"Sanatsız kalan bir toplumun hayat damarlarından biri kopmuş demektir." ATATÜRK
"Sanat, ruh ve sezilerle ortaya çıkar" deniliyor. Bence de öyle... İnsan ve sanat birbiriyle paraleldir. Uygarlığın canlılığını gösteren de sanattır. Peki durum böyle olunca da sözü "Batı kaynaklı" sanata getirmek istiyorum. Aslında bu durum acilen ele alınarak, gözden geçirilmesi gereken önemli bir konu. Bu yazımda sıklıkla karşılaştığımız bir "dayatma"dan bahsedeceğim.
Sanat dediğimiz zaman hemen karşımıza çıkartılmaya çalışılan şey; "opera, bale, keman" vs. Şimdi bu durumu söylerken bizim evrensel anlamda bu türden çalışmalara karşı olduğumuz akıllara gelmesin. Zira bahsetmek istediğimiz şey, Batı'nın şımarıkça ve bencilce düşündüğü ve de etrafına yaymak istediği, "Bütün uygarlığın temeli biziz" düşüncesi etrafında birleşerek, "Geleceği de biz şekillendireceğiz" dayatmasıdır. O halde burada bizim de bu görüşlere karşı çıkmak gibi bir görevimiz ve sorumluluğumuz olduğunu düşünüyorum.
Basından edindiğim bilgiler doğrultusunda dikkatimi çeken Tunceli, Şırnak, Van vs. gibi illerimize taşınmak istenen bir kültür açılımından söz ediliyor. İlk bakışta sanki büyük bir hizmet gibi algılansa da, aslında bu durumun toplumu sil baştan değiştirmeye yönelik olduğu ve "Batı hayranlığını" toplum üzerine örtmekten başka bir şey olmadığı kanatini taşımaktayım. Zira Anadolu kültürü, bambaşka bir sanatı sergilemektedir. Burada insanlarımızın yaşam tarzlarını, ilmek ilmek birebir işleyen türkülerinde, oyunlarında, çalgılarında kendilerini bulmakta ve özünü yitirmemektedir.
Peki bu durumun yerine konulmak istenen "opera, bale" de neyin nesi oluyor?! Tabii sanat, oralarda icra edilsin! Tiyatrolara, sinemalara, konserlere önem verilerek yaygınlaştırılsın! Ancak bu bizim kültürümüz bünyesinde yapılsın! Ne demiştik; "sanat, ruh ve sezilerle ortaya çıkar" Elbette öyle... Üstelik sanat, insanın dışa vurumun etkisi olarak da tanımlanabilir. Yani doğallık, sanatın en baş unsurudur. O halde Anadolu insanımızın doğallığı ne zamandan beri, Batı kaynaklı opera ve baleyle özdeşleşmiştir? Ya da kemanla mı kendini ifade etmiştir? Yok işte böyle bir şey!.. Bu tamamen insanın kafasını karıştırarak bir yerde dayatmaya geçmektedir. Nedir o dayatma; "Batı kültürünü" Türk insanına yamamaya çalışmaktan başka bir şey olamaz. Yani biz kendimiz olmaktan çıkıp, Batılı olmaya çalışıyoruz.
Bu türden fikirleri bizlere yerleştirmeye çalışan aydınlar ne yazık ki halkla barışık değiller! Yani, kendilerini "üstün" gören, Batı taklitçiliğini kendilerine bir meziyet gibi sayan şahsiyetler, hiçbir zaman hakikatde Anadolu insanının kendisi olamadı! Bu doğrultuda "burnu büyükler", "kendini beğenmişler" tamamiyle Hıristiyan Batı kültürüne hayranlık duyanlar, "çağdaş uygarlığı Avrupa temsil ediyor" anlayışıyla beslenenlerdir.
Mandolin çalarak, bale öğrenerek, klasik müzik dinleyerek kalkınma olmaz! Ama sanki kalkınma bu unsurlarla oluyor gibi izlenim yaratarak bu türden hizmetleri (!) Anadolu'nun ücra köşelerine götürmeyi "kalkınma" ve "aydınlanma" sayanlara, esefle ve ibretle bakıyorum. Zira bu durumun halkımıza "aşağılık duygusu" yaratmaktan başka bir şey olmadığı çok net bir şekilde ortadadır!
Peki ne yapmak gerekiyor ve sanat icra edilmemeli mi, sorularına hemen yanıt vermek isterim: Şüphesiz ki toplumları millet yapan en önemli unsur, insanlar arasındaki dil, din, tarih, amaç ve kültür birliğidir. İnsanlar bu unsurları paylaştıkları ölçüde kendilerini içinde yaşadıkları toplumun bir parçası olarak görürler. Aynı zamanda insanları birbirlerine gönülden ve zihinden bağlarlar. İşte ait olma duygusu böyle bir şeydir. Ortak kültür sayesinde bu duygu gelişir, güçlenir. Ortak kültür, bir milletin örf ve adetleri, gelenekleri, destanları, sözlü ve yazılı edebiyatı ile sanatçının toplamı olarak ortaya çıkar.
Sevgi ve saygılarımla!
Olaylara farklı bakış açısı ile bakmamızı sağladığınız için teşekkürler..
YanıtlaSil