12 Ekim 2009 Pazartesi

Bu Nasihat "Cihanşümul" Türklerin Felsefesi


















"Türk'ün saygınlığı, onuru ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa mahvolsun daha iyidir." Mustafa Kemal ATATÜRK, 1927


Ülke, millet, siyasi egemenlik ve teşkilâtlanma gibi unsurlar devlet oluşumu için bir arada olması yeterlidir. Türkler, geçmişten günümüze kadar bu koşullara dayalı pek çok devlet kurmuştur. Bu durum hep birbirini izleyerek bir devam niteliğinde süregelmiştir. Nitekim önce millet olma özelliğine güçlü bir şekilde sahip olan Türkler, bunu "millî kültür" yapısına borçludur. Dolaysıyla millî kültürün özünü bozmadan, kendini yenileyebilen bir anlayışla "güçlü millet" ve "güçlü devlet" geleneğini sürdürmüştür. Burada ırk, dil, din, coğrafya ve kültür devletin ortak unsurları olmuştur.


O halde Türkler, İslâm'dan önce ve sonra baskın bir şekilde Türk kültürünü bulunduğu coğrafyaya yayarak hakimiyetini sürdürmüştür. Bu yönüyle ve devlet geleneğiyle hakim anlayışı, diğer milletlerden ayrılmıştır. Zira "cihanşümul" anlayışı devletin temelini oluşturmaktadır. İşte bu durum Türklerin yaşama geleneği ve yüksek inancının birleşmesiyle bu noktaya ulaşmıştır. Demek oluyor ki milletlerin, tarihi ve kültürü devlet anlayışı ile doğrudan ilişkilidir.


Türk devletlerinin ortak anlayışı cihana hakim olma ve yönetme felsefesiyle yoğrularak şekil almıştır. Tarihi geleneği olan anlayışı içerisinde Türk Kağanı, Tanrıdan devlet kurma ve yönetme yetkisini almaktadır. Bu durumda dünyayı yönetme gibi ağır ve sorumluluk üstlenme durumundaki kağan; "insanoğlunun huzur ve refahını" daima ön plânda görmek zorunluluğu doğmuştur. Buna göre Batılı imparatorluk kavramı ile Türklerin devlet kavramı arasındaki anlayış birbiriyle tamamen zıttır. Batıdaki anlayış her şartta "hükmetme" ve "sömürme" esasına dayanmaktadır. Türklerde ise durum bambaşka temel esasa dayanır. Yani "almak" yerine "vermek" felsefesi yatmaktadır. Bu durumda devlet, insanlara "mutluluk ve huzur"u sunmaktadır. "Bey" olmak bu nedenle zenginliği halkıyla paylaşan anlamı itibariyle Türklerin geleneğinde saygın ve soyluluk ifadesini çağrıştırmaktadır. Zira bu düşünaceye dayalı bir anlayış ancak 600 yıllık bir hakimiyetin varlığına kanıttır. Türkler, bu anlayış doğrultusunda varlığını sürdürmüştür; ve diğer milletler de kendi istekleriyle Türklerin egemenliği altına girmek istemişlerdir.


Şimdilerde aksine bir davranışı bizlere yamamak isteyenlerin dikkatlerine sunulmak üzere; Osmanlılarda olduğu üzere millet kavramı yalnız Türkleri kapsamıyordu. Zira devlet içindeki tüm insanları içine alıyordu. Aynı geleneği sürdüren Atatürk'ün "Ne mutlu Türküm diyene" sözü ve "Türkiye Cumhuriyetini kuranlara ve burada yaşayanlara Türk denir" tanımlaması da, bugünün millet olma esasına dayanan bütünleştirici bir anlayışın ifadesidir.


Şimdi tüm bu anlattıklarımızı belgeleyen ve günümüze ışık tutan, Şeyh Edebalı'nın, Osman Bey'e vasiyetine dikkatle bir göz atalım:

"Ey Oğul!

Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana... Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana..

Ey Oğul!

Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teala yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin. Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize vaat edilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz.

Oğul!

Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin.. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!.. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır.

İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin gördüğügibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir...

Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.

Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (korkusuz, pervasız, kahraman, gözü pek) derler.

Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın.

Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın.


Şeyh Edebali 13. Yüzyıl, Söğüt-Bilecik-Türkiye"


"Böyle bir örnek başka hiçbir millet ve devlete nasip olmamıştır. Türk devlet anlayışının temellerine inecek olursak, Şeyh Edebalı'nın sözlerini daha iyi anlayabiliriz."

Sevgi ve saygılarımla!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder