17 Kasım 2008 Pazartesi

Bizi Üzdü!



















Dünyada olduğu üzere ülkemizde de son yıllarda inanılmaz bir ahlaki çöküş yaşanmaktadır. Hele son dönemlerde duyduğumuz ve okuduğumuz gazete haberlerine göre insanlar adeta çıldırmışcasına bir ahlak bunalımı yaşıyorlar. Bütün bu gelişmeler karşısında insanın aklı tutuluyor. Önceleri münferit olarak değerlendirilen bu olayları, artık sıradanlaşırcasına her gün bir yenisini duyar olduk.
*
*****
*
İşte son dönemlerde insanın her alanda ruhunu korkunç derecede sarsan bir Hüseyin ÜZMEZ olayını da ne yazık ki, utanarak izliyoruz. Bu konuda en çok ızdırap duyduğumuz konu ise insanların dini kullanarak yaptıklarının üzerini örtmek hatta işlediği ayıbı haklı kılmaya çalışarak Hz. Muhammed'in adını ağzına alma cüretini gösterebilme gayretleridir. Yine asıl çarpıcı nokta ise bu zanlıya sahip çıkan görünmez güçler. İşte üzerinde düşünülmesi gereken asıl konu bu olsa gerek. Ben istiyorum ki, bu kişiye hiç bir şekilde hak verilmeden gereken cevap verilerek cezasını çekmesi yönünde adalete teslim edilmesiydi. Ama ne yazık ki, bir şekilde tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
*
*****
*
Serbest bırakılır bırakılmaz, televizyonlarda gururla kanal kanal gezip boy göstermesi yetmiyormuş gibi inanılmaz beyanatlarla insanları şoke eden bir o kadar da küstahlığını ön plana çıkarmasıydı. Evet bu neviden hastalıklı ruha sahip kişiler, müslümanlığı ele alarak galiba bir orta çağ zihniyetiyle toplumsal sorunların en önde gelen ve kanayan bir yara olarak ülkemizin ağır sorunlarının belki de en önemlisini ortaya çıkarmışlardır. H. ÜZMEZ'de tanınmış kimliği ve bir o kadar da din kisvesiyle ortaya çıkmış olması olayın vehametini gün yüzüne çıkarmıştır.



Bu satırları yazarken aklıma Victor HUGO'nun "Notre Dame'ın Kamburu" ile Emile ZOLA'nın "Gerçek" adlı eseri geldi. Hugo, bu romanda insanların yaşamında 'kader'in egemenliğini göstermek istemiştir. Ayrıca yoksulluğun, insanların duygu ve düşüncelerini köreltmediğini ortaya koymuştur. Zola'da ise, insanın toplum içinde uyumlu yer edinmesi ancak ve ancak "eğitimle" mümkün olduğudur. "Bilimsel" akla dayalı eğitim; karşısında meşruiyetini inançtan alan din kurumu ve onun çeşitli temsilcileri arasında yaşanılan akıl almaz olaylar her iki eserde de sergilenmiştir. 19. yüzyılda işlenen konu ve içinde bulunduğumuz 21.yüzyılın Türkiye'sinde de dini, menfaatleri doğrultusunda kullananların işlediği rezaletler!!! İşte o yüzden cumhuriyet aydınlanmasının henüz tamamlanamadığını işaret eden bu ahlak dışı olaylar bizlerin bir an evvel dinin ve özellikle Allah, Kur'an ve Peygamberi ellerinde silah gibi tutup, tüm pervasızlıkları bu yüce duygularla bir araya getirenlerin ayıklanarak toplumsal aydınlanmayı tamamlamaktır.
*
*******
*
Özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde yaygın bir şekilde toplumun yaşam biçimi haline getirilen, küçük kız çocuklarının okumasına dahi izin verilmeden evlendirilmesi gerçeği, bir sosyolojik vakadır. Ne demiştik; insanın toplum içerisinde uyumlu yer edinmesi EĞİTİMDEN geçer. Dinin yaşanması da yine aklın kullanımı ile gerçekleşmelidir. Bir gerçek de cemaat ve tarikat liderlerini aracı kılarak tapınma gayretleridir. Oysa ki müslümanlıkda ruhban sınıfı yoktur.
*
********
*
Evet, CEHALET! Ne geliyorsa başımıza buradan geliyor. Nitekim, feodal sistemin hüküm sürdüğü bu bölgelerimizde, içler acısı yara; küçücük çocukların sokaktan alınıp, hatta "başlık" adıyla para karşılığı evlendirilerek din kisvesiyle zapturapt altına alınmalarıdır. Bu geleneksel yaşam yıllardır sürdürülegelmiştir. Bunu da din emri diyerek kendilerince kılıflandırıp, insanlara söz söyleme hakkı bırakılmamıştır. Oysa bakınız, Kur'an-ı Kerim ne buyuruyor; Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiğinde, “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)a uyarız!” derler. Peki ama, ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı (onların yoluna uyacaklar) BAKARA SÛRESİ:170
*
*******
*
Demek ki, meşruiyetini inançtan aldıkları iddiasıyla aslında çirkin ihtiraslarını gerçekleştirenler elbette ki bilimsel gerçeğe ve akla dayalı eğitime karşı çıkacaklardır. Nedir o? Kız çocuklarının okutulması! "Nedir o?" Dinin Allah ile Kul arasında olan bir inanç esasına dayanması gerçeği!
*
*****
*
Hüseyin ÜZMEZ Türkiye'de var olan bir gerçeği gün ışığına çıkartmıştır. Bu aslında sayısı belli olmayan çoklukta bir utancın, bir ayıbın resmidir! Ve bu ayıp, birilerinin destekleriyle yaşamaya devam etmektedir! En önemlisi de Allah ile aldatanların kendilerine haklılık payı çıkaranların resmidir! Bu utanç ve ayıbı anlayabilmek ve değerlendirebilmek için, lütfen en yakınlarımızı bu mağdur çocuklarımızın yerine koyarak özdeşleştirelim; elimizi vicdanımıza koyarak yapılanlara DUR diyelim! Yapan kim olursa olsun, onu suçuyla başbaşa bırakıp, adalete teslim edelim! Bu kirli ve karanlık ağların tek çözümü ise EĞİTİMDİR! Sevgi ve saygılarımla!

1 yorum:

  1. Öğretmenim size canı gönülden katılıyorum. Herşeyin başı eğitim. Eğitilmeyen kitleler kula kulluk ediyorlar ve bu cemaatleşme kültürü maalesef dinimize de zarar veriyor. Verdiğiniz bu örnek ülkemize ders olmalı. Yazınızı çok beğendim. Teşekkürler. Serkan Alpaslan

    YanıtlaSil