3 Aralık 2008 Çarşamba

Yeni Senaryonun Adresi: PAKİSTAN






















Kimilerine göre ikinci "11 Eylül" vakası sayılan bir terör olayı da Hindistan'da gerçekleşti. Sonuç; "Hindistan'ın finans kalbi Mumbai'ye yapılan ve 195 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırıda Hindistan, Pakistan'ı suçladı." diye, gazetelerin üst başlıklarından anlaşıldığı üzere Pakistan ve Hindistan savaşın eşiğine geldiler! Amaç da Hindistan ve Pakistan'ın birbirlerine düşmesidir.

*******

Şimdi bir de ABD'nin yeni başkanı Barack OBAMA'nın sözlerini hatırlayalım: “Eğer Bin Ladin’i görüş alanımız içerisinde (yani Afganistan-Pakistan sınırları dâhilinde) ele geçirirsek ve Pakistan hükümeti de onu öldürmeye ya da ülkeden çıkarmaya güç yetiremez ya da bunu istemezse, o zaman onu öldürmek bize düşer.” Bir başka konuşmasında ise “Bizim, sınırları korumak, terörist kamplarını kaldırmak ve sınır ötesi isyancılar için sıkı önlemler almak üzere; Afganistan, Pakistan ve NATO arasında daha güçlü ve sürekli bir ortaklığa ihtiyacımız var.” diyordu.

******

Bir de, Pakistan'ın Türkiye ile benzerliklerini ABD gözüyle bakalım: Pakistan Afganistan'la sınır komşu. Şu an da Afganistan fiili olarak kimin işgali altında? Amerika! Pakistan ise kargaşa içerisinde, sıkıntılı! Irak ile Türkiye sınır komşusu. Irak fiili olarak kimin işgali altında? Amerika! Türkiye ise sıkıntılı! Devam edelim, Pakistan'ın önemli sorunu KEŞMİR. Yani %85'İ müslüman olmasına rağmen BM, SELF DETERMİNASYON hakkını kullandırtmamasına göz yumuyor.1952'de Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde Hindistan'la Pakistan arasında imzalanan barış anlaşmasıyla, Keşmir halkı arasında Pakistan veya Hindistan'dan hangisini tercih ettikleri konusunda bir referandum yapılması kararlaştırılmıştı.
Ancak o tarihten bu yana Hint yönetimi bu anlaşmanın gereğini yerine getirmeyerek herhangi bir referandum yapmadı.
Keşmir'in Hindistan işgali altında kalan kısmında yaklaşık 13-14 milyon insan yaşıyor. Bu nüfusun yaklaşık yüzde 85'i Müslüman. Müslüman olmayan nüfusun da önemli bir kısmı Hindistan hükümetinin uyguladığı nüfus kaydırma politikasıyla oluşturulmuş durumda. Gerginlik aynı zamanda iki ülkeyi silahlanma konusunda tehlikeli bir yarışın içine soktu.
Türkiye'nin de KKTC sorunu var. Şayet self determinasyon kullandırılırsa, o vakit Kıbrıs için de söz konusu olacak. Yani BM, KKTC için de bu uygulamayı yapmak zorunda kalır. Görüldüğü gibi Güvenlik Konseyi'nde alınan kararlarda siyasi tercihler hukuk ilkelerinden ağır basmaktadır. Yani kararlar hukuk ilkelerinden çok, siyasal görüşlere dayanmaktadır.
*
*******

Amerika, Pakistan'ın nükleer güç olmasını bir türlü içine sindiremediği gibi Pakistan'ı cezalandırma peşinde. Zaten Batı da bu konuda çifte standart uyguluyor. Onların gözünde, müslüman ülkelerin nükleer güç olması kesinlikle sakıncalı, ama diğer ülkeler için önemli değil! Bu nasıl bir anlayış? İşte Pakistan'ın en önemli özelliği tek nükleer güce sahip müslüman ülke oluşu. Üstelik de 2. nükleer güç; yani caydırıcılık unsuruna da sahip (kendisi nükleer silahla vurulursa, yine 2. defa karşı tarafı vurma anlamında) Pakistan tarihsel olarak da Türkiye ile yakınlığının yanında duygusal bağlara sahip bir Türk dostu olarak bilinmektedir. Bu konu ayrıca detaylı incelenebilir.

*****

Pakistan önemli bir güç. Afganistan üstünde de hem dinsel hem de etnik anlamda önemli bir etkisi bulunmaktadır. Ayrıca Pakistan bölünmeye müsait bir ülke. Yine Çin'le olan yakın münasebetleri ABD'yi rahatsız etmekte. Özellikle de askeri anlamda ki yakınlaşmaları. Yine Taliban önemli aşiretleri burada kontrol altına alarak Amerik'nın "Taliban Pakistan'da güçleniyor" söylemleriyle eline koz alması; zira bu güçlenmeyi kendisi sağlıyor. Halbuki Pakistan bu durumdan son derece rahatsız ve bir yerde ülkesinin karışmasına neden oluyor. Bu arada Taliban ABD'ye meydan okuyarak kışkırtıcı sözlerle ABD ordusunu Pakistan'a çağırıyor. ABD'nin de isteği bu değil mi?

******
Bu arada Amerika'nın "Ilımlı ve radikal İslam" diye sıfatlandırmaya çalıştığı dinimizi bir de kendilerince şekillendirmeye çalıştıkları artık bilinen bir gerçek. Bu çalışmalar çoktaan başladı bile. Batı'nın sinsice yaklaşımı ile bizleri ayrıştırma ve çatıştırma planları devreye sokulmaya çalışılıyor. Bunun başlıca mimarı da şu sıralar gazete manşetlerinden düşmeyen CIA eski ajanı Graham FULLER. Hani büyük Atatürk'e dil uzatma küstahlığını göstererek, müslümanlığını sorgulayan ve kendince kanaat getiren kişi. İşte Batı ve ABD odaklı büyük saldırıların adını tedhiş koyarak yapanları da aşırı radikal İslamcı diye nitelendirip kenara çekiliyor. Sonra da sözde müdahaleyi başlatarak fiili işgali gerçekleştiriyor.

********

Yaşanan bu kaygı verici gelişmeler aslında dünya üzerinde oynanan büyük oyunların altında yatan gerçek; ABD'nin orta Asya'da güç göstermek istiyor olmasıdır. Bunun için de Afganistan'da bulunmak istiyor. O halde Afganistan'da hiç bir zaman BARIŞ olmamalı! Bu arada en tehlikeli olan ise bu iki ülkenin savaşa girmesi tüm dünyayı çok yakından ilgilendiriyor. Zira öteden beri anlaşmazlık içerisinde olan Hindistan ve Afganistan'ın olası bir savaşı demek, nükleer silahların da devreye girmesi riskini ortaya çıkarmaktadır.

****

Asya ile bölgesel yakınlığımız tarihsel bağlarımızla ortadadır. Zira burada bulunan çoğu devlet ve milletlerle uzaktan da olsa bağlarımız var. Türkçe de Ural Altay dil ailesi içerisindedir. Bu konuda prof. Oktay SİNANOĞLU ayrıca Japonya'nın Türklerle olan benzerliklerini kitabında ( Bye Bye TÜRKÇE sf: 194 / 218 Alfa ) detaylı anlatmıştır. Uzaktan akraba olduğu da ayrıca konunun uzmanlarınca dillendirilmektedir.
*****

Tüm bunlar yaşanırken, millet olarak çok dikkatli olmamız kaçınılmaz bir gerçektir. Ne olursa olsun bir bütünlük ve sağduyuyla birlikteliğimizi sağlamak durumundayız. Sorunlar ne olursa olsun bunları ancak ve ancak kendi aramızda çözmek zorundayız. Her şeyin üstesinden gelinir. Ancak geri dönüşü olmayan bir ortama sürüklendiğimizde sorunlar yerini acıya bırakacaktır. İşte aranılan şey de budur! Buna geçit vermeyeceğiz! Sevgi ve saygılarımla!

2 yorum:

  1. Çok güzel bir yazı. Allah dünyayı bu haçlı zihniyetinden korusun. Sonuçta böyle gelişmeler bize de zarar verecektiur. Hedefte her zaman müslümanlar var. Mutlaka islam aleminin bilinçlendirilmesi gerek diye düşünüyorum. Acaba bu konuda Türkiye etkili olabilir mi bilemiyorum. Teşekkür ederim. Serkan Alpaslan

    YanıtlaSil
  2. www.turkseksizlee.blogspot.com

    YanıtlaSil