14 Ağustos 2009 Cuma

Tehlikeli Görüntüler...
















"Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edep gibi miras ve bilgi gibi şeref yoktur."


Vallahi medeni, insan haklarına saygılı, demokrat bildiğimiz Batılı ülkelerin önde gelen devlet başkanlarının yaşamları, tehlikeli görüntüler veriyor!.. Ahlâki değerlerin dibe vurduğu yaşam biçimleri tüm ürkütücü boyutlarda alarm durumunda... Ne bileyim; örnek sayılacak kişiler, devlet yönetimlerinde yer almalarıyla sınırlı kalmazlar diye düşünüyorum. Bunlar aynı zamanda kendi ülkelerinin halklarının yanında, dünyaya da bir yerde davranış biçimleriyle, görüntüleriyle örnek model oluşutururlar. Bu iş böyledir. İster istemez bu konumdaki insanlar, psikolojik olarak insanların hafızalarına kayıt edilir. İşte o yüzdendir ki bu gibi yerlerde olan kişiler, sürekli göz önünde olacakları için yaşamlarına çekidüzen vermek zorundadırlar.



İnsani ve ahlâki erdemlerin daha güçlü bir şekilde, yani evrensel boyutta mesajların verilmesi önemli kişiler vasıtasıyla olur. İşte bunlar devlet adamları, bilim insanları, sanatçılar gibi kişilerdir. Ama burada saygınlığına gölge düşürmeyecek şahsiyetlerin başında devlet adamları olması gerekir. Zira bu kişiler, daima kontrol ve gözetim altındadırlar. Mesela, Prenses Diana bir yerde bu türlü kontrolün baskısı altında yaşamını yitirmedi mi? Günlerce gazete sütunlarına taşınan bu haberle dünya kamuoyu meşgul edilmedi mi? Hâl böyle olunca da şimdilerde görülen ve neredeyse magazinsel yaşama heveslenen bazı devlet adamlarının davranışları gazetelerde, televizyonlarda boy boy yer alarak, bizlerin de dikkatlerine sunuluyor. Bu durum özellikle mi yaratılmaya çalışılıyor, orası gerçekten bir muamma... Zira önemli konumda görev alan ve dünya kamuoyunun yakından tanıdıkları kişiler, elbette ki sansasyonel durumlardan uzak durmaları gerekecektir. İşte o vakit "ayıp" kavramı da her zaman için canlılığını koruyacaktır! Aile ilişkileri mahremiyetiyle birlikte, toplumların temel yapısı olarak yerini sarsmayacaktır! Ahlâki değerler zaafa uğramayacaktır! Zira bu kavramlar evrenseldir ve insanlığın temel taşıdır. İşte tüm bunlar da saygın kişilerce örnek olarak ayakta tutulur. Oysa bugün yapılmakta olan şey, bu türden kavramlar yozlaştırılarak, içi boşaltılarak yok edilmek isteniyor gibi bir görüntü var. Nasıl derseniz, topluma örnek olacak şahsiyetlerin bu türden yanlış davranışları pervasızca sergiledikleri gibi!..



İtalya Devlet Başkanı Silvio Berlusconi'nin kimilerine göre özel yaşam olarak tanımlansa da arkasındaki asıl perde, dehşet boyutlara ulaşan ve olayın rengi "özel" boyuttan çıkıp, utanca dönüşen bir rezalet tablosudur. Her ne kadar olay bizi ilgilendirmiyor gibi görünse de yaşanılan şeyler, ahlâkın, değerlerin, siyasetin, gücün korunması ve bu kavramların içinin boşaltılması, amacından saptırılması ile nelerin değişeceğine çok açık bir ÖRNEK.


"İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi'yle para karşılığı birlikte olduğunu açıklayıp, bunu da telefon kayıtlarıyla kanıtlayan ve dünya çapında şöhrete ulaşan 42 yaşındaki Patrizia D'Addairo, Habertürk'te canlı olarak yayınlanan Teke Tek'te Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtladı. Programda, D'Addario'nun neden eskortluk yaptığından, hayallerine ve Berlusconi'nin verdiği sözlere kadar her şey konuşuldu. D'Addairo canlı yayında ağladı." Akşam / 7 Ağustos 2009

Bir diğer gazete köşe yazısında da bakınız konu nasıl değerlendirilmiş:

"Berlusconi’nin insani yönü
Tarih merakımızı büyük oranda “harem” hikayelerine borçluyuz. Hürrem’den önce ve Hürrem’den sonra diye ayrılmalı belki padişahların hayatlarına duyduğumuz ilgiyi. Atatürk’ün Fikriye ile Latife arasında sıkıştırılan yönünü pek sevmedik mi? Uçkur heveskarlığı değil miydi, kocasını aldatan kadının yasak elmayı ısırma sahnesine reyting rekoru kırdıran... Tahminim odur ki üç vakte kadar her birimiz birer uluslararası ilişkiler uzmanlığına soyunuruz. Malum ekranlarımızdan Patrizia geçti. Dünyanın en eski mesleğini yapan kadın bize İtalya Başbakanı’nın insani yönünü anlattı. Dış politikaya ısındık. Tam bizlikmiş meğer..." 6 Ağustos 2009 Selcan TAŞÇI / Yeniçağ Gazetesi


Bize gelince; olayın magazin yönü şüphesiz ki boş insanlara, "meşguliyet" anlamında iyi bir malzeme olarak görülmektedir. Zira bizim burada endişe ettiğimiz nokta, insani ve ahlâki erdemlerin çökmesi ile ilgili evrensel mesajın hayata yansımasıdır. Dolaysıyla insanlara, bu türden bir yaşamı örnek model olarak algılatılması anlamında gerçekten toplumlara kötü örnek olmasıdır. O halde insanlara verilmek istenen mesaj tek kelimeyle VAHİM ve REZALET diyebiliriz!


Evet, bu hanımın -Patriza D'Addairo'nun- anlattıklarını işittiğimde, inanılmaz haytretlere düştüm. Yazımın başında ne demiştim, demokratik bir görüntü sergilemeye çalışan Batı'nın aslında tam bir diktatörlük anlayışı içerisinde olduğunu hep birlikte kulaklarımızla işittik! Bilirsiniz İtalyalıların meşhur "BABA" filmi vardır; sanki o filmi izliyormuşum gibi oldu. Maşallah; devlet olanakları kullanılarak siyasi ahlâksızlığın ve ayıbın yaşandığı dikta rejimine münhasır özelliklerin hakim olduğu bir dönemi anımsattı... Peki ya Fransa Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy, nasıl örnek oluyor derseniz; yok aslında birbirlerinden farkı... Çok yakın bir geçmişte Obama için de çeşitli skandal haberleri okuduğumuzu da hatırlatmadan geçemeyeceğim.


Kısaca ne diyelim, AB demokrasisi işte böyle bir şeymiş!.. Bu arada insanlara verilmek istenen bir diğer mesaj da ahlâkın bozulması mı, derseniz, onu bilemiyorum; ama ortada olanlar sanki ahlâkın bozulmasına zorlanma gibi bir algılama yaratıyor. Bakınız, geçenlerde dünya liderlerinin katıldığı bir toplantı vardı. Orada çekilen bir fotoğraf da günlerce bizim basınımızda yer tuttu. Nedir o konu? İşte bayan bir görevlinin, belki boş bulunduğu bir anın görüntüsü karşısında liderlerin, ilgi odağı haline getirilmeye çalışılması! Hatta oradan olayı, başka yöne doğru kilitlemek de diyebiliriz! Sizce yaşanılan bu olay ve dahaları neyin mesajı dersiniz? İnsanları nereye sürüklemek istiyorlar?!..


Sevgi ve saygılarımla!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder