27 Mayıs 2012 Pazar

Ruhum Ezildi!













"Bu yıl Bakü’de düzenlenen 57. Eurovision Şarkı Yarışması’nda zafer, 372 puanla İsveç adına yarışan Loreen’in oldu. Türkiye’yi Love Me Back şarkısıyla temsil eden yarışan Can Bonomo ise 7. sırada yer aldı..." 27 Mayıs 2012




Hepimiz çok iyi biliyoruz ki Eurovision Şarkı Yarışması'nın asıl amacı SİYASİ... Yani bu yarışmaya, Eurovision "Siyasi" Şarkı Yarışması demek daha gerçekçi olacaktır.

Neyse biz şimdi 2012 Eurovision "Siyasi" Şarkı Yarışması'nı kısaca bir değerlendirelim:


Ülkemizi kim temsil etti?

Türk vatandaşımız...

Peki biz, hangi dilde konuşuyoruz ve resmi dilimiz neydi?

TÜRKÇE!!!

Ama sözde yarışmaya hangi "dil"le girdik?

"Evrensel dil", Sn. Prof. Oktay SİNANOĞLU Hocamızın deyimiyle de "köle dili" İngilizce...

Tamam...

Yani olduk:

"The Türkiye" (Bkz, 14 Nisan 2012 tarihli yazıma)


Yarışmaya girdiğimiz parça, her haliye tam bir şarlatanlık örneği...

Hiçbir şekilde bizi temsil etmediği gibi, kültürümüzle de hiçbir âlâkası yok!

Tam bir rezalet!!!


Bizimle âlâkası olamayan gerek görüntü, gerek hitabetiyle ve en önemlisi de vatandaşımızın bile ne dediğini anlamadığı sözleriyle "yarışma"da 7. olmuşuz...

Aman ne âlâ..

Çok güzel olmuş!

Zira bu "siyasi yarışma"yı izlemeye değer görmediğim gibi, artık Türk halkının çoğunluğunun ilgisini bile çekmiyor. Orada ülkemi gururla temsil etmek yerine, adeta "sömürgeleşmiş olma"nın ezikliğini yüreğimde taşıdım...


Şimdi asıl önemlisi ve düşüncelerimi doğrulayan bir gelişmeye de izninizle dikkat çekmek isterim:


Bugün yazılı basın, konu hakkında önce bizim için "Can Bonomo'nun müthiş performansı" diye başlık atmış.. (Ki bunun neresi başarıysa?!)

Öte yandan çarpıcı olan ise;


"Rusya'yı temsil eden Rus ninelerin performansı!"... demiş.




















Valla... bence Rusya, Batı'ya bizim deyimimizle osmanlı tokadı indirmiş... :)


Niye mi?

Bakınız...

"Tek dil"

"Tek din"

"Tek bayrak"

Dayatmasıyla dünya milletlerinin ve ulus devletlerinin önüne bir engel olarak getirilen bu "tek düze"liğin yeni adı da "Yeni Dünya Düzeni"!


İşte bu dayatmacılığa karşılık Rusya, millîliği seçerek, Eurovision "Siyasi" Şarkı Yarışması'nda gereken cevabı vermiştir!


Rus halkının,

Bir kimliği var!

Bir kültürü var!

Ve kendine özgü yaşam biçimiyle bir de halkı var!


Tüm bu önemli unsurları dikkate alarak haklı mesajını, dünya kamuoyuna bir kez daha ilân etmiştir!

Zira dünyaya yeni bir şekil vermek isteyen "küresel çeteler"e bu davranış, önemli bir mesajdır!


Rusya, neden böyle bir tercihle yarışmaya katıldı, diye hiç düşündünüz mü? Bunun yarışma ile ilgili hiçbir esprisi yok, sadece ve sadece Rusya, köklü kültürüne ve geçmişine sahip çıkarak, bu önemli süreçte...


Ben buradayım!


Mesaj'ıyla meydan okuduğu kanaatini önemle taşımaktayım.

Ne yalan söyleyeyim, bu görüntüye kıskanarak ve bir o kadar da imrenerek baktım...

Kimliğine ve kültürüne sahip çıkan tüm uluslara,

Selam olsun...

Tebrikler!

Bize gelince;


Biz de fazlasıyla köklü bir milletiz!

Ve şanlı bir tarihimiz,

Zengin kültürümüz

Ve de üretime açık zengin bir dilimiz var!!!

Bu zenginliği "horlama"ya çalışanlara, "değersizleştirme"ye kalkanlara

"Ezilen" ruhumun sesiyle,


Yazıklar olsun!


Ancak unutulmasın ki...


İsmet Paşa, Johnson'ın yazdığı küstahça bir mektuba cevaben Tıme Dergisi'ne verdiği bir röportajda dediği gibi;

"Batı ittifakı yıkılır, yeni bir dünya kurulur, Türkiye de orada yerini alır"


Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

25 Mayıs 2012 Cuma

Bunlar mı Bize Örnek..?











"Onlar başka milletlerin miskin yurttaşlarının bütün yaşamlarını iyi-kötü kavgası ve erdem üzerine laf yaparak geçirdiklerinden haberdardı; yalan konuşan ve bilgiçlik taslayan birçok kibirli insanın kendilerini erdemli olarak tanıtıp öteki ulusları barbar kalmakla suçladıklarından da haberdardı; ne zaman ki onların ahlâk anlayışlarını incelediler, o zaman aşağılık olanın aslında kimler olduğunu gördüler." Bilimler ve Sanatlar Üzerine Söylev, Jean Jacques Rousseau, sf:42




"Bir yazar, bir banka reklamında yer alıp, kitlesini kredi kartı kullanmaya, tüketime teşvik eder mi..
Taraf'ın sivri dilli televizyon eleştirmeni Telesiyej "kredi kartı reklamında oynayan yazar Elif Şafak"ı yerden yere vurdu. "Bir yazar, bir banka reklamında yer alıp, kitlesini kredi kartı kullanmaya, tüketime teşvik eder mi yavu?" 23 Mayıs 2012, Vatan


"Deniz Seki, uyuşturucu ticareti yapmaktan aldığı bu ceza Yargıtay’da onaylanırsa 3 yıl 7 ay daha hapiste yatacak" 23 Mayıs 2012, Vatan


Valla bunlara "sanatçı" diyorlar, "edebiyatçı" diyorlar...


Siz hiç gerçek bir sanatçının bu tür kirli işlerle uğraştığını duydunuz mu?

Ve gerçek anlamda bir edebiyatçının insanlara hayatı sorgulamaya teşvik etmek yerine, tüketime, halkın sorunlarından uzak bir yaşama sevk ettiğini gördünüz mü?


Tabii ki de hiç kuşkusuz,

Hayır!

Topluma örnek olacaklara bakar mısınız?

Birisi uyuşturucu ticareti yapmakla suçlanmış,

Ötekisi de toplumu tüketim çılgınlığına sürüklemenin reklamıyla meşgul...

Valla ne âlâ...


Birilerinin teşvikiyle ve arkalarına aldıkları "güç"le "ünlü" olan sözde "sanatçı"ların olacağı bu işte...


Toplumda belli başlı aşırılıklar ve kimi kötü alışkanlıkları gözden düşürme yerine onları erdem haline getirip ve insanlara da bu "erdem"leri taşımaya mecbur eden sistemin sözde sanatçılarıdır bunlar.

Yanılmıyorsam Türklüğe küfür ederek adından söz ettiren ve "yazarlığını kanıtlayan"lardan birisi de Elif Şafak.


Bu sözde sanatçılar, milletin ortak değerlerine sahip çıkmak yerine onları aşağılayıp, değersizleştirerek topluma yepyeni bir kimlik kazandırmayı kendilerine görev edinmişlerdir. Zira başka türlü onların oralarda barınmaları mümkün değil!!!

Bu vesileyle becerdikleri bu mükemmel (!) işe karşılık, kendilerinin oluşturdukları sınıfsal ayırım üzerinden halkdan kopuk yaşamayı da bir marifet, bir üstünlükmüş gibi sunmayı da ihmal etmiyorlar!


Apaçık etkilerinin hissedildiği ve bir toplumun aleni yozlaştırıldığını görerek yaşadığımız bu süreçte ne yazık ki, ahlaki bozulma dediğimiz namuslu yaşamın yerini vicdansızlığın, zalimliğin aldığını üzüntüyle görüyoruz...


Bir yanda sersefil, bir lokma ekmeğe muhtaç yaşayanlar...


Öte yandan, arsızca ve umarsızca yaşayanlar...


Demem o ki...

Gerçek anlamda sanatçı, işte bu çelişkiyi eleştirel üslûptaki sanatıyla halka sunarak hayatın mânasına dikkat çekmeyi başaran; ve mütevazı yaşamıyla halkın içinde olabilen kimselerdir... Çok uzağa gitmeden bunu hemencecik izninizle örneklendirelim;


Sazıyla, sözüyle, mütevazı yaşamıyla pekçok örnek sanatçımızdan bir tanesi,

Neşet ERTAŞ...


Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Banu Çiçek...

















"Herkesin ameli, onun davranışlarındaki niyetine göre değerlendirilir. (Ameller niyetlere göredir)" Hz. Muhammed, Tolstoy sf:30




Samsun'da Gençlik Hizmetler ve Spor İl Müdürlüğü'ne bağlı sporcuların katılımıyla yapılan gösterilerde, kadın güreşçi ile erkek güreşçinin mücadelesi...



Oğuz Türklerinde toplumda kadının yeri, hiç tartışmasız mücadeleci bir kimlik olarak biliniyor... Yani kadın, erkeğinin yanında omuz omuza birlikte mücadele vererek özgürlüğüne sahip olmuştur...

Dede Korkut hikâyelerinde bunun sayısız örnekleri vardır...



"Kam Püre...

Oğluna ad koyma zamanı gelmişti. Bütün beyler toplandılar.

Dedem Korkut geldi, boy boyladı, soy soyladı, "Adını Bamsı Beyrek koyalım" dedi. Hep beraber dualar edildi. Bütün Beyler ve Bamsı Beyrek, bir gün ava çıkmışlardı. Bir Alageyiği kovalayan Bamsı Beyrek, bir kırmızı çadır gördü. "Bu kimindir?" diye merak etti. Banu Çiçek, "Ne arıyorsun?" diye sordu. "Beşik kertmem Banu Çiçek’i arıyorum" deyince, "Ben onun âadı-sıyım yarışta, ok atmada ve güreşte beni yenersen ancak onu görebilirsin” dedi. Kabul etti. Bamsı Beyrek kızı yendi. Kız dedi ki "Banu Çiçek benim." Oğlan parmağındaki yüzüğü çıkarıp, kızın parmağına takarak nişanı yaptı. Sonra vardı babasının otağına olanları anlattı." edebiyatsayfasi.com



"Banıçiçek, Dede Korkut hikâyelerinde geçen Bamsı Beyrek'in beşik kertmesidir. Oğuz boylarında kadınların eşit haklara sahip olduğunun en önemli, en belirgin simgesidir. Banu (Bağnu) Çiçek diye de geçer." Vikipedi


O halde, ahlâki kavramlar şekille ifade edilemeyecek kadar toplumun değerleri arasındadır.


Spor bir mücadeledir!


İnsanın kalbinin temiz tutulması,

Vicdanının duru olması,

Düşüncelerinin masum olması ve manevi değerlerin korunması şekille sınırlandırılamaz...


Hz. Peygamberimizin örnek ve güzel ahlâkı bu anlayış üzerine kuruludur!


"Soru: "Ne için yaşıyorsun?"

Cevap: "Sonsuz büyük mekânda, sonsuz zaman içinde, sonsuz küçük parçacıklar, sonsuz küçük bileşimler içinde değişirler ve sen eğer bu değişimlerin yasalarını kavrayamamışsan, yeryüzünde niçin yaşadığını da kavrayamamışsındır."

Aynı şekilde düşünce anında kendi kendime şöyle diyordum: "Bütün insanlık, onu yöneten manevi ilkelere ve ideallere dayanarak gelişiyor. Bu idealler dinlerde, bilimlerde, sanatlarda, devlet şekillerinde ifadesini buluyor. Bu idealler gittikçe yükselmekte ve insanlık da gittikçe daha yüksek mutluluğa tırmanmaktadır. Ben de insanlığın bir parçasıyım. Bu nedenle benim görevim, insanlığın ideallerini öğrenmek ve bunların gerçekleştirilmesine katkıda bulunmaktır." Tolstoy, Hz Muhammed sf:69


Diyeceğim...


Türklerin geleneğinden gelen ve övünerek ata sporu dediğimiz güreş bizim de,

Oğuz boylarından Banu Çiçek kimin?

Güreşi ata sporu sayıyoruz da,

Banu Çiçek'i ve Bamsı Beyrek'i niye görmezden gelir,

Dede Korkut'u yok sayarız?!



Sevgi ve saygılarımla!



Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

19 Mayıs 2012 Cumartesi

DİRİLİŞ

















"Tolstoy'un inanılmaz gözlem gücünü ve hassas duyarlılığını toplumsal eşitsizliğe, üst sınıfların kalpsiliğine ve suçluluk duygularını ve Çarlık Rusyası'nın acımasız bürokrasisine yönelttiği en eleştirel romanı" olan DİRİLİŞ...



"Tarihin en eski milletlerinden biri, ateşten geçerek, kan içinde, bir daha uyumamak, benliğini unutmamak, kandırılmamak, sömürülmemek, ezilmemek, ölmemek üzere çığlık çığlığa diriliyordu" Turgut ÖZAKMAN, DİRİLİŞ...


Ve...

ANADOLU

Beşikler vermişim Nuh'a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır,
Anadoluyum ben,
Tanıyor musun ?

Utanırım,
Utanırım fukaralıktan,
Ele, güne karşı çıplak...
Üşür fidelerim,
Harmanım kesat.
Kardeşliğin, çalışmanın,
Beraberliğin,
Atom güllerinin katmer açtığı,
Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,
Kalmışım bir başıma,
Bir başıma ve uzak.
Biliyor musun ?

Binlerce yıl sağılmışım,
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı, seher-sabah uykularımı
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
Haraç salmışlar üstüme.
Ne İskender takmışım,
Ne şah ne sultan
Göçüp gitmişler, gölgesiz!
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım...
Görüyor musun ?

Nasıl severim bir bilsen.
Köroğlu'yu,
Karayılanı,
Meçhul Askeri...
Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini.
Sonra kalem yazmaz,
Bir nice sevda...
Bir bilsen,
Onlar beni nasıl severdi.
Bir bilsen, Urfa'da kurşun atanı
Minareden, barikattan,
Selvi dalından,
Ölüme nasıl gülerdi.
Bilmeni mutlak isterim,
Duyuyor musun ?

Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne - üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının...
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.

Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun ?


"Anadolu" Şiiriyle Ahmed ARİF de Anadolu'nun DİRİLİŞ'ini anlatıyor sanki...

Bugün 19 Mayıs Atatürk'ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı.

1919'da Türk milletinin yeniden DİRİLİŞ destanı yazıldı...

Ve

19 Mayıs 1919'da emperyalizme başkaldıran

Türk milleti, kendi kaderine el koydu!


"Tam bağımsızlık benim karakterimdir" diyen Atatürk'ün etrafında,


Yediden yetmişe birlik olan Türk ulusu,


Gücünü, Namık Kemallerin ve Ziya Gökalplerin "Jön Türkler"inin deneyim ve birikimine dayanan gençliğinden almaktadır.


TÜRK GENÇLİĞİ'ne emanet edilen bu büyük BAYRAM


Yüce Türk Ulusuna,

Kutlu olsun...


Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Dün...















16 Mayıs 1919...




"Bandırma Vapuru Kız Kulesi önüne geldiğinde İngilizler tarafından durduruldu ve bir binbaşı eşliğindeki işgalciler tarafından tepeden tırnağa arandı.

(...)

Vapur, düşman zırhlıları arasında ilerlemeye başlayınca Mustafa Kemal güvertede arkadaşlarına döndü ve "Bunlar işte böyle yalnız demire, çeliğe, silah kuvvetine dayanırlar. Bildikleri şey yalnız madde! Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar.

Biz, Anadolu'ya ne silah, ne cephane götürüyoruz; biz ideal ve imanı götürüyoruz!" dedi." İşgal ve Direniş sf:100, Hulki Cevizoğlu




Osmanlı Devleti yıkık, harabe ve darmadağın...


Vatan toprakları paramparça...


Üzerinde yaşadığımız Anadolu toprakları,


Emperyalizmin kontrolünde Ermenistan, Kürdistan...


Sözde devletçiklere bölünme hayalleri ve planlarıyla çığlık çığlığa...


Anadolu işgal altında...


"Dün;

Hükümet âciz, haysiyetsiz ve korkaktı!...

Devlet içten ve dıştan çökertilmeye çalışılıyordu.

Yabancı memurlar ve ajanlar yurdun her yanında faaliyette idi!..

"Demiryolları bizim değildi!

Kömür, şehir ışıkları ve suları, rıhtımlar, limanlar bizim değildi!

"Bu memleketin size ait olduğunu söylüyorsunuz. Neniz var bu topraklarda?" deseler, öz canımız ve camilerimizi gösterebilirdik!

Değil bankamız, bankalarda çalışan Türk memuru yoktu!

İtalyan, Balkan, 1. Dünya Harbi ve Kurtuluş Savaşı sırasında iç ve dış tahriklerle irili ufaklı 60 kadar isyan olmuştu!


Padişah, halife, vezirler ve paşalar millete ihanet etmişlerdi...


Nice edebiyatçılar, şairler halka sövmüşlerdi.." İşgal ve Direniş, Hulki CEVİZOĞLU


Ve...

19 Mayıs 1919 Sabahı,


Mustafa Kemal Paşa Samsun'da...



Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

13 Mayıs 2012 Pazar

Şamapiyonluk Annelerimize Armağan Olsun















"Alçakgönüllü yüreklerde yaşayan düşünceler, yüksek düşüncelerdir." Montaigne




Bugün "Anneler Günü".


Alışveriş merkezlerinin en yoğun talep gördüğü "özel gün"lerden bir tanesi...


Sevginin, değerlerin karşılığı olarak dayatılan "maddiyat" oldu.


Hâl böyle olunca bugün, dünyanın dört bir tarafında "Anneler Günü" vesilesiyle kutsal bildiğimiz annelerimizin ödeyemeyeceğimiz haklarının bilincine varmak yerine, onlara bir şeyler almanın yarışı var...


Eh... varsın alsınlar...


Biz kendi özümüzün geleneğinden gelen, bir tatlı sözle onların ak sütlerinin helalliğini almak için yarışalım.


Öncelikle bu vatanda rahat yaşabiliyorsak haklarını ödeyemeyeceğimiz şehit annelerimizin acılarını yürekten hissediyor, onların ellerinden öpüyorum!


Ve yine bu bereketli toprakların hakkını alın terleriyle vermeye çalışan; ve karnımızın doymasına sebep olan Anadolu'nun üretken, çalışkan, cefakar masum annelerinin ellerinden öpüyorum!


Bu bağlamda sevgili annemin ve tüm annelerin, "ANNELER GÜNÜ" kutlu olsun!


Diğer taraftan,

Dün Galatasaray Fenerbahçe şampiyonluk maçı yapıldı.


Gönlümüz, her iki takımı da şampiyon ilan ediyor..


Bana göre iki kulübümüz de ŞAMPİYON!!!

Ancak kural gereği bir takımın öne çıkması gerekiyor;

Bu vesileyle şeklen Galatasaray taraftarı gibi gözüksem de,


Gönlüm coşarak ve heyecanla, MİLLÎ TAKIM taraftarı.


Netice itibariyle,

Taraftarların daha sakin davranışlarla, bunun bir spor olduğunu hatırlayarak,


Taşkınlıktan ve fanatik anlayıştan uzak,


Tevazu ve yüceltebilme becerisini sokaklara yansıtması umuduyla,


Galatasaray'ı ve Fenerbahçe'yi yürekten kutlar, başarılarının sürekli olmasını dilerim!

:)

Sevgi ve saygılarımla!



Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

10 Mayıs 2012 Perşembe

Caligula'dan Günümüze...
















"Halkla hükümet arasında uzaklık ne kadar artarsa, vergiler de o ölçüde ağırlaşır. Bundan ötürü halk, demokrasilerde en hafif vergi yükü altındadır; aristokraside daha ağır, monarşideyse en ağır yükü taşır" J. J. Rousseau, Toplum Sözleşmesi, sf:75




"El öpenleri çok oldu!

Fas Kralı Muhammed’in oğlu Hasan’ın katıldığı her resmi törende devlet erkanına el öptürmesi olay oldu." 09 Mayıs 2012, Vatan


"Kraliyet ailesi hükümete, ''Her şeyden elimi ayağımı çekerim'' diyerek meydan okudu
Avrupa’nın en küçük ülkelerinden Liechtenstein’da kraliyet ailesi, veto yetkisini kaldırmak isteyen hükümete, “900 yıldır bu ülkeyi ailem ayakta tutuyor.


Demokratik parlamenter monarşiyle idare edilen Liechtenstein’da parlamento 25 milletvekilinden oluşuyor. Devlet başkanı resmi olarak Prens II. Hans Adam. Ancak prensin siyasi yetkileri hayli geniştir. Kanunları veto edebilir, referanduma sunabilir, parlamentoyu dağıtarak seçimlere gidebilir. Kraliyet ailesi ekonominin her alanında rol alıyor. Forbes dergisine göre Liechtenstein ailesinin serveti 4 milyar dolar " 28 Nisan 2012, Vatan


Avrupa...


Batı'nın demokrasi anlayışı, sözde laikliğin merkezi Batılı devletler ve sınıf ve zümreye dayalı meşruti demokrasileri.


Öte yandan kendilerinden olmayan ve krallıkla yönetilen,

Doğu ülkeleri...


"Başlangıçta insanların tanrılarından başka kralları, dine dayanan yönetimden başka yönetimleri yoktu. Tıpkı Caligula gibi düşünmüşlerdi ve o zaman için düşünceleri yerindeydi. İnsanın, benzerini kendine efendi diye kabul edebilmesi ve bunun yararlı olacağı umuduna kapılabilmesi için, düşünce ve duygularında uzun bir değişiklik olması gerekir.

Her politik toplumun başına bir tanrının konulmuş olması, ortaya ulus sayısı kadar tanrı çıkarmasına yol açmıştır. Birbirine yabancı ve hemen her zaman düşman olan iki ulus, uzun süre aynı varlığı efendi olarak tanıyamamışlardır. Birbiriyle çarpışan iki ordu da aynı başın buyruğunda olamazlardı. Böylece ulus ayrılığından çoktanrıcılık doğdu, dinsel ve toplumsal hoşgörüsüzlük doğdu ki, bunların ikisi de aynı kapıya çıkar.

(...)

Bununla birlikte, her zaman ortada bir hükümdar ve toplum yasaları bulunduğu için, bu iki güçten, yargılama bakımından, sonsuz bir anlaşmazlık doğdu ve bu Hıristiyan devletlerde her türlü iyi politika olanağını ortadan kaldırdı; öyle ki, artık kimse krala mı, yoksa papaya mı boyun eğeceğini kestiremez oldu.

Ama birçok ulus, hatta Avrupa'dakiler ve Avrupa çevresindekiler eski düzeni elde tutmak ya da yeniden kurmak istedilerse de bunu başaramadılar; Hıristiyanlık ruhu her şeyi sardı." Toplum Sözleşmesi, J. J. Rousseau, sf:124-125/127



Aşırı savurganlığı, tuhaflığı, ahlâksızlığı ve acımasızlığıyla tanınan ve despotluğuyla bilnen Caligula(37 - 41) Julio-Claudian Hanedanı mensubu ve Roma İmparatorluğunun üçüncü imparatoru. Kendi muhafızlarının birkaçı tarafından 41 yılında öldürüldü.


"Caligula Scipon’a; "yaşamak zor, neyse ki elimizin altında din, sanat ve bize beslenen sevgi var" diye sürekli hatırlatmalarda bulunurdu. Ona göre kendini avutmanın en iyi yolu başkalarına eziyet etmekti." Albert Camus, Caligula



Küresel güçler de aynen Caligula’nın izinden gitmektedirler. Bunu yaparken de hem gücü elde etmeyi, hem de bu gücü sonsuza dek ellerinde bulundurmayı sürdürmek istemektedirler. Tabii bunları elde etmenin tek yolu da bugün için dünya düzenini değiştirerek "demokrasi, özgürlük" kavramlarının arkasına sığınmalarıdır. Bu sayede tüm insanlara mutluluk getirmeyi, insanlar arasında eşitliği oluşturmayı ileri sürmek en büyük kozları.


Oysa ileri sürdükleri düzen içerisinde insanlar arasındaki eşitsizlik hergeçen gün daha da artmakta ve kutuplaşmalara sebebiyet vermekte...


Bugün dünyanın her yerinde bütün insanlar, insanca yaşamak için uğraş veriyor.












Demokrasinin Avrupa'dan çıktığını iddia ediyorlar ama...

Liechtenstein’da kadınlar 1984'de referanduma katılabilmişlerdir. İsviçre'de 1971'de...


"280 milyonluk Arap dünyasında her 2 kadından 1'i okuma yazma bilmiyor.
Suudi Arabistan'da kadının oy hakkı 2011 yılında verildi, araba kullanması yasak!"

Oysa Atatürk Cumhuriyeti'nin kadınları, seçme ve seçilme hakkına 1930-1934'te ulaşmıştır!














Demem o ki...

Doğulu insanların zenginliklerini gasp eden "Küresel çeteler", sözde laik demokratik yönetimlerce yönetilen halklarını, bugüne değin mutlu mesut ve refah içerisinde yaşattılar...

Ancak yönetimlerini bu vakte kadar sorgulama gereği bile duymadan

Umarsızca yaşayan bu halklar, şimdi uyanmaya başladılar...

Ve görülen o ki...

Bu zenginliğin bittiğinin işareti çoktaaan verilmeye başladı bile...


Zira Yunanistan'da iflas bayrağı çekildi!


"Mutlu mesut" (!) Batılı halklar,

Ve

Sersefalet içerisinde...

Kan ve gözyaşıyla boğuşan Doğulu halklar,


Saklanamaz tek gerçek ise;

Zümre ve sınıf ayırımına dayalı,


MONARŞİK YÖNETİMLER...

Kral çıplak!


Sevgi ve saygılarımla!



NOT:

Günümüzde Monarşi İle Yönetilen Ülkeler:


Avusturalya (Federal Meşruti Monarşi)
Antiller ve Barbados ((Meşruti Monarşi)
Bahamalar (Meşruti Monarşi)
Bahreyn (Mutlak Monarşi)
Belçika (Meşruti Krallık)
Belize (Meşruti Monarşi)
Bhutan (Parlementer Monarşi)
Birleşik Arap Emirlikleri (Monarşi ile yönetilen 7 emirlikten oluşan federasyon)
Brunei (Meşruti Monarşi)
Büyük Britanya (İngiltere) (Meşruti Krallık)
Danimarka (Meşruti Krallık)
Fas (Meşruti Krallık)
Grenada (Meşruti Monarşi)
Hollanda (Meşruti Krallık)
İspanya (Meşruti Krallık)
İsveç (Meşruti Krallık)
Jamaika (Meşruti Monarşi)
Japonya (Meşruti Monarşi)
Kanada (Meşruti Monarşi)
Kuveyt (Meşruti Monarşi)
Lesotho (Monarşi)
Liechtenstein (Parlementer Monarşi)
Lüksemburg (Meşruti Monarşi)
Monako (Meşruti Monarşi)
Malezya (Federal Meşruti Monarşi)
Nepal (Meşruti Monarşi)
Norveç (Meşruti Krallık)
Papua Yeni Gine (Meşruti Monarşi)
Solomon Adaları (Meşruti Monarşi)
Suudi Arabistan (Mutlak Monarşi)
Svaziland (Meşruti Monarşi)
Tayland (Meşruti Monarşi)
Tonga (Meşruti Monarşi)
Umman (Meşruti Monarşi)
Ürdün (Parlementer Monarşi)
Vatikan (Seçime Dayalı Mutlak Monarşi)
Yeni Zelanda (Meşruti Monarşi)


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Gecenin Bir Yarısında...











"Öyle Bir Geçer Zaman Ki'nin Osman'ı Emir Berke Zincidi, Beyaz Show'un dün geceki bölümüne damga vurdu.
Minik Osman, canlı yayında söylediği şarkı ile stüdyoyu sallarken, Beyazıt Öztürk de hayranlığını gizleyemedi." 05 Mayıs 2012, Vatan



Evet, gecenin bir yarısında...


Özellikle de o yaştaki çocukların çoktan uyuması gereken bir saatte...


Maaşallah... Beyaz Şov'un programında hakikaten bir "şov" vardı!


Anlayamadığım şey; küçücük bir çocuğa çok matah bir şeymiş gibi İngilizce sözlerle şarkı söyletmekte nasıl bir "üstünlük" olabiliyor?


Yaratılmak istenen tek kelimeyle bir zihin karmaşasıdır, bu bir! Bu arada pograma bir de Harlem Takımı'nın 3 oyuncusu konuk edilmiş, Amerika hayranlığı gırla gidiyor...


Tabii bu oyuncular ise, kendi milliyetçiliklerini bağıra bağıra sergiliyorlar! Zira basketbool toplarının üzerinde bile Amerika bayrağı vardı!


Hâl böyle olunca da, beyinlerimize Amerika her şekilde nüfuz ettiriliyor, bu da iki!


Öte yandan, henüz okul çağında bile olmayan bu çocuk aracılığıyla, "derhal İngilizce öğrenmeye başla!" algılaması hissediliyor gibi...

Bu vesileyle kendi ana dilimize dayak atıyoruz!


Türkçe'yi, kendi öz müziğimizi aşağılayan aşağılayana....

Allah aşkına... bu hastalığı minicik çocuklarımıza da bulaştırmayı bırakın artık!

Gençlerimizin beyni yıkandı; şimdi sıra geldi minik çocuklarımıza mı?!

Ne yapalım, "Osman"ın İngilizce şarkısını?

Çocuklara bula bula örnek model olarak bunu mu buldunuz? Tabii bir taşla iki kuş vurmak misali... Zira "aklı evvel anne babalar"a, örnek oluşturmak da var işin içinde...


Bunu gören aileler artık sıraya girer valla! Nasılsa oldukça "havalı" bir durum!!


Haberin devamında şöyle diyor;


"Twitter'daki birçok kullanıcı Minik Osman'ın çok "Şımartılmış olduğunu ve sempatikliğini yitirdiğini" ileri sürerken, Osman'ın program boyunca gösterdiği tavırdan dolayı ise ailesini eleştirdi."

Valla bence de aynen öyle... Yazılanlara içtenlikle katılıyorum!


Zira o yaştaki çocukların o programlara çıkması ne kadar doğru?


Ayrıca gelişmiş ülkelerde, sağlıklı ve bilinçli toplum oluşturmaya yönelik bu tür pogramlarda çocukların kullanılmasına asla izin verilmez! O halde RTÜK'e de bu bağlamda görev düşüyor!



Kısaca Beyazıt ÖZTÜRK'ü kınıyorum!


Programına "reyting" oluşturmak için; yaptığı bu "düşüncesiz"liğe eğitimci olarak tepki vermeyi boynumun borcu olarak değerlendiriyorum... Zira gazetelere "allanıp pullanarak", "övgü" şeklinde haber yapılması da topluma külliyen zarar vereceği belliyken,


Söz konusu çocuğun da gerek kişilik gelişiminde, gerek ruh sağlığında gerekse eğitiminde derin izler bırakacak bu türden yaklaşımlar, kendisiyle sınırlı kalmayacağı gibi yaşıtlarına da kötü örnek olacağının altını önemle çizerek vurgulamak isterim.


Tabii hazır yeri gelmişken Beyaz'a da bir sorumuz olacak:


Neden, "Beyaz Show" da,

Beyaz Şov, değil?!


RTÜK'e ve sayın ilgililere önemle duyurulur!


Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

4 Mayıs 2012 Cuma

Seçimlere Sayılı Günler Kala...
















Fransa 6 Mayıs'ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimlerine hazırlanıyor...



"Ey özgür uluslar! Şu özdeyişi aklınızdan çıkarmayın: Özgürlük elde edilebilir ama, kaybedildi mi, bir daha ele geçmez artık." Jean Jacques Rousseau, Toplum Sözleşmesi sf: 42


"Özgürlük her iklimde yetişen bir meyve değildir, onun için her ulus ulaşamaz ona.

(...)

Toplum hali, insanların emeği kendi gereksinimlerinden fazlasını sağladığı sürece ayakta durabilir.

(...)

Halkla hükümet arasında uzaklık ne kadar artarsa, vergiler de o ölçüde ağırlaşır. Bundan ötürü halk, demokrasilerde en hafif vergi yükü altındadır; aristokraside daha ağır, monarşideyse en ağır yükü taşır.

(...)

... özgür devletlerle monarşik devletler o kadar çok ayrılık bulur. Özgür devletlerde her şey ortak yarara harcanır. Monarşi ile yönetilen devletlerdeyse, kamu gücü ile kişlerin gücü birbirini karşılıklı olarak etkiler; birinin güçsüzlüğü, öbürünün gücünü artırır. Zorbalık yönetimi ise, uyrukları mutlu etmek amacıyla yönetecek yerde, yönetmek amacıyla yoksul duruma sokar onları." J. J. Rousseau, Toplum Sözleşmesi, sf:75



Cumhuriyet sizden vicdanı hür, aklı hür, irfanı hür nesiller ister.

Tamam cumhuriyet bunları istiyor da... Öyle bir topluma sahip olabilmek için, ilk önce yönetimde söz sahibi olan kişlerin ciddi olarak her alanda hür iradeye sahip olması gerekmez mi?..

Buradan yola çıkarak...

"Müslüman göçmenlerin kendi inanç biçimlerine uygun yaşam tarzını dayatmaları riski bulunduğu ve yerel yönetime aday siyasetçilerin oy kaygısıyla bu tür taleplere boyun eğeceği gerekçesiyle, yabancıların yerel seçimlerde oy kullanmasına karşı olduğunu açıklayan" Fransa Cumhurbaşkanı Nicalas Sarkozy'e bir bakalım:


Sarkozy'nin vicdanı hür mü?


İsterseniz onu, rakibi Hollande'nin "5 yıllık iktidarı boyunca Sarkozy'nin "ülkeyi fakirleştirdiği ve vatandaşları birbirine düşürdüğü"nü iddia ettiği "suçlamalar"ını not edelim...


