Tony Blair etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tony Blair etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Ne Çektik Senden Be...
















Pink Floyd topluluğunun vokalisti ve besteci, Roger Waters...

Özellikle "The Wall" albümüyle insanların bilincinde önemli yer edinen İngiliz müzisyen...


Bizim dışarıdan destekli "yazar" Elif ŞAFAK, dünyaca tanınan Roger WATERS'le bir söyleşide bulunmuş...

Söyleşi tam da Elif ŞAFAK'a uygun... Zira sorular ayarlı, ama ne yazık ki düşünülenin aksine, Roger Waters ayarlı cevap yerine, olması gerektiği gibi gerçekler üzerinden yola çıkarak "kral çıplak" dercesine haykırmış...

Elif Hanım, dünyada olup bitenleri görmezden gelip, evrensel anlamda müziğiyle ve yorumuyla ün yapmış bir kişiye, ki dünyanın toplumsal anlamda sorunlarını kendine dert edinip o yönde sanatını icra eden ve tanınan Waters'e, illâ tutturmuş; ülkemizin Ulusal kimlik "sorunu" var falan diyerek, zorlama cevaplar arıyor...

Malum, arkadaş bu konuya takıntılı... Zaten kendisini "ün"e, şöhrete  kavuşturan nokta da burada başladı ya...

N'apacaksın mecbuuur!  :)

Pekii... Roger WATERS nasıl birisi?

Roger Water'in bir "hayranı" olduğunu söyleyen Elif Hanım, belli ki bu hayranlığı tıpkı yeni yetme 15'lik genç kızların  ruhuna eş değer cinsten. Zira Roger Waters'in ve sanatçılığının asıl sorgulanması ve özellikli olan tarafı; onun evrensel anlamda gerçek sanatçı olma özellikleridir. Yani ruh'u. Ne diyor bu konuda R. Waters;

"Elif ŞAFAK: ... Kendinizi küresel bir ruh, bir dünya vatandaşı gibi mi görüyorsunuz?

ROGER WATERS: Bakın, ruh deyince tehlikeli sulara giriyorsunuz."

Kısaca:

Roger Waters, "17 yaşında iken araba ile ingiltere'den hareket ederler. Türkiye'yi de boydan geçerek Lübnan'a varırlar. Burada arabaları bozulur ve yolda kalırlar. Yol arkadaşı Afganistan'a devam eder. Roger Waters ise otostop ile geri dönmeye karar verir, beş parasızdır.

Beyrut'ta araç beklerken duran bir taksideki tek bacağı olmayan Arap onu evine davet eder. yemeğini paylaşır. Adamın kambur bir karısı ve ufak bir bebeği vardır. Roger yemek yerken kadının yemediğini görür, onun yemeğini yediğini düşünür. Odalarını uyuması için ona verirler. Ertesi gün ayrılırken, Roger misafirperverlikleri için teşekkür eder. Karşılığında ev sahibi ona teşekkür etmektedir, evlerinde kaldığı için.

Hayatımı değiştiren gece olarak konserde lanse edilen bu şarkı da Roger Waters, çok az şeye sahip olan bu fakir ailenin onunla paylaştıklarını anlatır. Beyrut'daki savaştan sonra bu ailenin ne olduğunu sorar. Halen süren savaşta zarar gören bölgedeki insanları sorgular." Ekşi Sözlük


Tam da bugünlerde Lübnan karış(tırıl)ırken hatırladığım Roger WATERS'in "Leaving Beirut" isimli  yazdığı şarkı'sı...
O şarkının sözleri, gerçek hayatın bir kesitinden alınarak yazılan ve kendisinin bizzatihi yıllar önce yaşadığı anısının hikayesini anlatıyor... O nedenle R. WATERS, kendi ülkesinin başbakanına (Tony Blair), Amerika Başkanı'na karşı öfke duyacak kadar, isyankar bir ruha sahip...

"Benim adıma değil, Tony, sen büyük bir savaş liderisin,
Terör hala terör, kim nasıl koyarsa koysun kuralı
Tarih hiç yazılmadı ki lanetlenenler veya yenilenler tarafından
Şimdi Cengiz Han'ız, Lükreş Borjiya'yız, Sam'ın oğluyuz biz
1961'de evlerine aldılar o çocuğu onlar
Merak ediyorum ne oldu onlara
Lübnan denen o kaynayan kazanda" Leaving Beirut'de küçük bir kesit
http://www.youtube.com/watch?v=f0HWEieyMto

Diyeceğim... Elif ŞAFAK'ın asıl sorması ve söyleşinin ana damarı işte  bu şarkı ve hikayesi olmalıydı!


Zira bugün aynı bölge, yani Lübnan ve coğrafyası yine kan gölü haline getirildi, dünya bir savaşa sürükleniyor ve de Roger bu sebeple başta kendi memeleketi İngiltere'den "utandığı"nı dile getiriyor. Roger'in  Elif Şafak'ın ayarlı sorularına rağmen verdiği mesaj oldukça net, anlamlı ve bir o kadar da dikkat çekici...

"Roger Waters: İngiliz'im ama pişmanlıklarım var tarihe bakınca. Kibirli mirasımız küresel ekonomik dengeler çerçevesinde şekilleniyor. İngiltere’de yaşarken halkın üzerindeki saçma sapan ekonomik dayatmalardan çok şikâyetçi" olduğunu söylüyor.

Hâl böyleyken, bunların nedenlerini sormayıp da, ekmeğini yediği kendi ülkesinin ulusal barışına ve de "bilhassa ulusal kimlik" tartışmasını kışkırtmaya yönelik cümleler ifade eden Elif Hanım'a sormak istiyorum: 

Buradan nereye varmak istiyorsun?

Ve yine "Roger Waters: İsrail’in Filistin’de yaptıkları akıl alacak gibi değil"

"Roger Waters: Türkiye laik ve demokratik bir ülke. Kimliğini bulmak ve birlik içinde yaşayabilmek için mücadele veriyor. Hem de sadece kendi içinde vermiyor bu savaşı. Politik ve dinsel köktencilikle benim uzaktan gördüğüm kadarıyla epeyce kahramanca mücadele ediyor…"

"Roger Walters: Eğer Türkiye’de yaşayanlar ülkede olup bitenlerden medya aracılığıyla haberdar olabiliyorsa bu bile bir şeydir. Bazen başka ülkeler diğer ülkelerin iç politikasına o kadar karışıyor ki olup bitenlerden gerçekten bihaber olabiliyor ülkenin halkı, dolayısıyla da karar süreçlerine katılamıyor. Özgür irade çok önemli bir kavram." diyor...
http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay.aspx?cid=69372&rid=4369&p=1

Ama sen bu isyan dolu ruh'un dikkat çekici sözlerinin üzerinde bile durmadın...

Bizim Elif, "Kendince" yapmış bir söyleşi işte...

Hakikaten düzmece sorularla bir "röportaj" yapmışsın, ama karşılığında aradığın cevapları bulamamışsın... 

Son bir not da basına: 

Bu röportajı ön plana çıkaracak onca konuşmanın arasından cımbızla çekerek bulunan üst manşet:



Anlaşılacağı türden ve  hiç âlâkası olmayan "Genelev macerası..." olmuş ya... Pes!

Ve...

Sağlam bir duruş sergileyen Roger Waters'a teşekkürler, seni bu yüzden büyük beğeniyle dinliyor, hayranlık duyuyorum... 

Elif Hanım'a gelince: 

Ne çektik senden be... :)


Sevgi ve saygılarımla!


Image"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

25 Haziran 2011 Cumartesi

Biz de İnandık!!!















BBC'nin haberlerinden edindiğim bilgiye dayanarak Birleşmiş Milletler Genel Meclisi, dünyada eşlerini kaybeden yaklaşık "245 milyon kadının şerefine 23 HaziranUluslararası Dul Kadınlar Günü" ilan etmiş... İyi mi?


