Aşiret etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Aşiret etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Aralık 2015 Cumartesi

Her Şeye Rağmen...










Osmanlı Devleti'nde kadınlara ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapılmakta, eğitim ve iş hayatı da dâhil olmak üzere sosyal hayattan soyutlanmaktaydılar. Erkeklere tanınan çok kadınla evlenebilme hakkı kadınları aile hayatında bile etkisiz bir durumdayken,


Cumhuriyet döneminde Atatürk, kadına erkek ile aynı hakları tanıyacak olan düzenlemeler büyük bir hızla gerçekleştirilerek eğitimde, iş hayatında, siyasette kadın erkek fırsat eşitliği sağladı.

Birçok batı ülkesinden önce Atatürk tarafından Türk kadınlarına bu haklar adeta sunuldu.

Ve...



31 Temmuz 1932' de Türkiye güzeli Keriman Halis' in, Belçika' da yapılan yarışmada dünya güzeli seçilmesi üzerine Atatürk O'na "Ece" unvanını verir ve Türk kadınına şöyle seslenir:

" Türk ırkının dünyanın en güzel ırkı olduğunu tarihten bildiğim için, Türk kızlarından birisinin dünya güzeli seçilmiş olmasını çok tabiî buldum. Fakat Türk gençlerine bu münasebetle şunu hatırlatmayı da lüzumlu görürüm: Övünç duyduğumuz tabiî güzelliğinizi fenni tarzda muhafaza etmesini biliniz ve bu yolda uyanık olunuz... Bununla beraber, asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, analarınızın ve atalarınızın oldukları gibi, yüksek kültürde ve yüksek faziletle dünya birinciliğini elde tutmaktır."

Hâl böyleyken bu gün...




Bir  mahalle muhtarı, sosyal paylaşım sitesinden kız çocuklarının akşam ezanından sonra parklarda velisi olmadan gezmemesini isteyerek, aksi davrananları,

"Eşek sudan gelene kadar döverim, bilmiş olun. " diyor...

Öte yandan...



"Şırnaklı Şefika aşirete boyun eğmedi

Şefika Üçkardeşler, 19 yaşında zorla bir aşiret üyesiyle evlendirildi. 2 çocuğu oldu. Gördüğü şiddet nedeniyle tüm engellere rağmen boşandı. Sınavlara girdi. Şimdi üniversite 2. sınıf öğrencisi... 

Hedefi mezun olmak, iş bulmak ve çocuklarını geri almak" 15 Eylül 2015, Aydınlık

Dolayısıyla...

Türk kadını, Atatürk'ün kendilerine olan güvenine lâyık olabilmek için haklarını sonuna kadar kullanacak ve Atatürk'ün emaneti olan Türkiye Cumhuriyeti'ni Atatürk'ün istediği gibi sonsuza dek yaşatarak ve geleceğe güvenle bakacağından; ve yine cinsiyet ayırımı gözetmeksizin, erkek kadın bir arada çalışarak Atatürk'ün gösterdiği aydınlık yolda ödün vermeden yürüyeceğinden hiç kimsenin kuşkusu olmasın!




Bu vesileyle,

5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü kutlu ve mutlu olsun...





Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

7 Ocak 2015 Çarşamba

Buzz Gibi...






Hava çok ama çok soğuk memleketimde...

Dolayısıyla...

1919'da emperyalistlerle işbirliği içerisine giren; İngiliz işbirlikçileri Şeyh Said ve  Seyit Rızaların bugün meydanlara heykellerini dikip, onları  birer "kahraman" gibi göstermeye çalışanlar, dün başaramadıklarını bugüne saklayarak halkları birbirine kırdırma gayretindeler.

Ve...

Selahattin DEMİRTAŞ, "Geldiğimiz nokta artık bu mücadelede dananın kuyruğunun kopacağı noktadır" ve "Dananın kuyruğu kopacaksa bugün, 100 yıl önceki gibi, kuyruk değil dana bizde kalacak" dedi...

Evet dün bin bir hileye rağmen bu milleti birbirinden ayıramadılar..

Bugün bunun intikamı ile yanıp tutuşanlara sormak lâzım:

Tek bayrak, tek dil'den ne zarar gördünüz?

Mademki dananın kuyruğu senin elinde kalmış, gövdesi Türkiye Cumhuriyeti Devletinde..

Senin beğenmediğin, hani o, neredeyse "100 yıllık" diyerek burnunu kıvırdığın  -1924 Anayasası'nın 88. maddesi: Türkiye’de din ve ırk ayırdedilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese "TÜRK" denir. 

1961 Anayasası'nın 54. maddesi: Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür.

1982 Anayasa'nın 66. Maddesine göre: Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür.-

"Tek dil, tek bayrak" anlayışı bu.. 

O sebeple, işte sen bu felsefeyle yönetilen Türkiye Cumhuriyeti Devleti sayesinde okudun... üstelik devletin en üst makamlarına gelerek halkının ödediği vergiyle onların gözünü oyma peşine kadar düştün..

Yetmedi  devletine parmak sallayan, ağız dolusu hakaret ve tehditler  savurmaya varan sözlerle, ülkeyi bölme derdine düştün..

O çok söylediğin demokrasi, özgürlük, insan hakları  söylemlerini neden feodal-ağalık  sistemini yok etmek üzerine olmuyor?..

Hani kadınların ezildiği, aşiretlerin hakimiyeti altındaki insanların  özgürlüğü için niye kılın kıpırdamaz?

Küçük yaşta "kuma" giden çocuk gelinler için niye parmak sallamıyorsun?

Gücün ağalığa değil de, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne mi yetiyor?

Ağalarına başkaldıramayanlar, ekmeğini yediği devletine baş kaldırıyor öyle mi? 

Seyid Rızalar da ağalığı savunarak elin gavuruyla işbirliğine girip, Tunceli halkını Genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne karşı isyana zorlamıştı...

Dolayısıyla..

Tek millet, tek dil söyleminde ısrar eden Kürt kardeşlerimizi gördükçe onlar gibi yapmaktan kendisini alıkoyan bir utanç duygusuna kapılma yerine büyük buhran yaratacak ve buhran sayesinde ülkemizi emperyalistlerin tuzağı içerisinde kan gölüne çevirmenin tehdidinde bulunmayı kendisine lâyık görüyor DEMİRTAŞ ve şürekası.

Hâl böyleyken,

Emperyalistlerle işbirliği yaparak,  yeni yeni Şeyh Saidlerle Seyit Rızaları arkalarına alıp, askerine taş, polisine tokat atmayı "marifet" sayıyor,  memleketini  kan gölüne çevirmeyi de zafer kazanmış komutan edası ile savunuyorsunuz ya...


Asıl zafer kazanan, dün olduğu gibi bugün de Yüce Türk Milleti olacaktır.. 

Sakın bunu unutma...



Sevgi ve saygılarımla!

"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S)

21 Mayıs 2013 Salı

Haçlıya Hak, Bize Yok!
















"Damdan adam atan"

"Öldürdüğü düşmanının kalbini yiyen"

Ceset parçalayan...

Siz bu çağda böyle vahşetleri yaşayan bir Batılı ülke gördünüz mü?

Göremezsiniz, zira Batılı ülkeler akıldan, bilimden uzaklaşmıyorlar... O sebeple onlar etnik kökenli mezhepsel bir çatışma içerisine asla düş(ürül)müyorlar.

Peki doğu'ya ilerledikçe ne görüyoruz?

İç çatışmalar, savaşlar mezhep ayrılıkları, etnik ayrışmalar..

Irak, Afganistan, Libya, Suriye...

Reyhanlı'da patlatılan bombaları göz önüne alırsak,

Bu duruma Türkiye de dahil edilmek isteniyor!

Velhasıl...

Maksat kan gövdeyi götürsün...

Etnik ve mezhepsel ayrılıklarla insanlar çatışmalara sürükleniyor,

Ortalık kan revan...

Yanmış cesetler, harabeye dönmüş şehirler...

Bu fitneyi çıkaran Batılı güçlerin ülkelerinde neler oluyor?

Amerika'da:

"Ben Amerikanım"

Fransa'da:

"Ben Fransız'ım"

İngiltere'de:

"Ben İngiliz'im"

İtalya'da:

"Ben İtalyanım"

İspanya'da:

"Ben İspanyol'um"

Almanya'da:

"Ben Alman'ım"

Yunanistan'da:

"Ben Yunan'ım"

Rusya'da:

"Ben Rus'um"

...

Kısaca: Haçlı rahat...

Kendilerine gelince  millî değerler hak, ulus ol'mak şart!

Türk'e gelince...

"Ben Türk'üm" demek, millî değerlerine ve birliğine , tarihine, dil'ine, vatanına, bayrağına, kültürüne,  birikimine... sahiplenmek "faşist"lik, "ırkçı"lık oluyor...

Niye mi?

Geri kalmış ülkelerin ve Arapların modeline sokulmak isteniyoruz da ondan...

Yani;

Kürt, Türk, Laz, Çerkez...

Sünni, Alevi

Geri kalmış ülkeler ve Araplar mı?

Cemaat, kabile, aşiret, tarikat, şeyhlik, emirlik, diktatörlük, sultanlık...

Ulus olmanın dışında Allah ne verdiyse...

Sözde "din" ve töre baskısı altında onun bunun kölesi olarak sürünüyorlar

Ki...

Allahu ekber nidalarıyla birbirini kesen, kalbini söken, yiyen, damdan atan... Müslümanın müslümanı "hizaya getirmek" için kendini "görevli" sayıp boğazlaşan gırla gidiyor...


"Irak Başbakanı, camilere yönelik düzenlenen saldırıları kınayarak Iraklılara ortak cuma namazı kılmaları çağrısında bulundu.

Yazılı açıklamada "Irak'ta camilere ve namaz kılanlara yönelik saldırıları gerçekleştirenlerin hem Şiilerin hem de Sünnilerin düşmanı" olduğunu belirtti" 19 Mayıs 2013


"Irak'ta acı bilanço: 142 ölü, 375 yaralı" 18 Mayıs 2013

"Güne çatışma ve patlamalarla başlayan Irak'ta 26 kişi hayatını kaybetti, 44 kişi yaralandı." 20 Mayıs 2013


Anlayacağımız; etnik köken ve mezhepsel  ayrışmanın içine düşen bölgemiz ve coğrafyamız;

Kan ağlıyor...


Sevgi ve saygılarımla!


Image"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

21 Haziran 2012 Perşembe

Ne "Şeyh"miş Ama!!!
















"Köylüler için aşiret dışında bir yaşam düşünülemez bile. Herkes gücünü ve cesaretini bağlı bulunduğu aşiretten alır. Aşiret bu bakımdan bir övünç kaynağıdır ama aynı zamanda köylüyü doğumundan ölümüne bir cendere içinde tutan ilişkiler ağıdır.

... Aşireti, şeyhlik ekseninde gelişmiş ve bölgede ağırlığı olan bir aşiret. Şeyh... dini etkisi ağalığından daha derin basıyor. Şeyhin gelişi ile tüm köylüler, onun evinin önünde toplanıp ziyeret saatini bekliyorlar. "Şeyhin elini öpmek" onların dilinde, "şeyhin elini görmek"...Aşiret üyeleri, şeyhe öyle bir kutsallık atfetmişler ki onun arabasının tekerleklerinden fırlayan taşları alıp öpmek için yarışıyorlar." Atlas, sayı 125, sf:101


"Şeyh:1- Tarikat kurucusuna bir tarikatta en yüksek dereceye ulaşmış olan kimseye, tarikat büyüklerine veya tarikat kollarından birinin başında bulunan kimseye verilen ad.

2- Arap kabile ve aşiret başkanı."


Böyle tanımlıyor -TDK Türkçe sözlük- Şeyhi.



"Şeyh'in kızı korku içinde
Nizamettin Burak'ın üvey kızı polise başvurarak yardım istedi


Diyarbakır’ın Sur ilçesinde şeyh olarak bilinen ve yaptığı 7 evlilikten 40 çocuğu bulunan 85 yaşındaki Nizamettin Burak, geçen nisan ayında vefat edince çocukları arasında geride bıraktığı mirası için anlaşmazlık çıktı. Babalarının taziyesinde bir araya gelen 27’si kız 13’ü erkek toplam 40 çocuğu, babaları Nizamettin Burak’tan miras kalan Diyarbakır ve Mardin’deki 30 evi, Kızıltepe’deki arsaları, altın ve paraları paylaşmak için..." 10 Haziran 2012, Vatan




Pekii, şeyh efendi bunca malı mülkü ve 7 evliliği şeyhliğine mi borçlu?


Yoksa, toprak ağalığı ile şeyhliğin harmanlanarak birlikte yürütüldüğü, adına da "FEODAL" denilen sistemin vazgeçilmez koşullarına mı?

Yok aslında birbirlerinden farkı...

Ha toprak ağalığı,

Ha şeyhlik-şıhlık...

Bu sistemin temel besin kaynağı cehaletle gelişen din tüccarlığı, yani din sömürüsü...


Başka türlü bu ŞAŞKINLIK yaratan tablo ortya çıkabilir mi?


Ayrıca...


85 yaşındaki şeyh efendi, tam 7"eş" alarak sözde "evlilik"ler yapmış. Ve toplam 40 çocuk sahibi...


Bu arada Şeyh efendi, "eş"lerini alırken acaba bu hanımların ya da daha vahimi çocukların (çocuk gelin) yaşları kaçtı acaba?!


Diyeceğim o ki...


Kötü kaderinin, yanlış davranışlarının neticesinde, kötü yola sapan insanlar, durumlarını iyi, saygı görecekleri bir ortam yaratırlar kendilerine.

Ardından da bu düşünceyi yaşatabilmek için de, aynı düşüncelerin paylaşıldığı bir çevre oluşturulur.

Zenginlikleriyle, yani fakirlerin sırtından geçinerek övünen zenginleri; güçleriyle yani güçsüzleri ezmekle övünen hükmedicileri görünce ŞAŞKINLIK yaşıyoruz...

Yaşadığımız bu şaşkınlığın asıl sebebi; bizim bu insanların kendilerine özgü oluşturdukları bu çevrenin dışında olmamızdandır.


Yine bu insanların durumlarını haklı göstermek için benimsedikleri dünya görüşünü, iyilikle kötülük üzerine düşüncelerini çirkin görmemizin tek nedeni ise,

Bu şekilde cahil insanların ne yazık ki, çoğunlukta olmaları ve bizim de onların arasında olmamızdan kaynaklanıyor olmasıdır.


Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)