26 Ağustos 2009 Çarşamba

"Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz'dir, İleri!"
















"Ordu, Türk ordusu... Bütün milletin göğsünü itimat, gurur duygularıyla kabartan şanlı ad... " ATATÜRK


Tarih boyunca Türk milleti, hiç bir topluma boyun eğmemiş, özgürlüğünden taviz vermemiş, inancına halel getirmemiş onuru ve şerefini her daim korumasını kendine görev saymıştır. Bu bağlamda yıllar içerisinde kendine yapılanları zaman zaman unutsa da, söylenilenlere aldansa da aldatıldığını anladığı an, yek vücut olarak yedi düveli karşısına alacak kadar da cesur olmasını hep bilmiştir.


Dünya tarihinin belli bir geleneği ve güçleri vardır. Bu güçlerin başında Türkler gelmektedir. Evet, zaman içerisinde Türkler, zayıf ve zor durumlara düştüğü durumlarla hep karşılaşmıştır. Ancak bu durum çok fazla sürmemiştir. Yani emperyal ve haçlı güçlerin arzuları doğrultusunda yeryüzünden silinmek istense de bu başarılamamıştır. Zira Türk milleti, gerek inancı, gerekse kavminden gelen alışkanlığı münasebetiyle tüm zorlukları saf dışı bırakmasını bilerek yeryüzünde adını ve varlığını, yeteneğini sürdürmesini bugüne kadar başarmıştır. Bunu da ordu millet bütünlüğüne borçludur. Tarihten gelen bir geleneğimiz var ki, o da her Türk, bir asker olarak doğar ve o anlayışla büyür. Tarihten buyana Türklerde halk ile ordu düzeni aynıdır. Özellikle barış zamanında sivil ve askerî diye bir ayırım yapılmamaktadır. Bu sebepten ünlü kültür tarihçimiz Bahaeddin ÖGEL Türklerde "halk ordu, ordu da halktır" demiştir. Bütün Türk devletlerinde ordu, halk ile iç içe girmiştir. Bir bölgeye sefer yapılacağı zaman sadece eli silâh tutan kişiler değil, onların aileleri de sefere iştirak etmişlerdir.


Yine cihat, İslam dininde yer almaktadır. Zira "cihat" amaçsız bir savaş değildir. Hakkı, adaleti, huzuru, sükuneti ve mutluluğu sağlamak için yapılan savaştır. Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed’in “vatan sevgisi imandandır”, hadisi de bu duruma işarettir. Milletimizin en önemli bir özelliği de vatan saydığı topraklardaki bağımsızlığına, kutsal bildiklerine, değerlerine yani milli ve manevi unsurlarına saldırıldığında, hayatla bağı olan her türlü çekici unsurları anında bir kenara itip, maddi manevi herşeyini ortaya koyma iradesine sahip olmasıdır. Çanakkale'de ve Kurtuluş Savaşı sırasında olduğu gibi; bu milletin elinden tüm silahı alınmış, dört bir yanı kuşatılmış duruma düşürüldüğünde dahi teslim olmayarak, namus, şeref ve vatan uğruna sonuna kadar mücadele vermiştir.


Evet; bugün 26 Ağutos Büyük Taarruz'un 87. yıldönümü. Mustafa Kemal Paşa önderliğinde gerçekleştirilen bağımsızlık mücadelesinin son halkası.
Dandanakan Savaşı, Malazgirt Meydan Muharebesi, Miryakefalon, Mohaç ve oradan Başkomutanlık Meydan Muharebesi, Türk devletlerinin kuruluşu ya da kurtuluşunda bu savaşların bir dönüm noktası olduğunu hatırlatarak bu günün anlam ve önemini daha iyi anlamalıyız.

"Başkumandan Meydan Muharebesi, Kütahya'ya bağlı Dumlupınar yakınında 30 Ağustos 1922'de Türk ve Yunan orduları arasında meydana gelen savaştır. Bir başka deyişle Dumlupınar Meydan Muharebesi'dir. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından şahsen yönetildiği için Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak anılır. Kurtuluş Savaşı'nın kesin bir Türk zaferiyle sonuçlanmasını sağlayan bu çarpışmanın yıldönümü Türkiye'de ulusal bayram olarak kutlanmaktadır. Kurtuluş Savaşı'nın son evresi 26 Ağustos 1922'de Afyonkarahisar Kocatepe'de başlayan Büyük Taarruz ile açılmış ve 9 Eylül 1922'de İzmir'in Yunan işgalinden kurtarılmasıyla sonuçlanmıştır.


Büyük Taarruz, yaklaşık 200 yıldan beri Türk ordusunun galibiyetiyle sonuçlanan ilk taarruz savaşıdır. Çanakkale ve Sakarya'da Türk zaferi, hücum eden düşmanı durdurmakla sınırlı kalmıştır. Oysa Başkumandan Meydan Muharebesi'nde düşman ordusu topyekûn yokedilmiş, yaklaşık 150.000 kilometrekare alan 14 gün gibi kısa bir sürede ele geçirilmiştir.
Zafer, Yunan işgaline son vererek Kurtuluş Savaşının kesin bir askeri sonuca ulaşmasını sağlamıştır." Alıntı


26 Ağustos, aynı zamanda Selçuklu Türkleri ile Romen Diyojen önderliğindeki Bizans İmparatorluğu arasında, Malazgirt Savaşı ile Türklerin Anadolu'ya yerleştiği tarihtir. 26 Ağustos 1071 Cuma günü, 40.000 kişilik Selçuklu ordusu, sayıca üstün Bizanslıları yendi. Sultan Alparslan, savaş sonrası esir düşen Romen Diyojen’i daha fazla küçük düşürmek istememiş ve serbest bırakmıştır. İşte bu insani duyguyu savaş anında dahi gösterme büyüklüğü bizim inancımızdan ve geleneğimizden gelmektedir. Zira Başkomutanlık Meydan savaşı'ndan sonra, çevreyi dolaşan Mustafa Kemal Paşa, düşmanın ağır yenilgisini, savaş alanında ki cesetleri, esirlerin kafilelerle geriye götürülmesini gördükten sonra çok duygulanmış ve yanındakilere, "Bu manzara insanlık için utanç vericidir. Ama biz burada vatanımızı savunuyoruz. Sorumluluk bize ait değildir" demiştir.

Türk milleti, dün olduğu gibi bugün de bu büyük coşkuyu onur ve gurula yaşıyor!

Sevgi ve saygılarımla!

1 yorum:

  1. Türk Milleti'nin adını tarihe altın harflerle yazdırdığı en önemli olaylardan biri olan Büyük Taarruz için yazdıklarınızı çok beğendim. Teşekkür ediyorum. Allah Türk Milletini korusun.

    YanıtlaSil