27 Mart 2012 Salı

27 Mart... Bildirileri















27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü Uluslararası Bildirisi,

John Gavin MALKOVİCH:



"Emeğinizin ürünleri sarsıcı ve özgün olsun. Derin, dokunaklı, düşündürücü ve benzersiz olsun.İnsan olmanın anlamı üstüne kafa yormamızı desteklesin; düşüncelerimize yürek gücü, içtenlik, açık sözlülük ve incelik katsın. Dilerim güçlük, sansür, yoksulluk, nihilizm gibi engelleri aşabilesiniz.


Eminim birçoğunuz mutlaka karşılaşacak hepsiyle. Umarım yeteneğiniz ve sebatınızla bize insan kalbinin çarpışındaki bütün çapraşıklığı öğretebilirsiniz. Umarım alçak gönüllülük ve araştırıcı bir ruhla bunu ömür boyu iş edinirsiniz. Dilerim en iyileriniz temel sorun olan "Nasıl yaşıyoruz?" sorusunu bir çerçeveye oturtmayı başarır.

Çünkü ancak en iyiler -pek nadiren ve çok kısa süreyle- yapabilir bunu. Tanrı yardımcınız olsun.

John Malkovich" Tiyatronline

Ve...

Kenan IŞIK:


"Tiyatro öldü.

Son yıllarda insanı usandıracak kadar sık tekrarlanan bir söz bu. ‘Miladını doldurdu tiyatro, öldü’. Eğer öyle ise, gerçekten de iddia edildiği gibi öldüyse tiyatro, bugün Dünya Tiyatro gününü kutlamak yerine yasını tutalım tiyatronun. Oyunları seyretmekten vazgeçip alalım kazmaları, kürekleri elimize ve bir mezar kazalım tiyatroya, şöyle görkemli, geçmişine yakışır bir anıt mezar. Başta bütün zamanların en iyi yazarı William Shakespeare olmak üzere bütün oyun yazarlarını, oyunları, oyuncuları, rejisörleri, dekor, kostüm, ışık tasarımcılarını, sahne arkası teknisyenlerini topluca gömelim bu mezara.


Ve hazır elimizdeyken kazmalar, kürekler, tiyatro salonlarını da yıkalım. Yıkamadıklarımızı da çürümeye terk edelim ki oynanmasın içinde seyircinin aklını çelip onları fitneye, fesada teşvik eden oyunlar. Yerle yeksan olsun daha çok özgürlük, daha çok demokrasi talepleri. Barış ve adalet özlemleri…

Merhamet ve vicdan çağrıları, çığlıkları kalsın o enkazın altında ve işitilmesin." haberhakkı.com



Dünya Tiyatrolar Günü

Kutlu olsun...


Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

25 Mart 2012 Pazar

Yaşasın, "Kendi Rızası"yla...













"Nefsinin öğretmeni, vicdanının öğrencisi ol." Eflatun





"BARTIN’da, ilköğretim okulu öğrencisi 14 yaşındaki Ç.K. adlı kıza tecavüz ettikleri iddiasıyla 22 kişi gözaltına alındı." Halil TEKİN DHA, 23 Mart 2012, Milliyet



"15 yaşındaki kız öğrenciye tecavüzle ilgili gözaltına alınan 16 kişiden 2’si tutuklandı. İnternetten açıklama yapan savcılık "Zihinsel engelli çocuğun şüphelilerle çoğu ilişkisi rızaya dayalı" dedi." Halil TEKİN DHA, 25 Mart 2012 Hürriyet


"Kendi rızası" ya da "rızaya dayalı"...


Bu ifade hayatın gerçeği ile çelişmektedir. Zira o yaştaki çocuk ne yaptığının bilincindedir, ne de yaptıklarının sorumluluğunu taşıyacak kabiliyet ve güçtedir... Kaldı ki ortada bir de çocuğun, "akli dengesinin yerinde olmadığı" gerçeği var...


Hâl böyle olunca da işlenen rezaletin örtbas edilemeyecek kadar vahim düzeyde olması, insanı dehşet ve hayretler içerisinde bırakıyor...


Oysa toplumda bu tür -zihinsel engelli- kişileri, hele hele çocukları korumak ve kollamak insani, vicdani, ahlaki ve hukuki sorumluluğumuz altında olduğu bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla insan olan herkes bunu bilir ve bilmekle de ayrıca yükümlü olduğu kanaati her toplumda yaygındır...


Diyeceğim o ki...


"CEZA

İngiliz yargıç, gece yarısı parktan geçen kızı korkutan adama 7 yıl 7 gün hapis verince, şaşıran gazeteciler sormuşlar:

"Adam kıza elini bile süremedi. Kaçan kızın çığlıklarına yetişenler de adamı yakaladılar. Bu 7 yıl, 7 gün çok değil mi?"

Yargıcın yanıtı hukuk tarihine geçecek düzeydedir:

"Kızı korkutmanın karşılığı 7 gündür. 7 yıl, İngiliz kızlarının gece yarısı parkta dolaşma özgürlüklerine saldırmanın cezasıdır." 12 Aralık 2010 Hürriyet, Şükrü KIZILOT


Önce Siirt...

Şimdi de Bartın...


Bu utanç tablosunu esefle reddediyor, bu tür olayların bir an evvel son bulmasını özlemle ve sabırsızlıkla bekliyorum...


Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

22 Mart 2012 Perşembe

Cevval Ana'lar






21 Mart Nevruz Bayramı...

Bahar bayramı...

Türklerin Ergenekon'dan çıkışı...

"Nevruz Bayramı" yerini şiddete, nefrete ve bölücülüğe bıraktı...



Çünkü; eli kanlı emperyalizmin ulusumuza ve devletimize karşı, ayrılıkçılara, bölücülere "meydan okuması" için fırsat yaratması adına dayattığı güne dönüştü...


" 'Nevruz dehşeti' güvenlik kamerasında!

Önce kendilerine müdahale etmeye çalışan kişiye saldırdılar ardından da lokantayı harabeye çevirdiler..." 21 Mart 2012, Vatan


Vatan topraklarımızı parçalamaya, milletimizi bölmeye çalışarak emperyalizme hizmet eden bölücüler; bu anlamda gençlerimizi ve çocuklarımızı kötü niyetlerine alet etmekten kaçınmadıkları gibi...

Kendi çocuklarını asla bu alanlarda görmek mümkün değil.


Ki kendileri Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bütün imkanlarından yararlandığı da ortada...


Hâl böyleyken, Anadolu'nun cevval kadınları bu kirli oyuna dün, "DUR" dedi...


"BDP'li vekillerin de katıldığı Kocaeli'deki korsan Nevruz gösterisinde, göstericilerin arasında kızını gören bir anne, kızını kurtarmak için bir anda kalabalığın arasına daldı. Partililerin şaşkın bakışları arasında hareket eden annenin savurduğu tokat, BDP'li vekil Sebahat Tuncel'in yüzüne geldi. Sakinleşmeyen anne gösteri alanından zor kullanılarak uzaklaştırıldı." 21 Mart 2012, Vatan


Gencecik kızının bu kirli oyunda kullanıldığını gören anne, devreye çoktan girdi bile...

O Anadolu'nun bağrından gelen bir anne!

"Mersin’de izinsiz gösteri düzenlemek isteyen çocuklara ailelerinin ve mahallelilerin gösterdiği tepki, MOBESE kameralarınca saniye saniye kaydedildi.

Antalya'da, "Olaylar sırasında bir kadının taş atan çocukları terlikle kovalaması objektiflere yansıdı" 21 Mart 2012, Vatan



Çocukları kullanmak isteyenlere meydanı boş bırakmayan bir diğer anne de, ayağındaki terliğiyle emperyalizmin aşağılık kirli oyununa meydan okuyor...


Bu cevval analar, Anadolu kadını



Onlar, aynı öfke ve kararlılıkla 1919'da da namusunu, bebesini, erini, toprağını haçlı düşmana karşı, işte böyle korumuşlardı...



Onlar tehlikeyi farkettiği zaman...


Tokatları, yumrukları balyoz olur!!!


Çünkü onlar, Şerife Bacıların, Nene Hatunların, Kara Fatmaların çocukları...


O cefakâr ve eli öpülesi Anadolu kadınlarından KORKUN!


Ve bu gözüpek kadınlarımıza aynı zamanda da GÜVENİN...


Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

20 Mart 2012 Salı

Minicik Yürekten Kocaman Duygular

















Türk televizyon kanallarının ve kamuoyunun Dikkatlerine!!!



İlköğretim 5. SINIF öğrencilerimden Merve KANAN'ın sayfamda yazdığım "ŞEREFİMİZ" adlı yazıma, tüylerimi diken diken eden, duygularıyla yazmış olduğu yorumunu gururla ve iftiharla okudum...


Öğrencim Merve'nin bu yorumunu özel olarak buradan da paylaşmak istiyorum:



"18 Mart 2012 Pazar günü aptal kutusunu (televizyonu) açtığımda sadece TRT1 kanalına bayrak konulmuş olduğunu gördüm. Utanç verici bir duyguydu... O gün Şehitlerimizi Anma Günüydü. Tüm kanallar bayrakla süslenmesi gerekirken tek bir kanalda o günün saygısını gördüm. Ama onun yerine bir şarkıcı(ama gösteriş olsun ,elbise mi görsünler diyen bir şarkıcı), oyuncu her neyse... O kişinin ölüm yıl dönümü,evlilik yıl dönümü olsa her kanalda, haberlerde onun hakkında bize bilgi sunarlar(onlara göre bilgi.). Şahsen ben kanalların bayraklarla süslenmesini isterdim. O bayrakları gördüğüm zaman, o günü kutlayıp, askerlerimizle gurur duymak isterdim. AMA MALESEF O DALGALANAN, ŞEHİTLERİN KANIYLA RENKLENMİŞ O TÜRK BAYRAĞINI GÖREMEDİM! Bir yandan da o aziz şehitlerimizle gurur duyar, ruhlarının şad, mekanlarının cennet olmasını dilerim...

SEVGİ VE SAYGILARIMLA. Merve KANAN"



O minicik yürekler var olduğu süre içerisinde,


Al bayrağımız hep dalgalanacaktır!

Bundan emin olabilirsin...

Seni çok seviyorum kuzucuğum...

:)

Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)


18 Mart 2012 Pazar

Şerefimiz












"Türkler, Çanakkale'yi zorlayan çağının en ileri tekniğine sahip güçler karşısına adeta bir kale gibi dikilmişlerdir." Winston Churchill



Emperyalizmi yerden yere vurduğumuz...

Ve Türkiye Cumhriyeti'nin temelinin atıldığı...

Kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk'ü, ATATÜRK yapan üstün başarısıyla birlikte...

Türk tarihinin şeref günü 18 Mart 1915...



Dün verdiğimiz şehitlerimizin kanlarıyla çizilen vatan topraklarımızın sınırları,

Bugün de şehitlerimizin kanlarıyla korunmaya devam ediyor...

Onları minnetle, şükranla ve saygıyla anıyoruz...

Geçmişten bugüne verdiğimiz bütün şehit, vatan evlatlarımızın ruhları şad olsun...



Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

17 Mart 2012 Cumartesi

"İt"aatkâr Ol'un!











Afganistan'da... 12 şehidimizin aziz hatıralarının önünde saygıyla eğilliyor, onlara Allah'tan rahmet diliyorum...




Söz Yüce Türk milletinden olunca...

Bir yandan şehitlerimizi birbir toprağa vereduralım... Öte yandan "Yetenek'sizsiniz Türkiye" adlı "dandik" bir program ekranlara yapışmış; saatlerce yaşlısından tutun da çocuğuna kadar bütün insanımızı özelde "taklit"e özendiren bir "yarışma"yı milletin beynine kazıyorlar da kazıyorlar...


İzlerken ruhum inciniyor, milletim adına gururum kırılıyor...


Neyse... Son rezalet; millet olarak ekrandan izlemeyenlere "hizmet" için olsa gerek, gazete manşetlerine kocaman kocaman sütunlarla duymayanlara da duyurma gayreti ve telaşı içerisinde, "müjde" ile sevinç çığlıkları atarak gururumuz ayaklar altında çiğneniyor, iyi mi?!


"Sen neymişsin Max!

Yetenek Sizsiniz’in final bölümünde sahibiyle yarışan Max, izleyenleri ekrana kilitledi. Halay çeken, horon tepen sevimli köpek birinciliği elde ederek sahibine 250 bin TL’lik büyük ödülü kazandırdı." 13 Mart 2012, Vatan


Aman efendim... Bu "mutlu" haber için n'aapsak bilemiyorum...

Gözümüz aydın sayın milletim...


Haberiniz ola ve iyi bilin ki.. koskoca ülkemde bir zamanlar 3 kıtaya hüküm süren; ve yoktan var olan yepyeni Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarak dünyaya bağımsızlığını ilan eden onurlu bir milletin içerisinden "yetenekli" bir şahsiyet bulunamamış ola ki, nihayet seçe seçe, "yetenekli" bir köpeği içimize sindirerek "kabul gördük"...


Eh...

Bundan iyisi can sağlığı...

N'aapalım ki bir köpek kadar yeteneğimiz "yok"muş! Şükür bugünlere... Ya o "sevimli" köpeğimiz de olmasa nice olurdu halimiz?!


Gördünüz mü bak?!

Türk millleti ne yazık ki bir "köpek kadar" yeteneğe sahip olmadığı(!)nı, yine yüce milletimizin sözde "oylarıyla" tercihlerini ortaya koymuştur.

Bu saygısızlığı ve aymazlığı şiddetle reddediyor, ve yine bu oyunu tertipleyenleri de esefle yüce Türk milleti adına kınıyorum!


Yazıklar olsun!!!


Bu arada ince bir mesaj daha var:

"BAŞARININ SIRRI: Köpeklerin eğitiminde ilk iki unsur, temel ve ileri itaat eğitimi. Temel itaatta köpekler tasma ile kontrol altında tutulup uygun bir altyapıya getiriliyor. Bu eğitiminden sonra da, eğitimde köpeğin davranışlarını kayış olmaksızın kontrol altında tutmayı öğreten ileri itaat eğitimine geçiliyor. Bu eğitimlerin hemen ardından da şov eğitimleri başlıyor."


Böyle yazıyor haberin devamında...

Demek ki, başarının sırrı; "ileri itaat" dan geçiyormuş...

Bundan sonrası da "tasmasız şov"muş!

Valla buradan yola çıkarak,

İstenilen o ki...

Bir "köpek" gibi...

"İt"aatkâr ol'un...



Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

14 Mart 2012 Çarşamba

14 Mart Tıp Bayramı








"Hikmet Boran 1901-1945; Balıkesir'in Savaştepe bucağında doğmuştur. Posta-Telgraf memurlarından Hakkı Bey’in oğludur. Ailesi Abhazya'dan sürülerek Çerkez göçmenleri arasında Trabzon'a gelmiştir. 1922 yılında askerî Tıp Fakültesi'nden mezun olmuştur. Orhan Boran'ın babasıdır.


Ancak 31 delegenin katıldığı Sivas Kongresi’nde, Mustafa Kemal'e hitaben yaptığı konuşması ile tanınmıştır. Hikmet Boran, Millî mücadele sırasında İzmir'e giren ilk birlikte subay olarak görev almıştır. Mustafa Kemal'in, eserini emanet ettiği, Türk Gençliğinin aynasıdır.
Hikmet bey; savaş yıllarından sonra hayatını genel cerrah olarak sürdürmüş, yakalandığı veremden kurtulamayarak genç yaşta vefat etmiştir.


1919'un Mart ayında, İstanbul'da, Mektebi-i Tıbbiye-i Şahane, İngiliz birlikleri tarafından işgal edilmişti. Tıbbıye öğrencileri, okulu kurtarmak için çare aramaktaydılar. Okulun kuruluş yıldönümü olan 14 Mart'ı topluca kutlamaya karar verdiler.


Asıl maksatları işgal kuvvetlerine karşı ayaklanmaktı. Aynı gün, tıbbiye 3. sınıf talabesi olan Hikmet Bey önderliğinde büyük bir gösteri yaparak okulun iki kulesi arasına büyük bir Türk Bayrağı astılar.

Bunu gören işgal kuvvetleri, olaya müdahale ettilerse de durduramadılar. Bu sebeple 14 Mart, tıp camiasının emperyalist güçlerin karşısına resmen çıkışının yıldönümü ve bugünkü Tıp Bayramı'nın sebebini oluşturdu.


Sivas Kongresi toplanmış; ancak bazı delegeler Amerikan mandasınınn kabul edilmesini konuşmaya başlamışlardı. Mandacılık demek bağımsızlığı kabul etmeden bir devletin himayesi altına girmek demekti. Sivas’ta Temsil Kurulu’nun kaldığı lise binasında, 9 Eylul 1919 gecesi manda konusu yeniden tartışıldı ve Tıbbiyeli Hikmet, Mustafa Kemal’e mandayı kabul edemeyeceğini belirtti. Bu olaya tanık olan Mazhar Müfit Kansu anılarında şöyle anlatır:

"... Hikmet isminde Askeri Tıbbiye talebesi ve Sivas Kongresi’nde Askeri Tıp talebesi delegesi olan bir genc, İstanbul efendi ve paşalarına vatanseverlikte, memleketçilikte, milliyetçilikte rehber ve örnek olacak ölçüde doğru düşünce, millî inan ve imanın sahibi bulunuyordu. Bu genç de Paşa’nın odasındaydı. Sanki birdenbire ateş ve heyecan kesilmiş olarak, yüksek sesle:


"Paşam, murahhasi bulundugum Tıbbiyeliler beni buraya istiklâl davamızı başarmak yolundaki mesaiye katılmak üzere gönderdiler. Mandayı kabul edemem. Eğer kabul edecek olanlar varsa, bunlar her kim olursa olsun siddetle red ve takbih ederiz. Farzi muhal, manda fikrini siz kabul ederseniz sizi de reddeder, Mustafa Kemal’i ‘vatan kurtarıcısı’ değil, ‘vatan batırıcısı’ olarak adlandırır ve tel’in ederiz,’ diye bağırdı.



Bu gencin yürekten kopup gelen bu sözleri karşısında birçoğunun gözleri yaşarmıştı. Mustafa Kemal Paşa da muteheyyic olmustu. Heyecanlı bir sesle:


"Arkadaşlar gençliğe bakın, Türk millî bünyesindeki asil kanın ifadesine dikkat edin" dedi sonra da Hikmet Bey’e dönerek "Evlat, müsterih ol. Gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum. Biz, ekaliyetle kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez:

Ya istiklâl ya ölüm!"

Tıbbiyeli genc, hemen yerinden fırladı:


"Var ol Pasam..." diyerek Mustafa Kemal’in elini öptü.

Kongrede Türk münevver gençliğinin olduğu kadar daima ileri ve inkilapçı fikirlere alemdarlık etmiş, Tıbbiye’nin de mümessili olan ve askeri uniformasıyla kongreye iştirak eden bu biricik gencin de Mustafa Kemal alnından öptü.


"Gencler, vatanın bütün ümit ve istikbali size, genc nesillerin anlayış ve enerjisine bağlanmıştır" dedi. Ve mecliste hazır bulunan bütün murahhaslar da aynı hararetle paşayı teyid ettiler." İnternet üzerinden alıntıdır.


Tüm hekimlerimizin "14 Mart Tıp Bayramı" kutlu olsun...


Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

12 Mart 2012 Pazartesi

Derin Yırtmaç... Süper Valla!


















"Gecenin ilgi odağı olan bir diğer çifti de oyuncu Beren Saat’le popçu sevgilisi Kenan Doğulu oldu. 2 aydır birlikte olan çift beraber ilk görüntülerini Yılmaz’ın düğününde verdi. Kırmızı bir elbiseyle düğüne katılan Beren Saat derin yırtmacı yüzünden sevgilisi Doğulu’nun minibüsünden inmekte zorlandı. Objektiflere gülmeyi pek sevmeyen Beren Saat’in çok neşeli olduğu dikkat çekti. 100’e yakın kamera ve fotoğraf makinasına poz veren çift sorulara kahkaha atarak karşılık verdi..." 12 Mart 2012, Vatan




"Trende iki yolcu, şöhret üzerine konuşuyorlar.

"Öyle sanıyorum ki, şöhretin nasıl bir şey olduğunu anlasak onu elde ediş yöntemlerini de öğrenirdik" dedi, mühendis olan ve devam etti: "Hiç unutmam, bir yere çok güzel bir köprü yapmıştım. Açılış töreni zamanı, herkesin bana bakacağını zannediyordum. Kimse beni görmedi bile. Biraz sonra, toplanan kalabalıkta bir dalgalanma oldu. Baktım benimle de düşüp kalkan şarkıcı kadın. Herkes onu tanıyor. İnsanlara bu köprüyü yapanı tanıyor musunuz? diye sordum, kimse bilmedi. Kentin en iyi öğretmenini mimarını, şusunu, busunu sordum yine bilemediler. Bu yüzden, o günden beri kalabalıklardan nefret ederim."

Mühendis daha sonra, kazandığı birincilikleri, yaptığı eserleri anlattı. Ancak, bunların hiçbiri kendisinin şöhret olmasını sağlayamamıştı. Bir şey daha vardı. Bunları anlattığı yolcu, otuz beş yıldır Kus üniversitelerinde ders veren, Bilimler Akademisi üyesi Profesör Puşkov’du. Mühendis onu tanımıyordu.
İki adam, Önce bakıştılar sonra da kahkahaları koyverdiler." Anton Pavloviç ÇEHOV


Tarih yazılıyor...


Dünyada ve ülkemizde çok sıcak gelişmeler dakika dakika yaşanadursun...

Nice önemli ve saygın şahsiyetler, sessiz sedasız önemli işler başarırken,

Toplum, "Beren Saat"lerle yatıp-kalkıyor...

Aman efendim...

Prof. Dr. Oktay SİNANOĞLU da "kim miş?"

Bırakın dünyanın en genç profesörlük ünvanını almasını...

Siz Beren Saatlere bakın!


Hatta sanal alemden yola çıkarak, toplumun şekil aldığı dizilerin kişilikleri üzerinde duygu ve düşüncelerimizle "fikir"lerimizi ortaya koyduğumuz,

Ve bu sayede yediden yetmişe, toplum olarak bol bol "sanatçı" kılıklı şarlatanların cirit attığı sözde "sanat"la şekillenerek allanıp pullandığımız...

Söz de "sanat" adıyla edepsizliklerin havada uçuştuğu davranışları model almaya "gurur"la devam edelim.

Tıpkı sözde "demokrasi" adıyla milyonlarca insanın zulüm, kan ve gözyaşıyla boğuştuğu gibi.

Sahi...

Beren Saat'in kırmızı elbisesiyle derin yırtmacıgördünüz mü?!


Valla süper olmuş...

:)


Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

8 Mart 2012 Perşembe

7/24 Hatırlamak...












"Bizim dinimiz hiç bir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir! Allah'ın emrettiği şey erkek ve kadın müslümanların ilim ve irfan edinmeleridir. Kadın ve erkek bu ilim ve irfanı aramak ve nerede bulursa oraya gitmek ve onunla mücehhez olmak mecburiyet'indedir." Atatürk



"Çocuklar Duymasın"

"Aylin Youlin" adı ile diziye bir ilave karakter...

Söz konusu; "kadınlar" olunca, yazıma sanal alemden bu kişiliği ele alarak konu edinmek istedim. Zira dizideki karakteri izledikçe şaşkınlığımı gizleyemediğim gibi, hayret ve ibretle yapılmak istenileni eğitimci kimliğimle anlamaya çalışıyorum.


Ne sergiliyor bu karakter:


"Bir zamanlar... sevgilim vardı."


Aman efendim saymakla bitiremeyeceği kadar "sevgili" değiştirmiş ve elinde telefon... değiştirmeye de devam ediyor...


Peki daha başka?


Dur bakalım; bu kadarla yetinmeyen senaristler devam etmiş,


"Öpme rekoru" kırma...

N'olmuş ki?! diye devam eden dizideki "ahlak değer" anlayışımız yerlerde sürünüyor...


Hâl böyle olunca da, dizide temsil ettiği ve çizdiği karakter görüntü; kadının bir objeden farkı olmayan "aptal" ifadesi altında ahlaki yozlaşmayı özümsemiş örnek modeli toplumumuza dayatan sistem, kapitalizmin ta kendisi.


Buradan yola çıkarak, bu "türden" kadının "özgürlüğü" olsa ne olur, olmasa ne olur!!! Toplumu yozlaştıran ve cinsellik üzerinden kadının köle edilmesi onun insan olarak değerlendirilmesine değil, "obje" olarak görülmesine vesiledir...



Dünya Kadınlar Günü...

Şu an da sersefil hayat çeken, ezilen, şiddet gören, aşağılanan, sakatlanan, tecavüze uğrayan...

Çocuklarını, kocalarını, yakınlarını kayberedek acı çeken...
Ve de köle olarak kullanılan, baskıya maruz kalan, zapturapt altına alınan, gururları ezilen tüm kadınlarımız için;

Onların acılarını paylaşmanın mutluluğuyla,

Ve de tüm kadınların bir tek günle sınırlandırmaya mahkûm edilen çileli hayatlarını 7/24 hatırla(t)mak bilinciyle

Kadınlara bir ödülmüş gibi sunularak "Kadınlar Günü"nü yaratan zihniyetin elinde "köle" olan, kadınlarla birlikte,

"Dünya Kadınlar Günü" kutlu olsun!


Sevgi ve saygılarımla!

Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

7 Mart 2012 Çarşamba

Cennete "Gitmek"...













"Onlar hâlâ cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kesin olarak inanacak bir toplum için, kimin hükmü Allah’ınkinden daha güzeldir?" Mâide Sûresi 50. Ayet



AA. haber kaynağına göre önceki hayatında Veysel Karani olduğunu söyleyerek vatandaşları ''Cennetten size yer vereceğiz'' vaadiyle dolandırdıkları iddia edilen kişiler arasında hakim, avukat ve öğretmenler de varmış.


Dini inançları kullanarak çıkar elde etmek... Hatta oradan örgütlü çete kurmak...


İşte tüm bu olayları ortaçağ zihniyeti olarak biliriz. Oysa bugün, evet evet bugün, kocaman kocaman diploma sahibi "aydın" kişiler de dahil bu zihniyetin kandırdıkları arasında.

Buradan yola çıkarak diyeceğim...

Toplum olarak ne yazık ki okumakdan uzak, cehaletin altında ezilyoruz...

Ve asıl önemlisi de çoğunlukla dinimizi hiç bilmiyoruz!!!

"Oku!" diye başlayan kutsal kitabımızın tersine...


Okumuyoruz!!!


'Şekil'e önem verip, gösterişe dayalı yaşamayı alışkanlık edindik. Asla hayatın derinliklerine girmeyi düşünmedik. Bırakın felsefe yapmayı, inancınızın temel esaslarını dahi büyük çoğunluğumuz bilmiyor..

Oysa hayat derinliklere indikçe güzel ve anlamlı.

Ve en önemlisi de dinin vicdanlarda yer bulmasıdır insanı insan yapan ayrıcalık.


Cennetten arsa vaadiyle insanları "hipnoz ederek" kandıranların diğer bir değişle ruhban(üst egemen)ların ortaya koyduğu ve aklın kabul etmediği "gerçek"leri sunan bu güruhlara bir hatırlatmayla yazımı tamamlamak isterim;

"(Ey Muhammed!) De ki: “Siz Allah’a dininizi mi öğretiyorsunuz? Oysa Allah, göklerdeki ve yerdeki her şeyi bilir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir." Hucurât Sûresi 16. Ayet


Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

4 Mart 2012 Pazar

Eyvah Düşü(nü)yorum!
















"Okumak, okuduğunu anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, ders almak, düşünmek ve zekâyı geliştirmektir." Atatürk




Kitap...

İnsan zihnini aydınlatan, beynine ışık tutarak ufkunu açan en iyi dost...

Eksikliği karanlığı getirir...

Konuya gelecek olursak...

29 Şubat 2012 günü yayınlanan bir televizyon kanalının "yarışma" programına gözüm ilişiyor..

"Eyvah Düşüyorum"

Yarışmanın adından esinlenerek diyeceğim,

Gerçekten eyvahlar olsun...



Zira üzüntüyle ifade etmek istediğim şu ki;

11 yıl önce Boğaziçi Üniversitesi'nden mezun olduğunu söyleyen bayan yarışmacının söylediğine göre; kendisi günde 700-800 sayfa kitap "okuyor"muş...

Dahası, bu "kültürlü" bayan, net olarak bugüne kadar 8-10 bin kitap "okuduğu"nu iddia etti...

Duyanlara "vayy!" dedirtecek rakam..

Oysa, bu kocaman kocaman ifadeler, o kadar sırıtıyordu ki...


Ülkemizin "gözde" üniversitesi olarak gösterilen Boğaziçi mezunu bir "aydın"ımızın bu ifadesi...

Günde 700-800 sayfadan, 8-10 bin kitap okumanın ne anlama geldiğini dahi hesap edemeyen...


Olayın neresinden baksak vahim...

Zira ülkemizin ve toplumumuzun içler acısı durumunu gözler önüne seriyor...


Kitap okuyamamanın ezikliği altında, "ben çok kitap okuyorum"dan yola çıkarak,


Abartmanın doruğuna varmanın, olsa olsa tek bir açıklaması olabilir;


Okumayan bir toplumuz!


Kulaktan duyduklarımızla yetiniyor...

Hatta duyduklarımız üzerinde yorum yapmanın keyfini yaşıyoruz...

Hal böyle olunca da...

Her şeyi "bilen".. Hatta en âlâsını "bilen" konumundan asla taviz vermiyoruz...

Söze gelince konunun uzamanından çok her şeyi "bilen"iz de...

Demem o ki...

Bir insan vardır bilir; bildiğini de bilir,

Onu takip et!

Bir insan vardır, bilmez; bilmediğini de bilir,

Ona yardım et!

Bir insan vardır, bilmez; ama bilmediğini de bilmez,

Ondan uzak dur!



Sevgi ve saygılarımla!

Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)