Mehmet Akif ERSOY etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mehmet Akif ERSOY etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ocak 2021 Pazartesi

ÂKİF Rolüyle Yavuz BİNGÖL

 


12 Mart 1921'de İstiklâl Marşı'mızın TBBM tarafından kabulünün 100. yıldönümü olması nedeniyle 2021 yılı, İstiklâl Marşı yılı olarak ilân edildi.

"‘Akif' adlı sinema filminde vatan şairi Mehmet Akif Ersoy'un hayatını canlandıracak olan Yavuz Bingöl, projeden alacağı parayı Mehmetçik Vakfı'na bağışlayacağını söyledi."06 Ocak 2021, Akşam

03.01.2021 BBN TÜRK Kanalından, Ceviz Kabuğu programında Sn. Hulki CEVİZOĞLU vatansever çizgisi ve Atatürkçü kimliğiyle, yeni yılın ilk programını  bu konuya ayırarak, biz Ceviz Kabuğu izleyicilerine muhteşem bir programa sundu.


Dolayısıyla kendi adıma heyecanla izlediğim programın çok küçük bir kısmında ben de yer aldım. Bu büyük gururu bana yaşattığı için öncelikle kendilerine çok teşekkür ediyorum. :)

Programda, gururumuz Mehmet Âkif rolünü üstlenen Sanatçı Yavuz BİNGÖL'ün,  onur verici rol'le film çalışması içinde olduğunu öğrendim. Bu sebeple programa "twitter" üzerinden bir soruyla, daha açıkçası yüreğimin arzu ettiği, Milli şairimiz Mehmet Akif'in gerçek anlamda vatan severliğine tanıklık ettiğimiz, ve de insanın göğsünü katbekat kabartarak okuduğumuz İstiklal Marşımızın yazarı AKİF'in o inanılmaz koşullardaki olağanüstü davranışının örnek alınmasına heyecanla istek duyduğum millî ve yüce bir duyguyu paylaştım.

Bu hassasiyetime aynı karşılığı gösteren sn. CEVİZOĞLU, konuğu Sebilürreşad Dergisi Genel Yayın Yönetmeni sn. Fatih BAYHAN'a sorumu yöneltti.



"Yavuz BİNGÖL, Mehmet Akif'e uygun olarak oynadığı rolden para almaması uygun olmaz mı? Tülay GÜRDAL"

Zira Türk milletinin yokluklar içerisindeki acılarını, milli kurtuluş mücadelesinin destansı  anlatan İstiklal Marşı'mızın yazarı Mehmet ÂKİF'i canlandıracak olan sanatçı Yavuz BİNGÖL'ün de Akif gibi aynı ruhu taşıması gerekiyor.

Dolayısıyla...

Bu sorunun iletilmesinin hemen akabinde sanatçı Yavuz BİNGÖL sorumluluk göstererek canlı yayında  "cüzzi miktada bir para aldığı"nı, daha sonra paranın tümünü Mehmetçik Vakfı'na bağışlayacağını CEVİZ KABUĞU programı canlı yayında ilan etmiş oldu. Bu ÖRNEK davranış, Mehmet Akif rolünü üstlenecek kim olursa olsun, oynayan herkese yakışacak, milli  bir sorumluluk olacaktır! O sebeple sn. BİNGÖL'e çok teşekkür ediyoruz. Zaten sn Hulki CEVİZOĞU da anında aynı duyarlılıkla BİNGÖL'ü tebrik ederek bu durumda o filmi izleyeceğini söyleyip kendilerini kutladı! 

