30 Kasım 2008 Pazar

Ya Siz?...














Bugün, "Dünyanın neresindeyiz, hangi koşul ve şartlarda yaşıyoruz?" diye soranlara verilecek önemli cevaplarım olacaktır.

"Ne yazık ki..." diye devam edeceğim cevaplar üzerinde lütfen, ama lütfen, biraz düşünelim!
Ve ondan sonra "benim de yapabileceğim şeyler varmış" diyebilmenin kararlılığını yakalamaya çalışalım!

********

Öncelikle, içeriği boş ve anlamsız olan sözde düşüncelerin havada uçuştuğu, üzerinde bol bol konuşulduğu güzel ülkemin ağır ve gerçek sorunlarına yer bulamayan BASIN ve YAYIN KURULUŞLARI na ithaf olunur!

*****

"Herkesin bomboş fikirlerini ulu orta söyleyerek itibara alındığı!

İncir çekirdeğini doldurmayacak fikirlerin gündemi değiştirdiği!

Kara cahil adamların sözlerinin vecize olarak kabul edildiği!

Kışkırtıcı sloganların günlük hayatı düzenlediği!

Milyonlarca dolarlık transfer ücreti alarak, gazete köşesi kapanların şirket menfaatlerini günlük siyaset olarak gösterdiği!

Cehaletin karanlığının, aydınlık gelecek olarak sunulduğu!

Yabancı ülkelerin istihbarat servislerine ajanlık yapanların yazılarıyla ortalığı bulandırdığı!

Kişisel husumetlerini kusmak için fırsat yakalayanların "büyük yazar" addedildiği!

Tek özellikleri topluma ait değerler ile alay etmek ve aşağılamak olanların "entellektüel" yazar olarak görüldüğü bir Türkiye'de...

Yüreği bu toplumun değerlerini korumak için atan!

Sıfatı olmadığı için, ne kadar büyük fikirler ortaya koyarsa koysun sesini duyuramayan!

Toplumsal servetin eşitce paylaşıldığı bir Türkiye'yi yaratmak isteyen!

Bize ait değerlerlerle alay edilmesini içine sindiremeyen!

Bu kadar boş konuşan insanların yanında benim fikirlerimi kimse ciddiye almaz diyen!

Biz bağımsız, sömürüsüz, huzur içinde bir Türkiye'de yaşamak istiyoruz diyenlerin,
Elbette "Fikri Yoktur".
Onların idealleri vardır...
Bu büyük ideallerin gerçekleşmesi için karınca gibi didinirler. Bunlar çakalların cirit attığı ortamlarda bir aslan asaletiyle hedefi kollarlar." Kaynak: Fikrimyok.com

******

Evet ne yazık ki, bugün televizyonlara konu olan magazin içerikli programlar bizim hayatımıza girdiğinden bu yana ülkemiz ve dünya üzerinde gelişen olaylardan habersiz şekilde uyumaya devam ediyoruz. Nasıl olmasın ki; hergün hiç kesintisiz olarak futbolu önümüze sunmak, ardından üzerinde saatlerce konuşmalar, kulüplerin ve başkanlarının konuşmalarını önemli bir olay gibi gösterilerek anında canlı yayınla duyurmalarla beraber tabii, akıl almaz ücretlerle transfer edilen oyuncuları, bir o kadar da binlerce dolar ücretle aylık ödenen başkanlar...

Yine sabahtan akşama her kanalda yer bulan, sıfatının ne olduğunu dahi anlayamadığımız kişilerin binlerce dolarlık ödemelerle sunuculuk, programcılık yaptırılan kişilerle kafaların, beyinlerin yıkandığı konular...İşte böyle bir ortamda kim okumaya, bilime itibar edecek ki!

*******

İnsanların aklını kullanmayı unutturan, konular üzerinde sorgulama yaptırılmasına izin verilmeyen, cinselliği "amaç" haline getirtilen, hayatı kolay ve lüks yaşam halinde "pembe dünya" gibi algılatan, ülküsüzlüğü hedefleştiren iradenin hakim kıldığı bir düzen içerisinde elbette ki, etrafımızda neler oluyor, neler bitiyoru bilmeyeceğiz ve duyduklarımızı da algılayamayacağız.

Yıllarca okuyup, dirsek çürüten ve toplumlara ışık olmak için bir şeyler yapmaya çalışanlar bir şekilde engellenmeye çalışılarak hatta neredeyse cezalandırılırcasına bir başlarına yalnızlaştırılmaları acaba nedendir diye hiç sorgulayabildik mi?

Bütün bunların yerini kimlerin aldığı konusunda acaba şöyle bir düşünerek kafa yorabildik mi? En küçük toplumların dahi içerisinde sorgulama yapan, bireysel mücadele veren kişilerin yanlarında acaba ne kadar olabildik?

İnanılan bir şeye karşı durmanın, reddetmenin zor olduğu ortadadır. İşte bütün bunlara rağmen reddebilmek için, karşı durabilmek için insanın ortaya koyacağı ve savunabileceği bilgileri olması gerekir. Şayet bunlar yoksa zaten karşı duramaz ve önüne ne gelirse kabul etmek en akıllıcası ve güvenli olanıdır. Kendilerini güven içinde hissetmenin garantisi ile hiç bir şekilde sorgulamaya izin vermemek, verenlere de engel olmak sizce yapılanlara ortak olmak değil de, nedir?

******

O halde, içine düştüğümüz bu ortamda herkes birbirine "ne oluyor?" diye sorar halde iken bireysel olarak, bizim de yapabileceğimiz bir şeyler olduğunu kendi kendimize itiraf edebilecek miyiz? Bunun için de artık uykudan uyanmanın zamanı gelmedi mi?

Konuya ilişkin herkesce bilinen önemli saydığım bir vurguyu paylaşmak isterim;

"Bir ormanda yangın çıkar; ormanda yaşayan bir serçe de gagasıyla su taşıyarak yangını söndürme gayretiyle çırpınıp durur.

Yangını izleyen diğer hayvanlar gülüşerek serçeyle alay etmeye başlarlar;

"Bu halinle ne yapmaya çalışıyorsun? Senin yangına nasıl bir müdalen olabilir ki?" derler.

Serçe de;

"Hiç olmazsa ben üzerime düşeni yapıyorum! Ya siz ne yapıyorsunuz?" der."

****

Bu zor coğrafyada ülkemizin ve milletimizin varlığını sürdürebilmek için en önce aklımızı kullanıp, bilimin ışığında "Evet! Biz de varız ve bizim olan topraklarımız üzerinde bağımsız yaşamak yine her millet gibi bizim de hakkımız!" diyebilmek için, zengin kaynaklarımızı kendimiz kullanabilmek için bunun şart olduğunu yazmadan geçemeyeceğim.

Sevgi ve saygılarımla!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder