Bir yarıyıl tatiline daha gidik. Öğrencilerimizin derinden çektiği "ohh!" sesini duyar gibiyim. Bunun yanında anne ve babaların biraz telaşlı olduğunu da çok iyi biliyorum. Zira kimi aileler çocuklarıyla geçirecekleri zamanın nasıl değerlendirileceği konusunda endişe yaşarken, bir kısmının da çocuklarının evde "zapturapt" altına alma telâşesi ile gün saymaya başladıkları gerçeğini yakından takip eden biri olarak, konuyu ele almak istiyorum.
*
*****
*
Öncelikle ara dönem değerlendirmesi olarak bilinen karne heyecanı, gerçek anlamda çocuklarımızın rüyalarını süsleyen bir dinlenme süreci olduğuna iyi bakmak gerekiyor. Aileler "iyi" ya da "kötü" olarak değerlendirdikleri karneleri okurken, bu kısa tatili çocuklara, çocukluklarını yaşatabilmeyi kısıtlamadan, imkânları doğrultusunda yaşantılarını olabildiğince sürdürmelerini sağlamalılardır. Yani, çocuklar oyun oynamalı, sokağa çıkmalı, televizyon izlemeli ve bol bol uyumalıdır. Ancak; tüm bunlar anne ve babaların kontrolü altında, eğitim süzgecinden geçirilerek yapılmak koşuluyla. Nasıl mı? İşte asıl dikkat edilmesi önemli olan nokta, burada başlamaktadır.
*
*****
*
Sokağa çıkan çocuklar, nerede, kimlerle beraber oldukları iyi bilinmeli ve yaptıkları herşeyin sorumluluğunu taşıması koşullarının ayırt edilerek verilmeli. Oynadıkları oyunların çocuklarımızın zihinsel ve fiziksel gelişimine büyük katkı sağlayacağı bir gerçektir. O halde buradan yola çıkarak şiddete dayalı ruhsal gelişimini engelleyecek her türlü oyunlardan mümkün olduğunca uzak tutmak gerekiyor. Televizyon, bilgisayar ve bunun gibi görsel yayınların mutlaka ama mutlaka kontrollü ve bilinçli bir şeklide seçilerek titizlikle takip edilmeli. Onların her alanda programları izlemesine izin verilmemeli. Zira en tehlikeli ve çocuklarımızın ilerisi için; ruh sağlığını tehdit eden unsurlar bu araçlarla gelişmektedir. Özellikle annelerin kontrolleri dışında bir köşede sessiz sedasız televizyon izlemeleri, o an için insana güzel gelse de, bilinmelidir ki bir çok davranışlar örnek model uygulamasıyla kazanılmaktadır.
*
******
*
Çocukların ruhsal doygunluğa erişmesi ve gerçekten çocukluklarını yaşaması için tüm bu süreçlere dikkatle ve titizlikle izin verilmesi gerekiyor. Bu süreç aynı zamanda eğitimi de bünyesinde taşımaktadır. Mesela insanlara saygı duymayı, çevreye rahatsızlık vermemeyi, paylaşımın gerekliliğini, dostlukların pekişmesini, insanın yalnız yaşayamayacağını, kazanma duygusunun motivasyonu sağlayacağını; bunun yanında yenmek kadar, hayatta yenilmenin de olabileceğini ve bunun kabullenilmesinin de hayatın gerçeği olduğunu, kızgınlıkların kırgınlığa dönüşmemesini, sevinçlerin, mutlulukların, üzüntülerin paylaşılarak yaşanılması, liderliğin gözlemlenmesi, iyinin, kötünün ayırt edilmesi gibi bir çok davranışların bu yolla da kazanıldığını bilmek gerekiyor. Aileler bu gerçeği bilinçli bir şekilde gözlemleyerek kavrarlarsa, çocuklarımız sağlıklı bir gelişim yaşayarak, hayata hazırlanacaklardır.
*
*****
*
Şayet aileler çocuklarını bilinçsizce başlarından savmak ve kendilerine zahmetsizce zaman ayırmak için bu süreci işletirlerse, hiç bir konuda başarı sağlayamayacakları kesindir. Elbette ki çocuk yetiştirmek kolay bir iş değildir. Eğer ki çocuklar, zihnen ve bedenen anne ve babaları yormuyor ve meşgul etmiyorsa bilinmelidir ki orada bir problem vardır.
*
*****
*
Bu kısa tatil sürecinde şüphesiz okumaya da yer verilmelidir. İşte orada anne ve babalar bizzat kendileri her zaman olduğu üzere örnek model olacaklardır. Okuyan ailede kitap okumak, gazete okumak hiç sorun olmayacaktır. Yarıyıl tatili adı üstünde “ tatil” dinlenme zamanı demek. Yarıyıl tatilini verimli geçirmek, tatili süresince ders çalımak değil; çocuğun ikinci döneme enerjiyle başlaması için yeteri kadar dinlenmesi, eğlenmesiyle beraber, büyük bir hevesle ve özleyerek okula başlaması ve okulda başarılı olmasıdır. Geride olduğu bir ders varsa ya da anlamadığı konular varsa bu konularda çocuk özel destek alabilir. Ama sürekli ders çalış diye sıkmak yerine doğru zamanda çocuğun ders çalışması için desteklenmesi, motive edilmesi gerekir.
*
*****
*
Çocuklar mutlu bir tatil yaşamalı. Ailesiyle, akrabalarıyla, arkadaşlarıyla doya doya zaman geçirmeli. Çocukları robotlaştırmadan, içinden geldiği gibi kontrollü ve bilinçli bir şeklide hareket etmeleri sağlanmalı. Unutulmamalıdır ki; çocukluklarını sağlıklı yaşayabilen ve ruhlarını sevgiyle doyuran toplumlar ayakta kalabilir. Burada da öncelikle ailelerin üzerine önemli sorumluluklar düşmektedir.
"Çocukluğu olmayanın gençliği de olmaz." Nurullah ATAÇ
Sevgi ve saygılarımla!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder