Aleksis Tsipras etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Aleksis Tsipras etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Temmuz 2015 Pazartesi

"Oxi"jen


Yunanistan Başbakanı Çipras, "Bugün tarih sayfalarında bir yenisini açtık" dedi.


1947 yılında ABD Başkanı Harry Truman tarafından hazırlanan plân...

"Marshall Planı 2. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konan ABD kaynaklı bir ekonomik yardım paketidir. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 16 ülke, bu plan uyarınca ABD’den ekonomik kalkınma yardımı almıştır" Vikipedia.

Marşal yardımına Yunanistan ve Türkiye  sonradan dahil edildi. Daha sonra bundan sıkça ve övgüyle bahsedilmeye başlandı. Yapılan  yardımdaki malzemelerin ne kadar "kaliteli" ve "son teknolojik" ürünler olduğu sıkça tekrarlanarak insanların zihinlerine adeta "Amerikan mallarının ne kadar kaliteli ve üstün" olduğu yerleştirildi... Dağ taş ABD ürünlerinin reklamına terk edildi..

Dolayısıyla o gün bugündür Amerikan mallarına ilgi olağanüstü boyutta...

Neyse...

Hani şu meşhur türkümüz "Zeytinyağlı yiyemem aman, basmadan fistan giyemem.." var ya.. İşte bu türkü o günlerde piyasaya sürülüyor...

Dolayısıyla Marşal Plânı doğrultusunda biz de ülke olarak nasibimizi aldık...

Zira,

"ABD geçmişten beri dünyanın en büyük mısır üretici ülkesidir. ABD birikmiş olan mısır dağlarını eritmenin bir yolu olarak mısırözü yağı ihracaatını keşfetmiştir. Marshal yardımının koşullarından biri Türkiye’nin ABD’den mısırözü yağı almasıdır
(Yeni Sömürgecilik Açısından Gıda Emperyalizmi, Osman Nuri Koçtürk, Toplum Yayınları, 1966).

Buna koşut olarak Türkiye’de ilk margarin fabrikası kurulur. Yine aynı dönemde yüz binlerce zeytin ağacı sökülerek bir katliam yapılır. Kalan zeytin ağaçlarından elde edilen zeytinyağının büyük bölümü ABD tarafından Dolar karşılığı alınır ve mısırözü yağı TL karşılığı satılır.

Türk insanı zeytinyağından soğutularak mısırözü yağına ve margarine alıştırılır. Bu amaçla zeytinyağı ısınırsa kanser yapar gibi yalanlar uydurmaktan da geri kalınmaz. Hâlbuki zeytinyağı halk ağzındaki deyişiyle dumanlaşma derecesi en yüksek (en zor yanan) sıvı yağlardan biridir.

Bununla da kalınmaz, kötülemek için tıpkı bugün yapılan halkla ilişkiler endüstrisi çalışmaları gibi “Zeytinyağlı yiyemem aman, basmadan fistan giyemem aman…” diye türkü sipariş edilir ve ülkenin en popüler türküsü yapılır.

Katı yağ/margarine mahkûm edilen halk, 20-30 yılda bir kaşık yağa bile muhtaç hâle getirilir. Basma giyen kadınlar, plastik giysilerle tanıştırılır…"

Prof. Dr. Kenan Demirkol


Eh...


Komşumuz Yunanistan'da Truman Plânı -Marşal yardımından- fazlaca büyük bir pay kapmış.. Onun içindir Truman'ın heykeli Atina'nın göbeğine dikilmiş...


 :)



Atina'da kendisi çok seneler önce İstanbul'da yaşamış Yunan bir bayan rehberle konuşuyorum:

Halk olarak maaşlarının düşüklüğünden oldukça muzdaripler. Dolayısıyla Çipras'dan da öyle çok umutlu değiller.  Zira onlara göre; zenginlere, "nereden buldun bu kadar parayı" demedikten sonra, işsizlik ve yoksulluk sorununun  çözüme kavuşamayacağını dile getiriyor. Ve de devam ediyor, "bizim merkez bankamız bile yok!"


Valla öyle dedi...

Tabii konu bir şekilde döndü dolaştı Türklerle olan münasebetlerine geldi. Kendileri, Türkleri çok sevdiklerini,  Yunan halkı olarak Türk halkıyla bir problemlerinin olmadığını ilave etti.  Hatta geçmişte yaşanan şu meşhur, "6-7 Eylül olayları"nda dayısını ölümden Türk komşularının kurtardığını, parası olsa İstanbul'da yaşamak için yeniden gitmek istediğini anlattı.

Diyeceğim...

Truman Plânıyla başlayan Marşal yardımı...

Derken, AB sömürüsü...

Gelinen nokta:

Üretmeyen ve tüketimi  esas alan ülke politikalarıyla iflas eden Yunanistan...

Bugün bu gerçeği bizzat yaşayarak gören Yunan halkı, dün yapılan halk oylamasında, kendi iradeleriyle bu sömürüye  baş kaldırarak; "OXI" dedi...

