgür kılan tiranlara feda ettikleri, erkek ve kadınların sırf birbirlerinin zevk duygularını karşılamak uğruna gösterdikleri cesaret için drama başyapıtlarını ve mucizevi müzik eserlerini sahipsiz bıraktıkları bir çağda ve ülkede dünyaya gelmek gibi bir talihsizlik yaşasa kendini kabul ettirmek için hangi yolu denerdi nazik beyler? Elbette o akılalmaz yeteneğini dönemin seviyesizliğine uydurmak amacıyla, hayranlık veren ölümsüz başyapıtlar ortaya koymak yerine, dönemindeki insanların beğenisini toplayabilmek için son derece sıradan eserler üretirdi." Sf: 10-11, Bilimler ve Sanatlar Üzerine Söylev / Jean Jacques ROUSSEAU


Evet, kendi döneminin sanatçı ve aydın çevresini bu sözlerle eleştiren ROUSSEAU'dan cevap vermeyi daha anlamlı buldum. Zira bu düşünceler bana ait değil!.. Depardieu'nun kendi vatandaşı olan, bir filozofun düşüncesi...

Söz konusu tespitler ne yazık ki günümüze hakim bir kısım sözde "sanatçı"ların zihniyetini yansıtmaktadır. Ve bunun içerisinde de korkarım ki, Gerard Depardieu'da var...


Sevgi ve saygılarımla!



1 yorum:

  1. sanatçı ile ünlüleri birbirine karıştırmamak gerekli.gerçek sanatçı insanlık adına aydınlığı anlında ilk hissedendir.bazıları ise menfaatleri adına ışığı anlında ilk hissediyor.elif

    YanıtlaSil