Konuyla yakın ilişkili olduğunu düşündüğüm Fransız yazar Albert CAMUS'un NOBEL Edebiyat ödül aldığı 1957 yılında yaptığı konuşmasından bir bölüm izninizle paylaşmak isterim:

"Sanat, çok sayıda insana, ortak keyiflerin ve acıların imtiyazlı bir resmini sunarak, o insanları heyecanlandıran bir araç. Sanat, sanatçıyı, toplumdan uzak kalmamaya mecbur kılar, onu en mütevazı ve en evrensel gerçeğe tabi kılar. Çoğu zaman, kendini toplumdan farklı hissettiği için sanatçı gibi yaşamayı seçen kişi, bir süre sonra, eğer toplumun geri kalanına benzediğini kabul etmezse, ne sanatını ne de farkını koruyabileceğini görür. Sanatçı kendini, onsuz yapamayacağı bir güzellik ile kendini koparamayacağı toplum arasında bir yerde konumlandırır. İşte, bu yüzden gerçek sanatçılar hiç kimseyi ve hiçbir şeyi hor görmezler. İnsanları yargılamaktan ziyade, anlamakla yükümlüdürler. Bu dünyada bir taraf tutmaları gerektiğinde, Nietzsche'nin kelimeleriyle, hâkimin değil, yaratıcının hükmettiği o toplumun tarafını tutarlar; bu yaratıcının işçi veya entelektüel olması ise onun için fark etmez."



Demem o ki...

Biz de Türk milletinin ortak acılarına "imtiyazlı bir resmini sunarak", bizleri heyecanlandıran  milli şairimiz Mehmet Akif'in duygu ve davranışlarını bütünüyle yansıtmak üzere rol üstlenen Yavuz BİNGÖL'den, isteğimiz, filmden alacağı parayı milletine dolayısıyla da söz verdiği Mehmetçik Vakfına bağışladığı günün resmini  sabırsızlıkla ve gururla bekliyoruz...

Ve...

Marka olmuş "1100 programla Ceviz Kabuğu"ndan tanıdığımız, 40 yıllık gazeteci, 51 Kitapla yazar, Sosyolog Dr.; Sosyal Psik.; Fels.Antrp; Pop.Bilim GYY; Phd, Ma., MBA"  Sn. Hulki CEVİZOĞLU'na  bu güzel ve ÖRNEK davranışın oluşumuna vesile olması nedeniyle en derin sevgi ve saygılarımla bir kez daha teşekkür eder, aydınlanmanın öncülüğünü yapan nice programlara dileğiyle...


Sevgi ve saygılarımla!


NOT: BBN TÜRK TV kanalı sayın yetkililerinden de Ceviz Kabuğu program süresinin  uzatılmasını, saygılarımızla talep ediyoruz. 


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)


5 Aralık 2018 Çarşamba

Demokrasi ve Medeniyet Tacirleri




Sözde medeni sayılan Batılı ülkelerin yönetimleri, önce ülkelerin yönetimlerine dayattıkları, açlığa, sefalete sürükleyecek politikalarıyla insanları bir kargaşaya ve bir yozlaşmaya sürüklediler,

Sonra "demokrasi, özgürlük" bahanesiyle ülkeleri karıştırıp, ardından ilmek ilmek ördükleri, plânladıkları  tedhiş örgütlerini yaratıp, onları silahlarıyla beslediler,

Derken...

Önce iç savaşa sürükleyip ardından karıştırdıkları ülkeleri tek tek  işgale başladılar.

En nihayetinde bombalarıyla ülkeleri hallaç pamuğu gibi attılar,

Kan, gözyaşı, tecavüz...

Ve... daha iyi bir yaşam için vatansız kalan insanlar, canları pahasına oraya buraya göçmeye başladılar.

"Yunan polisi göçmenleri soyup dövdükten sonra Türkiye’ye gönderdi

Edirne'nin Meriç ilçesine bağlı 2 köyde, Yunanistan polisince kıyafetleri alınarak geri gönderildiği öne sürülen göçmenlerin 3'ünün, sınıra yakın alanda cansız bedenleri bulundu. Yapılan ilk incelemede göçmenlerin, sıfırın altına düşen soğuk havada donarak hayatlarını kaybettikleri tespit edildi." 4 Aralık 2018

Dolayısıyla...

İnsanlığın can çekişmesine sebep olan Batı'nın  böylesi katliamlarıyla, sözde "medeni" ülkelerin bu vahşetleri,  patlamış mısır yiyerek sessiz sedasız izlemeleri  milli şairimizin, "Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar" dizesiyle  onu bir kez daha haklı çıkarmıştır.

Son söz olarak, Mehmet Akif ERSOY'un Batı medeniyetini net olarak anlatan "Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar" ifadesi aslında  bir kez daha gösteriyor ki,   emperyalizmi en iyi anlatan sözdür.

Ve   sömürgeci güçlerin kan emerek elde ettikleri sözde medeniyet, canavarlıktan başka bir şey değildir! Zira unutulmamalıdır ki, oraya buraya durmaksızın sözde özgürlük ve demokrasi götürenler, Kurtuluş Savaşı verdiğimiz dolayısıyla milli şairimizin yaşadığı  dönemde de ülkemize  medeniyet getirmek  üzere vatanımızı işgal etmişlerdi.




Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

18 Mart 2017 Cumartesi

Yazdık, Yine Yazarız...


Bağımsızlık mücadelemizde ‘Çanakkale geçilmez’ diyen bütün şehitlerimiz için seslendirdiği ve dinlerken insanın tüylerini diken diken eden,

Ulu Önder Atatürk'ümüze ve bu vatan için canlarını feda etmiş tüm kahraman, yiğit şehitlerimizi selamlayan sanatçımız Halûk LEVENT'in sözleriyle,


"milli mücadeleye destek olmak için canı pahasına savaşan;
karakol cemiyetinden yenibahçeli şükrü'ye,
hamza grubundan yüzbaşı seyfettin'e,
mim mim grubundan topkapılı mehmet cambaz'a

selam olsun!





İmalat-ı harbiye'den eyüp bey'e,
Berzenci grubundan ahmet berzenci'ye,
ferhat grubundan mustafa izzet'e

selam olsun!



kuvvacı kahramanlar;
yahya kaptan'a,
ali çetinkaya'ya,
şahin bey'e,
sütçü imam'a
ve ahmet hulusi efendi'ye

selam olsun!
kadınlarımız;
ayşe çavuş'a,
halime çavuş'a,
asker saime'ye,
melek hanım'a,
tayyar rahime'ye,
kara fatma'ya,
ve gördesli makbule'ye,

bin selam olsun!

daha önce;
çanakkale'de,
conkbayırı'nda,
kemalyeri'nde

ve daha sonra
adana'da,
maraş'ta,
sakarya'da,
urfa'da,
afyon'da,
antep'te
ve izmir'in dağları'nda
mustafa kemaller'e

selam olsun!
selam olsun!
selam olsun!
selam olsun!"


Atatürk'ün önderliğinde ÇANAKKALE'yi geçilmez kılan Türk milleti dün,

1. Dünya Savaşı'yla ülkemizi paylaşmak üzere  ortaya çıkan emperyalist güçlere karşı 1915'te tarih yazdı,

Bugün, aynı güçler, aynı oyunlarla 3. Dünya Savaşı'yla yeniden ülkemizi paylaşmak için  sahneye çıktılar...

Dolayısıyla...

"Kıssadan Hisse

Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
"Tarih"i  "tekerrür"  diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?"

Mehmet Akif ERSOY, (Safahat)


Ne mutlu Türk'üm diyene!



Sevgi ve saygılarımla!


NOT: Bizi ağlatarak dinleten bu içten söyleminden dolayı, sanatçımız Halûk LEVENT'e sonsuz teşekkür ederiz...



"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

13 Mart 2017 Pazartesi

Dün Irak'ta, Bugün Hollanda'da, Yarın...



2003 yılında işgal edilen Irak'a medeniyet götürdüğünü iddia eden "tek dişi kalmış canavar"ların vahşetini simgeleyen bu resim, dün Hollanda'da vahşetin yansıması olarak bir kez daha gördük.


Dolayısıyla,  bir kilometre tası olacak ve milli şairimizin, "medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar" veciz sözü, tam da İstiklal Marşımızın kabul edilişinin yıl dönümünde  Hollanda'da tescillendi!



Milli şairimiz Mehmet Akif ERSOY tam 96 yıl önce (12 Mart 1921), kendilerine medeni diyen, ancak medeniyetten yoksun, vahşetin daniskasını sömürüye odaklı olarak milletleri ve ülkeleri parçalamaya kullanan Batılı canavarların ülkemizi işgal ettikleri zamanda, Türkiye Büyük Millet Meclisinden Yüce Türk Milletine, "KORKMA" diye seslendi...

Milli şairimiz Mehmet Âkif' Ersoy'un 10 kıtalık şiiri meclis kürsüsünde Hamdullah Suphi Bey tarafından okundu. Mecliste milletvekilleri büyük bir heyacanla ayakta alkışlayarak kabul ettiler.

Dolayısıyla milli şiirimiz Kurtuluş savaşında andımız sonra da marşımız olarak kabul edildi.




Sevgi ve saygılarımla!



"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

10 Eylül 2016 Cumartesi

Gizli Düşman: "Tefrika"!



Bölgemizde ve coğrafyamızda millet, ulus olamanın önemi her geçen gün daha da belirirken,

Öte yandan...

Sen necisin?

Süleymancı.

Sen?

Nur cemaaatinden.

Sen?

Menzilci.

Ya sen?

Falanca'ların, filanca'ların  havada uçuştuğu bir  hale geldik neredeyse.

Yani "şucu, bucu"....

Biraz daha açalım;

"Bizden olanlar, bizden olmayanlar"

O halde bu durumda birarada yaşayan insanlardan millet olur mu?

Şüphesiz ki "HAYIR!"

Pekii ne olur?

Yığınlar olur. Kabileler olur.

Dolayısıyla  girdi mi "tefrika"

Kolay lokma olur şeytanlar için, yığınlar.

Zira ne diyor Âkif?

"Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez; 
Toplu vurdukca yürekler, onu top sindiremez. 

Bırakın eski hükümetleri meydandakiler 
Yetişir, şöyle bakıp ibret alan varsa eğer. 

İşte Fas, işte Tunus, işte Cezayir, gitti! 
İşte Irak'ı da taksim ediyorlar şimdi."


Dolayısıyla  dün Milli Şairimizin dikkat çektiği gibi oluyor bugün

Irak'ta, Suriye'de...

Ve de Türkiye "taksim" edilmek isteniyor

Hal böyle olunca,  konuya bakış açılarıyla ve  mesajlarıyla topluma asıl yön verecek önemli kurumlarımızdan birisi olan,

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın "cemaatler" konusundaki görüşleri şüphesiz ki çok önemli.

Hani,  "böl-parçala-yönet" var ya...

Büyük İskender, filozof hocası Aristo'ya sorar:
"Zapt ettiğim topraklardaki insanları yönetimim altında tutmak için ne yapmalıyım?

Ülkenin ileri gelen insanlarını sürgüne mi göndereyim?
Hapse mi atayım?
Yoksa kılıçtan mı geçireyim?"

Aristo; 
"Sürgünde toplanıp sana karşı başkaldırırlar" der ve ilk şıkkı eler.

"Hapishaneler militan yuvası olur; kontrolden çıkar" der ve ikinci şıkkı eler.

"Kılıçtan geçirirsen onlardan sonraki kuşak intikam hırsıyla büyür, tahtını sallar" diyerek,  üçüncü şıkkı da eleyerek, ona şöyle bir nasihat verir:

 "İnsanların arasına nifak tohumları ekeceksin. onlar birbirleriyle savaşırken sen kendini hakem olarak kabul ettireceksin, ama anlaşmaya giden bütün yolları tıkayacaksın."

Aristo'nun nasihatıyla birlikte müslümanların yumuşak karnı olan cemaat konusunu işin ehlinden anlamak gerekir diye düşünüyorum.


Dolayısıyla daha önce 28 Aralık 2011 tarihinde yayınladığım yazımda, 13. Diyanet İşleri Başkanı Dr. Tayyar ALTIKULAÇ'ın hatıralarını kaleme aldığı, -3 ciltten oluşan- "Zorlukları Aşarken" üzerinde insan vicdanını derinden  etkileyen bölümlerinden bahsetmiştim.  Bu defa Diyanet adına kendilerinin, cemaatlere bakışını ve tutumunu açıklayan bölümünü,  dolayısıyla 3. basımı çıkan "Zorlukları Aşarken" kitabını tekrar inceledim.

Ve içinden geçtiğimiz bu sıkıntılı günlere ışık tutmak amacıyla Dr. Tayyar ALTIKULAÇ'ın, Diyanet'te hizmet verdiği dönemden  günümüze kadar geçen süre içerisindeki Süleymancılar dahil,   bugün devlet içerisinde "paralel devlet"  yapılanmasına dönüşen  Gülen  cemaati  ve diğer cemaatler  hakkındaki düşüncelerini ele alarak  paylaşmak istedim.

"Bizim karşı olduğumuz, bazı farklı tercihlerin, ayrılık ve fitne konusu haline getirilmesidir. Geçmişte din görevlisi yetiştirme konusunda kendilerini ön plana çıkararak resmi din eğitimi kurumları aleyhine çalışmalarıdır. Diyanet camiası içinde gösterdikleri ayrılıkçı tutumlarıdır. Görev disiplinini tanımamalarıdır. Diyaenet'ten gelen emirleri değil Kemal Kacar'ın emirlerini dikkate almalarıdır.

Süleymancılar, Kemal Kacar ve adamları, "Bizi düşman gözüyle görüyor, din eğitimi kurumlarında okuyanları ve hatta kendi çarklarından geçmemiş bütün din görevlilerini karşılarına almakta ve aleyhlerinde bulunmakta hiçbir sakınca görmüyorlardı." 2. Cilt sf: 773-774

Hatıralarında konuya ilişkin dikkat çeken ayrıntılarıyla gözlemlerini anlatmaya devam ediyor Dr. Tayyar ALTIKULAÇ:

"Peki söz konusu kapalılık devam ediyor mu? Evet, maalesef ediyor. Hatta bu kapalılığı Diyanet'in şemsiyesi altında sürdürüyorlar. Diyanet bu konuyu bilmekle birlikte, bunların bana göre anlaşılması zor bir hoşgörüye mazhar olduklarını görüyoruz. Resmi öğreticiyi kursun bir yerinde oturtup öğrencilerle karşılaştırmadıklarını, asıl eğitim görevini kendi elemanlarıyla sürdürdüklerini.. bu resmî öğrencilerden bazılarının çeşitli vesilelerle anlattıklarından öğreniyoruz." sf:774


"KAPALILIK" ne demek, derseniz?

Yine Sn. ALTIKULAÇ'ın aynı cemaatle ilgili  paylaştığı, ve  gözden kaçırılmayacak kadar oldukça önemli ve hassas bir anısıyla (zira cemaatlerin en tehlikeli yönü olarak algıladığım durumdur, kapalılık) birlikte izninizle açıklayalım:

"29.06.2010 Salı günü Gürcistan'da Diyanet'in Tiflis müşaviri Ahmet Erdem'le birlikte bu şehirden otomobille Batum'a gittik. Batum yakınlarındaki Kobuleti ilçesini geçtikten sonra bir Kur'ân kursuna uğradık. Burası Süleymancılara aitmiş.(...)

Öğrenciler üç gruba ayrılmış olup bu gruplardan biri 8-10 yaşındaki çocuklardan oluşuyor. İdarecilerden bu çocukların günlük programlarını sordum, hangi saatte yatıp kalktıklarına, yemek saatlerine ve ders programlarına kadar 24 saati bu çatı altında nasıl geçirdiklerini öğrenmek istedim. 

-Şu saatte sabah namazına kaldırıyoruz.

-Sonra?

-Şu saate kadar dersler devam ediyor.

-Sonra?

-Şu saatte akşam yemeği.

-Sonra?

-Yatsı namazı, şu saatte yatırıyoruz.

-Sonra?

-Gecenin bir vaktinde teheccüd namazına kaldırıyoruz.

-Sonra?

-Sabah namazı. Haftada iki defa tesbih namazı kıldırıyoruz.

8-10 yaşındaki çocuğu teheccüd namazına kaldırıyorlar ve haftada iki gün de tesbih namazı kıldırıyorlar, ama programın herhangi bir yerinde bu çocuğun oyun saatinden hiç söz eden yok. Bu çocukların 24 saat içinde oyun oynamaya hiç mi hakları yok, diye soruyorum. Ben sorunca "var" diye cevap veriyorlar. 

Beş vakit namaz için söylenecek söz elbette olmaz. Bu çocuklar zaten bunun için buradalar. Ama bu yaştaki çocuğa, uykusunun en tatlı yerinde teheccüd namazı neyin nesi? Dinin aslında olmayan tesbih namazıyla bu çocukları dinden soğutmak mı istiyorsunuz? Ben kendilerine bunları söylemeye çalıştım." 2. Cilt sf:775

Bir eğitimci olarak bu soruların ve verilen cevapların ne kadar önemli olduğunun  altını hiç düşünmeden kalınca çizmek isterim. 

Ve...

"Din ve Kur'ân hizmeti yapan veya yaptığını iddia eden bir cemaati eleştirmek değil, bir hatırat kitabında olması gereken kadar başımdan geçenleri ve yaşadıklarımı tarihe not düşmekten ibarettir. Keşke hizmet yıllarımda bu cemaati yöneten ve ona yön verenler örtülü hareket etmeselerdi ve teşkilat içinde tefrika unsuru olmasalardı da, ben de, müfettişlerimiz de, müfettişlerimiz ve diğer din görevlilerimiz de kendileriyle uğraşmak zorunda kalmasaydık." 2. Cilt sf:779


Öte yandan, 

12  Mart 1971 muhtıradan sonra hizmet verdiği  Diyanet'te başkan yardımcısı olduğu zamanda,  "Süleymancılarla uğraşıyorsunuz da, Nurcuların üzerine niçin gitmiyorsunuz?" sorusunu kitabına taşıyan Dr. ALTIKULAÇ, bu konuya şöyle açıklık getiriyor:

"Nurcuların Diyanet teşkilatı içinde örgütlenme gibi bir çabaları yoktur. Şurada burada bu cemaate sempati duyan görevlilerimiz varsa, bunların kayda değer bir görev kusurlarına da rastlamıyoruz. Böyle bir durumda elbette gerekeni yaparız. Devletin müesses nizamı açısından bu cemaatin sakıncalı yanları görülüyorsa, bunları izlemek bizim görevimiz değildir. Biz Diyanet teşkilatıyız, polis teşkilatı değiliz." 2. Cilt sf:779-780

O sebeple,  Dr. Tayyar ALTIKULAÇ gerçek anlamda  "din adamı" kimliğini ve sorumluluğunu üstlendiği İslâm dininin gereği olarak gördüğü "Kur'ânî değerler" üzerinden cemaatlerin, "Hak, liyakat" ve "emanetin ehline verilmesi" düsturuyla hareket ederek, tüm müslümanların birbirini kucaklaması, aralarına "tefrika" unsuru girmeden sevgiyle birleştirici   hizmetlerde buluşmanın doğruluğuna inanmış olduğunu,  kitabında çeşitli örneklerle açıklamıştır. 

Dolayısıyla  sorumlulukları gereğince  bu türden  faaliyet ve hareketlere karşı mesafeli bir duruş ortaya koyduğunu belirten Dr. Tayyar ALTIKULAÇ, Gülen cemaatiyle ilgili düşüncelerini kısaca,

"Hak, liyakat, emanetin ehline verilmesi gibi Kur'ânî değerlerimiz tamamen gözardı edilerek "bizden olanlar, bizden olmayanlar" ayrımına göre mevzi kazanmanın ön planda tutulduğu.." (2. Cilt sf:789) olarak özetlemiştir.


"Bizden olanlar, bizden olmayanlar" anlayışından hareketle, tefrikayla hareket eden  Gülen cemaati ne yazık ki bizi 15 Temmuzlara taşıdı!



Dolayısıyla...

Mehmet Akif ERSOY'un dizeleriyle noktalamak isterim bugün yaşadıklarımızın -cemaatçiliğin İslâm toplumlarına  getirdiği kan ve gözyaşının- özünü....

Ayrılık Hissi Nasıl Girdi Sizin Beyninize? 

Müslümanlık sizi gayet sıkı, gayet sağlam, 
Bağlamak lazım iken, anlamadım, anlıyamam, 

Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize? 
Fikr-i kavmıyyeti şeytan mı sokan zihninize? 



Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.)

31 Ekim 2015 Cumartesi

Tayvan'a Selam olsun...









"Kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet bu celal" diyen bir marştır. Hangi ırktan söz ediyor o?" diyor ya...

O kahraman ırk şu canım:

Vatanına, milletine, bayrağına, imanına, Allah'ına, ata'sına, yürekten bağlı, saygısını ve sevgisini esirgemeden canını, evladını, malını bu değerler uğruna feda edebilen, nefretten, kinden, fesatlıktan, düzenbazlıktan uzak, hainlik düşünmeyen, fitne fecir çıkarmayan, ayrımcılık yapmayan, ayrışmayı hedeflemeyen, menfaatini düşünmeyen bir ulusu anlatmaktadır...

Dolayısıyla...

İstiklal Marşı'mızı reddedip okumayanlara,

"Kahraman Irk"ından utanıp da bunu "ırkçı bir dayatma" olarak niteleyenlere;

"Tayvan'da yayın yapan bir televizyon kanalında, Cumhuriyet Bayramı nedeniyle İstiklal Marşı seslendirildi ve Türkiye'den görüntüler gösterildi."

"Halk-kardeşlik" diye bağıranlar, içinde bir tek "Türk" kelimesi bile geçmeyen ve de babası Arnavutluklu, annesi Buharalı  olmasına rağmen ırkçılığı reddederek kendisini TÜRK kabul eden; İstiklal Şiirini yazan millî şairimiz Mehmet Akif'in etnik köken gibi eziklik duygusuna  kapılmadan İstiklal Marşı'mızı ulusal marş niteliğine büründürmesini bile   "ırkçı dayatma" olarak göstermeye çalışan;  Anadolu toprakları sayısız etnik unsuru barındırırken, aynı zenginliğe ev sahipliği yapan Mezopotamya'ya "KÜRDİSTAN" demeyi kafatasçılık olarak görmeyenlere bu haber  ithaf olunur...





Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S.) 

12 Mart 2015 Perşembe

"MÜSAİT" Değiliz...









"Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı."
İstiklâl Marşı, Mehmet Âkif ERSOY



Bugün İstiklâl Marşı'mızın kabul edilişinin 94. yılını kutlarken...

"Kürdistan için Türkiye’den toprak alınacak" diyen ABD Başkan adayının bu fütursuz cümlesine,

Bugün kaybettiğimiz Türk pop müziğinin Kralı Erol BÜYÜKBURÇ'un anısına ithafen,

Sanatçımızı meşhur eden o  şarkının sözleriyle cevap verelim:

"Veremem, veremem, veremem!"


  Sanatçımıza Allah'tan rahmet diliyorum...


Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S)

28 Aralık 2014 Pazar

"ÇOCUKLARA"















İstiklâl Marşı'mızın yazarı Millî Şairimiz, Mehmet Âkif ERSOY'u ölümünün  78. yılında O'nu,
bugün yaşadığımız bunalımlı günlere ışık tutacak  anlamlı bir şiiriyle yad ediyorum..

"ÇOCUKLARA

Ne odunmuş babanız: Olmadı bir baltaya sap!

Ona siz benzemeyin; sonra ateştir yolunuz.

Meşe hâlinde yaşanmaz, o zamanlar geçti;

Gelen incelmiş adam devri, hemen yontulunuz.

Ama dikkatli olun: Bir kafanız yontulacak;

Sakın aldanmayın: İncelmeye gelmez kolunuz!"

Mehmet Âkif ERSOY, Safahat, sf:510


Sevgi ve saygılarımla!



"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S)

18 Kasım 2014 Salı

Geçmişin de "PAK" Değil...




"Kürtler yeni bir parti kurdu, " PAK" ismiyle bugün kuruluş dilekçesi verilen parti Türkiye'yi bölerek bağımsız Kürt devleti kurmayı amaçlıyor. 

Kürdistan Özgürlük Partisi (Partiya Azadiya Kurdistanê- PAK) slogan olarak da "Kürdistan, hemen şimdi" sözünü belirledi. Kurucu başkan da niyetlerini açıklıkla ifade etti;
"Bağımsız Kürt devleti". 17 Kasım 2014


Kürdistan Teali Cemiyeti, Kürt Teali Cemiyeti:

30 Aralık 1918 tarihinde Dahiliye Nazırlığına verilen bir dilekçe ile  İstanbul'da kurularak, doğu illerinde şubeleri açılan bağımsız bir Kürt devleti kurulması amacı güden cemiyet. Cemiyetin adı, Kürdistan yükselme derneği...

Bu cemiyetin, İngiliz devlet yetkilileri ve Hürriyet ve İtilaf Fırkası ile ilişkileri bulunmaktaydı. Atatürk, cemiyetin amacının, yabancı devletlerin himayesinde bağımsız bir Kürt devleti kurmak olduğunu belirtmiştir.

1921 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından alınan bir kararla cemiyetin faaliyetlerine son verildi.


Kürt Teali Cemiyeti bildirisi, 31 Mart 1920, Peyam-ı Sabah gazetesi

"Kürt Teali Cemiyeti, Hürriyet ve İtilaf Fırkası ve İngiliz Muhibleri Cemiyeti ile işbirliği içindeydi. Derneğin başkanı Seyit Abdülkadir Âyan üyesidir ve hem İstanbul Hükümeti hem de İngilizler ile işbirliği içinde İngiliz çıkarları ile örtüşen ayaklanmalara önayak olmuştur."

Ayrıca...

"Kürdistan Türkiye'den tamamen ayrılıp bağımsız olmalıdır. Ermeniler ile Kürtlerin çıkarlarını bağdaştırabiliriz. İstanbul'daki Kürt Klübü Başkanı Seyit Abdülkadir ve Paris'teki Kürt delegesi Şerif Paşa hizmetimizdedir." faaliyetleriyle Millî Mücadeleye karşı çalışmalarıyla tarihe geçmiştir.

Diyeceğim...

Dün yaşanılanlar, bugün tekrar sahnelenmek isteniyor..

Dolayısıyla... "Tarih tekerrürden iberettir" demek isterdim ancak,

ÂKİF'in o can alıcı öz'lü dizeleri aklıma geliyor:

"Gecmişten adam hisse kaparmış.. Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa, yarım hisse mi verdi?
"Tarih"i "tekerrür" diye ta'rif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?.."

Mehmet Âkif ERSOY



Sevgi ve saygılarımla!


"Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır" Hz. Muhammed (A.S)