Aklı hür olmayı istiyor cumhuriyet;


Valla buna hemen yanıt vermek gerekirse, Sarkozy'i iktidara taşıyan "güçler"in aklıyla hareket ettiği zaten bilinen bir gerçek. Ki öyle hareket etmezse, o makama geçme şansı da yoktu..

Bu durumu açığa çıkaran çok ciddi bir kanıt daha...


Rakibi Hollande, "dış politika bölümünde Fransız askerlerinin Afganistan'dan bu yıl sonuna kadar çekilmesini istediğini söyledi." 3 Mayıs 2012, Vatan


Bir başka açıdan daha bakalım:

"Nefsine hakim olamayan, hiçbir şeye hakim olamaz." Emile Zola

E malûm...


Sarkozy'nin durumu ortada...


Mesela basın sayesinde öğrendiğimiz kadarıyla mankenlere olan "düşkünlüğü"nü cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturur oturmaz, Fransız halkına ve dünya kamuoyuna da anında gösterdi! O da Berlusconi gibi anında ahlaki yozlaşmaya ayak uydurup, kamuoyunun yakından tanıdığı "ünlü" bir mankenle evlenerek, Elisa Sarayı'nın saygınlığına ve ciddiyetine büyük darbe indirdi!


Uff!..

Evlere şenlik yozlaşma tüm hızıyla devam etti.

Böylece akıllara ziyan tezgahlarla da Fransız halkı tanışmış oldu!


Vatan'ın Dış Haberler Servisi'nin 26 Kasım 2011 tarihli haberinde yer alan,

"Kahn’ı bitiren seks skandalı Sarkozy komplosu muydu?

O 2 saatte nelerin yaşandığı ilk kez tüm detaylarıyla ortaya çıktı....


Oda görevlisine tecavüz girişiminde bulunduğu gerekçesiyle yargılanan ve Fransa cumhurbaşkanlığı hayalleri suya düşen Dominique Strauss Kahn’ın umutlarını bitiren o 2 saatte nelerin yaşandığı ilk kez tüm detaylarıyla ortaya çıktı. Financial Times, dün haberi manşet yaptı. Olayın arkasında rakibini bitirmek isteyen Sarkozy’nin bulunduğu şüphesi güçlendi. Fransa karıştı..."


Bunun gibi pekçok ve her alanda yozlaşmış önemli haberlerin içerisinde adı geçen Fransa Cumhurbaşkanı N. Sarkozy...

Fransız Devrimi'nin haklı gururunu taşıyan ve Jean Paule Sartre, Emile Zola gibi aydınların halkı...


Bugünlerde Sarkozy'le birlikte ulus devlet anlayışına sahip Fransa Cumhuriyeti'nin çatısı altında, "irfanı hür, aklı hür, vicdanı hür..." nesiller yetiştirmesini beklemek mümkün olabilir mi?



Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)

1 Mayıs 2012 Salı

1 Mayıs





"Türkiye’de 1 Mayıs’ın serüveni

1921 yılındaki 1 Mayıs işçi bayramı işgal altındaki İstanbul’da bağımsızlık mitingine dönüştü. İşgal güçlerinin yasaklamalarına, yapılacak olan iş bırakmanın askeri suç sayılacağı ve askeri mahkemede yargılanacakları gibi tehditlerine karşın 1 Mayıs kutlamalarına katılımlar yoğun bir şekilde gerçekleşti." dunyabulteni.net






"Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a âit olmasın. Her birinin (dünyada) duracakları yeri de, (öldükten sonra) emaneten konulacakları yeri de o bilir. Bunların hepsi açık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı) dır." Hûd Sûresi, 6. Ayet



Bugün 1 Mayıs; işçinin ve emekçinin bayramı.

Ve bugün aynı zamanda hak'tan ve halktan yana olan emekçinin dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günüdür.



Bir İngiliz soylusu uzun yıllar yaşadığı bir Afrika ülkesinden,

İngiltere'ye dönüş yapacakmış...

Yanında çalışan kölesini çağırmış...

"Bak" demiş... "Sana sevineceğin bir hediye vereceğim..."

Zavallı fukara kölenin gözlerinin içi parlamış sevinçten...

İngiliz soylu devam etmiş:

"Ben artık ülkeme dönüyor, sana bireysel özgürlüğünü hediye ediyorum..."

Fukara kölenin esmer yüzü kıpkırmızı olmuş...

Gözlerindeki parlaklık dönüşmüş gecenin rengine...

İngiliz soylusu sormuş merakla:

"Baştan sevinçle parlayan gözlerin neden birden soldu?.."

Köle bitkin ve bezgin bir ses tonuyla cevabını verirken gözlerinden birkaç damla umutsuzluk yaşı dökülmüş...

"Bana sevindirici bir hediye vereceğinizi söylediğinizde, o hediyenin av köpeğiniz olacağını sanmıştım da...




Emek sarfederek yalandan, riyakarlıktan, haramdan uzak yaşayan ("İnsan için ancak çalıştığı vardır." Necm Sûresi, 39. Ayet) herkese bugün,


Kutlu ve mutlu olsun!


Sevgi ve saygılarımla!


Image"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR." HZ. MUHAMMED (A.S.)