Ve...

Bu "oxi", hayat oxi'jeni oldu...




:)


Sevgi ve saygılarımla!

"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.) 

31 Ocak 2015 Cumartesi

Kargalar Bile Güler...











Milleti sağ-sol diye kamplaştıranlara sormak istiyorum:

Sağ ne?

Sol ne?

Sağcı olsak ne olur? 

Solcu olsak ne olur?

Milletçe amacımız, ülkümüz bir değil mi? 

Ve hepimizin tek isteği:

Karnımız doysun, huzur içerisinde işimize bakalım..

Alınterimizin hakkını alalım...

Kimse kimseye muhtaç olmadan, gözü kalmadan insanca yaşayalım, hepsi bu.

Hakkın, hukukun, adaletin olduğu bir düzende, aydınlık yarınlarımızı umutla birlik ve beraberlik içerisinde hazırlayalım, başka bir şey istemiyoruz. 

Çocuklarımızdan emanet aldığımız dünyamıza, vatanımıza, ülkemize, değerlerimize düşmanlık yapmadan,  hıyanet etmeden koruyup kollayalım..

Bundan başka ne istenir ki!

Neyse... 

Malum komşumuz Yunanistan iflasla boğuşmakta... "Gözün Aydın Yunanistan" yazımın konusuydu komşumuzun başına gelenler...

Dolayısıyla yok sağmış, yok solmuş bunlar boş işler... milleti birbirine düşman etmekten başka bir şey değil. Zira 1980 öncesi yaşananların acısını üzerimizden atamadan, yine aynı teraneler dolanıyor dillerde...  O yıllarda 5 bine yakın pırıl pırıl okumuş gençlerimiz, çocuklarımız ne uğruna öldüler, öldürüldüler?

Diyeceğim, 

Komşumuz Yunanistan'da Syriza kazandı..

Anında kulis başladı...

Güya... 

HDP "sol" parti.. E,  Syriza'da "sol"..

HDP ve Selahattin Demirtaş ile SYRIZA ve Aleksis Tsipras arasında "benzerlik" kuran kurana.. 

Nasıl yani? 

Syriza ülkesini ve halkını ayrıştıracak hangi eylemden veya söylemden bahsediyor ki?

Valla araştırdım, ayrıştırmaya-bölmeye  yönelik bir tek söylem bulamadım.  Dahası Syrıza- Tsipras  ülkesinde ırkçı ve ayrılıkçı yaklaşımlarda hiç mi hiç bulunmuyor..

Dolayısıyla...

HDP, ırkçılığı ve ayrılıkçılığı temel politika edinmiş.. SYRIZA ulusal değerlerine sahip çıkarak milli olmanın yanında duruyor. 

HDP'nin Kıbrıs'ta,

Dilleri ayrı, kültürleri ayrı, inançları ayrı, kısaca her şeyiyle  apayrı ve bu anlamda iki halk arasında kanlı çatışmalara giden,  dolayısıyla bağımsız iki devletten oluşan Kıbrıs'ı "birleştirme", ülkesinde ise her şeyiyle bir, et tırnak olmuş ulusunu  ayrıştırma derdine düşmüş...

Daha da ileriye giden HDP,  Kıbrıs'ta kendi askerine "yabancı", "işgalci" deme fütursuzluğuna, ülkesinde ise aynı Mehmetçiğe el kaldırma cüretine giriyor..

Vallahi  baktım Syriza'nın böyle bir derdi yok.. Zira Syriza halkını yoksullaştıran ve bitirme noktasına getiren   IMF ve AB ile hesaplaşma derdinde.. Onun için  Avrupa tedirgin Syriza'dan..

Anlayacağımız...

Syriza ülkesinin bütünlüğünden yana, bizimkisi bölünmeden...

Syriza tek bayrak tek dilden şaşmadan ülkesini düzlüğe çıkarma peşinde,

Bizim HDP, iki dil, iki bayrak diyerek, memleketini bölme peşinde..

Hülâsa...

Emperyalistlerle  birlikte askerine taş, polisine tokat atarak ekmeğini yediği devletine hakaret etmeyi kendine görev edinmiş, öte yandan bölge halkının ağa'lığa, gericiliğe (şeyhlere, şıhlara) teslim edilmesine de göz yummuş HDP...

AB'ye mesafeli ve karşı duran, İsrail'le işbirliğini bitireceklerini, Gazze ambargosunun kalkması gerektiğini savunan  millici duruşuyla Aleksis Tsipras,  laik yönetim olmazsa olmaz diyerek, inanç işlerinin  devlet yönetiminden ayrılmasının farkındalığıyla, İncil üzerine yemin etmeyi reddetmiş SYRİZA

Hâl böyleyken...

Bir yanda kendi ulusunu ve ülkesini savunmaktan yana SYRİZA, 

Öte yandan  kendi ulusunu ve ülkesini  bölmek isteyen HDP

Şimdi bunlar aynı kefeye konuyor, iyi mi?

Kargalar bile güler...


Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S)