Birleşmiş Milletler'in bu vakte kadar almış olduğu kararların siyasi bir hesaba dayandığını artık bilmeyenimiz yoktur herhalde... Onun için bu haberi dinlediğimde ruhumun isyan etmemesi mümkün değil... Zira adeta dalga geçer gibi bizim zihnimizle aleni alay ediyorlar...

Şimdi haberi izin verirseniz kısaca bir irdeleyelim:

Türlü haksızlıklara maruz kaldıklarını iddia eden Birleşmiş Milletler, amaçlarının miras haklarından ve topraklarından, hatta çocuklarından bile mahrum bırakılan dul kadınların sorunlarını masaya yatırarak dünyaya duyurup, sivil toplum kuruluşlarınca gerekli hassasiyetlerin oluşmasına katkı sağlamaya yardımcı olmakmış...



Ve bu kapsamda İngiltere eski başbakanlarından Tony Blair(ki bu kişi özellikle Irak'a saldırıyı büyük bir iştahla gerçekleştiren baş oyuncudur.)'in eşi Cherie Blair ve ünlü İngiliz şarkıcı Jhon Lennon'un eşi Yoko Ono bu kapsamda görüş bildirerek "Artık bu haksızlıklara meydan okumanın zamanı geldi" diyorlar... Dahası ortada kalan dul kadınların yoksulluğun pençesinde mücadele ederken bedenlerini satabildiklerini ve hatta çocuklarının dahi "fuhuşa" sürüklenebildiklerini; yine dul kadınların, çok zayıf ve sömürüye açık hale geldiklerini söylüyorlar...


Öte yandan dul kadınlar, bir çok ülkede özellikle de savaş bölgelerinde ya bir köşede bırakılıyor, ya da gözardı edildiklerinin Birleşmiş Milletler'ce altı kalın kalın çizilerek bizlere duyuruluyor...

Aman da aman... Bu hassasiyet ve inanılmaz şefkat duyguları karşısında valla gözlerim yaşardı...

Şimdi çok merak ediyorum, bu korkunç ortamı sağlayanlar kimler acaba?

Ey Birleşmiş Milletler, siz, kimi kandırıyorsunuz? Dünyada kargaşa ile birlikte beraberinde çıkan savaşların ardından tüm olumsuzluklara yol açan; ve kendi ifadelerinizle kötü koşulların oluşmasında el altından katkı sağlayanlar kimlerdi acaba?

Tony BLAIR değil midir Irak'da savaşı başlatan?

Orada yüz binlerce Müslüman kadının namusunu kirletip ardından "fuhuş bataklığı"na çekilen; ve milyonlarca kadının dul kalmasına neden olan kimler?

Bütün bu kirli koşulları sağlayan emperyalist güçlere hizmet için var olan Birleşmiş Milletler, şimdi hangi yüzle"dul kadın" haklarını aramaya kalkıyorlar? O vakit bu yaptığınız bir yandan dövmek, öte yandan açılan yaraları pansuman için "melek" rolüne girmek anlamı taşımıyor mu?

Özellikle, BBC'nin haberdeki kullanılan (Nevyork sergisindeki) resimlerine dikkatle bakıldığında görüldiği gibi, Müslüman kadınlar üzerinden konu işleniyor... İyi de oralarda bu yaraları açanlar niye gündeme taşınmaz? Suçlular ortada cirit atıyor... Ve dahası aynı suçlar işlenmeye devam ettiği gibi edilmeye de daha hızlı zeminler hazırlanıyor...


Korkum şu ki... BM'in bu "iyilik", "insanlık" içeren sözde mesajlarıyla geçmişte yapılanlar gibi, bundan sonra yapılacakların zemininin hazırlanmasına yönelik, yeni çalışmalar olmasından endişe duyuyorum!

Sevgi ve saygılarımla!

Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (S.A.V.)