17 Aralık 2011 Cumartesi

Sen Boş Ver... Keyfine Bak



















Dünya ekonomisinin krize girmesiyle birlikte beraberinde dünyada savaşlar yaşandığı bir gerçektir. Nitekim Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasında en önemli unsur ekonomideki çöküştür... Ardından bizim de ekonomimizdeki çöküş, borçlar... Milletimizi Kurtuluş Savaşı'na kadar sürüklendi. Zira ülkemizin bütün zenginlikleri -yer üstü ve yer altı kaynaklarımız- işletilemez hale getirildi. Hâl böyle olunca da ekonomimiz sıfırlanmış, millet olarak, zengin ülkemizde yoksul düştük... Köylümüz yoksullaşmış, tarım yapamaz hale getirildi. Netice itibariyle, pekçok ürünü yabancılardan almaya mahkum edildik!


Atatürk'ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı'nı cephede kazanmamızın hemen ardından, ekonomi cephesinde de aynı başarıya ihtiyaç hasıl olduğunun önemi üzerinde duran Atatürk, kendi üretimimizi yapmak niyetindeydi. Bunun üzerine kendi ürettiğimiz mallarla ayakta kalabileceğimizin önemini halka anlatmaya başladı...


Bu sebepledir ki, Atatürk, 17 Şubat 1923 yılında İzmir’de İktisat Kongresi toplanmasını istedi. İzmir İktisat Kongresi’nde yurdun bağımsızlığını korumak, başka ülkelere el açmamak için yerli mallar üretmemiz ve kullanmamız gereği kararlaştırıldı.


Dolayısıyla Başbakan İsmet İnönü, 12 Aralık 1929 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde "Türk parasının değer kaybının nedenlerini ve alınacak önlemleri" üzerinde bir konuşma yaptı. Yerli malı, ulusal ekonomi, tutum konusunda özet olarak dikkat çektiği nokta şu oldu:

"Yerli mallar üretmek, ulusça tutumlu olmak, birbirimize inanıp güvenmek zorundayız. Yabancı ülkelerden, sattığımızdan çok mal almayacağız." (Bu cümle, internetten alıntıdır.)


"Tutumlu olmanın yerli malı kullanmanın önemini, değerini ülke genelinde yaymak için -14 Aralık 1929'da- Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti kuruldu. Atatürk"ün himayesinde, TBMM Başkanı Kazım ÖZALP Paşa başkanlığında, iş Bankası Genel Müdürü Celal BAYAR, Ziraat Bankası Genel Müdürü Şükrü ATAMAN ve Emlak Bankası Genel Müdürü Hakkı Saffet TAN"ın da katılımıyla Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti kurulmuştur. Cemiyet devletin üst düzey yöneticilerinin katılımıyla tanıtılmış, tasarruf ve yerli malı kullanımı konusunda örnek olmak üzere Atatürk misafirlerine çay kahve ikram etmeyi kaldırmıştır.


Türkiye"nin Dünya Bunalımı etkisiyle de iç kaynaklarına yönelmesiyle özel tasarrufların arttırılması ve tasarruf alışkanlıklarının değiştirilerek banka sistemine dahil olması önem kazanmıştı. Geleneksel tasarruf biçimlerinin değiştirilmek istenmesi de önemli hedeflerden biriydi. Bu alanda dönemin önde gelen iktisadi kurumlarından biri olan İş Bankası, 1928 yılında "Kumbara Seferberliği" ilan ederek tasarrufları teşvik etmeye baş lamış, 25 Aralık 1929 tarihini Ta sarruf Günü ilan etmişti.


Türk Lirası'nın değerine istikrar kazandırılırken, birikimlerin ulusal bankalara yatırılması konusunda yoğun bir propaganda hareketi başlamış, "Bankada Türk Paran Var mı? Korkma Çünkü Türk Parası En Sağlam Paradır", "Paranı Milli Bankalara Yatır ve Üret" gibi ilanlarla halk, tasarruflarını bankalara yatırmaya çağrılmıştı. Tasarruf ortamını hazırlamak amacıyla 1930 yılında Tasarruf Sandıkları Kanunu, 1933 yılında Mevduatı Koruma Kanunu, 1936 yılında Bankalar Kanunu çıkarılmıştır. Evde saklanan paranın ekonominin yararlanabileceği alanlara çekilmesi ve insanlara tasarruf alışkanlığı kazandırmak amacıyla kumbara çekilişleri yoluyla tasarrufu teşvik ikramiyeleri uygulaması başlatıldı." Kaynak:

http://web.deu.edu.tr/ataturkilkeleri/pdf/1.ciltsayi2/c1_s2_dogan_duman.pdf



Evet hâl böyleyken, bugün bırakınız yerli malını...

Yabancı hayranlığımız ve tutkumuz "sanat" alanına ve hatta deyim yerindeyse iğneden ipliğe kadar ruhumuza işledi... Alın size bir örnek;

"Brad Pitt Muhteşem Yüzyıl dizisinde oynamak için geliyor!


Brad Pitt, Muhteşem Yüzyıl dizisinde bir bölümde oynamak için dizinin yapımcıları ile 2 Milyon Dolar karşılığında anlaştı. Pitt, Muhteşem Yüzyıl dizisinin Savaş sahnelerinde oynayacak. Muhteşem Yüzyıl'ın Brad Pitt'in oynayacağı sahneler önümüzdeki ay çekilecek.." 22 Kasım 2011, Vatan


Valla ne diyelim hayırlı uğurlu olsun... Zira koskoca Türk milletinin içerisinden bu rolü oynayacak insan bulamamışız..!


E o zaman da... "2 milyon dolar"ımızı seve seve dışarılara verebiliriz..

N'oolmuş ki, topu topu 2 milyoncuk... Olsun, veririz valla...

Yeter ki, "Bred efendi" bizim kendi ellerimizle canına okuduğumuz tarihimizin sayfalarında arz-ı endam etsin! Millet olarak ağzımız açık, tarih bir yana (boş ver onu) "yakışıklı" elin hıristiyanına hayranlığımızı ifade edelim...

Zaten biz değil miydik, dilimizden de utanıp, aşağılayarak Türkçe yerine "İngiliz hayranlığı"mızla İngilizce ile söyleyerek uluslararası şarkı yarışmalarında boy gösteren?!

Varsın olsun...

Her halimizle yabancı hayranlığı altında ezilip büzülerek, hem Türk'üm, hem de elhamdülillah müslümanım demektense...

Batı hayranlığı ve taklidi altında "modern" olmanın "gururu"nu yaşayarak keyfine varalım...


Bradler, Noeller, çam ağaçları, "bye bye"lar... haçlar, çanlar, kiliseler ( "n'oolacak ki? hepimizin Tanrısı aynı değil mi?" Bol miktarda Hıristiyanlık propogandası saydığım Yahşi Cazibe dizisi... incilerinden bir örnek), Parisler, noel babalar...

Boş ver yerli malını falan...

Yeni "mal"larla hayat çok daha havalı...

Keyfine bak...

:)

Sevgi ve saygılarımla!

Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

1 yorum:

  1. öğretmenim çok haklısınız..Gidiyoruz Fransız'ın Almanın yemeğini Coca Cola'sını alıyoruz...San ki burada tüm yiyecekler gitmişte oraya muhtaç kalmışız gibi bir durum...Ama muhtaç kalsam bile Fransız'ın Almanın yiyeceğini yemeğini almam ASLA...
    Merve KANAN

    YanıtlaSil