İngiliz şair William Shakespeare, yarattığı karakterlerde insan doğasının en değişmez özelliklerini emsalsiz şekilde dile getirerek, her çağdaki insanlara hitap edebilmiştir. "İnsafsız bir kaderin taşlarına ve oklarına tahammül etmek mi, yoksa belalar denizine karşı başkaldırmak ve direnmek mi? Olmak veya olmamak. İşte mesele bu!" Hamlet'ten
*
********
*
Bugün bu düşünce ve sözler ışığında, Arap Yarımadası ve İslam coğrafyasına değinmek istiyorum; Zira "zenginler ve güçlüler ordusu"nun düzenlediği Dünya Ekonomik Formu "kriz sonrası dünyanın biçimlendirilmesi" ana gündemi ile 21 0cak'da Davos'ta toplandı. Dikkat; dünya çökerken, insanlar katledilirken, Davos'ta şatafatla beraber menfaatler doğrultusunda dünyaya, yeniden şekil verme planları anlatılıyor. İşte bu doğrultuda gerçekleşen zirve bir yerlere mesajlar verirken bir taraftan zengin güçlerin üstünlüklerini (!) diğer taraftan da dünyaya hükmedişlerinin resmi çekiliyor.
*
*******
*
Dünyanın en zengin coğrafyası üzerinde yaşadığımız bu topraklar; tarih boyu savaşları bünyesinde barındırmış ve barındırmaya da devam ediyor. İşte Batı'nın gözü de hep bu topraklar üzerinde olmuştur. Kâh sömürerek, kâh işgal ederek, zenginliklerini ve müreffeh yaşamlarını devam ettirmişlerdir. Ne yazık ki üzerimizde ayrıca da bir hükümranlık sürdürmeyi kendilerine hak görmüşlerdir. Bu başarılarını (!) da müslüman milletlerin, cehaletinden yararlanarak gerçekleştiriyorlar. Demokrasi, insan hakları diye diye bu kavramları bırakınız bizlere yerleştirmeyi, olanıda yok etmek en temel hedefleri arasındadır. İşte büyük Atatürk'ün bu oyunu bozarak kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin ulus yapısını ve bağımsızlığını bir türlü hazmedemeyen ve kabullenemeyen bu EMPERYAL zihniyetler, üzerimizde etnik ve mezhepsel anlamda çeşitli bizans oyunlarıyla birliğimizi ve beraberliğimizi bozmaya çalışırken, bir taraftan da masa başında haritamızı değiştirme plânlarını hayata geçirme sevdalarını sürdürmektedirler. Nitekim ara ara ortaya çıkarılan "parçalanmış Türkiye" haritaları da bu plânın emareleridir. İşte şimdi Filistin'de sürdürülen ve yanı başımızdaki Irak'da, gerçekleştirilen savaşlar ve katliamlar üzerimize doğru gelmekte olan tehlikelerin, ayak sesleridir.
*
*****
*
Evet; buradan tekrar Hamlet'e geçmek istiyorum; "İnsafsız bir kaderin taşlarına ve oklarına tahammül etmek mi, yoksa belalar denizine karşı baş kaldırmak ve direnmek mi? Olmak veya olmamak. İşte mesele bu!" Demek ki, insafsızca saldırılan coğrafyamıza tahammül edip, boyun mu eğeceğiz, yoksa her şartta, baş kaldırıp direnerek karşı mı koyacağız? Geçekten bütün mesele burada. Yıl 1919; Mustafa Kemal ATATÜRK milletiyle birlikte karar verdi ve inanılmaz bir kudretle bu emperyalist güçleri ülke topraklarından KOVDU!!! Yani boyun eğmedik, istiklâlimizi vermedik! Evet bunu Türk milleti olarak BAŞARDIK!!! Ama şimdi kanla çizdiğimiz bu toprakları, tekrar başka senaryolarla elimizden almak peşindeler.
*
*******
*
Kral çıplak; Davos'ta TÜRKİYE CUMHURİYETİ Devleti Başbakanı'na, sesini yükseltip, adeta bir çocuğu azarlar küstahlığıyla parmağını sallayarak konuşan İsrail Cumhurbaşkanı Şimon PERES'e haddini bildiren sn. Başbakan'ımıza Türk milletinin bir ferdi olarak teşekkür ediyorum. Zira o sallanan parmak, Türk milletine ve Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı yapılmış kabuledilemez bir cüretkarlıktır! İşte bu münasebetle baktığım zaman; Türkiye Cumhuriyeti; ne bir "sömürge" ne de bir "müstemleke" devlet DEĞİLDİR! PERES aracılığıyla ortaya konulan bu davranış; üzerimizde kötü emelleri olan herkese duyrulur! Bu da öyle biline!
Öte yandan Amr MUSA'nın gösterdiği tutumu da Arap dünyası iyi okusun! Unutulmamlıdır ki; "Hedefi olmayan gemiye hiç bir rüzgar yardım etmez." Montaigne
Öte yandan Amr MUSA'nın gösterdiği tutumu da Arap dünyası iyi okusun! Unutulmamlıdır ki; "Hedefi olmayan gemiye hiç bir rüzgar yardım etmez." Montaigne
*
******
*
Davos'ta tertiplenen Dünya Ekonomik Formu'ndan önce, bakınız Mustafa Kemal Atatürk 13 Şubat 1923, İzmir İktisat kongresi'ndeki açılış konuşmasını nasıl yapmıştır:
"...EFENDİLER ! Tarih, milletlerin, yükseliş ve çöküş nedenlerini ararken birçok siyasi, askeri, içtimai sebepler bulmakta ve saymaktadır. Şüphe yok, bütün bu sebepler, sosyal olaylarda da etkilidir. Fakat bir milletin doğrudan doğruya hayatıyla, yükselişiyle alakadar ve münasebetdar olan, milletin iktisadiyatıdır. Hakikaten Türk Tarihi tetkik olunursa bütün yükseliş ve çöküş nedenlerinin bu iktisat meselelerinden başka bir şey olmadığı anlaşılır.
EFENDİLER! Tarihimizi dolduran bunca muvaffakiyetler, zaferler ve yahut mağlubiyetler yıkılış ve felaketler bunların kaffesi vukua geldikleri devirlerdeki ekonomik durumumuzla münasebatdar ve alakadardır. Yeni Türkiye' mizin layık olduğu mertebeye ulaştırabilmek için behemehâl iktisadiyatımıza birinci derecede önem vermek mecburiyetindeyiz. Çünkü zamanımız bir iktisat devresinden başka bir şey değildir." "http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0zmir_%C4%B0ktisat_Kongresi" adresinden alındı.
EFENDİLER! Tarihimizi dolduran bunca muvaffakiyetler, zaferler ve yahut mağlubiyetler yıkılış ve felaketler bunların kaffesi vukua geldikleri devirlerdeki ekonomik durumumuzla münasebatdar ve alakadardır. Yeni Türkiye' mizin layık olduğu mertebeye ulaştırabilmek için behemehâl iktisadiyatımıza birinci derecede önem vermek mecburiyetindeyiz. Çünkü zamanımız bir iktisat devresinden başka bir şey değildir." "http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0zmir_%C4%B0ktisat_Kongresi" adresinden alındı.
*
*****
*
O halde sözün kısası; olmak veya olmamak. İşte mesele bu! Sevgi ve saygılarımla!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder