Türkiye halkı mütevazi milli sınırları içinde bütün uygar insanlar gibi tam anlam ve kapsamıyla hür ve bağımsız yaşayacaktır. ( 1922 )
20 Ocak 1921 de kabul ettiği Anayasa ile "Egemenlik kayıtsız ve koşulsuz ulusundur." ilkesini ilan etmiş bulunan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Ulusal Kurtuluş'a karşı koymuş olan İstanbul Hükümeti'nin yasallığını, hiçbir zaman kabul etmemişti.
Kurucu önder Mustafa kemal Atatürk, 1 Kasım 1922 tarihinde TBMM'de saltanatın kaldırılması görüşmelerinde "Mesele, zaten oldu bitti haline gelmiş olan bir gerçeği, kanunla ifadeden ibarettir. Bu mutlaka olacaktır." ( Nutuk / Yakamoz yayıncılık sf: 410) şeklindeki net ifadesiyle, oy birliği ile kabul edilmiştir.
17 Kasım 1922 günü, Vahdettin'in İngiltere'nin koruyuculuğuna sığınarak, bir İngiliz savaş gemisiyle İstanbul'dan kaçtığı haber alınır. Konuya ilişkin Atatürk, Nutuk'ta şöyle değinir:
Kamuoyunu gerçek durumla karşı karşıya bırakmayı yeğlerim.
O zaman, egemenliği atadan oğula geçirmek gibi yanlış bir yöntem sonucu olarak büyük bir makam, gösterişli bir san kazanabilmiş bir alçağın, onuru çok yüksek olan soylu bir ulusu nasıl utanacak bir duruma düşürebileceği kendiliğinden anlaşılır.
Gerçekten, neden ve nasıl olursa olsun, Vahdettin gibi özgürlüğünü ve canını kendi ulusu içinde tehlikede görebilecek kertede aşağılık bir yaratığın bir dakika bile olsa, bir ulusun başında bulunduğunu düşünmek ne acıklıdır! Şuna kıvanabiliriz ki bu alçak, alçaklığını, atalarından kalma padişahlık makamında Türk ulusunca atıldıktan sonra tamamlamış bulunuyor. Türk ulusunun bu öncelikli davranışı elbette övülmeye değer.
Beceriksiz, aşağılık, duygu ve anlayıştan yoksun bir yaratık, kendisini kabul eden herhangi bir yabancının kanadı altına sığınabilir; ama, böyle bir yaratığın, bütün Müslümanların Halifesi kimliğini taşıdığını söylemek kuşkusuz uygun düşmez. Böyle bir görüşün doğru olabilmesi, her şeyden önce, bütün Müslüman toplumların tutsak olmaları koşuluna bağlıdır. Oysa, dünyada gerçek böyle midir? Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca özgürlüğe ve bağımsızlığa bayrak olmuş bir ulusuz. Değersiz yaşamlarını iki buçuk gün daha alçakcasına sürükleyebilmek için her türlü düşkünlüğü sakıncasız bulan halifeler oyununu da sahneden kaldırabildiğimizi gösterdik. Böylece devletlerin, ulusların, birbirleriyle olan ilişkilerinde, kişilerin, özellikle kendi devletinin ve ulusunun dokuncasına da olsa kişisel durumlarından ve canlarından başka bir şey düşünmeyecek aşağılık kişilerin önemi olamayacağı yolundaki herkesçe bilinen gerçeği bir kez daha doğruladık.
Uluslararası ilişkilerde mankenlerden yararlanma yönteminin beğenildiği bir döneme son vermek, uygar dünyanın içten gelen bir dileği olmalıdır. Tarihsel Olaylarla SÖYLEV "Nutuk" / Bakî Kurtuluş sf: 235-236
600 yıl saltanatla idare edilen Türk halkı, 1 Kasım 1922 yılından itibaren yönetime yani egemenliğine hakim olmuştur. Evet "Egemenlilk kayıtsız şartsız milletindir" ilkesi doğrultusunda saltanatı kaldırmış, cumhuriyet rejimini benimseyen Yüce Türk halkı, modern, çağdaş dünyada kendine yer edinmiştir!
Sevgi ve saygılarımla!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder